Cumartesi İnsanı Hasan Karakoç: İşkenceden geçirilmiş cenazemizi bulmak 'şansımız' oldu
Ezgi YILDIZ
İSTANBUL - Gözaltında kaybedilen ve faili meçhul siyasi cinayetlerle öldürülen yakınlarını aramak için Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Hasan Karakoç, en son 15 Şubat 1995’te haber aldıkları ve cenazesine Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştıkları ağabeyi Rıdvan Karakoç’un hikayesini anlattı.
‘O GÜN TESADÜFEN AĞABEYİM EVDE YOKTU’
Olayların 1994 yılının yedinci ayında gece saatlerinde evlerine bir polis baskını ile başladığını ifade eden Hasan Karakoç, “Ağabeyimi almaya gelmişlerdi fakat tesadüfen o gece Rıdvan evde yoktu. Bize küfür ve hakaret ederek evimizi alt üst ettiler. Evde suç unsuru oluşturacak hiçbir şey bulamamışlardı. Sadece 12 tane avcı yeleği vardı ki, biz o dönem tekstil işiyle uğraşıyorduk. ‘Bunlar dağa gidecek’ diye bahane ederek beni gözaltına aldılar. Ben 14 gün boyunca işkencede kaldım. O geceden sonra Rıdvan hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarmışlardı” diyerek ağabeyinin aranma sürecinden söz etmeye başladı.
Hasan Karakoç, 1995 yılı 15 kadar Rıdvan’la iletişimlerini telefonla ve yakınlarının evlerinde yüz yüze görüşerek sağladıklarını böylece can sağlığından emin olduklarını söyledi. Karakoç, ağabeyinin eve gidemediğini belirtirken gerekçelerini “Polisler eve baskın yaptıktan sonra iş yerlerimizde ve sokakta bizi gördüklerinde bizi tehdit ediyorlardı. Ağabeyinizi getirin yoksa biz bulduğumuz yerde onu öldüreceğiz” sözleriyle ifade etti.
'AĞABEYİM BULUŞMA NOKTAMIZA GELMEDİ’
Hasan Karakoç ağabeyiyle en son 15 Şubat 1995’te Rıdvan’ın kendilerini telefonla aradığını ifade etti. Ardından gelişen süreci ise şöyle aktardı:
“Bizimle buluşmak istedi. Teyzemin oğlunun marketine gitmemizi istedi. Biz gittiğimiz de ise ağabeyim buluşma noktamıza gelmedi. Bu tarihten itibaren kendisinden hiçbir şekilde haber alamadık. Ağabeyimin kaybedilme süreci bu şekilde oldu. O dönem İnsan Hakları Derneği’ne başvuruda bulunduk. Çevremizdeki polis karakolları, hastanelere, morglara birçok kere başvuru yapmamıza rağmen hiçbir sonuç alamadık. Hatta bir keresinde annem Gayrettepe’ye ağabeyimi sormaya gittiğinde annem ve ağabeyimi küfürlerle hakaretlerle geri göndermişler ‘burada öyle biri yok’ diye. Biz de ağabeyimin kaybolmasından bu şekilde haberdar olduk. Fakat yurtdışına gitmiş olabilir diye de bir düşüncemiz de vardı.”
OCAK AİLESİ RIDVAN KARAKOÇ’UN ADLİ TIP RAPORLARINI GÖRÜYOR: AÇIKLAMAK ZORUNDA KALDILAR
Hasan Karakoç, 21 Mart 1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ailesinin gözaltında kaybedilen Ocak’ı ararken adli tıp kayıtlarında Rıdvan Karakaoç’a ait fotoğrafları gördüğünü ifade etti. Hasan Karakoç, “Fakat fotoğrafı yine aynı şekilde kaybedilmiş Kenan Bilgin’e benzetiyorlar. Kenan Bilgin’le ağabeyimin fiziki yapıları birbirine çok benziyor. Kenan Bilgin’in ailesine haber gidiyor ve Bilgin’in ailesi fotoğraftaki kişinin Kenan olmadığını söylüyorlar. Ağabeyimin kaybolma süreci ile bu adli tıp dosyasına bakılan tarihler arasında yaklaşık 110 gün geçmişti. O güne kadar polis bize haber vermedi ancak İHD çalışanları, insan hakları savunucuları, avukatlar ve gazetecilerle birlikte ağabeyimin fotoğrafını insanlar görüp şahitlik edince adli tıp bunu açıklamak zorunda kalıyor.
Hasan Karakoç, ağabeyinin ölüm haberinin doğum yeri olan Ağrı Tutak ilçesi köy muhtarına ‘Rıdvan Karakoç ölü bulunmuş Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi’ ifadeleriyle verildiğini aktarırken “Biz bu şekilde olaydan haberdar olduk” sözleriyle ağabeyinin cenazesine ulaşma sürecini özetledi.
‘KİMSESİZLER MEZARLIĞINDAN ÇIKARIP ONA YAKIŞIR ŞEKİLDE DEFNETTİK’
Ağabeyinin adli olaydan dolayı emniyette parmak izninin zaten bulunduğunu gıyabında tutuklama kararı çıkarıldığından eşkalinin bilindiğini belirten Karakoç, “Bütün bunlara rağmen devlet ağabeyimi kaybetmek istedi” dedi. Karakoç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ölmesine rağmen ve defnettikleri halde bize hiçbir haber vermemeyi tercih ettiler. Olayın seyri kendi iradeleri dışında ortaya çıkınca bize haber vermek zorunda kaldılar. Daha sonra kendilerinin de ağabeyinin dosyasını incelediklerini ve teşhis ettiklerini belirten Hasan Karakoç, “Onu Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’ndan çıkarıp kendi örf adetlerimize ve kendisine de yakışır şekilde bir cenaze töreniyle Gazi Mezarlığı’na defnettik. Ağabeyimin kayıp hikayesi bu şekilde.”
OCAK AİLESİNDEN, KARAKOÇ AİLESİNE DAYANIŞMA VE MÜCADELEYE DAVET ETME ZİYARETİ
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Galatasaray Meydanı’nda Baba Ocak’ın oğlu Hasan Ocak için 27 Mayıs1995 yılında yapılan ilk oturma eylemini hatırlatan Hasan Karakoç, Ocak ailesinin kendilerini ziyarete geldiklerini ve kendilerine o dönem gözaltında kaybedilen kişiler için birlikte hareket etmeyi teklif ettiklerini ifade etti. Karakoç, bu süreçten sonra birçok kayıp yakının da kendileriyle birlikte eylemi sürdürdüklerini söyledi. Karakoç, “akıbetlerinin açıklanması ve sorumluların yargılanması talebiyle Galatasaray’ı mesken edindik. Aynı dertten mustarip olan kişilerin birlikte mücadele alanı. 1995 yılından beri taleplerimizi haykırıyoruz. Kaybedilen insanlarımızı yakınlarımızı arıyoruz. Kaybedilmelerinde sorumlulukları olanların yargılanmasını istiyoruz.
BİZ VE OCAK AİLESİ ŞANSLIYIZ, ÇİÇEK KOYACAK BİR MEZARIMIZ VAR
Hasan Karakoç, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 1995 yılından beri kaybedilen yakınlarının akıbetlerini öğrenme ve kaybedilmelerinden sorumlu kişilerin yargılanmaları talebiyle mücadele ettiklerini ifade etti. Karakoç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz ve Ocak ailesi kayıp yakınları arasında tırnak içinde söylüyorum en şanslılarından biriyiz. Çünkü bizim çiçek koyabilecek dua edebilecek bir mezarımız var ama binlerce insan bu haktan bile mahrum. Düşünebiliyor musunuz; insanlar orada feryat ediyor ‘benim yakınıma ait bir kemik parçası bana verirseniz bir tırnağını bile bulsam bana yeter’ deyip feryat ediyor. Dolayısıyla onların içlerinde en şanslılarından biri biziz, çünkü biz cenazemizi bulduk. Sistematik işkencelerden geçirilmiş parçalanmış cenazemizi bulmak bizim için bir şans oldu.
İnsanlar 28 yıldır bu acı ve hasretle yanıp kavruluyor. Dolayısıyla yasları da bitmiyor acıları da dinmiyor. Ne öldüklerini biliyorlar ne sağ olduklarını biliyorlar sağlıklarından umutlarını kesmişler ama cenazelerine de ulaşamadıkları için yasları da acıları da bitmiyor. Taleplerimiz gayet insanidir. Biz bu ülkenin vatandaşı olarak görülüyorsak her insanın yaşam ve adil yargılanma hakkı var. Eğer benim abim bu ülkenin yasalarına göre suç işlemişse siz benim ağabeyimi alır yargılarsınız bir yıl, beş yıl yüz yıl bin yıl her neyse alır cezalandırırsınız ama bu insanı yok edemezsiniz. Ama bizim yakınlarımıza bunu reva gördüler biz bunun haksız olduğunu haykırıyor ve haykırmaya da devam ediyoruz.”
‘MÜCADELEMİZLE BİNLERCE İNSANIN KAYBEDİLMESİNE ENGEL OLDUK’
Karakoç, Cumartesi Anneleri/İnsanlarının verdikleri mücadelenin sadece kendi kayıpları için değil bütün insanlık için yaptıklarını ifade ederek, “Biz veya Ocak ailesi kayıplarımızı diriltip tekrar dünyaya geri getirmeyiz. Dolasıyla bütün kaybedilen insanların akıbetinin ortaya çıkarılması için biz mücadele ediyoruz. Biz mücadeleye başlattıktan sonra kayıplar grafiği hızla düştü. Dolayısıyla binlerce insanın kaybedilmesine de engel olduk. Mücadelemiz çok kutsal çok değerli çok da insani bir mücadele 28 yıldır bu mücadeleyi sürdürüyoruz asla bırakmadık bırakmayı da düşünmüyoruz. Sonucu her ne olursa olsun her ne pahasına engellemeye çalışsalar da biz bunun üstesinden gelip bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
27’NCİ EYLEM VE POLİS MÜDAHALESİ: BESNA’NIN ÇIĞLIĞI AKLIMDAN ÇIKMIYOR
700’üncü haftadan sonra meydanın yasaklanması ve gözaltına alınmalarından söz eden Hasan Karakoç, “Bütün arkadaşlarımız işkencelerle darp edilerek gözaltına alındı. Daha sonra haksız oldukları açığa çıktı beraat edip, serbest bırakıldık. O günden sonra bize o alan yasaklandı. Her o alana çıktığımızda gözaltına alındık ve şiddet gördük” dedi.
Pandemi süresinde covid-19 salgın hastalığı sebebiyle alana gitmeden online olarak evlerinden kayıplarını andıklarını, eylemlerini sürdürdüklerini ifade eden Karakoç, “27 eylemdir coplanarak, çoğu zaman ters kelepçe yaparak şiddete maruz bırakarak engel olmaya çalışıyorlar. Ama biz o alana defalarca çıkacağımızı söyledik ve çıkacağız da” sözleriyle mücadelelerinin süreceğinin bilgisini verdi.
27’inci eylemlerinde 21 kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Karakoç, “O haftaki eylemde Besna ve Ali Tosun’a çok büyük şiddet uyguladılar. Besna’nın koluna altı tane kelepçe takarak kelepçelediler. Besna’nın o çığlığı hiç aklımdan çıkmıyor. Bütün bunlara rağmen orada olacağız.
NEDEN GALATASARAY MEYDANI?
Hasan Karakoç Galatasaray Meydanı’nın kendileri için öneminden söz etti. Karakoç, “İstanbul’un merkezi en kalabalık caddelerinden bir tanesi. Saat 12 olmasının nedeni ise o alanda insan yoğunluğun en fazla olduğu saatler. Galatasaray Osmanlı döneminden bu zamana kadar bilenen meşhur bir yer. Biz ancak orada feryadımızı dile getirirsek dünyaya ve Türkiye’ye yayılır bu konuya duyarlılığı sağlayabiliriz diye o alana çıktık. Kayıplarımızla buluşma ve mücadele alanımız. Ailelerimizle bu şekilde buluşup bu mücadeleyi sürdürebiliyoruz. Dünya tarihinde en uzun soluklu süren mücadelesinden ikincisi. Birincisi ise örnek Plaza De Mayo Anneleri. Çeyrek sarıdan fazladır bu mücadeleyi sürdürüyoruz.”
Hasan Karakoç, 2011 yılında dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendileriyle buluşma isteğini hatırlatarak, “Bizlere ‘Sizin sorununuz benim ve kabinemin sorunudur. Bütün kayıplarınız için mücadele edeceğim’ demesine rağmen bir gelişme olmadı. Dosyalarımız tozlu raflara kaldırıldı. Biz mücadelemizi sürdürmekte ısrarcıyız ve sürdüreceğiz.”