Gülten Kışanak: Kürdü köleleştirirseniz demokrasi olamaz, özgürlük olmaz

Gülten Kışanak: Kürdü köleleştirirseniz demokrasi olamaz, özgürlük olmaz
Kobanê Davası'nda tahliye olan Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel İstanbul’da DEM Parti’nin etkinliğine katıldı. Kışanak, “Kürdü köleleştirirseniz toplumda demokrasi olamaz, özgürlük olmaz” dedi. Tuncel de "kayyım Kürtlerin yönetme hakkının gaspıdır" dedi.

Müzeyyen YÜCE


İSTANBUL- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, “Kobanê’den Gezi'ye adalet ve özgürlük için buluşuyoruz” konulu forum gerçekleştirdi. Okmeydanı’nda bulunan La Bella düğün salonunda düzenlenen foruma Kobanê davası kapsamında tahliye edilen siyasetçiler Gülten Kışanak ve Sebahat Tuncel’in yanı sıra kadın örgütlerinden temsilciler katıldı.

‘BİZLER VE BU DAVALAR BİRER SEMBOLDÜ’

Kobanê Davası'ndaki mahkumiyet kararlarını protesto etmek amacıyla yapılan etkinlikte konuşan Gülten Kışanak, 31 Mart seçimlerinin üzerinden kısa bir süre geçmesine karşın Hakkari Belediyesi’ne kayyım darbesi yapıldığını söyledi. Türkiye’de ciddi bir demokrasi krizi olduğuna vurgu yaparak Kobanê Davası’nın toplumsal muhalefeti teslim alma aracı haline getirdiklerini kaydeden Kışanak şöyle konuştu:

“Demokrasi sınırları oldukça geniş bir Türkiye, krizler ülkesi haline geldi. Bu topraklar çoğulcu kimlikleri, kültürleriyle, tarihsel yaratıcılıkları, insanlık tarihine kazandırdıklarıyla fırsatlar coğrafyası iken maalesef biz adalet, eşitlik, özgürlük krizleri yaşıyoruz. Amaçları Sebahat’in, Figen’in, Selahattin’in, Çiğdem’in, Mine’nin cezaevinde tutulması değil, toplumsal muhalefeti teslim almak istiyorlardı. Toplumsal muhalefet başta kadınlar olmak üzere teslim olmadı. Bu dava aslında toplum sesini çıkarmasın meselesiydi. Bizler ve bu davalar birer semboldü. Toplumu susturmak, her türlü hukuksuzluğu, garabeti meşru göstermenin aracı haline dönüştürüldü. Bu davalar üzerinden meydan meydan gezerek yürüttükleri politikalara meşruiyet kazandırmaya çalıştılar. Ama başaramadılar. Çok güvendikleri mahkeme heyeti bile Kobane sürecinde yaşanan şiddet olaylarıyla bizlerin ilgisi olmadığını söylemek zorunda kaldı.”

‘KOBANE’DEN GEZİ’YE ADALETSİZLİK DEVAM EDİYOR’

Kobane’den Gezi’ye yüzlerce toplumsal adaletsizliğin devam ettiğini söyleyen Gülten Kışanak, “Bu davaları toplumu rehin almak için kullandılar. Adalet, özgürlük, eşitlik mücadelemizi sürdüreceğiz. Demokrasi ya vardır ya yoktur. Batıya demokrasi var, doğuya yok. Erkeğe var, kadına yok. Adaletsizliğe, haksızlığa karşı hepimiz için demokrasiyi, adaleti, özgürlüğü savunmalıyız. Kadınlar özgür olursa toplum özgür olacak. Toplumun yarısını köleleştirerek, Kürt’ü köleleştirirsiniz toplumda demokrasi olamaz, özgürlük olmaz. Demokrasi mücadelesi bir bütündür. Bu konularda kadınlara, bize, size güveniyorum. Ortak mücadele bakımından çok yol aldık” ifadelerine yer verdi.

‘BU ÜLKE KÜRTLERE YAS TUTMA, CENAZELERİNİ DEFNETME HAKKI TANIMIYOR’

Türkiye’de çözülmemiş bir sorun bulunduğuna, bu sorunun adının da ‘Kürt sorunu’ olduğuna dikkat çeken Sebahat Tuncel de çözüme ulaşılamadığı sürece bu ülkede adaletsizliğin süreceğini söyledi.

Konuşmasına “Burada Gülsüm anneyi Diyarbakır’da Halise anneyi gördüm. Berkin yaşamını yitirmeden kısa bir süre önce hastanede ziyaret etmiştim. Çok zayıflamıştı, onu hatırlıyorum. 15 yaşında bir çocuğun hak etmediği bir şey” sözleriyle başlayan Tuncel,

“Diğer tarafta Halise annenin oğlunun kemiklerini postayla gönderdiler. Bu ülke insanlara bunu yaşatıyor. Halise anneye yas tutma hakkı tanımadı. Bu ülke Kürtlere yas tutma, cenazelerini defnetme hakkı tanımıyor. Bunların hepsinin nedeni Kürt sorunu. Gülsüm anne 10 yıldır adalet arıyor” dedi.

TUNCEL: ‘AMAN HA SAKIN TEKRAR CEZAEVİNE GİRME DİYORLAR’

Son olarak Hakkari Belediyesi’ndeki kayyım uygulamasının bir soykırım politikası olduğuna dikkat çeken Tuncel, şöyle konuştu:

“Türkiye’de hem Kürt olup hem demokrat olup hakkında dava açılmayan kimse var mı? Yok.
Cezaevinden çıkınca “aman ha sakın tekrar cezaevine girme” diyorlar. Ama bunun garantisi yok. Hangi mahkeme adaletli karar veriyor. Mahkemede de söyledim; sanatçı olsam şarkı söylerdim; tiyatrocu olsam oyun oynardım; siyasetçiyim ve konuşuyorum. Türkiye’de bağımsız yargı olmadığı sürece Kürt siyasetçiler, feministler, sosyalistler hakkında verilen mahkeme kararları taraflıdır, tanımıyoruz.”

‘’İKTİDAR TEK BAŞINA ÇÜRÜMÜYOR, TOPLUMU DA ÇÜRÜTÜYOR’

Tuncel, kayyım politikasının hukuki değil; siyasi bir mesele olduğunu kaydetti ve ekledi:

“Bu karar Kürtlerin kendi kendini yönetme hakkının gasbıdır, zulümdür. Belediye başkanı, milletvekili seçiyorsunuz cezaevine atıyor. Dernek başkanını, sivil toplum örgütlerinin üyelerini, yöneticilerini cezaevine atıyor. Bu yasa olduğu sürece herkes terörist. Bizden sonra 5 arkadaşımıza aynı iddialarla dava açıldı. Aynı iddialarla Kobane Davası devam ediyor. Bunlar soykırım davası. Türkiyeli arkadaşlarımıza şunu söylemek istiyorum: Bizim bir derdimiz var. Biz bu yalanları anlatmalıyız. Faşizm yalan üzerinden kendisini inşa eder. Hakikatı birlikte örmeliyiz. İktidar tek başına çürümüyor, toplumu da çürütüyor. Şiddet kaynağını savaş politikalarından alıyor.”

‘BİR ÇAMAŞIR LEĞENİ İÇİN 10 DİLEKÇE YAZMAK GEREK’

“Cezaevinden birkaç anımı paylaşayım” diyen Tuncel,

“Cezaevi deneyimleri anlatılmaz yaşanır. Mantık yok, neyin neye göre olduğunu bilemezsiniz. Bir çamaşır leğeni almak için 10 tane dilekçe yazmanız gerekir. Kepekli ekmek almak için fransız devriminden başlayarak anlattım dilekçe yazdım. İdare gözlem kurulunda cezaevi yönetimi var, tesisatçı, eğitimci, baş memur var bunlar arkadaşlarımızın geleceği hakkında karar veriyor, mahkeme gibi” dedi.

Öne Çıkanlar