Dersim Vakfı için istinafa başvuru: Dersim ismi üzerinde bir yasak yok

Vakfın avukatı Hüseyin Aygün, ‘milletin bölünmez bütünlüğüne aykırılık’ gerekçesiyle Dersim Kültür ve Tarih Vakfı’nın kuruluşunun onaylanmamasını ‘hukuk skandalı’ olarak değerlendirdi.

Dersim Vakfı için istinafa başvuru: Dersim ismi üzerinde bir yasak yok

Derya OKATAN

ARTI GERÇEK-Dersim Kültür ve Tarih Vakfı’nın kuruluşunun, "Dersim" kelimesi nedeniyle ve amaçlarının yasaya aykırı olması gerekçe gösterilerek reddedilmesine itiraz edildi. Vakfın avukatı Hüseyin Aygün, Erzurum Bölge Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunduğu itiraz dilekçesinde, "Dersim" üzerinde siyasi bir yasak bulunmadığını vurguladı. Av. Aygün, ret kararına dayanak yapılan Türk Medeni Kanunu madde 101’deki kısıtlamanın kaldırılmasını da talep etti.

Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, tescil için başvuru yapan Dersim Kültür ve Tarih Vakfı’nın kuruluşuna onay vermemişti. Mahkeme, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yazısına dayanarak verdiği ret kararında, "Dersim" isminin resmi olarak kabul edilmediğini ve vakfın amacının Türk Medeni Kanunu’nun 101/4 Maddesine aykırı olduğunu belirtmişti.
Söz konusu madde şöyle düzenleniyor: "Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz."

Dersim Kültür ve Tarih Vakfı’nın amacı ise şöyle:

"Dersim bölgesinin ekonomik ve toplumsal tarihi alanında uzmanlaşan bir arşiv, kitaplık, araştırma, eğitim ve yayın kurumu olarak etkinlik göstereceği, Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi çerçevesinde yapılan mülakatların, korunması, arşivlenmesi, bilimsel değerlendirmesi ve nihayet kamuoyuna açılması çalışmalarına katkı sunacağı, Alevi ritüelleri, dualar ve beyitlerin kayıt altına alınacağı, Dersim ve Alevi tarihi ile ilgili araştırma çalışmalarının desteklenmesi..."

‘RET GEREKÇESİ HÜKÜMETE BAĞLI BİR KURULUN GÖRÜŞÜNDEN İBARETTİR’

İstinaf başvurusunda "Mahkemenin ret kararının gerisinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir alt daire niteliğinde ve ‘hükümete bağlı bir kurul’ olan Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yazısının bulunduğunu" belirten Av. Hüseyin Aygün, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yazısının, ilk derece mahkemesi kararına birebir yazıldığına dikkat çekti.

Av. Aygün, mahkemenin yalnızca, hükümetin siyasi görüşlerini yansıtan "idari bir kurul"un görüşüyle Dersim Kültür ve Tarih Vakfı’nı yasakladığını, bu durumun mahkemenin bağımsız ve tarafsızlığına aykırı olduğunu belirterek, dava sürecinde vakıf kurucularının görüşünün alınmamasıyla "adil yargılanma", "silahların eşitliği" ve "çelişmeli muhakeme" ilkelerinin ihlal edildiğini de vurguladı.

Başvuruda, şu ifadeler yer aldı:

"Hükümetler gelip geçicidir, ama hukuka bağlı idare ilkesi veyahut bağımsız yargı ilkesi kalıcıdır. Mahkeme, değerlendirmesini yaparken salt hükümetin görüşüne dayalı karar ihdas ederek ‘mahkeme hükmünün adil olması ilkesi’ni ihlal etmiştir. İşbu karar ilk olarak bu sebeple hukuka aykırıdır ve iptal edilmelidir."

Av. Aygün, istinaf başvurusunda, mahkemenin ret kararına dayanak olan "Dersim" adı ve vakfın amacına dair de geniş değerlendirmelerde bulundu.

‘DERSİM İSMİ ÜZERİNDE BİR YASAK YOK’

Aygün, "Dersim ismi, otokton bir isim olup, bugünkü Tunceli ilinden de geniş bir coğrafi alanı ifade etmektedir. Osmanlı döneminde Dersim, sancak ve vilayettir. 1935 yılına kadar bu bölgenin adı Dersim’dir. Dersim, 1920 yılında açılan TBMM’de 6 mebus ile temsil edilmiştir. Bizzat Mustafa Kemal Atatürk, 1920 Nisan’ında Diyap Bey ve 5 arkadaşını TBMM’ye davet etmiştir. Dolayısıyla, Cumhuriyet döneminde de Dersim ismi üzerinde bir yasak söz konusu değildir. TBMM’nin 2. döneminde de Meclis'te ‘Dersim Mebusları’ vardır" dedi.

2000 yılında Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülen bir davada, "Tunceli ilinin önceki adının Dersim olduğu, Dersim sancağı olarak geçtiği anlaşılmıştır… Tunceli iline Dersim denmesinin PKK örgütüne mahsus olmadığı, Tunceli ilinin isminin birçok kitapta, bilimsel eserde, tarihi kaynaklarda ve çeşitli dergi ve gazetelerde Dersim olarak geçtiği anlaşılmış olup, dolayısıyla sanıkların beraatine karar verilmiştir" kararı verildiğini de hatırlatan Aygün, "DGM döneminde yargılanmış ve aklanmış bir yer adının, aradan 20 yıl geçtikten sonra bir vakfın adında olmasını yasaklamak hukukla bağdaşmamaktadır" dedi.

Aygün, Dersim adında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul, İçişleri Bakanlığınca onaylanmış dernek ile şirket, futbol kulübü, restoran, gazete gibi tüzel kişilikler bulunduğunu ve Dersim adı üzerinde "resmi bir yasak" olmadığını vurguladı.
Dilekçede, "Bu adın, politik bir nitelik taşımadığı ortadadır. İlk derece mahkemesinin ‘Dersim isminin resmi olarak kabul görmediği’ şeklindeki ret gerekçesi apaçık hukuka aykırıdır" denildi.

Dersim Vakfı için istinafa başvuru: Dersim ismi üzerinde bir yasak yok - Resim : 1

‘ERDOĞAN ÖZÜR DİLEMİŞTİ’

Mahkemenin vakfın amacına yönelik değerlendirmesinin de açık biçimde hatalı olduğunu ifade eden Av. Aygün, Türk Medeni Kanunun 101/4 maddesinin Türkiye’de gayrimüslim cemaatlerin yeni vakıf kurmalarını engellemek için kullanıldığını hatırlattı.

Bu durumun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce ihlal olarak kabul edildiğini anımsatan Aygün, şöyle devam etti:

"Ancak söz konusu maddenin, Alevi duaları, beyitleri, ritüelleri ve 1938 yılında yaşanan ve TC Başbakanı Erdoğan tarafından 23 Kasım 2011 tarihinde, ‘devlet adına özür dilemesi’ne sahne olmuş bir katliamın tanıklıklarını toparlamayı amaçlayan bir vakfı engellemek için kullanılmasına herhalde ilk defa tanık olunmaktadır."

‘MADDE 101’DEKİ KISITLAMA AİHS’E, ANAYASAYA, LOZAN ANLAŞMASINA AYKIRI’

Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Dersim katliamıyla ilgili açıklamalarına dilekçesinde yer veren Aygün, Medeni Kanun madde 101’deki kısıtlamanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. Maddesi, Anayasa’nın 33. Maddesi ve gayrimüslim cemaatlere kendi kurumlarını kurma ve yönetme hakkı tanıyan Lozan Antlaşması’nın 40. maddesiyle bağdaşmadığını belirtti.

Av. Aygün, Dersim 1938 katliamının varlığının bugün hiçbir şekilde inkâr edilmediğini, Dersim katliamı üzerinde bir vakfın çalışma yapmasının yasaklanmasının kabul edilemez olduğunu ifade etti.

‘ALEVİLİK BİR IRK YA DA CEMAAT DEĞİLDİR’

Ayrıca mahkeme kararındaki, "vakfın bir ırk veya cemaat mensuplarını destekleme amacı gütmemesi gerektiği" yönündeki gerekçenin de yerinde olmadığını kaydeden Av. Aygün, Aleviliğin bir ırka ait olmadığı, bir cemaat niteliği taşımadığına dikkat çekti.

‘TÜRKİYE DİYANET VAKFI VAR’

"Toplumca bilinen, benimsenen bu deyişlerin derlenmesi, kayıt altına alınmasındaki sakıncayı anlamak mümkün değildir. Bu deyişlerin içeriği Alevilik yoluna ilişkin olup, Cumhuriyeti sarsacak yıkacak nitelikte olmadığını açıklamamıza gerek yoktur" diyen Aygün, Türkiye vatandaşları Ermenilerin 67, Musevilerin 19, Rumların 69, Süryanilerin 13, Arap-Rum Ortodoksların 7 vakfı ile devlet tarafından kurulan ve Alevilerin de vergileriyle çalışan, Sünni-Hanefi toplumunun din ve inanç işlerini yürüten Türkiye Diyanet Vakfı’nın bulunduğuna dikkat çekti.

Aygün, "Bu vakfın bütçesi milyarlarla ifade edilmektedir. Yaklaşık bir milyon Türkiye kökenli göçmenin yaşadığı Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya bölgesi yönetimi, 10 Aralık 2020 günü, Alevilik inancını ‘bir din ve inanç toplumu’ olarak tanıma kararı alırken, Alevilerin yaşadığı asıl ülke olan Türkiye’de milyonlarca üyesi olan bir inanç topluluğuna vakıf kurma hakkı tanımamak, hele bu kararı, ‘milletin bölünmez bütünlüğüne aykırılık’ gerekçesine dayandırmak en hafifinden bir hukuk skandalıdır" dedi.

Yine İsmailağa Cemaati’nin "kamu yararına bağlı vakıf" olarak kabul edildiğini anımsatan Aygün, "Bu ret kararı demokratik bir toplumun ihtiyacı ile bağdaşmayan ifade özgürlüğünü engelleyen bir karardır ve kabul edilmesi mümkün değildir" dedi. Medeni Kanun madde 101’deki kısıtlamanın Anayasa’ya aykırılık talebinin kabul edilmesini ve Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılmasını istedi.

dersim Derya Okatan kültür ve turizm bakanlığı