Fikret İlkiz: 3 Mayıs kutlu olsun demeyin, çekmeyin yasaktır
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü, bu yıl da öncesinde yaşanan basın ve ifade özgürlüğüne yönelik engellemeler, gazetecilere yönelik hak ihlalleri ile geçiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün görüntü ve ses kaydı alınmasını hatta ‘teşebbüsünü’ dahi engellemek isteyen genelgesinin gölgesi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun savunması ile gittikçe koyulaşıyor.
Avukat ve Gazeteci Fikret İlkiz, ‘3 Mayıs kutlu olsun demeyin, çekmeyin yasaktır’ başlıklı bir yazı ile basında yaşanan son gelişmeleri hem hukuki hem de mesleki yönden ele aldı.
‘Haklar yasaklamak ve sınırlandırılmak için değil; kullanılmak için vardır’ diyen İlkiz’in bianet’te yayımlanan yazısı şu şekilde:
"Birleşmiş Milletler, 20 Aralık 1993'te, her yıl 3 Mayıs'ın, Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Herkese kutlu olsun!
"Sanat, tarih, edebiyat veya bilimsel amaçlarla ya da ifade özgürlüğü kapsamında kişisel verilerin işlenmesini önlemek mümkün müdür? Yasak mıdır? Suç mudur?
"İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 27 Nisan 2021 tarihli ‘ses ve görüntü kaydı alınması’ hakkında Genelge yayımladı. Kişilerin izinsiz olarak ses ve görüntüleri kayda alması ve yayımlamasını en temel kişilik haklarından olan özel hayatın gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesi ve paylaşılması anlamına geleceğini ve genel kolluk personelinin de bu olaylarla sık karşılaştığını ve bazen görevin yapılmasını engelleyecek boyuta ulaştığını, personelin ve vatandaşların kişilik hakkına ve güvenliğine zarar verecek şekilde yayımlandığını duyurdu.
"Anayasanın 20. Maddesinden, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanundan ve 2259 sayılı PVSK bahsederek sonuçta 2021/19 sayılı ve Emniyet Müdürü imzalı Genelge şöyle diyor: "Bu nedenle; personelimizin görevini ifade ederken bu tür ses ve görüntü alınmasına tevessül edecek davranışlara fırsat vermemeleri, eylemin veya durumun niteliğine göre kayıt yapan kişileri engellemeleri, kanuni şartları oluştuğunda adli işlem yapmaları gerektiği hususlarında tüm personelimizin bilgilendirilmesini önemle rica ederim".
"İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü; sanat, tarih, edebiyat veya bilimsel amaçlarla kişisel verilerin işlenmesine, halkın haber alma hakkına ya da ifade özgürlüğüne karşı mıdır?
"Görev ifa ettikleri sırada "eylemin ve durumun niteliğine göre" Genel Kolluk Personelinin ses ve görüntülerini almaya tevessül edenlere fırsat verilmeyecek, kayıt yapanlar engellenecek, sonrasında kanuni şartlar oluşursa adli işlem başlatılacak. Takdir kolluk kuvvetlerinin…
"Genelge ile gelen yasak bu! Genelge, Anayasaya, kanunlara ve hukuka aykırıdır.
"Özel yaşamın gizliliği ve/ya mahremiyet hakkı nedir?
"Kişinin başkaları tarafından bilinmesini istemediği, kendine sakladığı özel hayatın gizliliği hakkı (Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme 17. Maddesi) hukuk yoluyla korunmadır. Kişinin fotoğrafı veya ses kaydı gibi kişisel değerlerinin izinsiz kullanımı, yayılması, yayınlanması, görüntülerinin rızası dışında alınması, bilgisi dışında üçüncü kişilere aktarılması kişinin özel hayatının ve/ya mahremiyetinin ihlalidir.
"Anayasanın 20. Maddesinin başlığı "özel hayatın gizliliği ve korunması" hakkındadır 7.5.2010 kabul tarihli 5982 sayılı Kanunla Anayasada yapılan değişiklikle bu maddeye son fıkra olarak "kişisel veriler" hakkındaki düzenleme eklenmiştir. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların "düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir. Böylece "gizliliği" değil ama kişisel verilerin korunması hakkı anayasal güvenceye bağlanmıştır. Kendi başına özel bir hak olarak kabul edilmesi gerekirdi. Anayasa’da özel hayatın gizliliği hakkındaki 20. maddeye ek fıkra olarak konulmuştur.
"Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallere uygun olarak, kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Devlet güvenliği, kamu güvenliği, devletin ekonomik menfaatlerinin korunması ve suçlarla mücadele edilmesi, ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması ile verilerin istatistiki veya bilimsel amaçlarla kullanılması gibi durumlarda kişisel verilerin korunmasına sınırlamalar getirilebilir. Bu sınırlamalar, Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz. Yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunulamaz.
"Kamu güvenliğinden sorumlu Emniyet Personelinin suçla mücadele ederken; başkalarının cep telefonlarını elinden almak, gazetecilerin kayıt cihazlarını durdurmak, kameraların görüntü çekmesini engellemek, kitle iletişim araçların el koymak, haber toplanmasını engellemek gibi suç işleme özgürlüğü yoktur. Bir suçla, suç işleyerek mücadele edilemez.
"Anayasa’nın 20. maddesinin açık hükmüne ve Kanuna göre; kişisel verilerin korunmasına ilişkin usul ve esaslar ancak kanunla düzenlenebilir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre kişisel veriler; ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir. (Madde 4/1) Kanunla bir belirleme ve sınırlama yapılmaksızın Yürütme organının düzenleyici işlemleriyle kişisel verilerin işlenmesine sınırlandırma getirmek Anayasal açıdan mümkün değildir.
"Bir olay hakkındaki verileri, bilgileri, görüntüleri, sesleri topladıktan sonra haber haline dönüştüren gazeteci bu sırada kişisel verileri işlemiş sayılabilir. Kanunun 4. Maddesi kişisel verilerin işlenmesinde bazı ilkelere uyulmasını zorunlu kılmaktadır. Kanuni ilkelere göre kişisel verilerin işlenmesi; a) Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olmalıdır. b) Doğru ve gerektiğinde güncel olmalıdır. c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenmelidir. ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olmalıdır. d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmelidir. Bu kanuni ilkeler zaten gazetecilerin doğru davranış kuralları ve meslek ilkelerine uygunluktur. Bir haberin hukuka uygun olabilmesi için haberin güncel olması, gerçeklere uygun olması, haberde toplumsal ilgi ve yarar bulunması ile meşru amaca uygun araç kullanılarak haber içeriğinin olayla nedensellik bağı kurulmuş olarak yayımlanmasıdır. Bu hallerde eleştiri yazısı, haber ve yorum hukuka uygun kabul edilir. Artık kişilik hakkı veya özel yaşam veya kişisel verilerin işlenmesi kanuna aykırı olsa bile toplumsal yarar ve haber verme hakkı üstün değerdir. Gazetecinin "haberi" hukuka uygundur.
"Bu süreçte siyasal iktidarın görevi habere, bilgiye ve haber kaynağına, bilgi toplamaya ulaşma kanallarını açık tutmaktır, sınırlandırmak ve engellemek değildir. Gazetecilerin ve kişilerin habere ve bilgiye ulaşma yolları ne kadar açıksa, o zaman demokratik hukuk devleti olursunuz.
"Kanuna göre kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez (Madde 5). Ancak Kanun bazı hallerde yaptığı düzenlemelerle açık rızanın aranmayacağı halleri de göstermiştir. Kanunun 5 inci maddesine göre; haber haline getirilen olayda haberin öznesi olan ilgili kişilerin kendisi tarafından kişisel verileri alenileştirilmiş olabilirler. Kanuni görev için olay yerinde görevli polislerin veya çevik kuvvetin kendisi görevini "alenen" yerine getirir ve böylece her bir kamu görevlisinin bizzat kendisi kişisel verilerini alenileştirmiş olur.
"Herhangi bir toplumsal olaya müdahale eden kolluk güçleri hukuka aykırı olarak aşırı ölçüde zor kullanırsa, insanları dağıtma bahanesiyle saçlarından çekerek, sürükleyerek ve aşırı zor kullanarak, döverek toplarsa, yerlerde sürükler, yerdeki kişiye tekme atarsa, kısacası aşırı şiddet kullanırsa basın için haberdir. Basın haber yapmak zorundadır.
"Olay yerinde bulunan kolluk güçlerinin, kendisinin hukuka aykırı eylemleri haberdir. Kamuoyunun gözü önünde zor kullandığında ortaya çıkan haberin öznesi aşırı zor kullanan polislerdir. Kendisinin alenileştirdiği, toplumun gözü önünde Emniyet güçleri tarafından alenileştirilmiş olan kendi eylemini toplum bilmek ister ve gerçekleri öğrenme hakkı vardır. Bu hak gazeteciler eliyle sağlanır.
"Kamerayı durduramazsınız, çekme diyemezsiniz, kaydetme diyemezsiniz ve Genelgeyle kendi istediğinize göre yasak koyamazsınız. Cezasızlığa neden olunamaz.
"Ayrıca kameraya çekilen görüntü, cihaza kaydedilen ses Kanuna göre "Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması" halidir ve bu gazeteciler için haktır. Ötesi gazetecinin bunu haber yapması gazetecilik görevidir. Etik ilkeleri bunu gerektirir hem de Türk Ceza Kanunun 26 ıncı maddesine göre hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.
"Gazeteci; mesleği gereği gazeteci olmanın sağladığı hakkı nedeniyle haber yapar. Bir başka anlatımla emniyet güçlerinin fotoğraflarını çekmek, olayları kamerayla tespit etmek, naklen ve canlı olarak televizyonda, sesli olarak radyoda yayınlamak hakkı vardır. Toplumun bütün bu olup bitenleri öğrenme hakkı vardır. Gerçekler ve olaylar eğilip bükülmeden verilirse haberdir.
"Olaylara karışanların kişilik haklarından daha üstün olan değer gazetecinin haber yapma ve toplumun haber alma hakkıdır. Haberin öznesi haline dönüşen ve protesto hakkı için bir araya gelip toplanan kişiler ve onları korumak ve haklarını kullanmasını sağlamak yerine topluluğu dağıtmakla kendilerini görevli sayan emniyet mensupları arasındaki gerginlik, çatışma ve kriz hali her yönüyle gazeteci için haberdir. Çekilen fotoğraf, kaydedilen görüntü, tespit edilen seslerin "f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması." (Madde 5) hali gazeteci için haber yapma zorunluluğunun doğmuş olması demektir ve ancak haber yapıp yayınlamakla hukuka uygun davranmış olacaktır.
"Gazeteci başkalarının genelgelerine göre haber yapmaz, fotoğraf çekmez, ses tespiti yapmaz. Bir olayda haber niteliği varsa veya yoksa, karar verecek olan gazetecidir. Gazetecilik faaliyeti genelgelerle önlenmez ve düzenlenemez.
"Hangisi diğerinden daha üstün değerdir? Basın özgürlüğü mü kişisel verilerin korunması mı?
"6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununda bu sorunun yanıtı "istisnalar" kapsamında 28 inci maddede verilmektedir. Bu maddede sayılan şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür.
"Örneğin Madde 28 "c) Kişisel verilerin millî savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini, ekonomik güvenliği, özel hayatın gizliliğini veya kişilik haklarını ihlal etmemek ya da suç teşkil etmemek kaydıyla, sanat, tarih, edebiyat veya bilimsel amaçlarla ya da ifade özgürlüğü kapsamında işlenmesi."
"O halde herkesin iletişim özgürlüğü hakkı gereği; haber yapmak ve yayınlamak amacıyla bu kapsamda çekilen fotoğraflar, kaydedilen görüntüler, tespit edilen sesler haberdir ve yayımlanabilir. İfade özgürlüğü ve kanuni düzenleme budur.
"Bir diğer istisna; "ç) Kişisel verilerin millî savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini veya ekonomik güvenliği sağlamaya yönelik olarak kanunla görev ve yetki verilmiş kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında işlenmesi."
"Emniyet görevlileri tarafından yerine getirilen kamu görevi gereği kamu düzenini sağlamak amacıyla 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa aykırı hareket eden toplulukları korumak ve/ya dağıtmak için yapılacak olan "önleyici" ve kamu düzenini "koruyucu" faaliyetler kapsamında 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uygulanmaz.
"Bu durumda Emniyet görevlileri için uygulanamayan bu Kanun hükümlerinin gazeteciler için uygulanması; İçişleri Bakanlığı Genel Müdürlüğünün Genelgesiyle istenemez.
"Diğer istisnalar arasında "d) Kişisel verilerin soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz mercileri tarafından işlenmesi." ve "İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş kişisel verilerin işlenmesi." halinde de ilgilinin açık rızası aranmaz.
"Toplumsal olaylarda Emniyet personeli insanların görüntülerini kameraya kaydediyor, seslerini aleni veya gizli kaydediyor; bu işlemi istihbarat bilgisi toplama adı altında yapıp bitirdikten sonra; kişilere ayrı ayrı özel hayatlarını ihlal etmemek, kişisel verilerini açık rızası olmadan işlememek için "görüntülerinizi kaydettim izin veriyor musunuz ve bu kişisel verinizi saklayarak işleyebilir miyim" diye soruyor mu?
"Haber yapmak amacıyla elinde fotoğraf makinesi, omuzunda TV kamerası, elinde ses kayıt cihazı olan gazeteci toplumsal bir olay sırasında toplananları dağıtmak üzere zor kullanan emniyet güçlerinin fotoğrafını çekip, seslerini tespit edip, kamerayla karşılıklı çatışmaları kaydettikten sonra, haber yapmak ve yayınlamak için olayın taraflarına tek tek açık rızanız var mıdır diye mi soracaktır?
"Tam aksine yasa koyucu Kanun’un 28. Maddesi basın özgürlüğünü de içerin ifade özgürlüğü kapsamında kişisel verilerin işlenmesini tam bir istisna hali olarak düzenlenmiştir. Kişilerin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerin millî savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini, ekonomik güvenliği, özel hayatın gizliliğini veya kişilik haklarını ihlal etmemek ya da suç teşkil etmemek koşuluyla sanat, tarih, edebiyat veya bilimsel amaçlarla ya da ifade özgürlüğü kapsamında işlenmesi durumunda Kanun uygulanmayacaktır.
"Anayasanın 25 inci ve 26 maddesi herkesin ifade özgürlüğünü nasıl yakından ilgilendiriyorsa; Anayasanın 27 inci ve 28 inci maddeleri de basını çok yakından ilgilendirmektedir. Anayasaya göre kanun ile düzenlemesi gereken konularda Anayasanın 13. Maddesine mutlaka uyulması gereken hakların sahibi gazeteciler bakımından sınırlandırma; genelge ile yapılamaz.
"Süreli yayınların çıkarılması, yayım şartları, mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir. Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mai teknik şartlar koyamaz (Anayasa Madde 29). Kanunla konulamayan engelleyici ve zorlaştırıcı şartlar Genelge ile hiç konulamaz.
"Acaba basın dışındaki kişilerin durumu nedir? Gazeteci olmayanlar cep telefonlarıyla görüntü kaydı yapabilir mi? Kitle iletişim aracı olarak akıllı cep telefonlarıyla haberleşebilir, iletişim kurabilir ve toplumsal olayları bir başkasına aktarabilir mi? Sorunun yanıtını Anayasanın 31 inci maddesinde gösterilmiştir. Kişiler ve siyasi partiler kamu tüzel kişilerinin elindeki "basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından" yararlanma hakkına sahiptir. Bu yararlanmanın şartları kanunla düzenlenir. Kanun, milli güvenlik, kamu düzeni, genel ahlak ve sağlığın korunması sebepleri dışında, halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz.
"Genelge ile sanat, tarih, edebiyat veya bilimsel amaçlarla ya da ifade özgürlüğü kapsamında kişisel verilerin işlenmesi yasaklanamaz. Kitle iletişim araçlarına herkesin iletişim özgürlüğü hakkı nedeniyle el konulamaz.
"Haklar yasaklamak ve sınırlandırılmak için değil; kullanılmak için vardır."