Financial Times: OHAL'den etkilenenler anlatıyor

İngiliz Financial Times gazetesi, ihraç edilen, tutuklanan ya da kaybolanların yakınlarıyla konuştu.

Financial Times: OHAL'den etkilenenler anlatıyor

HABER MERKEZİ- Mehul Srivastava imzalı haberde, olağanüstü halin geçici olarak ilan edildiği, ancak son olarak bu yılın Temmuz ortasına kadar uzatıldığı, böylece ülkenin en az bir yıl OHAL altında yönetilmiş olacağı kaydediliyor.

BBC Türkçe'ye göre haberde, "OHAL Türkiye'nin hapishanelerini doldurdu, mahkemelerini taşırdı, aileleri birbirinden ayırdı ve Erdoğan'ın bütün güçlerin onda toplandığı, neredeyse sorgulanamaz bir başkanlığa erişmesine yardımcı oldu" ifadesi yer alıyor.

Haberde olağanüstü halin ilanından sonra "Cumhurbaşkanı'nın ilk hedefi Fethullah Gülen'in İslamcı müritleri olduğu ancak daha sonra hedef alanının genişlediği" belirtiliyor:

"Rejimi sinirlendiren herkesi süpürdü. Türkiye'yi modern çağa uygun bir McCarthycilik (yeterli delil olmadan hükümeti devirme ve vatana ihanet gibi suçlamalarda bulunma uygulaması) sardı. 40 binden fazla kişi tutuklandı, en az 150 bin kişi işten atıldı ve kara listeye alındı. Hiç kimse mahkumiyet giymedi, binlerce kişi hapse atıldı, on binlerce kişi mahkemeye çıkarılmayı bekliyor."

Haberde, "Erdoğan'ın temizliğinin bazı kurbanları" olarak tanımlanan, kamu görevlerinden ihraç edilen, tutuklanan ya da kaybolanların yakınlarının anlattıkları da yer alıyor.

HABERDE YER ALAN BAZI İSİMLER

Aslı Erdoğan, Yazar

Financial Times'ın haberinde yer verdiği isimlerden biri de yazar Aslı Erdoğan.

Haberde Aslı Erdoğan'ın onlarca maskeli polis tarafından otomatik silahlarla evi basıldığında, evde yalnız olduğu kaydediliyor.

Aslı Erdoğan sekiz gün geçirdiği hücre hapsini şu sözlerle anlatıyor:

"Hücre çok pisti ve yatakta idrar vardı. 48 saat boyunca bana su vermediler.

"Erkek ya da kız kardeşim yok, bu yüzden benim için tek kişilik hücrenin koğuştan daha iyi olacağını düşünmüştüm.

"İki üç gün içinde cümle kuramayacak hale geldiğinizi farkediyorsunuz ya da sizi dışarı çıkarsalar bile 10 dakika yürüdükten sonra hareketsizlikten nefes nefese kalıyorsunuz."

Aslı Erdoğan sekiz günde "belki de 15 yıl yaşlandığını" söylüyor.

Hapishaneden çıktığından beri yazı yazamadığını anlatıyor.

"Hatırlamaya çalıştığım zamanlarda korkuya kapılıyorum. Yazılması gereken çok fazla tecrübe var."

Nazire Gürsel, hapisteki gazeteci Kadri Gürsel'in eşi

Kadri Gürsel'in eşi Nazire Gürsel de gazetenin konuştuğu kişiler arasında.

Nazire Gürsel, Kadri Gürsel'in Silivri cezaevinde tek kişilik hücrede tutulduğunu anlatıyor ve bunu "çağdaş bir işkence yöntemi" olarak tanımlıyor.

Haberde, Kadri Gürsel'in yargılandığı iddianamede köşe yazılarında PKK'ya destek olmakla ve ByLock kullananlarla irtibatta olmakla suçlandığı kaydediliyor.

Gürsel'in iddiaları reddettiği ve gazeteci olduğu için yüzlerce insanın onunla iletişime geçtiği ve iddianamenin iletişimin doğası ve sıklığı konusuna açıklık getirmediği belirtiliyor.

"Arkadaşları ve ailesi davasını özellikle saçma buluyor, çünkü 30 yıllık kariyeri boyunca iki kere PKK tarafından kaçırıldı ve Gülenci sızmanın tehlikelerine karşı uyaran ilk gazetecilerden biriydi" deniyor.

"Adım adım Kadri'ye kötülükler yaptılar ve en sonunda onu hapishaneye götürdüler" diyor eşi. "Nazi kampı gibi."

Haftada bir yaptığı gibi eşini hapishanede ziyaret etmeye gittiğinde, serbest kaldıklarında çıkacakları tatilden bahsettikleri yazıyor haberde.

Ancak Nazire Gürsel'in şimdilik daha acil meseleleri var. Haberde çiftin 10 yaşındaki oğullarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı televizyonda gazetecileri "tecavüzcü ve çocuk tacizcisi" olarak tanımlarken duyduktan sonra sinir krizi geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı kaydediliyor.

Selahattin Demirtaş'ın gazeteye Mart ayında yolladığı bir mektuba da yer veriyor.

"Erdoğan'ın referandumuna karşı tek gerçek tehdit oluşturabilecek kişi" olarak tanımladığı Selahattin Demirtaş'ın, 100 farklı suçtan ve toplam 400 yıla varan hapis cezasıyla yargılandığını yazıyor gazete.

"Bir zamanlar ateşli konuşmalarına binlerce kişiyi çektiği için Kürt Obama olarak bilinen adam, şimdi büyük ölçüde susturuldu" deniyor ve Edirne'deki hapishaneden kısa hikayeler yazdığı, resim yaptığı ve avukatlarına verdiği karalanmış notlarla dünyaya seslendiği kaydediliyor.

Mektubun bir ziyaretçisi tarafından ezberlendiği ve hemen ardından kağıda döküldüğü kaydediliyor. Mektup şöyle:

"Rejim onlara muhalefet eden herkesi siyasetin dışına itiyor, onları terörist ilan ediyor ve onlara suçlu muamelesi yapıyor. Bunu ağırlıklı olarak kontrolüne aldığı yargı aracılığıyla yapıyor…

"Meslektaşlarımdan binlercesi ve ben suç işlediğimiz için hapiste değiliz. Bize karşı suç işlendiği için hapisteyiz…

"Bizi kilit altına aldılar, yanıt verme hakkımızı bizden aldılar…

"5 aydır hapselildik ve ilk duruşmamın tarihi hala belirsiz.

"Ama moralimiz yüksek ve demokrasiye ve barışa olan inancımız hiç olmadığı kadar güçlü."

Betül Celep, kamu çalışanı

6 Ocak'ta işten çıkarıldı. Aynı gün en az 7 bin 399 kişi işten çıkarıldı.

Haberde, "Betül Celep resmi gazetede adını okuduğunda, bildiği anlamdaki hayatı son buldu" ifadesi yer alıyor.

Valiliğin bir yardım kuruluşunda çalışan 36 yaşındaki Celep'in, bazı iş arkadaşlarının daha önce işten çıkarılması nedeniyle gergin bir şekilde resmi gazeteyi kontrol ettiği belirtiliyor.

Yalnız yaşayan Betül Celep'in ismini okuduğunda aklına ilk gelen bakımını üstlendiği 50 kedi olmuş.

Haberde işten çıkarma için bir sebep gösterilmediği ve temyiz şansı bulunmadığı yazıyor.

Celep, "Hiçbir zaman elime bir belge, bir açıklama geçmedi" diyor.

"Solcuydum, sendika temsilcisiydim, feministtim. Size bir neden göstermediklerinde, nedeni tahmin etmek zorunda kalıyorsunuz. İnşa ettikleri yeni Türkiye'de benim gibi birini istemediler" diyor.

Şimdiki hayatı OHAL'den önceki hayatından oldukça farklı.

"Eğer kararname ile kovulmuşsanız, cüzamlı gibisiniz" diyor. "Kimse sizinle konuşmak istemiyor, kimse size dokunmak istemiyor, kimse davanızı üstlenmek istemiyor, kimse size yaklaşmak istemiyor. Bu toplumda bizim gibi insanlar için yer yok."

Celep işten çıkarıldığından beri İstanbul'un Kadıköy semtinde her gün OHAL'den etkilenenlere dikkat çekmek için birkaç kişiyle birlikte eylem düzenliyor.

İstanbul Üniversitesi'nde cinsiyet çalışmaları üzerine yüksek lisans yapmak için biriktirdiği parayı harcayarak yaşıyor, ancak bunun çok uzun sürmeyeceğini belirtiyor. Celep eylemlerde yer aldıktan sonra polisin eve gelmesi üzerine kendi işini de kaybetmekten endişelenen ev arkadaşı evden taşınmış.

"Etrafınızdaki bütün ilişkiler değişiyor. Bir zamanlar arkadaşınız olanlar sizi aramamaya başlıyor ve onun yerine yeni arkadaşlar ediniyorsunuz, yeni ilişkiler kuruyorsunuz."

"Şimdi polis yetkilileri beni tanıyor. Kahve içerken ya da sokakta beni gördüklerinde selam veriyorlar."

Celep gözaltına alınma korkusunun hep aklının bir köşesinde olduğunu söylüyor. Haksız ve keyfi olduğunu düşündüğü isten çıkarmalara karşı bir hareket başlatmak istiyor.

"Çok fazlayız. Gücümüzü kullanabilirsek, zulmü bitirebiliriz" diyor.