Deprem bölgesinde yeryüzü incelemesi: ‘Yer yer 50 metreye ulaşan genişlikler bulunuyor’

Deprem bölgesinde yeryüzü incelemesi: ‘Yer yer 50 metreye ulaşan genişlikler bulunuyor’
Bölgede gözlenen yüzey kırıkları ile deprem sarsıntısı ve yer çekimiyle ilişkili yeryüzünde gelişen diğer olayları inceleyen uzmanlar rapor hazırlayacak.

Artı Gerçek - AFAD koordinatörlüğünde Prof. Dr. Çağlar Özkaymak ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir ile Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Karabacak'tan oluşan ekip Maraş merkezli depremlerin ardından bölgede gözlenen yüzey kırıkları ile deprem sarsıntısı ve yer çekimiyle ilişkili yeryüzünde gelişen diğer olayları inceledi. Bilim insanları yaptıkları incelemeler ve tespitler sonrasında kapsamlı rapor hazırlayacak.

Prof. Dr. Özkaymak, bölgedeki depremlerin plaka sınırlarında meydana geldiğini belirterek, "Bu depremlerle kabul ölçeğinde yırtılmalar meydana geliyor. İlk deprem Hatay, Adıyaman, Malatya arasında yüzlerce kilometre uzunluğunda kırıklar meydana getirdi” diyerek, “Bunları haritaladık, yaptığımız gözlemlerde sol yanal şekilde Anadolu blokunun hareketini görüyoruz. Bu, depremin ilk şokunun neden olduğu deformasyon yani yüzey kırığı” dedi.

‘BÖLGEDE ANA ŞOKLA BERABER SARSINTI MEYDANA GELDİ’

Bölge boyunca görülen yüzeydeki kırılmaların ve yer değiştirmelerin depremin kırdığı fayı gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Özkaymak şunları söyledi:

"Bununla beraber yer çekiminin de etkisiyle deformasyonlar oluyor, bunlar da ikincil deformasyonlar. Bölgede ana şokla beraber sarsıntı meydana geldi, bununla beraber deprem dalgaları oluştu. Bu dalgalar aynı suya taş attığımızda dairesel dalgaların oluşmasına benzer şekilde karanın içerisinde dalgalar oluşturuyor.

‘BÖYLE BÜYÜK DEPREMLERDE BİNLERCE BENZER HEYELAN GERÇEKLEŞİYOR’

"Bunlardan bazıları kaya düşmeleri. Kayalar depremlerle çatlaklarla ayrışarak daha kolay düşüyor, heyelanlar meydana gelebiliyor. Bunlar Antakya'da gördüğümüz gibi büyük yarıkların, vadilerin oluşmasına neden olabiliyor. Bunlar depremin tetiklediği sarsıntıyla birlikte yer çekiminin de etkisiyle bizim yanal yayılma dediğimiz olaylar. Kütle halinde büyük geniş alanlar yana doğru yayılıyorlar. Bunlar, genellikle vadinin içine doğru hareket eden türde heyelanlar. Böyle büyük depremlerde binlerce benzer heyelan gerçekleşiyor."

‘BİR VOLKANİK LAV AKIŞI SÖZ KONUSU DEĞİL’

Maraş Göksun Kuşkayası Dağı'ndaki yer hareketlerine değinen Prof. Dr. Özkaymak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada gördük ki deprem ve ardından meydana getirdiği artçılarla beraber yüksek alanlarda kayalar, vadi boyunca aşağıya doğru dökülüyor. Orada bir alan var, uzaktan çok siyah görünüyor ama gittiğimizde çamur olduğunu gördük. Bir volkanik lav akışı söz konusu değil, çok bilgi kirliliği var burada, orası zaten bir volkanik alan da değil, tortul kayaçların olduğu bir bölge. Kayalar düşerken tozu dumana katarak düşüyor, tozu havaya kaldırıyor. Toz, volkanik bir durum gibi algılanıyor ama söz konusu değil."

‘BİZİM HATAMIZ, ALÜVYON BÖLGELERE KENTLERİMİZİ İNŞA ETMEK’

Büyük depremlerde zemin sıvılaşmasının sıklıkla gözlendiğini anlatan Özkaymak, bunun deprem açısından sıradan bir olay olduğu değerlendirmesi yaptı Prof. Dr. Özkaymak, şunları söyledi:

"Deprem sonrasında yer altı su seviyesi yüksekse Amik Ovası gibi düz alanlarda, akar su çökerleriyle buluşan kumlu malzeme, sürtünmenin azalmasıyla yukarı çıkıyor ve zemin bataklık gibi davranıyor. Yerin altında kum, suyla beraber yüzeye çıkıyor, topraktan itibaren 14 metreye kadar olan kısımda yer altı suyu varsa buna etki ediyor. Bu Amik Ovası gibi alanlarda sıklıkla gözlenen normal bir olay. Bizim hatamız, alüvyon bölgelere kentlerimizi inşa ettiğimiz için zeminlerden dolayı binaların ilk 2 katları toprağa gömülüyor ya da binanın yana devrildiğini görüyoruz."

‘YER YER 50 METREYE ULAŞAN GENİŞLİKLERİ BULUNUYOR’

Deprem sonrası İskenderun'daki deniz seviyesindeki artışı değerlendiren Prof. Dr. Özkaymak, depremle yer kabuğunun sallandığını, doğal olarak bölgedeki sularda bir dalgalanma meydana geldiğini ve bunun depremlerden sonra sıkça rastlanan bir durum olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Özkaymak, suların zaman içinde dengeye geleceğini, insanları tedirgin edecek bir durum bulunmadığını belirtti. Yaptıkları çalışmayla iki depremde kırılan fayı haritaladıkları bilgisini veren Prof. Dr. Özkaymak, yüzeydeki kırıkların fayın yansıması olduğunu aktardı. Prof. Dr. Özkaymak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Antakya ile Malatya arasında yaklaşık 300 kilometre mesafede çizgisel olarak, zaman zaman sıçrayarak devam eden deformasyon var, yer yer 50 metreye ulaşan genişlikleri bulunuyor ve yüzeyi kırarak ilerliyor. Zaman zaman sıçrama olsa da çizgisel devamlılığı olan bir kırık, Türkiye diri fay haritasında da tanımlanmış faylar. Güneyde Hatay Kırıkhan'dan başlıyor, Hassa, İslahiye, Nurdağı, Türkoğlu'na, oradan Maraş'ın güneyinden Gölbaşı'na dönüyor, oradan da Adıyaman Çelikhan'a dönüyor.

‘YÜZEY KIRIKLARINDA FAY OLDUKÇA SAÇAKLANARAK İLERLİYOR’

Yüzey kırıkları bir süre sonra yağışların etkisiyle kaybolacak ancak morfolojik olarak varlığını sürdürecek. Yüzey kırıklarında fay oldukça saçaklanarak ilerliyor. Nurdağı kısmında, Fevzipaşa'da çok net gözlemleniyor. Pazarcık bölgesinde çizgisel gidiyor ama bazı yerlerde saçaklanıyor. Bu fayın geometrisi ile alakalı. Saçaklarda yüzey kırıkları kollara ayrılarak dağılıyor ama yerin derinliklerinde birleşerek ana kırığa gidiyor. Yüzeydeki bu görüntünün sebebi de oradaki kaya yapısı, kabuk yapısı ve fayın geometrisiyle ilişkili."

‘SULARIN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ DEĞİŞEBİLİR’

Yer altında kayaçların içerisinde ya da kırıklarda yer alan su kaynaklarına da dikkati çeken Ptof. Dr. Özkaymak, "Bazı su kaynakları kesilebilir, bazılarının debileri artabilir, bazı sular yer altında daha derinlerden gelen sıcak sular ile karışıp ısınabilir ya da mevcut sıcak sular, soğuk sular ile karışıp soğuyabilirler, suların kimyasal özellikleri değişebilir” diye konuştu.(AA)

Öne Çıkanlar