‘Gezi, bu ülkeden umudu kesmemenin en önemli dayanaklarından biridir’

‘Gezi, bu ülkeden umudu kesmemenin en önemli dayanaklarından biridir’
Gezi Davası’nda yargılanacak olan Taksim Dayanışmasından Can Atalay ve Tayfun Kahraman, direnişin altıncı yıldönümünde Artı Gerçek’e konuştu.

Rıfat DOĞAN


ARTI GERÇEK-Gezi Davası’nda müebbetle yargılanan Taksim Dayanışması’ndan Can Atalay ve Tayfun Kahraman, haklarında açılan dava ve Gezi’nin bugünkü anlamı hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

Bugün Gezi Parkı eylemlerinin altıncı yılı. 27 Mayıs 2013 gecesi başlayıp 31 Mayıs’ta doruğa çıkan eylemler, tüm Türkiye’ye yayıldı. Her kesimden, her cinsiyet ve yaştan insanın katılım gösterdiği eylemlerde polis şiddeti de giderek arttı. 8 gencin hayatını kaybettiği, onlarca yurttaşın gözünü kaybettiği ve yüzlercesinin bu şiddet nedeniyle yaralandığı eylemler sonrasında, buna neden olan sorumlu polis ve kamu görevlileri hakkında neredeyse dava açılmazken, başta Taksim Dayanışması üyeleri olmak üzere toplam 16 kişi, darbe iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor.

EN BARIŞÇIL VE DEMOKRATİK EYLEMLER

Gezi eylemleri, Türkiye ve dünya tarihinin en barışçıl, en demokratik ve en kalabalık eylemi olarak tarihe geçti. İktidar, üzerinden altı yıl geçmesine rağmen, etkisini bir türlü azaltmadığı Gezi’yi bu kez yargı yoluyla karalamanın peşinde. 16 sanıklı Gezi Davası’nın ilk duruşması 24-25 Haziran’da Silivri’de görülecek. Davada yargılanacak üç isimden ikisi olan Taksim Dayanışması sekreteryasından Can Atalay, Gezi tarihte öylece bu temizlik ve bu saflıkta kalmasın diye, AKP’nin tarihi yeniden yazma arzusu içinde olduğunu belirtirken, Tayfun Kahraman da "Gezi, iktidarın belki de şu ana kadar üzerinden geçen 17 yıllık süreçte hedefleyip yapamadığı ender bir projedir. Bu nedenle bunu bir darbe iddiasıyla sonuçlandırmak istiyor" dedi.

Atalay ve Kahraman, Gezi’nin 6. yılı ve altı yıl sonra açılan Gezi Davası’na ilişkin Artı Gerçek’in sorularını yanıtladı. O cevaplar şu şekilde: 

‘GEZİ BU ÜLKEDEN UMUDU KESMEMENİN EN ÖNEMLİ DAYANAKALARINDAN BİRİDİR’

Bugünden 6. yıl öncesine baktığınızda Gezi Parkı direnişi sizin için ne ifade ediyor?

Can Atalay: Çok söyledik yine söyleyelim, Gezi bu toprakların eşitlik, özgürlük, adalet umududur. Gezi, müşterek kamusal bir yeşil alanın yurttaşlar tarafından sahiplenilmesi, o yurttaşlara polis şeflerinin giderek artan şiddet uygulamaları sonucu bütün itiraz sahibi yurttaşların kendi itirazlarını alıp Gezi vesilesiyle dile getirmesidir. Polisin kendi ifadesiyle 7.5 milyon memnuniyetsizin kendi öz talepleriyle Türkiye’nin sokaklarında, kent meydanlarında aşağıdan yukarıya bir itiraz hareketidir.

Bugünden bakıldığında Gezi Direnişi boyunca sokağa çıkmış herkes için Gezi Direnişi hayatının en güzel günleridir ve daha da önemlisi bu memleketten umudu kesmemenin en önemli dayanaklarından biridir. 

‘İNSANLARIN NEFES ALDIĞINI HİSSETTİĞİ ENDER GÜNLERDİ’

Tayfun Kahraman: Gezi esasında insanların nefes aldığını hissettiği ender günlerden bir tanesiydi.

‘GEZİ BU SAFLIKTA KALMASIN DİYE AKP YENİDEN TARİH YAZMAK İSTİYOR’

Altı yıl sonra açılan bir dava. Taksim Dayanışması’ndan sizle birlikte toplam 16 kişi yargılanıyor. Üzerinden bu kadar yıl geçmişken, böyle bir davanın açılmış olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

C.A.: Bir; AKP, tarihi yeniden yazmak istiyor. Gezi o kadar temiz, o kadar kirletilemez bir şey ki tarihte öylece bu temizlikte ve bu saflıkta kalmasın, tarih yeniden yazma arzusu bu nedenledir. İkincisi; AKP iktidarı zor günler geçiriyor. Sokakta insanların anayasal demokratik haklarını kullanmasına engel olmak için bir korku iklimi yaratmaya ve korku iklimini güçlendirmeye çalışıyor. Esas olarak iki amacı budur.

T.K.: Buna eklenebilecek bir madde var o da şu ki; iktidarın belki de şu ana kadar üzerinden geçen 17 yıllık süreçte hedefleyip yapamadığı ender bir proje olarak Gezi, bir taraftan da akıllarında hep engellendikleri kisvesiyle var. Bunun öne çıkartılması ve darbe iddiasıyla sonuçlandırılması isteniyor.

‘DELİL OLMADAN MÜEBBETLE YARGILARIZ MESAJI VERİLİYOR, KARANLIK BİR DÖNEM AÇILIYOR’

İddianameye tekrar tekrar okuduğumuzda delil olmadan, delile dayandırılmadan, basında çıkan haberlerin, telefon kayıtların dökümüyle karşılaşıyoruz. Yapılan suçlamalar, ortaya atılan iddialar da bunlardan ibaret. Bunu hukuk açısından nasıl değerlendirmek gerekiyor?

C.A.: Kendim, Mücella abla (Yapıcı) ve Tayfun açısından sormak isterim, diğer sanıklar açısından da sormak isterim ama haddim değildir. Üçümüz açısından şunu sormak isterim. Kusurlu irade ve tipe uygun fiil nedir iddianamede? Bir kişi göstersin bana. Bizim üçümüz açısından ve milyonlarca yurttaş açısından kusurlu irade ve tipe uygun fiil nerededir? Ben bunu göremiyorum. Daha önce de söyledik tekrar yineleyelim: Türkiye işkence ile delil elde edilme dönemini gördü. Türkiye tarihinde çokça örneği var. Siyasal muhalefet ve devrimciler buna çokça şahit oldu. Bu ülke uydurulmuş deliller üzerine bina edilmiş yargılama faaliyeti gördü. Fethullahçıların hakim olduğu dönem bunun en iyi veciz örneğidir. Şimdi bu iddianameyle delile dahi ihtiyaç olmadan tüm muhalefeti "gerekirse ağırlaştırılmış müebbet artı 2970 yılla yargılarız ve herkes ayağını denk alsın" demektedir. Bu Türk Ceza yargılaması yani hukuken buna "olumsuz anayasa hukuku" denir. Türk Ceza yargılaması açısından yepyeni bir karanlık bir yeni döneminin habercisidir. Hukuk devletinde yaşıyoruz demiyorum. Türkiye artık bir hukuk devleti değildir. Bu doğru ama bu kapkaranlık bir dönemin ilk adımıdır diye düşünüyoruz.
‘GEZİ DAVASI DAHA BÜYÜK BİR DAVA HALİNE GELEBİLİR’

Bu davanın bir devamı niteliğinde başka bir ayağının olacağını düşünüyor musunuz? Gezi’ye dönük başka bir dava bekliyor musunuz?

T.K.: Şu an görünen o ki bu daha büyük bir dava haline gelecek. Ancak şimdi bunun nasıl ve ne zaman büyüyeceğine ya da büyüyüp büyümeyeceğine ilişkin yanıt vermek için çok erken. 24-25 Haziran’daki ilk duruşmadan sonra bunu göreceğiz. Ama şunu söyleyebilirim ki evet milyonların katıldığı bir eylem, bunun sayısı 16 olabilir, 160 olabilir, bin 600 olabilir ama şunun bilinmesi gerekir. Milyonlar esasında kendilerinin yargılandığının farkında ve bu anlamda da bir ses vermek için biz de bunu örgütlemeye çalışıyoruz. Bu sesi yükseltmeye çalışıyoruz.

C.A.: Bu davanın aşama aşama genişleyeceğine ilişkin işaretler var. Hep birlikte göreceğiz.

‘23 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN DAVAYA ETKİSİ YANSIMAZ’

Davanın ilk duruşması 23 Haziran İstanbul seçimlerinden hemen sonra. Böyle büyük bir davanın yerel seçimlerden sonrasına denk gelmesine ilişkin ne söylemek istersiniz? Duruşma günü sizce nasıl bir atmosfer olacak?

T.K.: Ben seçimlerin siyasi etkisinin hemen 24 ve 25 Haziran’a tesir edeceğini, o havayı hemen değiştireceğini sanmıyorum. O kadar hızlı olmayacaktır. Fakat siyasi bir davanın, bu kadar yüklü bir kent siyaseti, kent muhalefeti üzerinden kurulmuş bir davanın öncesinde de yerel yönetimle ilişkilenmesinin ilginç bir tablo ortaya koyacaktır. Tekrar söylersem 23 Haziran seçimlerinin etkisinin birebir 24 ve 25 Haziran’a yansıyacağını tahmin etmiyorum.

‘23 HAZİRAN’DA SANDIK BAŞINDA 24 HAZİRAN’DA SİLİVİRİ’DE OLACAĞIZ’

C.A.: 24-25 Haziran’da ne olacağına ilişkin bir kehanette bulunmayalım. Bu bizim işimiz değil. Biz ne yapacağımızı söyleyelim. Biz orada olacağız ve sözümüzü söyleyeceğiz.

Silivri’deki ilk duruşma için şimdiden bir çalışma var mı? Baroların katılımı, meslek örgütlerinin ve STK’ların katılım anlamıyla. 

C.A.: Avukat arkadaşlarımız çalışıyor. Yurttaşların katılımını da umuyor ve bekliyoruz. Biz 23 Haziran’da sandık başında, 24-25 Haziran’da Silivri’de olacağız. Herkese de bunu böyle öneririz.

T.K.: Can’ın dediği gibi biz orada olacağız, herkesi bekleriz.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar