'Gazeteciliği savcılardan mı öğreneceğiz'

Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, 'Cumhuriyet çalışanları yanmaktan korkmaz' dedi.

'Gazeteciliği savcılardan mı öğreneceğiz'

Fatma YÖRÜR

İSTANBUL- Cumhuriyet duruşmasında tutuklu gazeteciler savunmasını yapıyor. Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu savunmasında şunları söyledi:

"Sayın heyet bugün özgürlüğümüzün elimizden alınışının yıl dönümü 5. kez karşınızdayız. Hiç bir şey değişmiyor tabloda. Savcının sizden evvel tutanakları alması aynı. Ben yine de savunma yapmak istiyorum.

Geçen Yıl bu zamanlarda terörle mücadele bodrumlarındaydık, gazetecilik hayatı 25 seneyi bulan insanlar olarak. İktidarın propaganda aygıtları çalıştı. İftira kampanyaları biz daha göz altına alınır alınmaz başladı. Bizi tüm örgütlerle yargılayan savcı bugün Fetö"ye üyelikten yargılanıyor.

Davaya müdahil olanlar iktidar yanlısı, iddianameler bunların iftiralarıyla kurulu. Aleyhimize tanıklık yapanlar Cumhuriyet eski çalışanları, patronun emriyle yazı yazan Rıza Zelyut. Biz neden yargılanıyoruz sayın hakim? Çünkü biz kimseden emir almayız

Cumhuriyet çalışanına emir verecek insan daha anasından doğmadı

Ekonomik olarak boğulmaya çalışılan bu gazetece tarihi boyunca baskı gördü. Cumhuriyetçiler yılmadı yılmayacak sayın başkan

Alev Çoşkun son tanık ondan da bahsedeceğim. Alevlenen FETÖ ve AKP savaşında yapılan bir haberimiz var. Tanık Alev çoşkun haberin yeriyle ilgili beyanda bulunmuştu. Siz basın davalarda çok tecrübelisiniz sayın başkan, şekil şartıyla bir gazetenin itham edilmesi çok rastlanan bir şey değil.

(Panoya Çoşkun'u ağlatan haberi koyan Sabuncu, haberi ve haberin yanındaki Fetullahçı terör örgütü yazan diğer haberi gösterdi)

23 Mayıs'ta benim gazetem bu ifadeyi kullanmaya başlamış.
Alev Çoşun'a göre haber üst taraftaysa FETÖ'cülük alt taraftaysa Atatürkçülük diye bir sonuç çıkarmış. Bu haber Türkiye'nin önemli sosyolaglarından Tayfun Atay'ın tarikatlarin ve cemaatlerin şirketleşmesine dikkat çekmektedir.

ALEV COŞKUN OKUSAYDI KENDİSİNE AĞLAYACAKTI

Bu haber 'müritler artık müşteri oldu' diyor, sayın hakim.

Haberin içinde ne olduğuna bakmadan fotoğraflara bakıyoruz. Alev Çoşkun bu akademik diziyi okusaydı, Cumhuriyet'e değil kendine ağlayacaktı.

Cumhuriyet gazetesinde herkesin haberi yapılır, usulü ve üslubunda yapılır. Sayın Başkan tutanaklar geliyor duruşmalardan, yaşarken kaçırdığımız şeyleri yeniden okuyoruz. Mahkeme heyeti çok kez bize "Mesleği sizden mi öğreneceğiz" diyor. Peki sayın Başkan biz mesleğimizi savcılardan mı öğreneceğiz. Yaşı meslek hayatım kadar olan bilirkişiler mi öğretecek bize gazeteciliği. Haberlerin tartışıldığı yerler mahkeme salonları mı olacak? Gazeteye 30-50 yılını verenler bu iddianameyi yazanlardan mı öğrenecekler, Fetö'den yargılanan savcılardan mı öğrenecekler?

Bizler ve yargılanan gazeteciler mesleklerini bu salonlarda savunuyor. 'Bu yıl bitmeden davayı bitirmek istiyorum' dediniz. Sanıyorum sonuna kadar tutuklu kalacağız ve muhtemelen ceza da alacağız. Avukatım Fikret ilkiz savunmasında sisipos örneği verdi siz ikarus örneği, sayın başkan bize yanacaksınız diyor dedim. İkarus özgürlük istediği için kanatları yanmıştı

Cumhuriyet çalışanları yanmaktan korkmaz çıkarsam da yine işimi yapmaya devam edeceğim.

Buradan çıkınca sayın başkan ellerimize kelepçeler takılacak, ağırlaştırılmış cezaevi koşullarında geceyarısı hücremizde olacağız. Yolda bir ay görmeyeceğiz diye istanbula bakacağız."

Sabuncu savunmasını Sokrates'ten bir alıntıyla bitirdi: "Artık ayrılma vakti geldi çattı ben ölmeye sizler de yaşamınızı sürdürmeye gideceksiniz. Hangisinin daha iyi olduğunu tarih yazacak:"

AKIN ATALAY: SÖYLENECEK PEK BİR SÖZ KALMADI

Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay ise şunları söyledi:

"Sayın heyet bu davaya yönelik söylenecek pek bir söz kalmamıştır. Artık sözlerim sert ve ağır olabilir. Derdim gerçeği ifade etmek. Bizlere yöneltilen suçlamanın karşılığı 'örgüt üyesi olamakla birlikte örgüt adına suç işlemek'. Aylarca bu yönde suç bulamayan savcılık, suçlamayı değiştirerek 'örgüte yardım' noktasına getirdi. Bizim tutklanmamız yasal değil siyasi bir plandır. Gerekçeler gerekçe değil kılıftır.

Devlet basın ve haber alma özgürlüğü yönünde tedbirleri alıyor diyor. Devletin bu yasal düzenlemesinin bizlerin tutukluluğuna gerekçe olması şaşılacak bir durumdur."

Herkesin bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkını anımsatan Atalay, "Yargıya güven endeksini paylaşmak istiyorum. Toplumun %70'i yargıya güvenmediğini söylüyor. Çoğunluk gibi ben de yargıya güvenmiyorum. yargının kendisinin tarafsız olmadığının kanıtı bizatihi bu davanın kendisi" dedi.

Atalay, şöyle devam etti:

"İnsanların bugün adaleti adliyede değil, Külliye'de aradığı açıktır. Erdoğan'ın Erzurum'da programında ağaçlara tırmanan bir kadın, eşinin FETÖ'den yargılanan bir subay olduğu paylaşıldı. Aradan bir süre geçince bu kişinin tahliye olduğunu öğrendim. Açıkça görülüyor ki hakkınızı Külliye'de arayabiliyorsunuz. Bugün gelinen nokta budur. Bizim gibi adresi şaşırıp, adaleti adliyede arayanlar da yanıt alamaz.

Yargı ve adaletin bugünkü toplum açısından olması gereken, yargının ve mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Herkesin adalet arayışı için burada olan ise adalet olgusunun ayaklar altına alındığı adaletin Külliyede aranmasıdır. Bizler olması gerekene sonuna kadar dikkat edeceğiz. Bu mahkemenin bağımsızlığı tarafsızlığı konusunda olumsuz bir kanaate sahibim.

BİZİM DAVAMIZ HAKİM VE SAVCILAR İÇİN KARİYER BASAMAĞI OLDU

Mehmet Akif Ekinci imzası var bu iddianamede, şu anda Hakim ve Savcılar Yüksek kurulu'na seçildi. Bizim davamız hakim ve savcılar açısından kariyer basamağı olmuştur. Bu da benim şüphelerim için yeterli delildir.

Hem yargımız hem basınımız bu süreçte itibar kaybetmiştir. Basının özgür ve bağımsız olmadığı bir yerde gerçeğe ulaşamayız. Bugün ceza yargılamalarının amacı maddi gerçeği bulmak değil, iktidarı eleştiren kişileri cezalandırmaktır

Adalet özgürlük ve demokrasiyi savunduğum için gururluyum. Heyetinizin hakkımda vereceği kararlar beni ne endişelendiryor ne de korkutuyor. Ama bu yargılamanın eninde sonunda yargılayanlar açısından utançla biteceğine eminim.

Bizler burada Türkiye'nin en köklü kurmunu temsilen bulunuyoruz. Ustalarımız da zorlu sınavlardan geçti. İktidar sahiplerine karşı aman dilenmedi merhamet istemedi. İçinde bulunulan durumun karşısında adalet dışında bir talebi kimse bizden beklemesin. Külliyeden herhangi bir talebimiz yoktur. Fazla söze gerek görmüyorum."

Akın Atalay'ın konuşmasından sonra Av. Tora Pekin söz alarak Emre İper'in tahliyesini istedi. Pekin "Bilirkişi beyanından sonra savcıdan hala Emre İper'de 'ByLock şüphesine dair' mütalaa gelmesini anlayamıyorum" dedi.

Duruşmaya 15 dakika ara verildi.

AVUKAT DUYGUN YARSUVAT: ÜLKEMİ BU HALE GETİRENLERE LANET OLSUN

Aranın ardından Cumhuriyetçilerin avukatı Duygun Yarsuvat söz aldı:

"Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri'nin AİHM'de müdahillik talebinde bulunması çok ender bir durumdur ve mahkeme bunu kabul etti. Türk hükümeti 6 haftalık süre istedi ve bu süre bu davanın sanıklarının bazıları için 7 Kasım'da biri için de 15 Kasım'da sona erecek. Komiser dilekçesinde görüşlerini iletti, basın hürriyeti açısından Türkiye'de gerilemelerin olduğunu belirtti. İfade özgürlüğünün OHAL'in ilanının ardından hızla geriye gittiğini söyledi.

Yabancı muhabirlere de atıf yapan komiser 'beğenilmeyenler ya hapse atılmış ya da sınır dışı edilmiştir' diyor. Gazetecilerin işledikleri diğer suçlardan ötürü tutuklandığı savunusunun inandırıcılını kaybettiğini, gazetecilik faaliyetlerinin bu suçların işlenmesinin delili olduğunu belirtti. Benim ülkemi bu hale getirenlere lanet olsun.

Niçin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ender bir uygulama sonucu bir mahkemede yargılansın?

Buna son verecek olan sizsiniz. Zir bir karar kabul ediyorum. Akın Atalay'ın da dediği gibi inanılmaz bir baskı altındasınız.

Akın Atalay, Murat Sabuncu görevleri nedeniyle yargılanıyor. Suç öznel bir terim. Kaçma, delil karartma ya da tanıkları etkileme imkanı var mı? Yok. Değiştirilebilecek bir delil yok ortada. Eğer delillerin karartılmasından bahsediyorsak öncelikle delil olmalı.

Sanki savcı bir karar vermiş ve tek yapmaları gereken bir takım hikaye ve tanıklar bulmak. Onları da dinledik. O zaman hangi delilin karartılmasından bahsediyoruz.

Bu insanları tahliye edin ki mahkemeniz rahatlasın. Böylece hükümet devam eden yargılamada tutuklu olmadığını savunabilsin."

FİKRET İLKİZ: YURT DIŞINDA NE YANIT VERECEĞİMİZİ BİLMİYORUZ

Daha sonra söz alan avukat Fikret İlkiz, "Yaşananlarla ilgili yurt dışına çıktığımızda bize sorulanlara ne cevap vereceğimizi bilmiyoruz" dedi. Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvuruları hatırlatan İlkiz, bir yıldır yaşanan adalet arayışını aktardı. İlkiz, "Bir yanda bakanlığın "karmaşık dosya" diye sürekli AİHM'de süre istemesi, bir yanda görüşümüze yanıt vermeyen AYM ortada da biz varız, siz varsınız" dedi. İlkiz, şöyle devam etti:

"İlk kez basın bürosu terörle mücadele kanununa göre bir iddianame düzenledi. Bir yanda Murat Sabuncu Genel Yayın Yönetmeni ve Cumhuriyet'te çalışan bir gazeteci ama bu iddianamede öyle görmeyen üç dört gazeteci onun hakkında ifade vermiş. Basın savcısı o tanıkları çağırıp sormuş.

Gerçek yargıçlar ruhsuz ve cansız yasaları uygularken vicdan ve adalet duygularıyla yasalara can verirler. Bizim hakikatlerimizi lütfen bize verin, bundan sonra da kelepçeli su içmelerini engellemek için kelepçelerini çözün."
Av. Fikret İlkiz'in konuşmasından sonra Ahmet Kemal Aydoğdu'nun Avukatı Adnan Yıldız söz alarak tahliye talep etti.

Mahkemeye saat 19.00'a kadar ara verildi. Aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıklayacak.

Cumhuriyet davası murat sabuncu