Can Atalay: TBMM başkanı Kurtulmuş ağır vebal altındadır

Can Atalay: TBMM başkanı Kurtulmuş ağır vebal altındadır
Meclis bugün AYM kararına rağmen cezaevinde tutulan Can Atalay'sız açılıyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un ağır vebal altında olduğunu söyleyen Atalay, "Kendisinin tarihe böyle geçmek istemeyeceğini düşünüyorum" dedi.

Artı Gerçek - Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) yeni yasama yılı bugün açılıyor.

Anayasa Mahkemesi'nin milletvekilliğinin düşürülmesi hakkında "yok hükmündedir" kararı verdiği Gezi tutuklusu Can Atalay, kaldığı Silivri Cezaevi’nden Halk Tv yazarı İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtladı. Atalay, "Haksız yere mahpusum ve görevime başlamak istiyorum. Ama şu anki mesele bu değil. Şu anki mesele, Anayasa’nın askıya alınması haline TBMM’nin ortak edilmesine bir son verilmesidir. TBMM’nin daha fazla zarar görmemesini sağlamaktır. Bu da başkanın sorumluluğudur. Kendisinin tarihe böyle geçmek istemeyeceğini düşünüyorum" dedi.

'BU HALE MECLİS’İN ORTAK EDİLMESİ TEHLİKELİ KAPILAR AÇABİLİR'

TBMM, sensiz açılıyor. Yeni yasama yılına ilişkin düşünce ve eleştirilerin neler?

Anayasa Mahkemesi’nin iki hak ihlâli ve bir de “Milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmündedir” kararlarına rağmen, fiili durum yaratılarak Anayasa’nın askıya alınması ve bu hale Meclis’in ortak edilmesi tehlikeli kapılar açabilir.

Dokunulmazlıkların kaldırılması yanlıştı, ancak o yanlışı dahi Anayasa’ya geçici madde ekleyerek, bir hukuki usul takip ederek gerçekleştirdiler.

Bütün örneklerde hep bir kitabına uydurma oldu. ‘Can Atalay Olayı’nda ise kitaba uydurma çabası dahi yok.

Darbe ifadesini hakikaten darbeler için kullanıyorum. Ancak olan bitenin darbe olarak nitelenmesini yanlış görmedim. Geçen sürede darbe katmerlendi.

Anayasal krizin memlekete nasıl zarar verdiğini herkese anlatmak, asgari demokratik mutabakatlar zemininde yan yana gelinmesi gerekiyor.

TBMM'DE OLSAYDI...

TBMM’de olsaydın hangi sorunlara yoğunlaşırdın?

Meclis’te önceliğim, hak mücadelelerinin sesini güçlendirmeye çalışmak olurdu.

1-Hatay’ı takip ediyorum. Deprem bölgesinde sorunlar çözülebilmiş değil. Yapılanlar ve yapılamayanlar daha fazla gündemde olmalı. Depremde yakınları kaybolanların feryadı işitilmeli. Araştırma komisyonu kurulmalı.

3-İş hukukumuzda ‘belirsiz süreli iş sözleşmesi’ yerine ‘belirli süreli iş sözleşmesi’nin esas olması düşünülüyor. O takdirde sendikalaşma oranı daha da düşer, kıdem tazminatı olanaksız hale getirilmiş olur.

4-Şehir hastaneleri sözleşmeleri tazminatsız olarak çözülmeli. Kamu zararı için Sayıştay denetim raporlarını hazırlamalı. Hastaların randevu sorunu halledilmeli. Sağlıkta şiddet, çok boyutlu ele alınmalı.

5-Çocukların aç kalması kabul edilemez. Ücretsiz Okul Yemeği Programı başlatılmalı. BM çatısı altındaki Uluslararası Okul Yemeği Koalisyonu’na üye olmalı.

AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, Gezi Davası’ndaki hükmün bozulması ve tahliye için çaba sarf ediyor. Gezi tutuklularını ziyaret etti. Görüşmeniz nasıl geçti?

Ben 12 Eylül sonrasında iktidar partisine mensup olup TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyeliği gibi bir görevi olmaksızın cezaevinde politik mahpusları ziyaret eden ilk ve tek örnek olduğunu söyledim. Kendisi 12 Eylül’den önce de böyle bir örnek olmadığını söyledi.

Hukuken bir rol üstlenmesi mümkün olmasa da Tuğrul Bey’in aldığı inisiyatifin kıymetini sadece bugün için değil, geleceğimiz açısından da teslim etmeliyiz.

Tuğrul Bey yanlış gördüğünü, hukuksuz bulduğunu söylüyor, hukuki olanı memleket yararına olduğu için savunuyor.

Meclis’te Ahmet Şık’ın saldırıya uğradığı oturumu izlediğinde neler düşündün?

Oturumdan önceki günlerde hakkımızda ithamları işittik. Kilit altında olduğumuz için yanıt veremeyeceğimiz hakaretlere karşı olgunlukla, siyasal ve toplumsal bir sorumlulukla davranarak, tansiyonu yükseltmemek bize düştü.

16 Ağustos’a böylesi bir gerilimle varıldı.

Adalet Bakanı’nın TBMM iradesine ipotek koyma çabalarına değinmiyorum bile.

Şık’ı eleştirenlerin, o günden önce yaşananları, Anayasa’yı askıya alarak yapılan zulmü düşünmeleri daha doğru olmaz mı?

Hakkımda olmadık sözler söylendi, sandalyemden bir karış zıpladığım da oldu ama hiç yanıt vermedim. Önünde sonunda Meclis’te yerimi alacağım. Aynı sözleri yüzüme karşı, gözlerimin içine bakarak söyleyecekler mi, merak ediyorum. Öyle olursa ben de Meclis’te gözlerinin içine baka baka gereken cevabı vereceğim günleri iple çekiyorum.

Gelelim saldırı anına…

Alpay Özalan, Ahmet’e saldırdığı andan sonra Silivri’de televizyon yayını kesildi. Uzun süre sonra geri geldi. Bu süreyi ense kökümden başlayan dayanılmaz bir baş ağrısı ile geçirdim. Yayın geri gelince Ahmet’in sağlığının iyi olduğunu anladım ve sevindim. Yaralılar olduğunu gördüm, üzüldüm. Saldırılar karşısında geri adım atmayan milletvekili arkadaşlarımla gurur duydum.

Daha önce ‘Gezi Davası gibi bir davanın olmaması gerektiği’ni savunan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un şimdiki tutumu hakkında ne düşünüyorsun?

Herkes hukuksuzluğun devasa olduğunu ve yaşatılan bu zulmü görüyor. İktidar bloğuna mensup olanlar “Bu kadar da olmamalı” diyor ancak emir geldiğinde demir bile olsa kesiyor.

TBMM başkanı ağır vebal altındadır.

Anayasa Mahkemesi’nin son kararı çok açıktır:

“Milletvekilliği hiç düşmemiştir.”

“Fiili durumlarla milletvekilliği düşürme girişimi yok hükmündedir.”

“Atalay hakkında kesin hükümden söz edilemez; hukuken değil, fiilen tutulmaktadır.”

Haksız yere mahpusum ve görevime başlamak istiyorum. Ama şu anki mesele bu değil. Şu anki mesele, Anayasa’nın askıya alınması haline TBMM’nin ortak edilmesine bir son verilmesidir. TBMM’nin daha fazla zarar görmemesini sağlamaktır. Bu da başkanın sorumluluğudur. Kendisinin tarihe böyle geçmek istemeyeceğini düşünüyorum. (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar