İnsanın vahşet yeteneklerinin sınırı yok

Adli Tıp Uzmanı Dr. Özkalıpçı, Cizre’deki sivil ölümleri inceleyen İsviçre Adli Tıp Kurumu’nun raporunu özetledi: Devlet önce öldürdü sonra delilleri...

İnsanın vahşet yeteneklerinin sınırı yok

Adli Tıp Uzmanı Dr. Özkalıpçı, Cizre’deki sivil ölümleri inceleyen İsviçre Adli Tıp Kurumu’nun raporunu özetledi: Devlet önce öldürdü sonra delilleri yok etti.

CENEVRE – Uluslararası alanda saygınlığı bulunan İsviçre Adli Tıp Kurumu (CHUV), geçtiğimiz yıl Cizre’de yaşanan sivil ölümler ile ilgili inceleme raporunu bitirdi. Raporu inceleyen Adli Tıp Uzmanı Dr. Önder Özkalıpçı, gerek CHUV’un elde ettiği veriler ve gerekse de kendisinin otopsi işlemlerinde gördüklerinin Cizre’de yaşanan ateşli silahla öldürme ve yangın hikayesiyle tamamen uyumlu olduğunu söyledi.

CHUV gibi bir kurumun Cizre’deki felakete şahitlik etmesinin başlı başına önemli bir durum olduğuna dikkat çeken Özkalıpçı, rapor ve katıldığı otopsi işlemlerinde ortaya çıkan bulgular ile ilgili görüşlerini ArtıGerçek’e değerlendirdi.

İsviçre Adli Tıp Kurumu’nun (CHUV) Cizre’de yaşamını yitirenlerden biri olan Berjin Demirkaya ilgili hazırlamış olduğu raporu incelediniz. Rapordan neyi okuyabiliriz, bize ne anlatıyor rapor?

Analizi yapan CHUV çok önemli bir adli tıp merkezi. Yaser Arafat tedavi gördüğü Fransa’da öldüğünde Fransa’daki Adli Tıp Kurumu inceleme yaptı ve ölümüne dair kriminal bir şey bulamadı. Fakat Arafat’ın ailesi ikinci incelemeyi CHUV’a yaptırdı. Bunlar, Arafat’ın polonium ile zehirlendiğini buldular. Uluslararası saygınlığı olan dünyanın en iyi laboratuvarlarından biri diyebiliriz. Dolayısıyla bu doku incelemesinin CHUV’da yapılmasına İnsanın vahşet yeteneklerinin sınırı yok - Resim : 1Raporun belirttiği gibi, doğru dürüst bir Adli Tıp incelemesi yapılmamış Cizre’de. Doku parçası ufak ve buna bakılarak çok fazla yorum yapma imkanı yok. Ama bir karbonizasyon saptanmış. Bu kömürleşme demek. Bu, yüksek derecede ısıya maruz kalma ile uyumlu. Orada meydana gelmiş bir yanma ile uyumlu. Zaten insanların gözü önünde oldu birçok şey. Orada bir yangın olduğu kesin. Ama bu nasıl oldu, askeri yangın bombası mı kullanıldı? Yoksa oradaki insanlar öldükten sonra üzerlerine yanıcı bir madde dökülüp mü yakıldılar? Nasıl oldu sorusuna net cevap verebilmeyi sağlayacak uluslararası standartlara uygun bir inceleme yapılmadı ve delilleri ortadan kaldıracak bir uygulama olan binaları yıkılıp dozerlerle molozlar sağa sola dağıtıldı.

Tanık anlatımları, ses kayıtları ve olay yerine dair çekilmiş videolar var. Bu veriler ile raporda ortaya çıkan veriler yan yana getirildiğinde olayın meydana geliş biçimi ile ilgili ne söylenebilir?

Orada bir yangın olduğu, cesetlerin yüksek derecede bir ısıya maruz kaldığı kesin. İkincisi, bulunan metal parça ateşli silaha ait olabilir. Fakat yine söylüyorum doğru dürüst bir inceleme yapılmadığı için kesin bir şey söylemek için detaylı olay yeri incelemesi şart. Bu konuda da sorumluluk detaylı incelemeyi yaptırmayan Türkiye Cumhuriyeti yetkililerindedir. Özetle, rapordaki bulgular, yangın ve ateşli silahla öldürme iddiası ile uyumludur. Aslında her şey insanların gözü önünde oldu. Ses kayıtları var. Günlerce bodrumda mahsur kalıyor bu insanlar, bu yaralıların alınması için gönüllü doktorlar bile oraya gidiyor ama izin verilmiyor. Devletin argümanı ne olursa olsun, bodrumdakilerin tamamı hendek kazan veya devlete karşı çıkan olsun, bunlar tamamen düşman olsun fark etmez. Farz edin ki karşılıklı binlerce insanın öldüğü İran-Irak savaşı gibi devletler arası bir savaşta bile böyle bir durum ortaya çıksaydı, yani yaralıların tamamı savaşan taraflardan birinin askerleri bile olsa avaz avaz tedavi talep eden bu insanların tahliye edilip tedavi edilmesi gerekirdi. Buradaki insanları tahliye etmeyen devlet sorumludur. Yani hepsi düşman olsalar bile oradaki yaralıların tahliyesi gerekirdi.Ö Cenevre Konvansiyonu’na göre hiçbir gerekçe kabul edilemez. Oradaki insanların sağ çıkması lazımdı. Günlerce destek istediler dünyadan, kurtarılamadılar bu insanlar. Bence asıl önemli konu budur. Adli Tıp uzmanı olarak şunu diyebilirim ki CHUV’un bulguları yangın ve ateşli silah ile öldürme öyküsü ile uyumludur. Ama başka bir şey olabilir mi? Bunu tartışabilmek için detaylı bir olay yeri incelemesi şart. Fakat bu yapılmadı.

Raporda bir sıvı kaybından bahsediliyor? Böylesi bir sıvı kaybı ne tür durumlarda yaşanır?

Ölüm öncesi, sonrası veya ölüm esnasında yüksek ısıya maruz kalmasına ilişkilendirmek gerekiyor. Günlerce sıvı alamamasından daha ileri bir durum raporda belirtilenler.

Habur’da yapılan otopsi işlemlerine katıldınız ve değişik bazı otopsi raporlarını inceleme şansınız da oldu. Elinizdeki veriler de olayla ilgili anlatımları doğuruluyor mu?

Evet. Habur’da gözlemci olarak katıldığım otopsilerde en az 2 tane yanmış cenaze gördüm. Birçok otopsi raporunu okuma şansım oldu. Çok sayıda kömürleşme yaşanmış, bedenin boyutları ufalmış, 30-40 santim boyutlara düşmüş, tamamen kömür olmuş cenazelere ait raporları okudum.

Bu yanma biçimi oradaki farklı bir şeyin, örneğin bir yatağın yanmasından mı yoksa daha farklı ve güçlü bir şeyin yanmasından mı kaynaklı?

O bodrumda yatak var mıydı ya da başka bir şey. Bunlar ikinci soru. Birinci soru oradaki insanların canlı olarak çıkarılmaması sorunu. Bir türlü yaralıların da olduğu kişiler çıkarılamıyor. Muhtemelen görgü tanıklarının anlatımlarıyla uyumlu olarak oradaki silahlı güçler bodrumdakileri öldürdüler ve sonra yangın meydana geldi. Bunu kim yaptı? Nasıl yaptı? Bunu bulmak devletin sorumluluğunda. Tabii ki bu akıllara farklı sorular da getiriyor. Devlet çok büyük hukuksuzluk yaparak, 150 yılı aşkın hukuk fakülteleri olan bir cumhuriyet gibi, yani hukuka uyan bir devlet gibi değil bir Kongo Cumhuriyeti gibi hem oradaki insanların sağlık hakkına ulaşımı engelledi, onları öldürdü ve de olay sonrası nitelikli bir inceleme yapmadı. Devleti orada temsil eden kişilerin sorumluluğu çok büyük.

Bosna’da bulundunuz, Gazze’de bulundunuz. Yaşananların vahameti noktasında bir paralellik kuruyor musunuz?

İnsanın vahşet yeteneklerinin sınırı yok. Gazze’de böyle, Bosna’da böyle, Cizre’de de böyle oldu maalesef. Oradaki operasyonlara katılanlar dahil hiçbiri çocuklarına, en sevdikleri insanlara "ya biz böyle de yaptık" diyemeyecekler. Hiç kimsenin yüzü kızarmadan anlatamayacağı bir olay yaşandı. Bosna’da yaşananlarla ilgili şunu söyleyeyim; İnsanlarda hangi dil, ırk veya politik düşünceden olursa olsun bir ‘vicdan’ vardır. Asla keşfedilmeyecek bazı toplu mezarlar bizzat bu katliamlara tanık olan Sırp askerleri tarafından ihbar edildi. Türkiye’de de 90’lı yıllarda görev yapmış bir polis memuru yıllar sonra itiraf etti neler yaptıklarını. Cizre için de birkaç yıl sonra birileri bunu açıklayacaktır. Cizre, detaylarını incelemeyi gerektirmeyecek kadar göz göre göre oldu. Televizyonların naklen yayınları sırasında oldu. Tarihimiz için çok acı ve trajik bir olaydır. Onlarca yıl sonra yine aynı acıyla hatırlanacak bir olay. Ben gerçekten bu vahşetin sorumlularının yargı önüne çıkarılmasını çok isterim.

cizre bodrum adli tıp