Fenerbahçeli futbolcular elimizden çiçekleri almadı

Amed Spor, 39 maçtır seyircisiz oynuyor. Çocuk kanalı Zarok TV ise hala Kürtçe'nin var olduğuna dair mücadele yürütüyor. İki kurumun yöneticileri yaşadıkları ayrımcılıkları anlattı...

Fenerbahçeli futbolcular elimizden çiçekleri almadı

Remzi BUDANCİR

ARTI GERÇEK- Diyarbakır’da, "Ayrımcılığın 'Apolitik' Halleri: ZarokTV ve Amedspor’a Yönelik Baskı ve Hak İhlalleri" konulu panel düzenlendi. Hak İnisiyatifi salonunda gerçekleşen panele, Zarok TV Genel Koordinatörü Dilek Demiral, Hak İnisiyatifi Diyarbakır Koordinatörü Reha Ruhavioğlu ve Amed Spor Kulüp Başkanı Nurallah Edemen konuşmacı olarak katıldı. Panelde, Zarok TV ve Amed Spor Kulübü'nün yaşadığı zorluklar tartışıldı.

'YA İSMİMİZDEN, YA DA RENKLERİMİZDEN VAZGEÇECEKTİK'

Panelde ilk söz alan Amed Spor Kulüp Başkanı Nurallah Edemen, takımlarının kuruluş aşaması ve yaşadığı sıkıntılar hakkında bilgi verdi. Takımlarına ‘Amed’ isminden dolayı sürekli ön yargılar ile yaklaşıldığını ifade eden Edemen, "İlk önce bize ‘Ya isminizi değiştirin, ya da renginizi’ dayatması yapıldı. O zaman rengimiz yeşil sarı kırmızı idi. Bizde ‘Amed’ ismini bırakmamak için rengimizi değiştirdik. Tabi baskılar bununla sınırlı kalmadı. Biz bir spor takımıyız. Gittiğimiz her yerde saldırıya uğradık. Saldırı çok hafif kalır, linçe uğradık. Ama her ne hikmetse yine biz ceza aldık" diye konuştu.

AMED SPOR 39 MAÇTIR SEYİRCİSİZ

Her söylediklerinin, her yaptıklarının olay olduğunu anlatan Edemen, "Düşünün, ‘Çocuklar ölmesin, maça gelsin’ pankartı yüzünden ceza aldık. Bu ifadeden daha masum, daha insancıl bir ifade var mı? Futbol maçının en önemli tarafı seyircilerdir. Seyirci olmadan futbol olmaz. Seyirci yoksa, bu maç neden yapılır? Biz tam 39 maçtır seyircisiz oynuyoruz. Tarihte böyle bir şey yok. Örneğim batıda, özellikle Kürt nüfusunun yoğun olduğu İstanbul’da hiçbir maçımıza seyirci alınmıyor. Sürekli cezalarla karşılaşıyoruz" dedi.

'KENDİ EVİMİZDE BİLE DEPLASMANDAYIZ'

Kendi evlerinde bile deplasman muamelesi gördüklerini anlatan Edemen, "Maçlarımıza seyirci alınmıyor. Neymiş, güvenlik gerekçesi ileymiş. Bizim seyircimiz bize mi saldıracak? Bir de konuk takımların yaklaşımı da doğru değil. Gelen misafir takımlar, sabah gelip akşam dönüyorlar. Burada kalmıyorlar. Hiç unutmam… Fenerbahçe takımı gelmişti. Biz de kadın takımmıızı ellerinde çiçeklerle havaalanında karşılamaya gönderdik. Takımın içinde bulunan, yabancılar değil, kendini Türk olarak tanımlayan futbolcular, arkadaşlarımızın elinden çiçekleri bile almadı. Olur mu böyle bir şey. Hani spor centilmenlikti" sözleri ile yaşananlara tepki gösterdi.

Sosyal medyada, Amed Spor Kulubü adına açılan sahte hesaplardan yapılan paylaşımlar nedeni ile tesislerinin polisler tarafından basıldığını anlatan Edemen, "Tüm bilgisayarları toplayıp götürdüler. Bazılarında Kürtçe parçalar var. Onların hepsini aldılar. Soruşturmayı yürüten savcı, dosyamızı ağır cezaya gönderdi. Bursa maçında, taraftarlarımızın attığı twitlerden dolayı bölücülükle suçlanıyoruz. Mart ayında yargılanmamıza başlanacak" dedi.

AMED SPOR AİHM’E GİTTİ

Kendilerine uygulananların hukuka aykırı olduğunu söyleyen Edemen, "En son bizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurduk. Tüm bu hukuksuzluğu AİHM’ne taşıdık. AİHM, önümüzdeki ay bizim başvurumuzu gündemine alacak. Artık bu hukuksuzluğun son bulması gerekiyor" diye konuştu.

2015 Newrozu'nda açılan Zarok TV, Türksat üzerinden yayın yapan tek Kürtçe çocuk kanalı olma özelliğini taşıyordu. Kısa sürede geniş bir izleyici kitlesine ulaştı. 15 Temmuz’un ardından kapatılan kanallar arasında yer aldı. 28 Eylül 2016’ta kapatıldı, 9 Ocak 2017 tarihinde açıldı. Kanallarının 4 ay kapalı kaldığını anlatan Zarok TV Genel Koordinatörü Dilek Demiral, kanalın kapatılma sürecini, "Hiçbir açıklama yapılmadan yayınımız durduruldu. Yine hiçbir açıklama yapılamadan yayınımız açıldı. Çocukların masumiyeti, siyasetin önemini geçti. Zarok TV’de şunu hedeflemiştik. Hala bu hedefimiz devam ediyor. Siyasi düşüncesi, inancı ne olursa olsun, bütün Kürtlerin kanalı olabilirdi. İzleyici profilinde bütün siyasi fikirden, bütün inançtan olanlar var. Kapandığımız süreçte, bütün kesimler çok ciddi tepki gösterdi. Bunların sonucunda kanalımız tekrar yayına açıldı" sözleri ile açıkladı.

KÜRTÇE YOK SAYILIYOR

Zarok TV olarak, 100 yıllık asimilasyonun sancısını yaşadıklarını anlatan Demiral, en büyük sorunlarının dil konusu ve Kürtçe’nin tanınmıyor olmasından kaynaklandığını söyledi. Demiral, "Dil konusu. Kullandığımız teknik cihazlarda Kürtçe dil seçeneği yok. Firma ile iletişime geçiyoruz. Dünya Kürtçe'yi tanımadığı için, dil seçeneğini koymuyorlar. Dili yok sayıyorlar. Biz karşılarında, ayağımızı yere vuruyoruz, kendimizi fark ettirmek ‘Bak buradayım, varım’ diyoruz. Ama ısrarla bizi görmüyorlar. Yok sayıyorlar. Ama varız. Bunu anlatamıyoruz. D-Smart'ta olmak için başvuruda bulunmak istedik. Maliyeti yüksek olacağı için, reklam karşılığında kanal D-Smartta yayın yapabiliyor. D-Smart'la iletişime geçtik. Bu platformda da çok izleyicimiz var, reklamları yayınlarız dedik. Tabi ilkesel olarak Kürtçe ve lehçeleri dışında başka dilde yayın yapmama gibi bir kararımız olduğu için, sizinde uygun gördüğünüz şekilde, reklamlarınızın çevrisini yaparak yayınlayacağımızı söyledik. Önce olumlu karşıladılar. Sonra yöneticilerimiz bunu uygun görmüyor diye bize dönüş yaptılar" diye konuştu.

İNSAN ÇİZGİ FİLM İZLERKEN AĞLAR MI? EVET AĞLAR…

Kanalılarının çocuk kanalı olmasına rağmen, izleyicilerinin çoğunun yetişkin olduğunu hatırlatan Demiral, kendilerine gelen olumlu tepkileri paylaştı: "Evet kanalımız çocuk kanalı. Ama izleyicilerimizin çoğu yetişkin... Dünyanın birçok yerinden fotoğraflar, mailler alıyoruz. Bir mesaj çok önemliydi. Mesajı gönderen izleyicimiz, ‘Ben Zaza’yım. İnsan hayatta çizgi film izlerken ağlar mı? Ben ağlıyorum. Türkçe izlediğim çocukluk kahramanlarımı şu anda kendi ana dilimde izliyorum. İzledikçe ağlıyorum’ diyor. Bu mesajlar, bu olumlu tepkiler bizim için çok önemlidir."

"Yayına başladık başlamasında ama sorunlarda yaşamıyor değil" diyen Demiral, şunları söyledi: "Kendimize sansür, otosansür uygulamak zorunda kalıyoruz. Mesela ‘Kürdistan’ ifadesinin geçmesi, ceza gerekçesi... Dolayısı ile bu kelimeyi kullanmamız gerekiyor. Tüm kayıtları tekrar tekrar izliyoruz, hangi ifade sorun yaratabilir. Acaba nereden ceza gelir. Onun için işimiz çok zor."

KÜRTLER, ROMANLAR, SURİYELİLER BASKIN GRUPLARIN HEDEFİNDE

Hak İnisiyatifi Diyarbakır Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, toplum içine yerleşmiş ayırımları kimlikler üzerinden tanımladı. Eşitsizliğin yerleşmiş olduğu toplumlarda, bazı baskın güçlü grupların, daha zayıf ve daha azınlık gruplara karşı ön yargılı yaklaştığına dikkat çeken Ruhavioğlu, şunları söyledi: "Mesela Türkiye böyle bir ülke… Baskın gruplar, zayıf grupları, azınlık grupları etiketlerler, damgalarlar. Türkiye’de bu zayıf gruplar şu anda Kürtler, Romanlar ve Suriyelilerdir. Katalog kimliğe sahip olan bunlar, genellikle olumsuz imaj olarak adlandırılıyor. Bu gruplar tanımlanırken, onlara uygun işler yapıştırılır. Örneğin Suriyelilerin dilenmesi, Kürtlerin inşaat işçiliği yapması, Romanların ise sokakta çiçek satması yada müzik çalması normaldir. Ancak bir Suriyeli, bir süper market açtığında, kendisi için tanımladığımız kimliğin dışına çıkmış oluyor. Kürt ise inşaat işçiliğinden, Yozgat’ta kendi Kürt kimliği ile tanıyan bir partiden milletvekili adayı olduğu zaman sıkıntı yaratıyor."

KÜRTLER ‘BÖLÜCÜ’, SURİYELİLER ‘KADINLARA SARKAN’ OLARAK YAFTALANIYOR

Bu kimlikli olanların, yaşadığı yerlerde en zayıf halka olduğunu vurgulayan Ruhavioğlu, "Kürt veya Suriyeli başka bir şey yaptığı üzerinden yaftalanıyor. Kürt’se ‘Bölücülük yaptığı’ üzerinden, Suriyeli ise ‘Karılarımıza kızlarımıza sarkıntılık yaptığı’ gibi bahaneler üzerinden hedef gösteriliyor. Örneğin, Manisa Serenli’de Romanlara yerleşik halk arasında bir sorun yalandı. Sorun diyemeyeceğim, Romanlara yönelik bir linç girişimi yapıldı. Romanlar oradan sürgün olarak gitmek zorunda kaldı. Oranın yönetimi de Romanlara sadece bu yöntemi teklif etti. Antep’te Suriyeli kadınlar dışarıdan çok fark edilir oldukları için, çok sık tacize de uğradıkları için, Türkiyeli insanlar gibi örtünmeyi tercih ediyorlar artık. Daha az istismara uğramak için. Burada Anteplileri zan altında bırakmak istemem, çoğu yerde bu durum var. Bir ara Afyon’da Kürtlerin evlerine saldırılar, linçler olmuştu. Bazı Kürtler evlerine bayrak asmak zorunda kalmıştı. Türk bayrağı sizi, ya da ‘ben sizden birisiyim, bana saldırmayın’ gibi bir mesajla, karşı tarafın saldırısından koruyan bir şeye dönüşüyor" dedi.

yasak aihm Fenerbahçe Kürtçe maç dil amed spor deplasman