Diyarbakır, yeniden GAP turlarına alınıyor
Bir yandan Olağanüstü Hal rejiminin bütün olumsuzlukları yaşanıyor Diyarbakır’da, diğer yandan da kentteki yaşamı normalleştirme çabaları sürüyor.
PELİN CENGİZ
"Hendek savaşları" ve 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile son iki yılını çatışmalar, baskılar ve siyasi yasaklarla geçiren Diyarbakır sokakları görünürde normalleşmenin geri geldiği bir kent izlenimi veriyor. Ancak, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici’nin anlattıkları, arka planda kentte neler yaşandığına dair önemli bilgiler içeriyor. OHAL süreci ile birlikte Doğu ve Güneydoğu’daki hak ihlallerinde büyük artış var, İHD olarak üç ayda 9 bin hak ihlali başvurusu almışlar.
Bilici, geçen yıl kent merkezlerinde yaşanan çatışmaların ve ölümlerin son bulduğunu, bu anlamda bir normalleşme yaşandığını ancak kırsalda durumun farklı olduğunu, sokağa çıkma yasakları ve askeri operasyonların devam ettiğini söylüyor. Bilici, "İnsanlar sokağa çıkabiliyor, çatışma yok bu güzel ama sivil siyaset sokakta değil. İnsanlar konuşamıyor, üretemiyor, sivil toplum da aynı şekilde… Bölgede muhalif olup da rahat yaşayan ve kaygı gütmeyen hiç kimse yoktur. Yani akademisyenler olsun, kamu çalışanları olsun, gazeteciler, sivil toplum örgütleri olsun kimsenin burada ne can ne mal güvenliği var" diyor.
DEMOKRATİK HAKLAR HALA ASKIDA
OHAL süreci ile birlikte tüm demokratik hakların askıya alındığını vurgulayan Bilici, "Örneğin bir kayıp yakınları etkinliği bile dışarıda yapılamıyor. Bu faaliyetlerimiz için iki defa resmi izin istediğimiz halde reddedildi. Buna gerekçe olarak güvenlik gerekçesi sunuldu. Bunun dışında sadece 1 Mayıs’a ve Newroz’a izin verildi. Kapı önünde yapılan herhangi bir faaliyet bile içeri alındı. Burada ciddi bir baskı var ve bu baskıyı ağır bir şekilde hissediyoruz. Burada karşılaştığımız durum, temel hak ve özgürlüklerin hepsinin askıya alınmasıdır" diyor.
Kendisinin de 14 Mart 2017 tarihinde gözaltına alınarak yedi gün sorgulandıktan sonra serbest bırakıldığını anlatan Bilici, Demokratik Kongresi (DTK) bileşenleri ve dolaylı ilişkisi olanların hedef alındığını söyledi.
Bilici, savcıların DTK’yı illegal örgüt olarak kabul ettiğini belirterek, durumu şöyle aktarıyor:
"DTK illegal bir oluşum ise eş başkanları o zaman neden İmralı heyetinde yer alıyor? Niye başbakan, bakanlar, MİT Müsteşarı, Kamu Güvenliği Müsteşarı, devletin bütün bürokratları, vali, yereldeki bütün mülki amirleri, idari amirler hepsi bunlarla neden muhatap oldu? Madem yasak, kapatın o zaman. Legal bir yapı, herkesi tanıyan bir yapı üstelik cumhurbaşkanlığı adına dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek, DTK’ya o dönemde ‘yeni anayasa için değerli görüşlerinizi bizimle paylaşmanızı istiyoruz’ diye resmi yazı gönderdi. Böylesi çıkılmaz durumlar yaratılıyor."
TURİZMDE KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM ETMEK İSTİYORUZ
Diyarbakır’ın ve Diyarbakırlı’nın normalleşmesini hızlandıracak en önemli unsurlardan bir tanesi şüphesiz turizm. Tam çatışmaların başladığı dönemde Sur ve Hevsel Bahçeleri’nin UNESCO tarafından kültür mirası listesine alınması turizm için büyük beklenti yaratmıştı. Kentte ekonominin kalbi Sur, uzun süre kapalı kalmanın etkisiyle ekonomik anlamda ciddi yara aldı. Şimdi, yeni girişimlerle Sur’un ve kentin turizm potansiyelinin kaldığı yerden değerlendirilmesi turizmcilerin en büyük arzusu.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Diyarbakır Bölge Başkanı Mehmet Akyıl, 7 Haziran 2015 tarihinden önce kente yılda 500 bin turist geldiğini bunun tam 600-700 binlere çıkacağı dönemde çatışmaların başladığını ve tur operatörlerinin programlarının hepsinin iptal olduğunu kaydediyor.
O sıralarda Japonya’dan 2016’da Diyarbakır’a tur gerçekleştirmek isteyenlere yönelik sunumlar yaptıklarını ve olumlu geri dönüşler aldıklarını anlatan Akyıl, "Yaşananlar, Avrupalı turistlerin de gelmemesine sebep oldu. Çatışmalar sebebiyle yerli turist de gelmez oldu" diyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en büyük tur operatörlerini Diyarbakır’da ağırladıklarını söyleyen Akyıl, mevcut durumu şöyle aktarıyor:
"45 büyük operatör geldi, özellikle Gap turu yapanları davet ettik. Gelmeleriyle birlikte algıları çok değişti. Tur yapabilecek şartların oluştuğunu söylediler. Diyarbakır’ı GAP turu kapsamına almaya başladılar. Bu bizi çok sevindirdi. Çalışmaları artık Avrupa’da yapacağız. Turizm, çok büyük yatırıma gerek olmadan ekonomiye hareketlilik getirir. En az 50 bin istihdam demek bu."
SURLULAR SURİYELİLER GİBİ GÖRÜLDÜ
Bölgede yakın bir geçmişe kadar çözüm sürecinin yarattığı olumlu iklimin hatırı sayılır etkisi hissedilirken, başlayan çatışmalardan ve akabinde gelen sokağa çıkma yasaklarından en çok etkilenen yer Sur oldu. Olayların yoğun bir şiddete evrilmesiyle Sur’daki bazı mahallelerden insanlar başka mahallelere göç etmek zorunda kaldı. Bu zorunlu yerinden edilmenin en büyük mağdurları da kadınlar ve çocuklar oldu.
Diyarbakır İş Kadınları Derneği’nin (DİKAD) Diyarbakır Kadın ve Aile Sorunları ve Çözüm Önerileri raporu, bu anlamda önemli bulgulara sahip. Yapılan saha çalışmasıyla Sur’dan başka mahallelere gidenlerin toplumsal bir dışlanmaya maruz kaldığını tespit ettiklerini söyleyen DİKAD Başkanı Reyhan Aktar, "Sur’dan çıkan aileler başka bir travmatik ortamla daha yüzleşmek zorunda kaldı. Gittikleri yerlerde en çok ‘Surlular olarak Suriyeliler gibi muamele gördük’ dediler. Biraz da olayların müsebbibi gibi görüldüler. O yüzden birkaç istisna haricinde hepsi Sur’a dönmek isteklerini söyledi" diyor.
DİKAD olarak özellikle kadınların tekrar toplumsal hayata kazandırılmaları için iş edindirme programlarına başladıklarını söyleyen Aktar, konfeksiyona ara eleman, büro elemanı yetiştirme projelerini sürdüreceklerini dile getiriyor.