Cumhuriyet duruşması olaylı başladı
Kalabalıktan rahatsız olan Mahkeme Başkanı, CHP'li vekilin sözüne kızdı ve kısa süreliğine salonu terk etti. Kadri Gürsel'e tahliye isteyen üye hakimin ise 'raporlu' olması dikkat çekti.
![Cumhuriyet duruşması olaylı başladı](https://i.artigercek.com/2/1280/720/storage/old/news/18177.jpg)
Fatma YÖRÜR
İSTANBUL- Cumhuriyet Gazetesini davası kapsamında "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek"le yargılanan Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Yayın Danışmanı ve yazar Kadri Gürsel, muhabir Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaya devam ediyor.
Bir önceki duruşmanın geç bitmesi nedeniyle saat 14.30'da başlaması gereken duruşma ancak 15.30'dan sonra başlayabildi. Silivri'de görülen bir önceki duruşmada Kadri Gürsel'in tahliyesi yönünde oy kullanan üye hakim Ramazan Çiçek'in bu duruşmada raporlu olması dikkat çekti.
Duruşma salonu hınca hınç doldu.
Salondaki yoğunluk üzerine ayakta kimse kalmamasını isteyen Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ'a yanıt veren CHP Milletvekili Mehmet Tüm, "Ben milletvekiliyim izlemeye hakkım var" dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı "O halde kararımı şu şekilde alırım. Salonda üç avukat bulundurma hakkı var. Ben de onu uygulayacağım. Ara veriyorum" dedi ve salonu terk etti. Ancak kısa bir süre sonra geri döndü ve duruşmayı başlattı.
Duruşmada daha önceki duruşmaya gelmeyen tanıklar Alev Coşkun, Rıza Zelyut ve Fatih Aytuğ dinlenecek. Mehmet Faraç'ın bu duruşmaya da gelmemesi dikkat çekti.
Kimlik kontrolüyle başlayan duruşmaya SEGBİS’le ilk katılan, @JeansBiri adlı hesabın sahibi olduğu iddia edilen, Ahmet Kemal Aydoğdu’nun savunmasına tanık olan Fatih Aytuğ, sanığı önceden tanımadığını, tesadüfen tanıştıklarını söyledi.
Tanık "2011 Ağustos’unda Fatih kolejinde öğretmen olan Kemal Aydoğdu ile Olimpiyat seminerleri kapsamında tanıştığını" söyledi.
Daha sonra Kemal Aytuğ ile Antep'te tesadüfen karşılaştığını söyleyen Fatih Aytuğ, şöyle devam etti:
"Temmuz sonu gibiydi. Sözleşmem yenilenmedi. O da işinden ayrılmıştı. Bir yerde oturduk. O okullarda çalışanlar gözaltına alınırken insanlar bize iş vermedi. İş ihtiyacımız var ne yapabiliriz diye konuştuk. Özel ders verebiliriz dedik ve bir ev tutalım dedik.
Yakalandığımız ev burasıydı. Ama özel ders veremedik. Evde eksikler vardı, mobilya vs. Tamamlayamadık. Ama özel ders veremedik. Eylül sonu gib itam hatırlamıyorum. Gözaltılar oldu, süreç ilerledi. Evimde aramalar oldu. Bizim evde kalıyordu Ahmet bey. Kontratı o imzalamıştı ustaları getirip götürüyorduk. Eşyaları tamamlamaya çalışıyordu. Ahmet bey için sıkıntı yoktu ama benim evime aramaya gelmişlerdi, tutuklanma korkusus yaşıyordum. Ailemi memlekete gönderdim."
İşsizlik üzerinden savunma veren Aytuğ’un evinde bulunan 238 bin dolar ve para sayma makinaları soruldu. Aytuğ, bu parayı kabul etti ve 20 yıllık birikimi olduğunu söyledi.
ALEV COŞKUN: BİZİM DAVAMIZIN BU DAVAYLA HİÇBİR BAĞI YOK
Aytuğ'un ardından iddia makamının tanıklarından eski Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Alev Coşkun tanık olarak çağrıldı. Alev Çoşkun’a dava hakkında bilgilendirme veren mahkeme başkanı, sözü Çoşkun’a bıraktı.
Alev Çoşkun: Tanıklığımın önemini biliyorum. Cumhuriyet 95 yıllık bir kurum, Gazi Mustafa Kemal’in dostunun kurduğu Cumhuriyet gazetesinin 1992 yılında, toplantısında Cumhuriyet Yönetim Kurulu başkanlığına seçildim ve bu görev 16 yıl sürdü. Ardından İlhan Selçuk’un onayıyla Cumhuriyet Vakfında görev aldım. 22 yıllık bu görevim.
İlhan Selçuk vefat edince bir hareket başladı. 2 Nisan 2013’te vakfın bir üyesinin vefatıyla (Aydın Aybay) bunun ardında yapılan seçim Cumhuriyet Vakfı için bir kırılmadır.
Bu seçimlerde bazı usulsüzlükler olduğunu savunan Çoşkun, 2016 şubat ayında 1. Asliye Hukuk mahkemesinde dava açtıklarını belirterek "Bu dava bir buçuk yıl sürdü dedi. Dava sonun 2 haziran 2017de bizim iddiamızın doğruluğu mahkeme tarafından kayıt edildi. Şu an görülen bir ceza davası, cumhuriyet vakfı sorumluluklarıyla ilgili bir dava. Vakıf mallarının özenli bir şekilde yönetilmemesiyle birlikte görevi kötüye kullanmaktan dava açtık
görüldüğü gibi bizim davalarımızın bu dava ile hiç bir bağı ya da ortaklığı yoktur. Biz buna ilk günden itiraz ederek bututkluluğa karşı olduğumuzu söyledik" diye konuştu.
'BU ARKADAŞLARDAN FETÖ'CÜ OLMAZ'
Coşkun şöyle devam etti: "Bu dava üzerinden bana yapılan algı operasyonu var. Aydınlık Gazetesi yazarı olduğum idda ediliyor. Ben aydınlık yazarı değilim.
Cumhuriyet gazetesi yıllardır 'Hukukun üstünlüğü' diyor. Ben bu süreçte bugün tuutklu olan arkadaşlarımla beraber çalıştım onların çalışmasını hiç bir zaman inkar etmiyorum.
Can Dündar'la oturup kahve içmişliğim yok. Ama Can Dündar'ın düşünce kodunu bilirim. Onun üzerine yazmış bir insanım. Ahmet Şık'ı tanımıyorum, yazılarını bilirim sadece... Kadri Gürsel'i tanırım, kahve içmişliğim yok ama tanırım. Akın Atalay'la yıllarca aynı koridorda çalıştık
Ben tüm bu arkadaşlarımla beraber çalıştım. Bu arkadaşlardan terör örgütü olmaz, bu arkadaşlardan FETÖcü olmaz. Mahkemenizden talebim bu arkadaşların tutuksuz yargılanmasıdır."
Alev Coşkun, "Orhan Erinç'in, Turhan Günay'ın bu davada ne işi var" sözleri üzerine sanık sandalyesinde oturan Turhan Günay, "Sayenizde" diye seslendi.
Savcı, Alev Coşkun'in 'kırılma noktası' olarak verdiği 2 Nisan 2013'ün ne anlama geldiğini sordu.
Bunun üzerine Alev Coşkun uzun uzun Cumhuriyet Vakfı seçimlerini anlattı. O tarihte yapılan seçimde Paris'te olan İnan Kıraç'ın oyunun kabul edilmediğini söyleyen Coşkun, buna itiraz ettiğini ancak Vakıf'ta yapılan oylamada da 'İnan Kıraç'ın oyunun kabul edilmemesi yönünde karar çıktığını' anlattı.
Coşkun şunları söyledi:
"50 yıllık arkadaşım Orhan Erinç'in kariyerinde bu en talihsiz oylamadır. Akın Atalay'ın da hukuk geçmişinde bu durum hatalı bir oylama olarak yer aldı.
Bu konuda Yargıtay'ın içtihat kararı var. Yargıtay'ın kararını eleştirebilirsiniz ama Yargıtay kararına uymak herkesin görevidir.
Yargıtay kararını bir Vakfın yönetim kurulu kararı ile değiştireceksiniz? İşte bu nedenle kırılma noktasıdır. Mustafa Pamukoğlu, İnan Kıraç'ın kararıyla kazanmış ama Erinç'in iki oyuyla Önder Çelik kazanmış. Önder Çelik seçilince Vakfın yapısı değişti, ve Cumhuriyet'e genel yayın yönetmeni olamayacak kişi genel yayın yönetmeni oldu."
Avukat Tora Pekin tanığa soru için söz aldı.
Pekin: Savcılık soruşturmasında nasıl tanık oldunuz.
Coşkun: 31 Ekim 2016'da arkadaşlarımız tutuklanınca ben bir bildiri yayınladım. Benim açtığım dava bir ihtar davasıdır bu ceza davası ile ilgisi yoktur eğer bir dava görülecek tutuksuz olmalıdır' dedim. Ardından savcılık makamının beni daveti üzerine gittim ve orada buradaki ifademi verdim.
Pekin: Cumhuriyet Gazetesi bazı haberleri tanıklık ifadenizde yer alıyor. Bunu biliyor musunuz?
Coşkun: Bilmiyordum. Ben orada 23 mayıs - 24 mayıs tarihli haberleri savunmamda vermek zorundayım.
Bu haberlerin terör şüphesiyle götürülmesine değinen Tora Pekin'e cevap veren Coşkun, "Bu gazete beni ağlatmıştır" dedi.
Bunun nedeni olarak Cumhuriyet logosu üzerinde Gülen'in resmi olması olduğunu söyleyen Coşkun, o gün bana 'bunlar FETÖ'cü mü' dediler. Ben de 'ben bunu bilemem' dedim. Bunun üzerine salondan yoğun tepki geldi.
Pekin: Siz savcılığa yanınızda bu tarihli gazetelerin fotokopilerini alarak mı gittiniz?
Hakim bu soruya karşı çıktı ve "Yanıtlamama hakkınız var" dedi.
Coşkun: Bu tarihli gazetelerde FETÖ en yüksek makama oturtuldu. Bu gazeteleri paylaşmak suç ise madem tutuklanma vesilesi bu habere bu resmi neden koydun? Benim bu ifademle arkadaşların tutuklanmasında ne alaka var? İlhan Selçuk'un bu manşetle kemikleri sızladı.
Coşkun, Mahkeme Başkanı sorusu üzerine "Ben gazeteci değilim. Yıllarca bu gazeteyi yönettim" dedi.
Pekin: Mizampaj temel bir ilke midir?
Coşkun: Temel ilke değildir manevi gelenektir. Bu gazete Takvim değil, Bu gazete Can Dündar'ın oyun oynayacağı yer değildir. Vakıf temel ilkelerinde Cumhuriyete bağlılık yazar. Bir terör örgütünü baş köşeye getiremez
Coşkun'un, dinci ve tarikatçıların haberleri ilk sayfadan verilemez, ifadesini soran Pekin, ikinci sayfadan verilebilir mi? dedi. "Logonun altında verilse yine bu denli üzülmezdim" dedi.
Pekin: Sizin gözlerinizi yaşartan haber, Berat Albayrak'ın ABD'de Fetullah Gülen'i malikanesinde ziyaret ettiği haberidir.
Coşkun: Bu haber gazeteye girer ama baş köşeye girmez.
Mahkeme Başkanı, Avukat Tora Pekin'in sorularına itiraz ederek, "Tanığı yargılayamazsınız" dedi ve tanığa "cevap vermeme hakkına sahipsin" dedi. Vakıf davasına ilişkin belgeleri neden bu dava kapsamında savcılığa sunduğunu soran Pekin, bu durumun konunun dava kapsamına girmesine neden olduğunu ortaya koyan sorular yöneltti Çoşkun'a.
KATILMADIĞI TOPLANTI İÇİN DAVA AÇMIŞ
Pekin: İptal davasını açtığınız, toplantıyeter sayısının oluşmadığı toplantıya siz katıldınız mı? Mazeret bildirdiniz mi?
Coşkun: Katılmadım, bildirmedim. Bu soruya yanıt vermek istemiyorum.
Pekin: Katılmadığınız bir toplantı için, toplantı yeter sayısının oluşmadığını iddia ederek iptal davası açtınız. Doğru mu?
Coşkun: Ben nkatılmadığım halde 6 kişiyle toplandılar. Ben hukukcuyum. Toplantı yeter sayısı oluşmadan toplandılar. Vakıf hukuka uyacak.
Mahkeme Başkanı: 22 yıl vakıfta görev yaptınız. Bunun ne kadar zamanı İlhan Selçuk ile geçti?
Coşkun: Cumhuriyet gazetesinin zor bir döneminde İlhan Selçuk beni davet etti. O dönem vakıf yok, şirket var. O şirketin başkanlığına seçildim. Daha sonra İlhan Selçuk başkan oldu ben de başkan vekili oldum. Vefatına kadar böyle devam etti.
Mahkeme Başkanı: Vakfın köşe yazarlarına, muhabirlerine herhangi bir müdahalesi olur mu? Vakıf yöneticileri ile Genel yayın yönetmeni arasında böyle bir ilişki var mı?
Avukat Atilla Coşkun: Bu soru sorulamaz. Bu konuda vakfın senedi mevcuttur. Asla ve zinhar yönetim kurulu Cumhuriyet yönetimine karışamaz. Bu çerçevede böyle bir sorunun sorulmasının ilişkisi olamaz.
Mahkeme Başkanı: Bu dava ile doğrudan ilişkilidir.
Atilla Coşkun: Vakıf değil, vakfın görev verdiği kişiler yargılanıyor.
Mahkeme Başkanı: Esasla birlikte itiraz edebilirsiniz. Tanık sorumu yanıtlasın.
Av. Atilla Coşkun: Bu önyargılı bir sorudur.
Alev Coşkun: Bu vakıf Cumhuriyet gazetesinin ismini elinde tutuyor. Gazetenin isim hakkı vakfın elindedir. Vakıf bu ismi bir şirkete kiralıyor. Vakıf şirkete "bu vakfın temel amaçları budur. Bu çizgide gazeteyi çıkart" diyor. Vakıf ikide bir soru sormaz, yazarlara soru sormaz. 2-3 ayda bir Genel Yayın Yönetmenini çağırıp soru sorabilir, tirajı sorabilir. Temel çizgiyi muhafaza etmek koşuluyla.
Pekin: Katılmadığınız bir toplantı için, toplantı yeter sayısının oluşmadığını iddia ederek iptal davası açtınız. Doğru mu?
Orhan Erinç: Alev beyin başkan vekilliği İlhan Selçuk'un vefatıyla sona ermedi, benim dönemimde de üç sene başkan vekilliği yaptı. 'Mücbir sebeple oy kullanabileceğine' ilişkin kararın altında Alev beyin de imzası vardır.
Akın Atalay, 23 Mayıs tarihli Cumhuriyet gazetesinin göstererek: Kendisi malikaneyi gösterecek şekilde de işaretlemiş. Doğru mu?
Alev Coşkun: Doğru doğru.
Atalay: Tanığın Cumhuriyet gazetesini yayınlayan şirketle yönetim kurulu ilişkisi 2004'te bitmiştir. Doğru mu?
Coşkun: Doğru.
Atalay: Vakıf 1993'te kuruldu, tanıın üyeliği 2013'e kadar sürdü. Kayıtlara doğru geçsin diye söylüyorum.
Avukat Akın Atalay, 23 Mayıs tarihli gazete ve mahkemeye sunduğu görsellerle Çoşkun'a ayrıntılı sorular yöneltti. Soruyu eleştiren mahkeme heyetine Atalay, "tanığın dava açma motivasyonu açısından bu soruları soruyorum" dedi.
Cumhuriyet Vakfınan resmi muhasebe kayıtlarına göre, Vakfın kuruluşundan bugüne Vakıf yönetim kurulunda başkanlık, başkan vekilliği, saymanlık yapan onlarca kişiler arasında herhangi bir ad altında ücret alan başka kimse olmadığı halde her ay 'huzur hakkı' adı altında kendisi ücret almıştır. doğru mu?
Mahkeme Başkanı: Davayla ilgisi yok:
Atalay: Tanığın tanıklık motivasyonunu göstermek içinsoruyorum.
Mahkeme Başkanı: Cevap vermek zorun değilsiniz.
Coşkun: Kendisi teklif etti. Cumhuriyet'te en az telif alan kişi benim. Vakfın işleriyle uğraşıyorum, yazı yazıyorum. İlhan Selçuk istedi.
Mahkeme Başkanı: Maaşı kim teklif etti
Coşkun: Akın beyle, Ertin Akgüç. Ben, isterseniz vermeyin dedim.
Acaba Cumhurbaşkanlığına bu dilekçeyi kim yazmış? Acaba gazeteden Atatürkçü olduğu için, Akın Atalay'ın attığı ya da atacağı biri olamaz mı? Ya da bu konuyu soru işareti yapmak için Akın Atalay ya da arkadaşları yazmış olamaz mı?
Salondan itiraz sesleri yükseldi...
Coşkun: Bana sen isimsiz mektup yazdın diyor.
Atalay: Ben öyle bir şey demiyorum. Bilginiz var mı diyorum. Benim tanık beyanlarının ardından beyanım olacak.
'CUMHURİYET'E CIA AJANLARI GİDİP GELİYORDU' DİYEN RIZA ZELYUT DİNLENİYOR
Alev Coşkun'un ardından Aydınlık gazetesindeki yazısında Cumhuriyet gazetesine CIA ajanları gelip gidiyordu, yazan Rıza Zelyurt tanık olarak dinlenmeye başladı.
Zelyut: Buraya bir Cumhuriyet aydını ve Mustafa Kemal'in yazarı olarak geldim. Halen Mustafa kemal'i yazdığım için mahkum olmuş bir yazarım. Asla bir iktidar yalakası olmadım. Ben buraya laikliği savunduğum için geldim. ben bu insanları FETÖ'cülükle suçlamadım.
30 Nisan başlıklı "İlhan Selçuk'u Vurmak" yazımda gazetenin operasyon gazetesine dönüştürüldüğünü yazdım.
Ben Cumhuriyet Gazetesine ilk FETÖ operasyonu yapıldığı tarihi açıklıyorum, 21 Mart 2008. İlhan Selçuk gözaltına alınmıştı. Peşinden Aydınlık gazetesine operasyon yapıldı. FETÖcüler yaptı bunu. Bu zamanlarda ben dayanışmamı gösterdim bu gazetelere. Sonuçta bu gazeteye Vakıf üzerinden birileri el koydu.
Ne oldu? Kim yaptı bu operasyonları? Nuray mert'i Aydın Engin' Can Dündar'ı kim o gazeteye getirdiyse bu operasyonu onlar yapmıştır.
12 haberin 8 tanesi HDP ve Selehattin demirtaş'ın bu olamaz. Akla mantığa aykırı
Yayın Yönetmenliği ayrı bir şey yazarlık ayrı bir şey. ben Türkiye'nin en iyi köşe yazarıyım. (Salondan kahkaha yükseldi)
MAHKEME BAŞKANI: TEPKİLERİ İÇİNİZDE TUTUN
Salondan yükselen tepkiler üzerine Rıza Zelyurt salona dönerek "Hepinize cevabım vardır" dedi.
Zelyut: Okur yazışmalarında gazetenin DNA'ları ile oynandığı belirtilmiştir. Ben MİT tırları haberlerinin bile yargılanmaması gerektiğini düşünüyorum.
Mahkeme Başkanı salondan tepkiler üzerine: Bu davada yargılamaya karşı olağanüstü tepkiler oluyor. Ama bu davanın ruhunda var. Lütfen tepkilerinizi içinizde tutun dedi.
ZELYUT: Gazetenin sahipleri çaresiz kalıp mülklerini satmış. Vakfın ele geçirilmesinin bir yanlışla ya da hileyle olduğu yerel mahkeme tarafından da karara bağlanmıştır. Bu önemli bir tespittir. O dönem insanlar Ergenekoncu ve ulusalcı gösterilerek yapıldı. Yurtsever isimler gazeteden ulaştırıldı. Ümit Zileli, Mehmet Faraç, Mustafa Balbay. Ve gazetenin DNA'sı ile oynandı. Cumhuriyet gazetesinin laik, çağdaş, ulusal devletten yana, Amerikan emperyalizmine karşı olan tavrının yerine benim tespitlerime göre FETÖ ve PKK'yı destekleyen, yayan bir çizgiye itilmesi beni rahatsız etmiştir. Halen Cumhuriyet'te yazan, değerleri sonuna kadar savunan arkadaşlar var.
Gönlümde yatan Cumhuriyet gazetesi bu badireleri atlatsın, içerideki gazeteciler özgür kalsın. Ama Cumhuriyet Gazetesi okurlara bırakılsın.
Mahkeme Başkanı: Madem Cumhuriyete operasyon olduğunu düşünüyorsunuz. Oratada bir sürü tabloid gazete varken neden Cumhuriyet seçildi?
Zelyut: Dolaylı parça yapıldı Cumhuriyet, onun değerlerinde bir delik açmak istediler. FETÖ bu operasyonu başlattı, 21 Mart'ta başlattı. Nuray Mert ve diğerleri bu kapsamda oraya getirildi. İlhan Selçuk darbelere direnen, Amerika'ya direnen, laik bir insandır. Sırf bu nedenle oraya bir delik açmak istediler.
Mahkeme Başkanı: Aydın Engin'in buraya getirilmesi bu operasyonun bir parçası mı?
Zelyut: Gök tanrı bana buradan çıkmayı nasip etmesin. Bu yazarları buraya getiren sorumludur. 2007'den itibaren CHP'ye saldıran, "bu bir demokrasi mücadelesidir" diyenlerin Cumhuriyete alınmasını doğru bulmuyorum.Ben iktidarın yazarı değilim. Mustafa kemal'in yazarıyım. Göktanrı beni bunun için toprağa alsın.
Aydın Engin söz aldı: (Zelyut'u kast ederek) Türkiye'nin en iyi yazarıymış. Tanımıyorum kendisini. Bu konuda kendimi geliştirmeye çalışacağım. Ama dedi ki "Nuray Mert'i, Aydın Engin' kim işe aldıysa.." Beni İlhan Selçuk işe aldı, sonra yazı işleri müdürü yaptı. Tüm gazete benim elimden çıktı. Aydın Engin'in Cumhuriyet gazetesine alınmasının tüm sorumluluğu İlhan Selçuk'undur.
Tora Pekin, Gazeteci ve Yazarlar Vakfı tarafından Rıza Zelyut'a verilen ödülü sordu.
Zelyut "Aldatıldım, ödülü iade ettim" dedi. Zelyurt: Bana Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı 1997'de bir ödül verdi. iade ettim.
Bu arada Akın Atalay Rıza Zelyut'ın ifadesi ile ilgili olarak: "İlhan Selçuk'tan öğrendiğim şey, ölmüş bir insanın arkasından referansla o olsa böyle derdi. Şöyle derdi, demem. Medeni kanun: Akıl zayıflığı olmayan herkes ayırt etme gücüne sahiptir. Ayırt etme gücü olmayanların fiil ehliyeti yoktur. Ayırt etme gücü olmayanların fiilleri hukuki sonuç doğurmaz. Sanık Rıza Zelyurt'la ilgili değerlendirmem bu şekildedir." ifadelerini kullandı.
DURUŞMAYA BÜYÜK İLGİ
Duruşmayı, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, milletvekilleri Barış Yarkadaş, Gürsel Tekin, Mahmut Tanal, Nurhayat Kayışoğlu, İbrahim Özdiş, Erdoğan Toprak, Mehmet Gökdağ, Eren Erdem, Ali Şeker, Hilmi Yarayıcı, Gamze Akkuş İlgezdi, Erdin Bircan, Necati Yılmaz, Mehmet Tüm, Gülay Yedekçi, İlhan Cihaner, Hürriyet Kaplan, Ali Haydar Hakverdi, Bülent Bektaşoğlu, Bülent Öz, Ömer Fethi Gürer, Nihat Yeşil, Yakup Akkaya, Atilla Sertel, Sezgin Tanrıkulu, Musa Çam, Sibel Özdemir, Onursal Adıgüzel, PM üyeleri, Kadir Öğüt, Tuba Torun, Ferhan Sürekçi, CHP YDK Üyesi Turan Aydoğan, CHP İstanbul İl Disiplin Kurulu Başkanı Deniz Güneş, CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, CHP Ümraniye İlçe Başkanı Cafer Çakmak, Kültür eski Bakanı Ercan Karakaş ile HDP milletvekili Garo Paylan'ın da aralarında yer aldığı çok sayıda siyasi de izliyor.
Tutuklu gazetecilerin yakınları ve arkadaşlarının yanısıra PEN, Uluslararası Af Örgütü ve uluslararası basın ajansları da duruşmayı takip ediyor