Doğum kontrol haplarının aşırı zamlanması anne ölümlerini artırıyor

Doğum kontrol haplarının aşırı zamlanması anne ölümlerini artırıyor
Yayınlanma:
A+ A-
Gebeliği önleyici ilaç ve aletler SGK kapsamı dışında bırakıldığı ve çok pahalı olduğu için kadınların ulaşması da giderek zorlaşıyor. Konuyu, Jinekolog Dr. Irmak Saraç, Dr. Adalet Çıbık ve Eczacı Şeker Pınar Özcan ile konuştuk.

Esra Çiftçi


Artı Gerçek - Birinci Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada baş gösteren “nüfus sorunu” özellikle 1911-1922 yılları arasında Türkiye’de de hissedildi. Nüfusun azalması karşısında kadınların çocuk doğurmaları için özendirici teşvikler sunulurken, kürtaj da ağır cezalara tabi tutuldu. Gebeliği önleyici alet ve ilaçların satışları yasaklandı. Ancak kürtaj yasağı kadınların yaşamını riske etmekten başka hiçbir işe yaramadı. Yasak olmasına rağmen kürtaj yapan ya da çeşitli yöntemler kullanarak düşük yapan kadınların sayısı arttı. 1965 yılında Nüfus Planlama Hakkında Kanun ile nüfusu artırıcı politikalardan vazgeçildi ve gebeliği önleyici alet ve ilaçların kullanımı yasak olmaktan çıkartıldı ama kürtaj hala yasak olmayı sürdürdü. Kürtaj yasal olarak 1983 yılında belirli kurallar dahilinde uygulanmaya başlandı.

GEBELİĞİ ÖNLEYİCİ İLAÇLAR ÇOK PAHALI

Her ne kadar gebeliği önleyici alet ve ilaçların satışları yasal olsa da kadınların ulaşımı gittikçe zorlaşıyor. İstem dışı gebelik oluşmasını engellemek için Sağlık Bakanlığı tarafından Aile Planlaması kapsamında uygulanan doğum kontrol hapları, iğneler ve kondom, Aile Sağlık Merkezleri’nde (ASM) doktorlar tarafından ücretsiz veriliyordu. Ancak son yıllarda Türkiye'de gebeliği önleyici ilaçlar ücretsiz olmaktan çıktı, kadınlar eczanelerden para ile satın almaya başladılar. Gebeliği önleyici ilaç ve aletler SGK kapsamı dışında bırakıldığı ve çok pahalı olduğu için kadınların ulaşması da zorlaşıyor.

dr-irmak-sarac.jpg
Jinekolog Dr. Irmak Saraç.

“PATRİYARKA HER ZAMAN KADIN BEDENİ ÜZERİNDE SÖZ SAHİBİ OMAK İSTİYOR”

Jinekolog Dr. Irmak Saraç, patriyarkanın her zaman kadın bedeni üzerinde söz sahibi olmak, onu kontrol etmek istediğini, bunun da en önemli yollarından birinin gebelik olduğunu söylüyor. Şu anda gerek hükümet tarafından gerekse de dünyadaki bütün muhafazakâr akımların benzer şeyler öne sürdüğünü söyleyen Saraç, bunun da sebebinin kadın bedeni üzerindeki kontrol olduğunun altını çiziyor.

“Dünya Sağlık Kuruluşu tarafından belirlenen en önemli 10 sağlık buluşu olarak nitelendirilen, buluşlardan birinin başını doğum kontrol hapı çekiyor. Gebeliği önleyici yöntemler çok çeşitli. Rahim içi araçlar, deri altı implantları ve vajinal halkalar, aynı zamanda sadece gebelik değil, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan koruyan bariyer yöntemler”

“GEBELİĞİ ÖNLEYİCİ ÖNLEMLERİN YASAK OLMASININ ANNE ÖLÜM RİSKİNİ ARTIRDIĞI EN ÇARPICI ÖRNEKLERDEN BİRİ ÇAVUŞESKU DÖNEMİ”

Saraç, daha önceden tüm bu saydığı yöntemlere birinci basamakta yani sağlık ocaklarında, ana sağlık planlama merkezlerinde, hastanelerin aile planlaması merkezlerinde ücretsiz olarak ulaşılırken, bugün Türkiye’de birinci basamakta ücretsiz olarak ulaşmanın mümkün olmadığını belirtiyor. Bakanlığın bu yöntemleri düzenli olarak temin ederken, şu anda düzenli olarak sağlamadığını söyleyen Saraç, dolayısıyla her yerde her zaman olduğu gibi parası olanların bu hizmetlere ulaşabildiğini, parası olmayanların ulaşamadığını ifade ediyor. Gebeliği önleyici önlemlerin yasak olmasının anne ölüm riskini arttırdığı en çarpıcı örneklerinden birinin Romanya’da Çavuşesku dönemi olduğunu vurgulayan Saraç, Romanya devletinin doğurganlığı çok destekleyip, gebeliği sonlandırmayı, gebeliği önleyici yöntemlere ulaşmayı da engellediğini, doğum hızının çok artmasına rağmen bir süre sonra anne çocuk ölümlerinin hızlı bir şekilde arttığını hatırlatıyor.

“PARASI OLMAYANLAR GEBELİĞİ SONLANDIRMA HİZMETLERİNE ULAŞAMIYOR”

Bu tür yasaklamaların ya da ulaşabilirliğinin ortadan kaldırılmasının, isteğe bağlı gebeliği sonlandırma oranlarını azaltmadığını söyleyen Saraç, fark eden tek şeyin güvenilir olmayan şartlarda kadınların bunlara ulaşması, ulaşma çabalarının olması olduğunu belirtiyor. Yine yasak olduğunda ehil olmayan kişiler tarafından ya da uygun olmayan şartlarda gebeliği sonlandırma yöntemlerine gidildiğini belirten Saraç,

“Tabi ki 1950’li yıllardaki gibi değil, Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul ettiği yöntemlere ulaşabiliyorlar ama kadınlar bu konuda tek başına kalıyorlar. Çünkü bir sorunla karşılaştıklarında başvurabilecekleri yerlerde neyle karşılaşacaklarını, bir ayrımcılığa uğrayıp, uğramayacaklarını, ön yargıyla karşılaşıp karşılaşmayacaklarını bilmedikleri için ciddi sıkıntı çekiyorlar. Parası olanlar gebeliği önleyici yöntemlere ulaşabiliyor, hem de isteğe bağlı gebeliklerini sağlıklı koşullarda sonlandırabiliyorlar. Burada mesele çok ciddi bir eşitsizlik olması çünkü parası olmayanlar bu hizmetlere ulaşamıyor. Bu durumda en temel hak ihlal edilmiş oluyor”

dr-adalet-cibik.jpg
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi, Dr. Adalet Çıbık.

“ÜREME SAĞLIĞI HİZMETLERİNE ERİŞİLEMİYOR”

Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi, Dr. Adalet Çıbık, üreme sağlığı hizmetlerinin yasalarda ücretsiz olarak tanımlandığını ama Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmadığını söylüyor. Sağlık hizmeti sunumunun yaklaşık yüzde 30’unun özel hastanelerde yapılıyor olması nedeniyle özellikle üreme sağlığı hizmetlerinin ücretli hale geldiğini söyleyen Çıbık, 2003 yılında uygulanmaya başlanan Sağlıkta Dönüşüm Programıyla sağlık hizmetlerinin neoliberal politikalara emanet edildiğini, 2005 yılında Düzce’de başlayıp 2010 yılında tüm Türkiye’de uygulanmaya başlanan Aile Hekimi sisteminin de aslında birinci basamağın özelleştirmesi olduğunun altını çiziyor. Çıbık, ilk zamanlar ağır aksak da olsa malzemelerin geldiğini, bu malzemelerin doğum kontrol hapı, ertesi gün hapı gibi, kondom gibi malzemeler olduğunu ama 4-5 yıldır Aile Sağlık Merkezlerine (ASM) bu malzemelerin verilmesinde, dağıtılmasında çok fazla aksaklıklar yaşandığını belirtiyor.

“Kamu hastanelerinde çalışan arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, ne yazık ki bu malzemeler ellerine verilmiyor. 2003’ten bu yana uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile beraber sağlık hizmetlerinin neoliberal politikalara açılmasıyla beraber her şeyde olduğu gibi üreme sağlığı hizmetlerine de ulaşımda aksaklık oldu. Eskiden çeşitli projeler ve vakıflar tarafından finanse edilen materyallerin çoğu artık temin edilemiyor, gönderilemiyor”

“SİYASİ İKTİDAR GEBELİĞİ ÖNLEYİCİ YÖNTEMLERE ULAŞIMI BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE ENGELLİYOR”

Siyasi iktidarın gebeliği önleyici yöntemlere ulaşımını bilinçli bir şekilde engellediğini söyleyen Çıbık, bu durumun da hem anne hem bebek sağlığını etkilediğini ve ölüm hızlarını arttırdığını belirtiyor. Yakın zamanda çeşitli bölge ve illerde aile hekimliği yapan arkadaşlarının verdiği bilgiler ve açıklamalar çerçevesinde istenmeyen gebelik oranlarındaki artış nedeniyle anne ve bebek ölümlerinde sıkıntılar yaşandığının altını çizen Çıbık, Sağlık Bakanlığının bütçesinin koruyucu sağlık hizmetlerine ayırdığı payın yaklaşık yüzde 30’a yakın olduğunu, tedavi edici hizmetlere ayrılan payın da yüzde 70’e yakın olduğunu, bu durumun aksine tam tersi olması gerektiğini ifade ediyor.

“Bütçede ayrılan paydan da gördüğümüz üzere koruyucu sağlık hizmetlerinin içinde olan üreme sağlığı hizmetlerine ayrılan bu miktarın azlığı üreme sağlığı hizmetlerinin tabi ki aksamasına neden oluyor. Aşırı fiyat artışı ilaç politikası ile ilgili. İlaçta da, aşıda da dışa bağımlı bir haldeyiz. Dövizdeki bu dalgalanmalar ilaç fiyatlarını da etkiledi. Bu fiyat artışları diğer ilaçlarda da olduğu gibi üreme sağlığı ile ilgili doğum kontrol, ertesi gün haplarında da yaşandı. Ülkemizin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik kriz de bu ilaçlara ulaşımı engelliyor. Üreme sağlığı hizmetleri yasamızda ücretsiz, kadınların yasal hakkı, SGK’dan karşılanmıyor olması doğru değil, en kısa sürede üreme sağlığı hizmetlerinin SGK tarafından ödeme kapsamına alınması gerekir.

ecz-seker-pinar-ozcan.jpg
İstanbul Eczacılar Odası Başkanı, Eczacı Şeker Pınar Özcan.

“EKONOMİK GÜCÜ OLMAYAN KADINLARIN DOĞUM KONTROL İLAÇLARINA ERİŞMESİ ZOR”

İstanbul Eczacılar Odası Başkanı, Eczacı Şeker Pınar Özcan, doğum kontrol haplarının her gün kullanımı gerektiren ilaçlar olduğunu, ertesi gün haplarının ise gebelik şüphesi olan bir ilişkiden sonra acilen 72 saat içerisinde kullanılması gereken farklı bir ilaç türü olduğunu, klasik bir doğum kontrol yöntemi olmadığını söylüyor. Eskiden gebeliği önleyici normal günlük kullanılan doğum kontrol ilaçlarına sağlık ocaklarından kadınların ücretsiz ulaşabildiğini söyleyen Özcan, sonrasında devletin bunları bir şekilde dağıtmayı bıraktığını, bırakmasına rağmen maliyet açısından bu ilaçlara ulaşılabildiğini fiyatlarının uygun olduğunu ama son dönemde bu ilaçların rakamlarının çok korkunç fiyatlar aldığının altını çiziyor.

“Ekonomik gücü olmayan bir kadının bu ilaçlara ulaşması zor artık. Yani bugün normal bir doğum kontrol ilacı yaklaşık 100 TL civarında bu da engelleyici sebep haline gelmeye başladı. Biz zaten doğum kontrol anlamında çok bilinçli bir toplum değilken, ekstra bir maliyet ödemek, ekonomik bedel ayırabilmek artık hiç kolay değil”

“DOĞUM KONTROL İLAÇLARI HİÇBİR POLİTİKAYA ALET EDİLMEDEN KOLAY ULAŞILMALI”

“Ertesi gün” dediğimiz ilaç kutularının içinde bir adet ilaç var. 250 TL civarında, çeşidine göre değişiyor. Bunların hepsi gerçekten ciddi maliyetler. Doğum kontrol yönteminin çok daha uygun fiyatlarda olması gerekir ama artık vatandaşımız bunlara ekonomik anlamda ulaşmakta zorlanıyor. Biz bunu nereden biliyoruz? Bu ilaçların satışlarından biliyoruz. Çok daha uygunken, daha çok kullanılırken, zamlardan sonra eczane satışları düştü, zam üstüne zam alıyor”

Ertesi gün haplarının hiçbir zaman SGK’nın ödeme kapsamında olmadığını, pahalanmasının da bu anlamıyla sıkıntı yarattığını söyleyen Özcan, doğum kontrol yöntemlerinin ne olursa olsun SGK tarafından karşılanması gerektiğini, kadın sağlığı anlamında da toplum sağlığı anlamında da hiçbir politikaya alet edilmeden ulaşılabilir, kullanılabilir olması gerektiğinin altını çiziyor. Özcan son olarak, “Bu ilaçlara ulaşımının güçleştirilmesi değil, kolaylaştırıcı olması lazım, bu bir devlet politikası haline gelmesi lazım, eğer sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir nüfus istiyorsak” diyor.

Öne Çıkanlar