Dilipak İstanbul seçiminde tercihini nasıl yapacağını açıkladı
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, 23 Haziran'da yapılacak olan İstanbul seçimine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, AKP'nin başvurusuyla YSK tarafından iptal edilen ve tekrarı 15 gün sonra yapılacak olan İstanbul seçimine ilişkin olarak bir değerlendirmede bulundu. Dilipak, "Ucuz ve kolay çözümlere itibar etmeyelim. Tercihte bulunurken, merhametimiz öfkemizden, sevgimiz nefretimizden büyük olsun. Adil olalım" dedi.
Tercihini nasıl yapacağını açıklayan Dilipak, "Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. O, bizden adil olmamızı ve düşünerek bir tercihte bulunmamızı, yüzümüzü O’na dönmemizi istiyor. Bunu yaparken, istişare ve şûra da yapacağız, ama aklımızı kiraya vermeyeceğiz" ifadesini kullandı.
Dilipak'ın "15 gün sonra" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Bugünden itibaren 15 gününüz var. Ardından ertelenen seçim.
Her seçim "büyük seçim"in bir parçasıdır ve aslında her seçimde insan kendi geleceğini seçer.
Bu dünyada yapıp yapmadıklarımız ya da söyleyip söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşırız.
Bu süreçteki asıl sorumluluğumuz, bu tercihi yaparken, yüzümüzü nereye döndüğümüz, ölçümüzün ne olduğu ile ilgilidir.. Bir mü’min için temel tercihi Allah’ın rızası olmalıdır.
Tek başına "iyi niyet" yetmez. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Onun için Allah cahil ve zalimlere yardım etmeyeceğini söylüyor. Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağacağını söylüyor.
Bakın eğer Allah’ın rızasını gözetmeden doğru karar da verseniz, bunun size faydası yoktur.
İyi düşünelim: Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir.. O, bizden adil olmamızı ve düşünerek bir tercihte bulunmamızı, yüzümüzü O’na dönmemizi istiyor.
Bunu yaparken, istişare ve şûra da yapacağız, ama aklımızı kiraya vermeyeceğiz. Adil olacağız. Bir yönetim ve yöneticiden ne bekliyoruz biz. Bana kalırsa asıl sorun burada. Ondan doğru ya da yanlış, işimizi halletmesini istiyoruz. Bakın o zaman seçtiğimiz kişi yarın başınıza dua ile istediğiniz bir belaya dönüşebilir.
Şehr-emaneti’ni seçiyorsunuz. Şehrin emanetini, bir bakıma evinizin anahtarını kendisine teslim ediyorsunuz. Ölçü bu "evinizin anahtarını kendilerine emanet etmekte sakınca görmedikleriniz". Eğer başka türlü davranırsanız, sonunda hem kendi helakinize, hem seçtiğinizin helakine sebeb olursunuz ve de seçtiğinizin yediği haltlar, size vekaleten yenildiğinden siz de onun vebaline ortak olursunuz.
Ucuz ve kolay çözümlere itibar etmeyelim.
Tercihte bulunurken, merhametimiz öfkemizden, sevgimiz nefretimizden büyük olsun. Adil olalım.
Kural şu: Ya iyilerden en iyiyi, ya da kötülerden iyiye en yakın olanı. Herhangi bir konuda mutlaka bir şey alacaksanız, bir tercihte bulunacaksanız da, aslında böyle yapmıyor musunuz.
Merkeze HAK’kı, "Hakkı rızası"nı koyacağız. Buna uymayan hayat da olsa reddedeceğiz.
Sonuçla ilgili kamuoyu araştırmalarından önce şunu düşünün: Tencere yuvarlanır, kapağını bulur. Her topluluk layık olduğu gibi idare olur. Bizler toplum olarak kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmez.