Hatimoğulları'ndan Kurtulmuş'a çağrı: İnisiyatif alıp liderlerle 'Çözüm Zirvesi'ne ev sahipliği yapabilir
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, grup toplantısında yaptığı konuşmada Meclis Başkanı Kurtulmuş'a 'inisiyatif alma' çağrısı yaptı. Hatimoğulları, 'Sayın Meclis Başkanı, liderleri bir araya getirerek 'Çözüm Zirvesi'ne ev sahipliği yapabilir' dedi.
Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendiriyor.
Hatimoğulları konuşmasına, 21 Mayıs Çerkes soykırımı ve Kayıplar Haftası anması ile başladı.
Ardından sürece ve ekonomiye değinen Hatimoğulları şunları söyledi:
KADIN DEVRİMİ İLE DEMOKRATİK TOPLUMA DOĞRU
"Geçtiğimiz hafta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Süleymaniye kentindeydik. Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu’nun “Kadın Devrimi ile Demokratik Topluma Doğru” şiarıyla düzenlediği kongreye katıldık. Kongreye 19 ülkeden kadın delegeler iştirak etti.
Dünya düzeni yeniden şekillenirken, özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da devam eden savaş ve çatışmaların kadınlar üzerindeki etkilerini konuştuk. Bölgede kadınların yaşadığı yoğun şiddeti, zorunlu göçleri, erkek egemen sistemin baskıcı yönlerini ve siyasal İslam’ın kadınların yaşamına ve topluma etkilerini değerlendirdik.
Kaçırılan, katledilen Ezidi kadınlarla benzer acıları yaşayan Suriye’deki Arap Alevi kadınların maruz kaldığı ağır koşullar da tartışma başlıklarımız arasındaydı. Özgürlük isteyen Afgan kadınları konferansa yüzlerini maskeyle örterek katıldı. Çünkü bu tür çalışmalarda yer aldıkları için Taliban’ın hedefi haline geliyor, tutuklanıyor ya da katlediliyorlar. Afganlı kadınların maskeli hali, Ortadoğu’da kadın olmanın en gerçekçi ifadesi olarak karşımızda duruyordu.
Tüm bu zorluklara rağmen kadın devrimini gerçekleştiren Rojavalı kadınlar da oradaydı. Onlar, Ortadoğu’daki kadın gerçekliğinin, kadınların örgütlü ve bilinçli mücadelesiyle değiştirilebileceğinin en canlı örneğiydi.
Kadının özgürlüğü ve kurtuluşu için, bölgenin barışı ve demokratik toplumun inşası yolunda çok başarılı tartışmaların yapıldığı ve önemli kararların alındığı bir konferans oldu.
“Kadın, yaşam, özgürlük”, “Mara, heya, hırriyye”, “Jin, Jiyan, Azadî” şiarını haykıran bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrikalı kadınların selamlarını getirdik.
ÇERKES SOYKIRIMI
Tarihi acılarla yoğrulmuş bu coğrafyada yarın, tarif edilmesi imkânsız bir acının yıl dönümü.
21 Mayıs 1864 tarihinde, bu toprakların tanık olduğu en büyük soykırımlardan biri yaşandı. Kadim Çerkes halkı, Kafkas Dağları’ndan zorla sürgün edildi; yüz binlercesi bu sürgün sırasında yaşamını yitirdi.
Uluslararası toplum, bu büyük acı ile yüzleşmelidir.
Bugün aramızda Çerkes dostlarımız var. Bir kez daha hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz.
Değerli Çerkes kardeşlerim, sizin acınız bizim acımızdır. Tüm halkların acısı, bizim ortak acımızdır.
GÖZALTINDA KAYIPLARA KARŞI MÜCADELE HAFTASI
Bildiğiniz gibi Mayıs, kayıpların ayıdır. Bir yazarın dediği gibi: “Mayıs, ayların gülüdür. Taze bir çiçek dalıdır. İçerim ateş doludur.”
Şu anda Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’ndayız.
Arjantin’de “Canlı olarak geri getirin”, İstanbul’da Cumartesi Meydanı’nda “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın”, dünyanın dört bir yanında “Sevdiklerimiz nerede?” sloganları, evrensel bir adalet çağrısı olarak yankılanmaya devam ediyor.
Berfo Ana, oğlunun adını hiç titremeden haykırdı. Sakine Arat, evlat acısını içinde taşırken dahi barış için mücadele etti. Onlar bizim vicdanımızdır. Yalnızca kayıplarını değil, hakikati ve barışı da aradılar.
Onların mücadelesi, bizlere bırakılan en kıymetli mirastır. Hakikat olmadan adalet olmaz. Adalet olmadan barış olmaz. Barış olmadan bu topraklar huzura kavuşamaz.
Unutmayalım: Hatırladığımız kadar güçlüyüz, unuttuğumuz kadar suçluyuz.
Bu hüzün haftasında tüm kayıplarımızı saygıyla anıyorum. Dünyanın en uzun ve kararlı eylemlerinden biri olan Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, tarihsel bir anlam taşımaktadır.
Bu adalet yolundan asla dönmeyeceğiz. Barış, adalet ve demokrasi; uğruna gece gündüz, bedeli ne olursa olsun mücadele edeceğimiz ortak değerlerimizdir. Sonuna kadar mücadele edeceğiz.
ÖCALAN'IN ÇAĞRISI
27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan’ın yaptığı Asrın Çağrısı, tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu çağrı, Türkiye’de yarım asırdır süren çatışmayı sona erdirmek için eşsiz bir fırsat doğurmuştur.
Ve 12 Mayıs’ta PKK’nin açıkladığı kongre kararıyla birlikte bir dönem kapanmış, yeni bir çağın kapısı aralanmıştır. Bu karar bir milattır. Demokratikleşme ve barış ortamı adına atılmış en önemli adım, büyük bir şanstır.
Şimdi herkesin sorduğu ortak sorular var:
Türkiye’de demokrasi nasıl gelişecek? Kürtlerin hakkı ve hukuku nasıl tanınacak? Tüm kimlikler ve inançlar bu topraklarda nasıl eşit ve özgürce yaşayacak?
Bu soruların yanıtı, ortak paydaları büyütmekte; çözümün, barışın ve demokrasinin kapısını ardına kadar açmakta gizlidir. Artık şiddet ve çatışmayı gerekçe göstererek atılmayan adımlar için herhangi bir engel kalmamıştır. 86 milyon yurttaşın geleceği için hükümetin somut ve cesur adımlar atması, tarihi bir zorunluluktur. Türkiye, klasik güvenlikçi anlayışın kelepçelerinden kurtulmalı; hukuki, siyasi ve kültürel adımlarla yeni bir süreci inşa etmelidir.
HUKUK VE ADALET
Bugün barış ve demokrasi sürecine, demokrasideki gerileme ve hukuksuzluklar gölge düşürüyor.
Bir düşünün: İnsanlar tweet atarken “Acaba ben gözaltına alınıp tutuklanır mıyım?” korkusu yaşıyor. Seçtiği belediye başkanının yerine kayyım atanıyor. Belediye başkanları, meclis üyeleri cezaevlerinde.
Hukukun ve adaletin olmadığı bir yerde barış ve demokrasiye inanç nasıl gelişecek? Toplum bunu soruyor. Biraz önce söyledim, yüzlerce halk toplantısı gerçekleştirdik. Toplumun en temel sorularından birisi bu: Bu süreç nasıl olacak?
Hukuk ve demokrasi, barış güvercininin iki kanadıdır. Güvercin tek kanatla uçmaz.
Erdoğan, ‘Barış ve demokratik toplum sürecinin arkasındayım’ dedi.
Sıra yasama ve yargı erkinin sözünü eyleme çevirme vaktidir. Adımlar atılmalıdır.
Süreci her düzeyde geliştirecek adımlar atılmalıdır. Bugün toplumda da bizde de en büyük beklentilerden biri yasama kadar yargıdan da. “Nereden başlanacak” sorusuna net cevaplar verebiliriz. Bunlardan birkaçını saymak gerekirse; Barış Akademisyenleri işine iade edilebilir, kayyımlar geri çekilebilir, tutuklu siyasetçiler özgürlüklerine kavuşabilir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları uygulanabilir. Gelin bu düzelemeleri hızlıca yapalım.
Bakın, yarın Çağlayan Adliyesi’nde HDK ve Kent Uzlaşısı’ndan yargılanan arkadaşlarımızın duruşmaları var. Halkların Demokratik Kongresi’nin dediği gibi: “Kente ortak olmak da, HDK’li olmak da suç değil.” Yargıya sesleniyoruz: Yarın tahliye kararı çıkmasının gerekliliğinin altını çiziyoruz. Bu sürece hizmet etmesi için bu adımların önemini vurguluyoruz.
Örneğin, Kobanê Kumpas Davası’nda hâlâ tutuklu bulunan arkadaşlarımızın bir yıldır gerekçeli kararları yazılamıyor:
Zeynep Karaman, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Bülent Parmaksız, Nazmi Gür, İsmail Şengül, Günay Kubilay, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş.
Onlar da bunu bekliyor. Onların şahsında hapishanelerde bulunan bütün siyasi mahpuslara selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
ÖCALAN'LA GÖRÜŞME
Bildiğiniz üzere, PKK’nin 12 Mayıs’ta açıkladığı kararın ardından İmralı heyetimiz Sayın Öcalan ile ilk görüşmesini gerçekleştirdi. Bu vesileyle Sayın Öcalan’ın, barış ve demokratik toplum sürecine destek veren herkese selamlarını iletiyoruz.
Sayın Öcalan’ın açıkladığı kısa mesajda da vurguladığı gibi, kalıcı ve köklü bir barış için büyük emekler vermemiz gereken bir dönemdeyiz.
Bizler de son gelişmeler üzerine siyasi parti ziyaretlerimizin dördüncü turuna başladık. Dün DEVA ve Saadet Partisi’yle görüştük. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi ve Yeniden Refah Partisi’yle görüşeceğiz. Devamında AKP ve MHP dahil diğer siyasi partilerle görüşmelerimizi sürdüreceğiz.
Bu ziyaretlerde artık barışa dair daha net projeksiyonlar üzerinden görüş alışverişinde bulunuyoruz.
MECLİS'TE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ
Meclis’in neden önemli olduğu ve tarihi rolünü neden oynaması gerektiği üzerine verimli istişareler yürütüyoruz.
Bu süreci, barışa güç vermenin tarihsel sorumluluğuyla; herkesi kapsayacak şekilde, açık ve şeffaf ilkeler etrafında sürdürmeye devam edeceğiz.
Buradan iktidara ve devlete çağrımızdır: Sürecin başarısı için çoklu katılım ve toplumsal mutabakat tarihi bir önemdedir. Bu kapsamda, devletin ve iktidarın tüm siyasi partileri ziyaret ederek istişarelerde bulunması büyük önem taşımaktadır.
Görüşmelerimizde de gündeme gelen ve Sayın Bahçeli’nin açıkladığı komisyon önerisini son derece değerli bulduğumu belirtmek isterim.
Yeni sürecin çözüm adresi Meclis’tir.
Meclis’in 86 milyonun şahitliği ve temsil gücüyle barışı inşa etmesi son derece kıymetlidir.
Meclis’te tam yetkilendirilmiş bir “Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu” kurulabilir. Bu komisyonla kısa, orta ve uzun vadede atılması gereken adımlar belirlenebilir.
Komisyon, hızlı ve etkin çalışabilmeli; ortak paydalar üzerinden kararlar alarak yasal zemini hayata geçirebilmelidir.
Aynı zamanda bu komisyon hem barış ve demokratik toplum için yasal düzenlemeleri oluşturabilir, hem de sürecin ilerleyen aşamalarına tanıklık edebilir, gelişmeleri izleyebilir.
Türkiye’de barış ve demokratikleşme için halk hazır; uluslararası ve bölgesel koşullar da son derece uygundur.
Aydınlar, yazarlar, akademisyenler, meslek örgütleri ve hak örgütleri bir araya gelerek barışı daha güçlü biçimde toplumsallaştırmak için adım atabilir. Bu konuda hepimize büyük sorumluluk düşüyor.
Artık boşa harcanacak tek bir saatimiz dahi yoktur. Milyonlar, bizden barışın ve demokratik toplumun inşasını talep etmektedir. Barışa ve demokrasiye ulaşmak boynumuzun borcudur.
NUMAN KURTULMUŞ'A ÇAĞRI
DEM Parti, 86 milyonun sofrasına barışı ve bereketi getirmek için sahada; en yüksek moralle, yoğun emekle çalışıyoruz.
Bugün kardeşlik duvarını güçlendirme ve barış için taş üstüne taş koyma günüdür.
“Barış gelirse ülke bölünecek” diyen, şirazesini kaybetmiş insanlar da çıkıyor karşımıza. Allah akıl fikir versin. Halkı galeyana getirmekten vazgeçin. Gelin, barışın hep birlikte sesi olalım. Çatışma isteyenler cesursa, biz barış isteyenler daha cesur olacağız.
Tarihin korkularına seslenen psikolojik bariyerleri aşarak hep birlikte barışa ulaşacağız.
El ele vererek, Fırat’ın doğusuyla batısıyla bu ülkenin tüm kentlerinde barışı tesis edeceğiz.
Meclis’i barışın agorası yapmak için, Sayın Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un inisiyatif alma zamanıdır.
Sayın Meclis Başkanı, liderleri bir araya getirerek “Çözüm Zirvesi”ne ev sahipliği yapabilir. Türkiye’yi barışa ve demokrasiye yakınlaştırabilir.
Bu zirve, Türkiye’nin ikinci yüzyılına bir rota çizebilir; Türkiye halklarına umut verebilir.
Tek ihtiyacımız; daha fazla cesaret, daha fazla inançla sürece dört elle sarılmaktır. Bu topraklarda barışın güneşi doğacak. Hiçbir karanlık güç, barış güvercinlerinin uçmasını engelleyemeyecek.
Bütün halklarımıza sözümüzdür: Bu topraklarda barışı ve demokrasiyi inşa edeceğiz. Sayın Öcalan’ın başlattığı barış mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğiz." (HABER MERKEZİ)