Hatay'dan geriye kalanlar: Üçüncü gün 'ölmüştür artık' denilen yerden beşinci gün sağ çıkarıldılar

Beşinci gün de bitti. Hatay'da geride yıkılmış bir kent, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzun konvoyu ile 'devletin saatler süren girişi', yüzleri güldüren 'mucize kurtuluşlar' ve "nerde bu devlet?" diye soran depremzedeler kaldı.

Ahmet Ayva

ANTAKYA - Hatay’a ilk ayak bastığımız anda iki gazeteci meslektaş karşıladı bizi. Hızlıca birlikte dayanışma aracının içindeki yardım kolilerini boşalttıktan sonra tahribatı ve yıkımı görmek istedim. Fakat depremin üçüncü günü olmasına rağmen sokaklarda fener ve yol aydınlatıcı bir araç olmadan yürümek mümkün değildi. Karanlıkta ara sokaklarda gördüğüm yıkım karşısında “Ben nereye geldim” dedim, depremin ilk günü gelen arkadaşıma. “Yıkımı sabah göreceksin. Antakya diye bir yer yok” cevabını aldım.

“NEREDE BU DEVLET?”

Gün aydınlanınca depremin boyutu ortaya çıktı. Girdiğimiz ana caddeler, sokaklar, mahalleler; yıkılmadık ev, hasar görmemiş bina neredeyse kalmamıştı. Kimi sokaklar birbirinin üzerine çökmüş, enkazlara ulaşmak ise büyük bir mucize demek. Bunlar bizim için haber değeri taşıyan durumlar. Yıkımın boyutunu yurttaşlara ulaştırmak gerekiyor. Fakat ne kendi mecramızda paylaşabiliyorduk, ne de gazeteci arkadaşlarımıza gönderebiliyorduk. Çünkü internet yok, şebeke yok. İletişim ancak belli noktalara yürüyünce kısmen kurulabiliyor. Hatay kendi başına bırakılmış. Her sokak içinde enkaz başında bekleyen depremzedeler kameraları gördükleri anda “nerede bu devlet?” diye sizi karşılıyor. Ama onların sesini ulaştırmamız ise pek mümkün değil, çünkü son internet kısıtlaması da bölgede gösterdik ki birileri Hatay’ın sesinin duyulmasını istemiyor.

'DEVLETİN HATAY'A SAATLER SÜREN GİRİŞİ

Üçüncü gün devlet bizimle beraber Hatay’a geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait araçlar, arkasında ambulanslar, AFAD ekipleri, kepçeler ve yardım ekipleri -ki sınırlı sayıda ekipler- Hatay’a giriş yapıyordu. Bizim aracımız ve yardım tırları sağ şeritte bekletilerek devletin Hatay’a girişini izlememiz istendi. Saatlerce 'devletin Hatay’a girişini' izledik. Devlet Hatay’a girse de tablo hiç girmiş gibi değildi. Antakya’da üçüncü gün girilmemiş yüzlerce enkaz vardı. Arama kurtarma faaliyetleri kimi noktalarda yurttaşlar, gönüllüler ve kimi CHP’li ekipler tarafından yapılıyordu. Defalarca yanından geçtiğimiz enkazlar için “buralara girmek mümkün değil, zaten yaşamını yitirmişlerdir” deniliyordu. Fakat gelen gönüllü ekipler karanlıkta dahil “sesimi duyan var mı?” demekten vazgeçmiyordu.

DEPREMİN DÖRDÜNCÜ GÜNÜNDE 'SES GELDİ'

Depremin dördüncü gününde Antakya Gazi Mahallesi. “Ses geldi” diyen ekibin arkasından koşturuyoruz. 15 yaşında Ali, AKUT ekipleri tarafından enkazdan çıkarılıyor. Kurtarmayı bekleyen yurttaşlar: “AFAD dün geldi" diyerek kameralarımıza tepkilerini dile getiriyorlar. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hatay’a geldiği gün.

Ali çıkartıldı. “Eğer bu çocuk bu enkazdan çıkartıldı ise, diğerleri de çıkartılabilir” diyenlerin sayısı Gazi mahallesi'nde arttı. Artık her depremzede, yakını için “Ses var, ses geliyor” diyerek yardım istemeye başladı.

15 yaşındaki Ali depremin dördüncü günü kurtarıldı.

Sokakları gezmeye devam ediyoruz. Antakya Adnan Menderes Caddesi'ndeyiz. Depremin dördüncü günü olmasına rağmen hala el değmemiş enkazlar var. Sokaklardan geçemediğimiz için yolumuzu uzatıyoruz. Karşılaştığımız durum ise bizi epey şaşırtıyor. Armutlu mahallesinde bir yurttaş hasar almış evinin önümde abisini bekliyor. Annesi ile beraber evde kaldıklarını, abisinin su getirmeye gittiğini söylüyor. Yanındaki binaların çoğu ya yıkılmış ya hasar almış. Artçılar sürmesine rağmen evden çıkmıyor. Uğur Mumcu Bulvarı'na götürmek için ısrar ediyoruz. “Nereye gideceğim? Çadır yok, soba yok. Annem yatalak” diyerek bizi reddediyor.

Bir arka sokağına geçiyoruz. Çocukları ile, yanan bir enkazın başında oturmuş bir yurttaş: “Burada dört millet yaşıyor, bütün fitnelere rağmen burada birbirimize düşmedik. Devlet ne dediyse koştuk. Bak enkazdaki insan yanıyor. Hani bu devlet?” diyerek tepki gösteriyor. Yanan enkaz yangın tüpleri ile müdahale edilse de söndürülmemiş. Ancak havadan söndürülmesi mümkün.

ONLAR DEVLETTEN ÖNCE GELDİ

Sol partiler depremin ilk anından itibaren dayanışma ve yardım noktaları kurmuşlar Antakya’ya, neredeyse Hatay’a ilk ulaşan ekipler arasında yer almışlar, yoğun çalışmaları söz konusu. Depremzedeler de duruma dair, sürekli devlet yerine, sol partilerin dayanışma merkezlerini örnek gösteriyorlar: “Onlar devletten önce geldiler, küçücük partiler bunu yapabildi, devlet ise dört gün oldu çadır kuramadı” Evet. Dördüncü gün olmasına rağmen hala yurttaşlar ateş etrafında ısınıyor, enkaz başında bekliyor, evlerinin önüne ağıt yakıyor. İki nokta dışında çadır, tuvalet, hijyen için su yok. Kimi noktalara elektrik verilse de, elektrik yok.

'BURADAN BİR İNSAN SAĞ ÇIKARILAMAZ' DEDİĞİMİZ YERLERDEN SESLER GELİYOR

Bugün durum çok farklı, sokaklarda ve caddelerde uzun namlulu silahlı askerler, enkazlar da ve önemli noktalarda polisler ve çok sayıda arama kurtarma ekibi var. Beşinci günde “Hatay kurtarma operasyonu başlamış” gibi bir durum söz konusu. Girilmemiş, riskli enkaz noktalarına girilmeye çalışılıyor, ölmüşlerdir artık denilen yerlerde aramalar yapılıyor. Bizim bile “buradan bir insan sağ çıkarılamaz” dediğimiz yerlerden sesler geliyor.

Armutlu Mahallesi, Gündüz Caddesi üzerindeyiz, burayı kimi meslektaşlarla sürekli geziyoruz. Enkazın çok yoğun olduğu bir yer. Üç ve dördüncü gün maske takmıyordum, beşinci gün enkaz başındaki hemşire “Koku almıyor musun?” diye sorunca "Alıyorum" dedim. Enkaz altındaki cenazeler kokmaya başlamıştı. Maske uzattı, maske takmaya başladım. Bulunduğum enkazın olduğu yerde defalarca gönüllüler tarafından arama yapıldı. Bir kaç sefer asker çıktı. Ama “Ses yok” denildi. Zonguldak’tan gelen madenciler enkazın üzerinde “Ses var” diyince yukarı çıkmak için izin istedim. Madenciler bulundukları her noktada ufak bir ses duydukları anda büyük bir çaba ve emekle uğraşıyorlar. Bu uğraşları bazen çok büyük sonuçlar veriyor. Beşinci günde, saat 12.34’te 55-60 yaşları arasındaki Cemal isimli yurttaşı çıkardılar. Enkaz üzerindeyken yan taraftaki enkazdan “Ambulans gönderin” bağırışları ile enkaz noktasına koştuk. Ekipler, ölmüşlerdir denilen binadan çıkan ve “Durumu çok iyi” dedikleri birinden bahsediyordu. İki saate yakın enkaz başında bekledik. Depremin üçüncü günü "Ölmüşlerdir, ses yok" denilen binadan, 25 yaşındaki Esra tam beş gün sonra çıkartıldı. Beşinci günün öğrettiği bir şey vardı: Geç geldiler, hala gelemediler, gelselerdi durum çok farklı olurdu. Hatay’da çok fazla insan kurtarılırdı.

Cemal 55-60 yaşları arasında Armutlu mahallesi enkazdan sağ kurtarıldı

YAĞMACI SANILAN GÖNÜLLÜ

Tehlikeyi internete girince değil, linç girişimini görünce anladım. Çünkü internete giremiyorduk. Antakya’da neredeyse herkes gergin. Sosyal medyadaki “yağma” videolarından haberimiz yoktu. Antakya’da omuz atma tartışması, depremin beşinci gününde bir linçe dönüştü. “Yakalayın onu” dedikleri çocuk linç edilmeye başlandı. Yardım ekipleri dahi çocuğu 'yağmacı' sanarak dövdüler. İki enkazda girip çalışmış, şehir dışından gelen bir genç olduğu dövüldükten sonra anlaşıldı.

ARTIK GECİKİLMESİN

Hatay’a dair en çok eleştiri geç kalındığına dairdi. Görüştüğümüz TİP Milletvekili Barış Atay, "Hatay’a yardımı geciktirerek göçe zorlamaya çalışıyorlar. Salgın riski her geçen saniye artıyor" derken, HDP Milletvekili Oya Ersoy: Artık bir an önce hızlandırması gerekilen durumlar var; enkaz altındaki cenazelerin salgına neden olmaması için sağlık önemlerinin arttırılması, hastalıkların önüne geçmek için su ve tuvalet sorunun ortadan kalkması ve elbette çok riskli olan binaların etrafında güvenlik önlemlerinin alınması... Hala insanlar yıkılması an meselesi olan binaların etrafında ya yürüyor ya oturuyor" diye belirtti. Antakya’ya dair yazacak, söylenecek çok şey var ama artık oraya Antakya denir mi bilmiyorum.