Gazetecilere hemen şimdi özgürlük
Duruşmanın devam ettiği sırada Çağlayan Adliyesi önünde adalet eylemi vardı. Cumhuriyet Davası Koordinasyonu yaptığı açıklamada gazeteciler için özgürlük istedi.
HABER MERKEZİ - Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin yargılandığı duruşmanın 5. Gününde ara karar beklenirken dışarıda destek eylemleri vardı.
Çağlayan Adliyesi önünde bi araya gelen partiler, gençlik örgütleri ve yurttaşlar basın açıklaması öncesi toplu bir şekilde sesli olarak Cumhuriyet gazetesini okuma eylemi yaptı.
CHP ve HDP Milletvekilleri, ÖDP, EMEP, EHP, Hazian Hareketi, Halkevleri, Gençlik Muhalefeti, gazeteciler, Berkin Elvan'ın babası Sami Elvan ve sanatçı Melike Demirağ'ın da aralarında olduğu kalabalık grup, basın açıklaması yaptı ve Cumhuriyet gazetesinin bugünkü sayısını sesli olarak okudu.
Eylemde tutuklu gazetecilerin fotoğraflarının yer aldığı "Hepsini istiyoruz" yazılı pankart açıldı, tutuklu gazetecilerin fotoğrafları ve Cumhuriyet gazetesi taşındı.
Sesli Cumhuriyet gazetesi okuma eyleminin ardından ise saat 13.30'da basın açıklamasına geçildi.
Cumhuriyet Gazetesi Koordinasyonu adına basın açıklamasını okuyan Nazan Özcan Ahmet Şık'ın dünkü savunmasından şu ifadeleri hatırlattı: "Medyanın neredeyse tamamını iktidarlarının borazanı haline getirenler, suçlarını ve kötü niyetlerini ortaya koymakta diretenleri ise hapsederek susturmaya çalışıyorlar. Korkacağımızı, susacağımızı sanıyorlar. Bir kez daha yanıldıklarını göstermek için anlatmaya devam edelim."
'CUMHURİYET'TEN 'TERÖRİST' ÇIKARAMAYACAKSINIZ'
Cumhuriyet davasının tüm medyaya gözdağı verme, susturma, sindirme davası olduğunu kaydeden Özcan, tüm topluma "itiraz etmeyin, adalet aramayın" mesajı verilmeye çalışıldığını söyledi. Özcan şunları da söyledi: "Ahmet Şık'ın dünkü konuşmasında apaçık ispatladığı gibi darbe sonrası görevden alınan generallerin neredeyse tamamı 'kumpas soruşturmaları' sonrası gerçekleşen YAŞ'Iarda atanmıştır. Darbe girişimi sonrası anlaşıldı ki yargının 9635'i bugünkü iktidar tarafından şimdilerde FETÖ olarak adlandırılan Cemaatle teslim edilmiştir. Emniyette de durum farklı değil. Dolayısıyla 'Ne Cumhuriyet Gazetesi'nden bir illegal örgüt ne de bizlerden terörist çıkaramayacaksınız."
CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu ve Barış Yarkadaş'ın katıldığı eylemde, G9 Gazetecilik platformu adına konuşan Özge yanardağ da "Gazetecilik suç değildir. Bu utançtan vazgeçmelidir" dedi.
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu adına konuşan gazeteci Ceyda Karan "Katillerin ve haramilerin aksine, ne bayrak arkasına gizleyecek suç, ne de dinin arkasına gizleyecek günahları var. Zulümkarları tarih önünde mahkum ettiler. İktidarın çukur medyasının karşısına doğruluğu çıkardılar. Bizler arkadaşlarımızın susturulmasının, aslında tüm gazeteciliğin mahkum edilmek istendiğinin farkındayız. 271 gündür yaratılan zulüm son bulmazsa, adaletin cenaze namazı kılınmış demektir. Kahrolsun İstibdat, yaşasın hürriyet. Hemen şimdi özgürlük" dedi.
'BİR İDDİANAME NASIL TEMELSİZ OLUR GÖRDÜK'
Hukukçular adına basın açıklamasını okuyan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, üç gündür izledikleri duruşmaların, 17 haftadır ortaya koydukları "Sessiz isyan"ın haklılığını kanıtladığını söyledi. Bir iddianamenin nasıl da temelsiz olduğunu, çarpıtılabildiğini gördüklerini kaydeden Durakoğlu, "Biz bilmezdik gizli bilirkişiyi, bu duruşmalarda öğrendik. Tatil için yaptırılan rezervasyonların aslında cezaevi için olduğunu bilmezdik biz bunca avukatlığımıza karşın, burada öğrendik. Biz eve döşettiğimiz parkeler için ödediğimiz paranın, 'şüpheli para hareketi' olduğuna hiç tanık olmamıştık, öğrendik bu duruşmalarda. Sizin aradığınız değil, sizi arayan Bylockçu'nun sizi sanık yapacağının mantığını bir türlü kavrayamamıştık, şimdi biliyoruz artık" ifadelerini kullandı.
'ADLİ TATİLDEYİZ AMA ADALET TATİLDE'
Duruşmaları izledikten sonra adliyede nöbet tutmanın ne kadar önemli olduğuna dikkat çeken Durakoğlu, sözlerine şu şekilde devam etti: "Anladık ki, adliyelerde adalet için farkındalık yaratmaya, adalet için talep açmaya ihtiyacımız var. Birilerinin bunu yapması gerekiyordu. İyi ki avukatlar var. İyi ki var da avukatlar var da, adliyeler 'adalete davet' edilebiliyor. Adli tatildeyiz ama, adalet tatilde olmayacak.. Yarın göreceğiz bunu. Yeter ki, yargıyı siyaset stratejilerinin uygulama alanı olarak görmesinler. Yeter ki, yargıyı yargıya bıraksınlar. 1/3'ü meslekten el çektirilmiş, 1/4'ü hapse atılmış yargıç ve savcıların düştüğü düşürüldüğü durumdan çıkışı sağlayacak, yargıyı yeniden ayağa kaldırabileceğimiz bir atmosferin yaratılmasında, adalet inancını egemen kılabilelim."
'BU DAVA DA MİLLET ADINA KARAR VERİLMELİ'
Durakoğlu'nun ardından söz alan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise şunları söyledi: "Adalet Sarayı önündeyiz. Bu sarayın adına yaraşır bir karar çıkmasını bekliyoruz. Başka sarayların değil, bu saraydan karar çıkmasını bekliyoruz. Bu kararın hukuki bir karar olması gerekiyor. Adalet Sarayları sadece hukuki kararlar vermezler. Aynı zamanda yargı ve yargıçlar demokratik rejimin faktörü, aktörü ve antrönörü işlevini görürler. Özelikle toplumların derin bunalımdan geçtikleri dönemlerde demokratikleşme, hukukileşme ve olağanlaşmaya katkı sunmak için yargı vardır. Ama bu saraydan verilecek karar sadece meslektaşlarımız değil, gazetecilerimiz içinde önemlidir. Anayasaya aykırı bir biçimde tutukludurlar. Bütün Türkiye bu davada millet adına karar verilmesini bekliyor. Siyasal amaçlarla bazı davalar görülmeye başlandığı zaman yargıçın antrönörlügü artar. Yargıç niyetle, ifadeyle uğraşmaz, eylemle uğraşır. Hukukta suç olabilecek şey eylemdir. Basın demokrasinin temel öğesi ise yargı da bunu korumalıdır. Siyasi amaçlarla bazı davalar görülüyorsa yargının demokrasi talebi daha fazla olması gerekiyor. Buradan yarın çıkacak olan karar Türkiye'nin içinde bulunduğu bunalımdan çıkışında aynı zamanda somut öğelerini de bize sunacaktır"