Figen Yüksekdağ davasında mahkemeden ‘mükerrer yargılama’ itirafı

Yüksekdağ’ın davasını yürüten Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma ile mahkemedeki dava dosyasının ‘aynı mahiyette’ olduğuna karar verdi.

Figen Yüksekdağ davasında mahkemeden ‘mükerrer yargılama’ itirafı

Derya OKATAN

ARTI GERÇEK- Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın yargılandığı davanın 20. Duruşması Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Yüksekdağ’ın Kandıra Cezaevi’nden SEGBİS ile katıldığı duruşmayı, HDP Milletvekilleri Remziye Tosun, Meral Danış Beştaş, Murat Çepni ve Züleyha Gülüm ile İstanbul Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık takip etti.

İzleyiciler, COVID-19 tedbirleri kapsamında isimleri not edilerek duruşma salonuna alındı.

MÜKERRER TUTUKLAMANIN DOSYASI MAHKEMEYE ULAŞTI

Mahkeme heyeti, duruşmanın başında, Selahattin Demirtaş'ın tahliyesini önlemek için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı, geçen yıl Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın, bu sene Eylül ayında da 20 kişinin daha tutuklandığı soruşturma dosyasının mahkemeye ulaştığını bildirdi.

Mahkeme heyeti, bu soruşturmaya dair inceleme tutanağını da dosyaya ekledi.

İnceleme tutanağına göre, üzerinde gizlilik kararı bulunan dosya 270 klasörden oluşuyor. Dosya içerisinde; araştırma ve tespit tutanakları, müşteki tanık ve şüpheli ifadeleri, olay görüntüleri yer alıyor. İnceleme tutanağında, 98 kişinin şüpheli sıfatıyla yer aldığı belirtilirken, "6-8 Ekim olayları olarak bilinen olayların başlangıcında HDP MYK'sından yapılan ve sonrasında yaptığı açıklamalara ilişkin eylemler nedeniyle soruşturma başlatıldığı" belirtiliyor.

‘AYNI MAHİYETTE’

İnceleme tutanağında, "mükerrer yargılama" anlamına gelebilecek ifadeler de yer alıyor: "Mahkememizde halen derdest olan dava dosyası ile soruşturması yürütülen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasındaki bir kısım olayların 6-7-8 Ekim 2014 tarihinde Türkiye genelinde meydana gelen olaylar ile aynı mahiyette olduğu ve mahkememiz dosyasındaki 8 nolu fezlekede benzer olayların anlatıldığı ancak mahkememiz dosyasındaki suç nitelemesi ile halen soruşturması yürütülen soruşturma dosyasındaki suç nitelemesinin farklı olduğu, bu haliyle mahkememiz dava dosyası ile soruşturması yürütülen soruşturma dosyası arasında sanık Figen Yüksekdağ yönünden şahsi, fiili ve hukuki bağlantı bulunduğu anlaşılmıştır."

‘YÜKSEKDAĞ, DEMİRTAŞ ERDOĞAN’IN EN GÜÇLÜ RAKİBİDİR’

4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, duruşmada, hakkındaki son fezlekeye dair savunma yaptı.

Yüksekdağ, savunmasının başında dün Selahattin Demirtaş hakkında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da yanıt verdi.

Yargılandıkları dosyalar üzerinde ciddi iktidar vesayeti olduğuna işaret eden Yüksekdağ, Erdoğan’ın açıklamasının yargılandıkları davalara doğrudan müdahale anlamına geldiğini belirtti. Yüksekdağ, bu açıklamaların, yargılamaların siyasi saiklerle yapıldığını ortaya koyduğunu ve yargılama süreçlerinin güvenirliğinin tartışmalı hale geldiğini ifade etti.

"Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ Erdoğan’ın, AKP iktidarının en güçlü rakibidir" diyen Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Ve sadece rakip olarak görülmemektedir, düşman olarak, nefret objesi olarak görülmektedir. Her türlü zulüm, haksızlık, hukuksuzluk bize reva görülüyor. Bizim nezdimizde bizi seçen yurttaşlarımıza reva görülüyor."

‘ERDOĞAN MI AÇTI HDP’NİN ÖNÜNÜ?’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Demirtaş için söylediği "önünün açılmasına yol vermeyiz" açıklamasını da hatırlatan Yüksekrdağ, şunları belirtti: "Erdoğan mı açtı HDP’nin önünü? Biz sizin barajlarınızı, duvarlarınızı yıka yıka geldik. Yıktık, yine yıkarız. Beyefendi lütfetti, önümüzü açtı diye biz bugünlere gelmedik. Bundan sonra da elinden geldiği kadar önümüzü kapatmaya çalışsın. Biz bulduğumuz her çatlaktan HDP’nin ağacı gibi yeşerip fışkırmaya, yükselmeye devam edeceğiz.

Bizi, 6 milyon yurttaşın oyunu almış temsilcileri terörist ilan etme fütursuzluğuna düşüyor. Bu memlekette 6 milyondan fazla insanın oyunu almış siyasetçilerin adil yargılanma hakkı yoksa bu memlekette yaşayan yurttaşların hangi hakkından söz edilebilir? Edilmiyor zaten."

MAHKEME SAVUNMALARINDA SÜBLİMİNAL MESAJ ARANIYOR

Figen Yüksekdağ, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı bir soruşturma kapsamında, Kocaeli 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararıyla bir hafta önce hücrelerinin aranmasına dair de açıklamalarda bulundu.

Yüksekdağ, şöyle konuştu:

"İlk etapta mahkeme kararı olduğundan da haberdar değildik, sonradan bize tebliğ edildi. Elimizin altında ne varsa; mahkeme tutanakları, benim yazdığım şiirler, arkadaşlarımızın senaryo, öykü çalışmaları, tuttuğumuz kitap notları, ne varsa götürüldü. Mahkeme belgelerine başka bir mahkeme kararıyla el konuldu. Bu yeni bir operasyon. Benim ve Selahattin Demirtaş’ın ikinci kez tutuklanması da bir operasyondu. Bu da ikinci operasyondur. Bir mahkemenin evraklarına başka bir mahkeme el koyuyor. Ne çıkarsa kabilinden delil toplam operasyonu yapıldı. Soruşturmanın mahiyeti hakkında da bilgimiz yok. Sınırlı bilgilerle anlıyoruz ki, bizim durumuzu daha fazla kriminalize etmeye dönük bir takım suçlalar yapılacak. Ama bu suçlamaları temellendirme şansı yok. Hukuksuz arama kararı alıp delil oluşturmaya çalışıyorlar. Benim bütün dava dosyalarıma el konuldu. Elimde dosyamın kopyası olmasa bu savunmayı yapamazdım. Siyasi sorumluluğum ve iş disiplinim gereği ben burada bu fezlekenin savunmasını yapıyorum. İdareye dilekçe yazdım; hadi şiirlerime, edebiyat çalışmalarıma, şarkı sözlerime, notalarıma, kitaplarıma, defterlerime el koydunuz ama dava dosyasına niye el koydunuz. Aramayı yapan gardiyanlar, ‘mahkeme savunmalarında illegal açıklama, sübliminal mesaj olup olmadığını ben ne bileyim’ diyor.

Sizin yargılanmaya bile hakkınız yok, size mahkeme bile çok asında deniliyor. Bu bütün memlekete, toplumun hakkına hukukuna yapılmış bir saldırıdır. Çok açık ve çok kötü bir saldırıdır. Bu operasyonlar altında hukukun gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Türkiye’de birileri hukuk varmış oyunu oynuyor, bize de buna katılmak mecburiyeti dayatılıyor. Biz bunun oyun olduğunun farkındayız. Ama bizi yargılayanları yargılamak için mahkemelere çıkıyoruz. Birinci neden bu; yargılayanları yargılamak, tarihe kayıt düşmek. Bütün bu mahkeme kayıtları tarihi belgedir, hukuki belge değildir. Bundan 50-100 yıl sonra bu tarihi belgeleri okuyanlar bu kepazelikleri bilsin diyedir. Bu memleketin evlatları, bu memlekette direnenler, konuşanlar, özgür kadın ve erkekler olduğunu bilsin diyedir. İkinci neden de güncel siyasal sorumluluğum nedeniyledir. Temsil ettiğimiz milyonlarca yurttaşın umudu olsun, tutunacak dalları olsun diyedir. Biz yargılansak da yargılanmasak da siyasi iktidarın bize kestiği ceza belli. Biz ancak kadınların, gençlerin, işçilerin, emekçilerin, esnafın, köylülerin mücadelesiyle, bu mücadelenin yarattığı siyasal güç ve enerji ile hapishanelerden çıkarsak çıkarız. Mücadelemiz bunun içindir. Ama bu siyasi iktidar utanmadan sıkılmadan operasyon üstüne operasyon yapıyor."

‘HİÇ UTANIP SIKILMADAN MAFYA İLE AÇIKTAN İŞBİRLİĞİ YAPIYORLAR’

Figen Yüksekdağ, ardından, 2016 yılında Van’daki bir konuşmasında, "90’lı yıllardaki faili meçhullerin, kayıpların sorumluları ile birlikte devleti yöneten bir iktidar var karşımızda" sözleri nedeniyle hakkında düzenlenen fezlekeye dair savunma yaptı.

Yüksekdağ, şöyle konuştu: "4,5 yıl önce yapmıştım o konuşmayı. Susurluk, kontrgerillayla işbirliği yapıyorsunuz dediğimde yalandan da olsa utanmış, sıkılmışlar, kızmışlar,‘yok böyle bir şey demişler’ ve dava açmışlar. Bugün hiç utanıp sıkılmadan mafyayla, çetelerle, uyuşturucu kaçakçılarıyla açıktan işbirliği yapıyorlar ve çıkıp savunuyorlar. Bu sözler dünün koşuşları açısından geçerliydi. 4,5 yıl geçti. Siyasi iktidarın sicili bundan çok daha fazla kabardı."

Fezlekeye konu konuşmasında "90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin sorumlularıyla, devlet içindeki kontra yapılarla işbirliği içindesiniz" dediğini belirten Yüksekdağ, ancak 2016 yılında sokağa çıkma yasakları döneminde faili meçhul cinayet olarak tanımlanabilecek sivil ölümler, katliamlar gerçekleştiğini söyledi.

‘YÜKSEKDAĞ, DEMİRTAŞ SİYASET YAPMASIN, ALAADDİN ÇAKICI YAPSIN!’

Yüksekdağ, şöyle devam etti:

"Ablukaların yaşandığı o dönemde mahallelerde, polis ve jandarma özel harekât dışında kimliği belli olmayan şahıslar vardı. Sayısız kez bunu iktidara sormamıza rağmen cevap alamadığımız gibi sivil ölümlerin failleri hâlâ ortaya çıkarılmamıştır. Siz kontra düzenini, kontra siyaset tarzını yeniden kurumsallaştırmaya çalışıyorsunuz, dedik. Bunu yaparsanız Türkiye’yi karanlığa sürüklersiniz dedik. 90’lı yıllarda devlet gitti sonunda bir kamyona çarptı. Bugün neye çarpacağınızı siz de bilemezsiniz, biz de bilemeyiz, Allah bilir, dedik.

Aynı derin güçlerle açık ittifak kurulmuş durumda. Özel savaş suçlusuna, karısını öldürtmüş, uyuşturucu kaçakçılığına adı karışmış bir mafya babasına özel af yasası çıkardılar. Alaaddin Çakıcı’dan bahsediyorum. Kendisi bir mafya reisi, siyaset yapıyor. Böyle bir Türkiye istiyorlar işte. Yüksekdağ, Demirtaş konuşmasın, siyaset yapmasın, kim yapsın? Alaaddin Çakıcı var, o yapsın!

O yapıyor gözünüz aydın. Bakalım Türkiye’nin ne kadar gözü aydın olacak. Bu iktidar, bizden bir suç çıkarabilmek için kendilerini paralıyor ama suçluluğu bilinen insanlarla siyaset yapıyor.

O zaman uyarmıştık,terörle mücadele adı altında derin devleti harekete geçiriyorsunuz, kontrgerilla unsunlarını sahaya sürüyorsunuz, bunların maşallah dediği üç gün yaşamaz, bunların yanında durduğu iktidarın bataktan çıkması mümkün değil, dönün bu yoldan demişiz. Dönmemişler. 4,5 yıl sonra Türkiye’nin geldiği nokta ortada. Çakıcı çıkıyor, ana muhalefet liderini tehdit ediyor, küfrediyor. Devlet Bahçeli de sahip çıkıyor, ‘dava arkadaşım’ diyor. Bu nasıl bir dava? Küfür etme, hakaret etme davası mı? Cinsiyetçi aşağılamanın davası mı olur?

Bu milletin kendini kurtarması lazım bunlardan. Çıkıyor, Bodrum’da fotoğraf çektiriyor. Mehmet Ağar, Engin Alan, Alaaddin Çakıcı… Mehmet Ağar faili meçhullerin, kayıpların birinci derece sorumlularındandır. Ağar, ‘bir tuğlayı çekersem duvar yıkılır’ dedi. Çok açık bir şekilde tehdit etti. Bu tuğlayı çekerseniz devletin içine yerleşmiş mafya ağını dökerim, altında kalırsınız dedi. Devlet ne kadar mahkûm olmuş, mecbur olmuş bu çevrelere.

Yurttaşların kaderi bunlara bağlanmış. 90’lardakiler de memleketin kaderi bana bağlı, diyorlardı, Erdoğan gibi. Biz olmadan Türkiye olmaz diyorlardı. Gittiler, onların olmadığı kısa sürede nefes bile aldık ama iktidar onlarla açık ittifaka girdikten sonra 90’lı yıllardaki o karanlığa tekrar dönmeye başladı. Bu dönem yine aynı Ağar, aynı Çakıcı siyasi iktidara mesaj veriyor, lafımızdan çıkmayın, siz bize mecbursunuz, mesajı veriyor. Al gülüm ver gülüm, memleketi götürelim… Anlaşmanın özeti budur. Nereye götürüyorlar memleketi? Cehenneme. Bu bileşim bir araya geldikten sonra hiçbir yerde iyi şeyler olması mümkün değil. Bugün de olmuyor zaten. İnsanlığımız kötürümleştirmeye çalışıyorlar. Biz, insanlığımızı kurtarmak için mücadele edeceğiz."

YASA DIŞI DİNLEMELER

Bugün Dünya İnsan Hakları Günü olduğunu hatırlatan Yüksekdağ, bir dönem "işkenceye sıfır tolerans" denilirken, bugün "işkence yapanlara tolerans" düzenine geçildiğini belirtti. Yüksekdağ, Van’da iki köylünün helikopterden atılması, Şeran Derili gibi son dönem yaşanan işkence ve ölüm olaylarını hatırlatarak, ekledi: "İşkence yapanların adına bile ulaşamıyorsunuz."

Yüksekdağ, yasadışı dinlemelerin tekrar başladığını da belirterek, Kemal Kılıçdaroğlu ve Temel Karamollaoğlu’nun dinlendikleri yönündeki açıklamalar ve HDP İstanbul İl binasından çıkan dinleme cihazını hatırlattı.

‘HER ŞEYİN PARALELİ VAR’

"Bugün suçlanacak bir FETÖ yok" diyen Yüksekdağ, şunları belirtti:

"Bu kuralsızlık, bu hukuksuzluk, ilkelerden, etikten ve vicdandan yoksun bu siyaset anlayışı devam ederse bu ülke çok daha başka bir noktaya sürüklenecektir. Türkiye toplumunu iç savaşla tehdit ederek ülke yöneten bir iktidar var. Korkunç bir şey bu. Bizi seçmezseniz beyaz Toroslar dolaşır bu sokaklara dediler. Beyaz Toros değil son dönemde siyah Transportarlar dolaşıyor. Özel savaş elamanlarının insanları kaçırdığı, bilinmeyen yerlere götürdüğü, işkence yaptığı, ajanlık teklif ettiği araçlar. 90’lı yıllarda JİTEM’den, Özel Harp Dairesi’nden bahsedilirdi. Şu an siyasi iktidarın kurduğu resmi yasal özel savaş kurumları var. SADAT bunlardan birisidir. SADAT’ın başkanı Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanıdır. ‘Biz özel bir ordu oluşturuyoruz, bu İslam’ın ordusudur ve Mehdinin gelişine hazırlık yapıyoruz’ açıklamasıyla tanınan bir isimdir. Bu açıklamadan sonra başdanışmanlıktan azledildi. Ama SADAT’ın ‘halk özel harekat’ diye bir milis yapısı oluşturduğu, özel eğitim kampları olduğu biliniyor. Orduya paralel ordu var. Türkiye’de aslında AKP-MHP yönetiminde, Erdoğan liderliğinde bir cihat hali, savaş hali yaşanıyor.

Türkiye’de bugün resmi güvenceye alınmış Susurluk, devrin devlet yapılanması var. Devlet o kadar çoklu katman haline getirilmiş ki, böyle bir devleti tümleyebilmeniz mümkün değildir.

Her şeyin paraleli var. AKP içinde de bir sürü paralel var. Devlet içinde öyle bir kadro paylaşması mevcut ki, böyle bir kamusal düzenin sürdürülmesi mümkün değil. Böyle bir düzen patladığı zaman çok kötü patlar. O zaman kamyona çarptı durdu, bugün oluşan tahribat çok daha ağır olur. Paralel diyoruz ama çok da paralel değil, birbirlerini kesiyorlar. Dikey geçmeye başlıyorlar."

‘BİZ SUSARSAK CESARET DE SUSAR’

"Bugün sadece HDP değil bütün partileri, siyasetçileri tehdit eden karanlık bir ağ oluşturulmuş durumda. Türkiye’de demokratik hukuk düzeninin inşa edilebilmesi için her şeyden önce doğruyu bilenlerin doğruyu söylemekten sakınmaması gerekiyor. Biz bu söylediklerimizi söylemeye devam edeceğiz. Biz sustuğumuzda vicdan da susacak, cesaret susacak. Bu ülkenin vicdanı ve cesareti biz direndiğimiz ölçüde direnecek ve yaşayacak."

ÜYE HÂKİM ‘TAHLİYE EDİLMELİ’ DEDİ

Avukatların tahliye talep ettiği kısa savunmalarının ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Heyet, oy çokluğu ile tutukluğun devamına karar verdi. Üye hâkim Murat Adıgüzel, bir önceki duruşmada olduğu gibi tahliye talep etti, tutuklama kararına muhalefet şerhi düştü.

Adıgüzel, muhalefet şerhinde, Yüksekdağ’ın 4 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu olduğunu hatırlatarak, şunları belirtti: "… Sanığın tutuklu kaldığı süre de gözetilerek, tutukluluktan beklenen amacın artık hasıl olduğu, sanığın üzerine atılı eylemler ve bu aşamaya kadarki savunmaları gözetilerek delil karatma ihtimali ile sanığın dosyaya yansıyan kişiliği uyarınca da kaçma şüphesinin bulunmadığı yönünde tarafımızda kanaat oluştuğu, ayrıca sanığın ve müdafilerinin savunmalarını büyük ölçüde tamamladıkları hususları gözetilerek, sanığın tutukluluk halinin devamında hukuki bir fayda bulunmadığı, bu aşamada adli kontrol hükümleriyle de tutukluluktan beklenen faydaya ulaşılabileceği görüş ve kanaatinde bulunduğumdan sayın çoğunluğun sanığın tutukluluk halinin devamı yönündeki kararına katılmıyorum."

Mahkeme heyeti, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma ile mahkemenin sürdürdüğü dava dosyası arasında bağlantı olduğunu belirterek, avukatların "bekletici husus" talebini kabul etti.

Başsavcılığa soruşturmanın son durumu hakkında yazdıkları yazının cevabının beklenmesine karar verdi.

Duruşma 24 Şubat 2021 tarihine ertelendi.

mahkeme HDP Demirtaş Figen Yüksekdağ İtiraf Derya Okatan