'Her şey inişe geçildiğine işaret ediyor, Erdoğan ziyadesiyle farkında'
Karar yazarı Ali Bayramoğlu, 'Her şey AK Parti'nin moral üstünlüğü kaybetmesine, inişe geçmesine işaret ediyor. Erdoğan'ın bu durumun ziyadesiyle farkında olduğu muhakkak' dedi.
Karar yazarı Ali Bayramoğlu, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için "Kendisini sorgulama ve eleştirme özelliklerine sahip olmadığı açık. Ancak rakamların anlattığını Erdoğan’ın görmemesi hiç mümkün olabilir mi? Her şey AK Parti’nin moral üstünlüğü kaybetmesine, inişe geçmesine, başarısızlıkla karşılaşmasına, siyasi kaybına işaret ediyor. Erdoğan’ın bu durumun ziyadesiyle farkında olduğu muhakkaktır" dedi.
Bayramoğlu'nun 'Tehlikenin farkında, ama...' başlıklı yazısından bazı bölümler şöyle:
"Erdoğan kendisiyle baş başa kaldığında, en samimi haliyle seçim sonuçlarını nasıl değerlendirmiştir?
Kamuoyu önünde seçimlerden başarıyla çıktığını iddia ediyor. Siyasi lider olarak kitlesinin ve partisinin moral çıtasını yüksek tutmak istemesi doğaldır. Ancak rakamların anlattığını Erdoğan’ın görmemesi hiç mümkün olabilir mi?
Karadeniz ve İç Anadolu’ya doğru coğrafi daralma, Ankara, İstanbul, Antalya gibi büyük şehirlerin kaybedilmesi, MHP’ye kaptırılan oylar, bir grup muhafazakar seçmenin sandığa gitmemesi, AK Parti’nin oylarının yüzde 37-38’e gerilemesi tüm çıplaklığıyla ortada. Her şey AK Parti’nin moral üstünlüğü kaybetmesine, inişe geçmesine, başarısızlıkla karşılaşmasına, siyasi kaybına işaret ediyor.
Erdoğan’ın bu durumun ziyadesiyle farkında olduğu muhakkaktır.
Bunun yanında cumhurbaşkanı itiraz dalgasının büyüme kanallarını görecek güçlü siyasi sezgilere de sahiptir. Bu dalganın niteliğini, kendi oy kitlesine sirayet etmesini, özellikle İmamoğlu gibi bir siyasi aktörün bu açıdan simgelediklerini hissettiğinden şüphe duyulmaz. İnsana değen, sokağa inen bir siyasetçinin, özgüvenli bir gelişin, toplumun değerleriyle kavgalı olmayan ortalama Türkiyeli tutumunun, adaleti temsil etme ve sahicilik hasletinin gücünü en iyi Erdoğan bilir. ‘İmamoğlu değil CHP adayı’, ‘CHP’li İmamoğlu denmeli’ konusundaki ısrarı ve teşkilatına verdiği bu bağlantıyı işleme talimatı bile ‘tehlikenin farkında olduğunu’ gösterir…
Erdoğan kaybın ve itirazın yükselmesini görmektedir. Ancak ardındaki asıl nedene bakmaktan politik ve psikolojik saiklerle kaçınmaktadır. Böyle olunca, karşıya kaldığı siyasi itirazın ve kaybın derinliği ile bunların nedenlerine ilişkin tespitleri arasında, yeni kayıplara yol açması muhtemel, büyük bir çelişki bulunuyor.
Bir siyasi için tehlikeyi fark etmekten daha önemli olan, bu tehlikenin neden doğduğu görmek, kendisini sorgulayarak, kendi payıyla yüzleşmek yeteneğidir.
Erdoğan’ın kendisini sorgulama ve eleştirme özelliklerine sahip olmadığı açık. O zaman, iş dönüp dolaşıp sert çekirdeğe, zihniyet meselesine dayanmaktadır. Cumhurbaşkanı ataerkil bir zihniyete sahiptir. Bu, ezeli ve ebedi ‘doğru’ bir düzen tahayyülüne dayanan, her gelişmeyi bu düzenle ilişki içinde meşru sayan akıl yürütme biçimidir. Mutlak doğruyu ve otoriteyi öne çıkarır. Nitekim İstanbul Belediye Başkanı olduğu 1994’ten bugüne uzanan 25 yıl içinde bu zihniyet cumhurbaşkanın siyasi tarzına dört temel esas olarak az ya da çok yansımıştır:
‘Doğru düzen’e ilişkin, paternalizmin tam yansıması olan takdir siyaseti izlemek, yani kitlesiyle özdeş liderin ortak doğru adına takdir ederek yol alması.
Her koşulda, her mücadele anında meydan okuma, kutuplaştırma ve çoğunlukçu bir tarzı benimsemek.
Taviz, uzlaşma ve paylaşmayı, iç sorgulamayı bir zaaf ve kayıp politikası olarak görmek. (Nitekim Erdoğan’ın pragmatizmi yol değiştirmeye müsaade etmiş, ama kendi tarzını ve politikalarını sorgulamaya müsaade etmemiştir).
Her kriz anını bir varoluş mücadelesi olarak algılayıp, duruma ipleri geren, meydan okuma ve otoriterlik dozunu arttıran savunma hamleleriyle yanıt vermek…
Evet, Erdoğan cephesinde zihniyet bakımından 15 yıldan bu yana değişen hiç bir şey yok. Sadece bu zihniyetin etkileşim içine girdiği siyasi koşullar ve dönem farklı."