'Her gözümü kapattığımda üzerime toprak geliyor'
Remzi BUANCİR
ARTI GERÇEK - 28 Aralık 2011 tarihinde, Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) ve Gülyazı (Bujeh) köylerinden 34 kişi savaş uçaklarının bombardımanıyla öldürüldü. Olayın üzerinden 7 yıl geçti. Katliamla ilgili dava açılmadığı gibi, sorumlular dahi tespit edilmedi. Açılan soruşturmalar ise teker teker kapatıldı.
Faillerin cezalandırılmasını bekleyen Roboskili Aileler, bu süre zarfında 'devlet malına zarar vermek, sosyal medya paylaşımları, toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet etmek ve sınır ticareti yapmak' gibi gerekçeyle ya gözaltına alındı ya tutuklandı ya da para cezalarına çarptırıldı. Failller cezalandırılmadığı için Roboski’de yas devam ediyor. Aileler, yakınlarını kaybettikleri 28 Kasım 2011 tarihinden bu yana 7 yıldır çocuklarının mezarları başında "adalet" istiyor.
ROBOSKİ’DE 3 KİŞİ KURTULMUŞTU
Roboski katliamında 34 kişi hayatını kaybetti, Servet Encü, Davut Encü ve Hasan Ürek ise yaralı olarak kurtuldu. Acısı hala hafızalarda tazeliğini koruyan katliamdan kurtulan bu kişilerin hayatlarını nası sürdürdükleri merak ediliyor. Servet Encü, olayın ardından anlatıkları nedeniyle defalarca hedef alındı. Hakkında soruşturmalar açıldı, idari para cezalarına çarptırıldı. Servet Encü şu sıralar köyünde hayvancılıkla uğraşıyor.
KARDEŞİ ONUN KURTULDUĞU YERDE ÖLDÜ
Davut Encü’nün durumu ise oldukça dramatik. Olayın ardından bir defa başına gelenleri anlattı. Ancak daha sonra sustu, hiç konuşmadı. Sınır hattında yaşanan ölümler peşini bırakmadı. 2016 yılında 34 kişinin bombalanarak öldürüldüğü aynı nokta yine obüslerle bombalandı. Bu bombardımanda Davut Encü’nün kardeşi 17 yaşındaki Vedat Encü hayatını kaybetti. Davut Encü, şans eseri sağ kurtulduğu sınır hattında bu defa kardeşini yitirdi.
ROBOSKİ'NİN UNUTULAN TANIĞI
Hasan Ürek ise unutulan kişiydi. Roboski olayının ardından basın yaklaşık bir hafta hayatını kaybedenlerin sayısını 35 olarak verdi. Çünkü hastanede tedavi gören Hasan Ürek ‘ölü’ sayılmıştı. Savcılık dahi ifadelere başvururken Hasan’ı es geçmişti. Hasan uzun süre tedavi gördü. Hafıza kaybı yaşadı, olay anına ilişkin birçok şeyi unuttu. Zaman ilerledikçe Hasan’ın sağlık durumu da iyiye gitti ancak olayı hatırlamaya başladı. Ancak onun için kabuslar artık kaçınılmazdı.
O GÜNÜ UZUN BİR SÜRE HATIRLAMADI
Şırnak merkeze yerleşen Hasan Ürek, 7 yıl önceki olay anını, yaşadıklarını ve sonrasını Artı Gerçek’e anlattı. "Her sene olduğu gibi Aralık ayı bizler için hüzünlü geçiyor" diyerek sözlerine başlayan Hasan Ürek, "Olaydan bir yıl sonra yavaş yavaş hatırlamaya başladım. Her şeyi biliyordum ama o an, bombardımanın yaşandığı gün sanki hafızamdan silinmişti. Hatırlayamıyordum bir türlü. Bir yıl sonra yavaş yavaş hatırlamaya başladım. Şimdi her şey gözümün önündeymiş gibi" dedi.
"HERONLAR BOMBALAMA ANINA KADAR ÜZERİMİZDEYDİ"
Kuzenleri Salih, Adem ve Yüksel ile birlikte sınır ticaretine gittiğini anlatan Hasan Ürek o günü şu sözlerle anlattı: "Saat 16:30 sularında evden yola çıktık. Tabii o sırada Heron üzerimizdeydi. Bazı arkadaşlarımız Heron sesinden dolayı geri döndü. Biz dönmedik yolumuza devam etik. Sınırı geçtik, Heron halen üzerimizdeydi. Yükü yüklediğimiz yere (Irak tarafı) gittiğimizde de Heron üzerimizdeydi. Sigara, mazot, benzin bidonlarından oluşan yüklerimizi katırlara yükledik. Yola koyularak eve doğru yürüdük. Sınıra 500 metre kala üzerimize 7 tane havan topu ve 3 aydınlatma (fişeği) atıldı. Biz de panikledik… Seri şekilde sınırın sıfır noktasına geldik. Gözcülere telefon açtık, bize ‘askerler bütün yolları tutmuş. Yükleri oraya atıp eve gelin’ dediler.
"YÜKLERİMİZİ BIRAKIP EVE DÖNECEKTİK"
Toplam zaman sanırım 15 dakika falandı. Sınırın sıfır noktasında toplandığımızda arkadaki katırların da gelişi tahmini 15 dakika falan sürdü. 'Askerle yolu tutmuş, ne yapacağız bu soğukta yükü buraya atıp eve gidelim' şeklinde konuşmaya başladık. Öyle de yapacaktık. Çünkü hava çok soğuktu. O soğukta kimse bekleyemezdi. Giysilerimiz cam gibi sert oluyordu soğuktan. Yürürken soğuğu hissetmiyorduk ama durduğumuzda dayanamıyorduk. Daha biz bunları konuşurken ilk bomba üzerimize düştü. Yükü bırakıp eve geçmek için bile zamanımız olmadı. Toplam 15 dakika kadardır orada bekleyişimiz. Tahmini olarak ilk bomba düştüğünde saat 21.14 sularıydı. Bomba düşer düşmez bayılmışım."
"HERON TRAKTÖR GİBİ SES ÇIKARTIYORU"
Hasan Ürek’in anlattığı göre, Heron evden çıktıkları andan bombalama anına kadar tepelerindeydi. Heron'lar her anlarını izlemişti. Böyle bir olayın başlarına geleceğini akıllarının ucundan bile geçirmediklerini anlatan Ürek, "Her gittiğimizde Heron’lar üzerimizen uçuyorlardı. Bu şekilde bir saldırı olabileceğini hayatta düşünemezdik. Olmazdı da. Ama bu defaki Heron'un sesi farklıydı. Her zaman üzerimize gelen Heron'lar çok ses çıkarmıyordu. Ama o geceki Heron traktör gibi ses çıkartıyordu" diye anlattı.
ŞİKAYETÇİ OLUP OLMADIĞI SORULMADI
Hasan Ürek, saldırı anında kendinden geçiyor. 11 gün sonra gözünü hastanede açıyor. Uzun süre Ürek’in ifadesi alınamıyor. Olaydan yaklaşık bir ay sonra ifadesine başvuruluyor. İfadesinde kendisine şikayetçi olup olmadığını sormadıklarını anlatan Ürek, sadece olayın nasıl olduğunu, neden "kaçağa gittikleri" şeklinde soru solduklarını aktardı.
"BİZİ VURACAKLARINI DÜŞÜNMÜYORDUK"
Hasan bombardıman sırasında kuzenlerini ve arkadaşlarını kaybetti. O günü her gün yaşadığını anlatan Ürek, yaşanan bu acının etkisinden kurtulmanın mümkün olmadığını söyledi: "O güne ilişkin hatırladığım tek şey şu. Çok eğleniyorduk. Evet üzerimizde Heron’lar vardı ama bizi vuracaklarını düşünemezdik. Giderken herkes kendi katırına binmişti. Şarkılar söylüyorduk. Yer yer yarışıyorduk. Çok eğleniyorduk. Kuzenlerim Salih, Adem ve Yüksel vardı yanımda. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi.
"YAN YANAYDIK… ONLAR ÖLDÜ"
Salih okuyordu. Okuldan kaçağa, kacaktan okula gidiyordu. Çok başarılı bir öğrenciydi. Tarihe merakı vardı. Tarihçi olmak istiyordu. Salih ise futbola meraklıydı. Fanatik bir Galatasaraylıydı. Hep bir gün maçına gitmeyi hayal ediyordu. Oynan maçların hepsini izlerdi. O gün giderken şarkılar söyleyip eğlenerek gittik. Herkes katırlarına binmişti. Dönüşte ise katırlar önde gidiyordu, biz arkalarındaydık. Sohbet ede ede yürüyorduk. Bomba atıldığında biz yan yanaydık. Sırt sırtaydık. Zaten beklediğimizde soğuktan donmamak için yan yana duruyorduk."
KÂBUSLAR GÖRÜYOR
Ürek, o günden sonra sınır ticaretine bir daha gitmedi. Bu olayın etkisinden hala kurtulamadığını anlatan Ürek, şimdi kabuslarla mücadele ediyor. İlk 3 yıl boyunca uyuyamadığını ifade eden Ürek, "Uyuyamıyordum… Her gözümü kapattığımda kabus görüyordum. Hep aynı kabusu görüyordum… Ben babam ve amcam katırları alıp sınırın sıfır noktasına gidiyorduk… Orda odunları katıra yüklediğimiz sırada yer çöküyordu ve kocaman bir çukur oluşuyordu. Ben o çukurun içine düşüyordum. Babam ve amcam beni kurtarmaya çalışıyordu ama nafile. Toprak üzerimi yavaş yavaş kapatıyor, tam her yer karanlık olduğu sırada terler içinde uyanıyordum. Her gözümü kapattığımda üzerime toprak geliyordu" diye anlattı.
Ürek, bombardımandan kaynaklı kalıcı sağlık sorunları yaşıyor. Basınçtan dolayı bir kulağı işlevini yitirdi. İki defa ameliyat olmasına rağmen sağlığına kavuşmadı. Ürek, katliamın travmasını atlatmaya çalışıyor.