İlber Ortaylı: Bu görgüsüzce yağmacılık hangi vicdana sığar?

'O gün akşam saatinde işinden çıkıp evine koşuşan bir memure, bir öğretmen, bir ofis çalışanı, temizlik işçisi bir annenin raflar karşısında uğradığı dehşeti düşünün.'

İlber Ortaylı: Bu görgüsüzce yağmacılık hangi vicdana sığar?

Hürriyet yazarı Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye'de yayılmaya devam eden koronavirüs nedeniyle yapılan alışveriş sonucu market raflarının boşaltılmasına tepki göstererek "Bu görgüsüzce yağmacılık hangi vicdana sığar?" diye tepki gösterdi. Ortaylı, Suudi Arabistan'dan Umre ziyareti sonrası öğrenci yurtlarında karantinaya alınanların "Burası ne biçim yer, köpek bağlasan durmaz" sözleri için de "Eh bir parça böyle yerleri de destekleseniz, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nden haklı olarak hesap sorsanız fena olmaz." yorumunda bulundu.

İlber Ortaylı'nın Hürriyet'te "Veba ve İspanyol nezlesi gibi onun da şakası yok: Koronavirüs" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili kısı şöyle:

Tıp, karşısında aczini ifade ediyor. Ne cins özellikleri, ne faaliyet sırasındaki değişimi ne de bulaşma yolları kesinlikle tarif edilmiş değil. Çin’den başladı, Hindistan’dan çarpıcı bir haber yokken İran’da patladı, aradan Türkiye ve Yunanistan’ı geçti, patlama İtalya’da ortaya çıktı. Kuzey ülkeleri de kervana katılıyor. Rusya’daki ortaya çıkış ve gelişimden yeterince haber yok. İnsanlar çaresiz.

NİHAYET bizde de kapıya dayandı. Çok başlangıç olduğu söylenen bir safhada okulların kapatılması, uçak seferlerinin iptali söz konusu oldu. Bizim nesil hatırlayacak, Kıbrıs çıkarması sırasında Yunanistan’da raflar boşalmıştı, Türkiye’de o kadar bir panik olmamıştı. Bu sefer öyle değil, yarım günde İstanbul’da boşalmayan market rafı kalmadı. Üreticiler ve İhracatçılar Birliği bas bas bağırıyor, "150 günlük stokumuz var" diyorlar.

BU GECİKME NEDEN?

Bütün Ortadoğu, Balkanlar ve eski Sovyetler’in bakliyat ihtiyacını karşıladığımız belli. Buna rağmen neden raflardan çuvalla malzeme alınıyor? Turp demetleri bile bitmiş. Şoförünü ve arabasını yanaştıran hanımefendi bu rafları boşaltıyor. O gün akşam saatinde işinden çıkıp evine koşuşan bir memure, bir öğretmen, bir ofis çalışanı, temizlik işçisi bir annenin raflar karşısında uğradığı dehşeti düşünün. Bu görgüsüzce yağmacılık hangi vicdana sığar? Politikacılar büyük hamleler yaparken artlarındaki milletin nitelikleri üzerinde de durmalı. Disiplin ve diğerkâmlık yani başkasını düşünmek uygar bir toplumun özelliği olmalı. Seyahat yasağı konuyor, tabii ki konacak. Ta aralık ayından yani Çin’deki felaket patladığından beri neler olacağını kestirmek güç değildi. Belirli yerlere hac, toplu ziyaret gibi faaliyetlere katılmayı geciksek de ertelemeyi hükümet önerdi ve bunlar durdu. Gidenler geri geliyor. Muayeneden geçiyor ve karantinaya alınıyorlar diye her biri bir hiddet küpü. Ne bekliyordunuz ki, bunların hepsi önceden bildirilmiş şeyler. Kâbe-i Muazzama iki haftaya yakın süredir Suudiler tarafından kapatıldı. Müslüman toplumların ziyaretinden Suudilerin pek hazzetmedikleri, Medine-i Münevvere’de aynı şeyi yapacaklarına şüphe yok. Hal böyleyken gecikme neden?

HERKESE GEÇMİŞ OLSUN

Yurtlarda karantinaya alınanlar yüzünden zavallı gençlerin halini görmeliydiniz. Gece yarılarında elde bavul otobüsleri bekliyorlar. Yurtlara alınanlar ise "Burası ne biçim yer, köpek bağlasan durmaz" gibi beyanlarda bulunuyorlarmış. Eh bir parça böyle yerleri de destekleseniz, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nden haklı olarak hesap sorsanız fena olmaz. Şimdilik burada oturunuz, sakın ola ki dışarıdan yemek istemek, toplu ziyaretleri kabul etmek gibi olaylar olmasın.

Ortaçağ İtalyan şehirleri en parlak zamanlarında birdenbire vebanın zulmüne uğradılar. 13. asırdan beri Pisa, Cenova, Floransa ve diğerleri, ardından 17. asırda Londra nüfusun yarısını kaybetti. 30 Yıl Savaşları’nda bile Almanca konuşan ülkelerde nüfusun 3’te 1’inin fazlası gittiyse bu muharebeden çok yan ürünü olan hastalıklardandır. İspanyol nezlesi Birinci Cihan Harbi’nde cephedeki askerden çok sivilleri götürdü. Salgın hastalıkların şakası olmuyor. Kurallara uymak zorundayız. Bunlar felaketi ne kadar önler veya geciktirir ve asıl önemlisi salgını ne kadar çabuk durdurur kimse bir şey söylemiyor ama vazgeçilmez olarak izlenecek yöntem hıfzıssıhhanın (hijyen) kurallarına ve yasaklarına uymaktır. Bar, pavyon, gece kulüplerinin, kahvehanelerin geçici süre kapatılması gibi isabetli tedbirler varken insanların halen sokaklarda toplu halde bir araya gelmeleri, Diyanet’in uyarılarına rağmen camilerde cemaatle namaz kılmak için uğraşmaları nasıl izah edilebilir?

Herkese itidal, uyum ve geçmiş olsun dileklerimizle...

hürriyet İlber Ortaylı market raf koronavirüs