İşsiz kalma pahasına insan hayatını savunmak

Neredeyse her gün iş cinayetinin yaşandığı inşaatlarda çalışan iş güvenliği uzmanı karşılaştığı zorlukları yazdı.

İşsiz kalma pahasına insan hayatını savunmak

Neslişah TOPÇU - İş Güvenliği Uzmanı

Bilindiği gibi şantiyede pek dostu olmayan kişilerdir, iş güvenliği uzmanları. Maaşını işvereninden aldığı için iş güvenliği mücadelesini tam olarak ortaya koyamaz, koyduğu anda ise kendisini kapının önünde bulur; tıpkı benim gibi. Saha emekçilerinin de son dönemde şantiyelerde sıkça gördüğü, yapılan uyarıların işlerini yavaşlattığı düşüncesiyle ‘nereden geldi bunlar’ dedikleri kişilerdir…

Velhasıl; kimseye yaranamayan, aslında işçinin tırnağına dahi zarar gelsin istemeyen, bunun için şantiye şefleri, proje müdürleri gibi şantiyenin üst yönetimi ile kıyasıya tartışmalara girip, sadece yasal sorumluluk bilincini taşımakla kalmayıp, aynı zamanda işin vicdani boyutlarını da omuzlayan iş güvenliği uzmanlarının hukuki boyutta diğer çalışanlardan hiçbir farkı, ayrıcalığı yoktur.

Son çalıştığım şantiyeden; iş güvenliği ile alakalı uygunsuzluğu/ uygunsuzlukları ilgili kişilere ilettiğim, hayati önem arz eden olaylarda gerekli tedbirler alınmadan çalışma yapılmasına direnç gösterdiğim, proje yönetimine boyun eğmediğim ve ‘sesim fazla çıktığı’ için atıldım. Yapmış olduğum çalışmalardan dolayı işimi kaybetmiş olmaktan kesinlikle pişmanlık duymuyorum, aksine gurur duyuyorum. İş güvenliği uzmanının sindirildiği bir çalışma ortamında, patron alması gereken isg (iş sağlığı güvenliği) tedbirlerini almadığı için neden evine ekmek götürme mücadelesi içerisinde olan emekçilerimiz zarar görsün, arkasında gözü yaşlı insanlar bıraksın? İş güvenliği uzmanlarının görevi, yetki ve sorumlulukları, işverene tespit ve öneri sunmaktır. Yaptırım gücü devlet tarafından günümüz mevzuatında yer almamakta, bu durum iş güvenliği uzmanlarının elini kolunu bağlamaktadır. İşten uzaklaştırılma sürecimi başlatan ve sonlandıran iki farklı temel konu oldu.

Bunlardan ilki; kısım şefliği yaptığım bölgede bir Pazar günü, alt yüklenicinin kuyu temel çalışması yaptığı bölgenin düşey duvarında herhangi bir tedbir almadan yatay düzlemde fazla kazı gerçekleştirmesi ve ana yüklenicinin gerekli kontrol, denetimde bulunmaması sonucu tarihi taş duvarın yarısının yıkılmasıdır. Ertesi gün ise saha denetimi gerçekleştirdiğimde askıda kalan duvar kütlesinin yıkılmasına karşı hiçbir tedbir alınmadan, duvarın alt bölgesinde işçilerin çalışma yaptıklarını tespit ettim. İlk olarak bölgedeki işçileri alandan uzaklaştırıp, sonrasında ana yüklenicinin birim şefi, proje yönetimi ile iletişime geçerek, gerçekleştirilen çalışmanın yapım metodunun olmadığı, yapım metoduna istinaden iş güvenliği tedbirleri alınıp, kontrollerinin sağlanıp çalışmalarına müsaade edilmesi yönündeki bilgiyi sözlü şekilde paylaştım. Proje yönetiminin de konuşulan her şeyi yapacaklarını beyan etmelerine rağmen geri dönüş alamadım.

Bölgede iş yoğunluğu arttıkça benim de sesim kademeli artış gösterdiğinden ötürü, bu bölgedeki sorumluluğum başka bir iş güvenliği arkadaşıma verilerek, ileri kaba firmalarına görevlendirilme sürecim başladı. Ben kimse yaralanmasın diye yönetim ile mücadele verir, her olayı resmi kanallar ile bildirirken iş programlarını baltalamaktaydım, muhalif sesin kesilmesi gerekmekteydi.

Gelelim ikinci mücadeleme; Mayıs ayı itibari ile başlamış olup işten uzaklaştırılma tarihim olan Eylül ayına kadar sürmüştür.

75 metrelik asansör içinde gerçekleştirilecek olan imalat için; iskele kurmaya karar veren, atamalı uzmanı olduğum firmaya iş güvenliği açısından temin edilmesi gereken tüm evraklarla ilgili bilgileri gerek e-posta yolu ile bildirmiş gerek imalat toplantılarında dile getirmiş olmama rağmen tam anlamıyla bir türlü eksikler tamamlanamadı. Bu da yetmezmiş gibi iskele kurulumunu gerçekleştiren personeller bu işi çalışma hayatları boyunca ilk defa yaptıkları, ehil kişi olmadıklarından ötürü de iskelede gözle görülür bir şekilde terazide kurulmadığı, tij bağlantılarının eksik gerçekleştirildiği, iskeleye geçiş yolunun olmadığı gibi bir çok konuda da iskeleyi yetersiz görmekteydim ve diğer ekip arkadaşım da aynı fikirdeydi. Bu iskele üzerinde sadece benim sorumlu olduğum firma çalışanları değil diğer ekip arkadaşımın sorumlu olduğu başka bir firma daha çalışma yapacaktı. İkimizin de iskele üzerindeki eksikliklerin giderilmesi için mücadelesi iki koldan devam ediyordu.

İş programından geri kalan ana firmanın iş güvenliği şefinden bana ve diğer arkadaşıma, işi yapacak olan firma tarafından, iş güvenliği uzmanlarının tespit ve görüşlerine rağmen ıslak imzalı iskele üzerinde yapılacak çalışmada tüm sorumluluk işi yapacak olan firmaya aittir yazısı almamız istendi.

İşini yapan emekçinin canına kesinlikle bir zarar gelmesini istemeyen kişiler ile iş yürüsün fakat firmamıza yasal bir sorumluluk da düşmesin derdi içerisinde olan kişilerin karşı karşıya kaldığı andır bu istenilen yazı. Ancak karşı tarafın bilmediği ya da üzerinde durmadığı detay şudur ki; iş güvenliği uzmanlarının mevzuattaki yükümlülüğünden biri, hayati tehlike arz eden olayları işyerinin bağlı olduğu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne bildirmektir.

75 metre yüksekliğinde kurulumu tamamlanmış fakat eksiklikleri olan ve kimsenin üzerinde çalışmaya başlamadan mevcut durumun iyileştirilmesi gerekiyordu. Sorunu anlattığımız proje müdürüne, eğer iskelenin bu hali ile çalışma yapılırsa iş güvenliği uzmanı olarak bizim de bakanlığa bu durumu bildireceğimizi söyledik. Bu konuşmamızın üzerinden birkaç saat geçmeden işverenim işyerine gelerek, proje müdürünü tehdit ettiğimizi, proje müdürünün bizi artık bu şantiyede görmek istemediğini bildirdi. Daha önemlisi işverenin proje yetkililerine, bizlerin hangi hakla bakanlığı aramayı yüksek sesle dile getirmiş olduğumuzu, bunu söylemememiz gerektiğini söylediğini, sert bir dille saatlerce anlattı.

Ben ve benim gibiler; devlet tarafından bir fon yaratılmadan, ekonomik bağımsızlığımız sağlanmadan ve tam yetkiler verilmeden ya bu çark içerisinde objektif olarak iş yapamayacağız ya da bu sisteme boyun eğmeyip kimseye zarar gelmesin diye her ses çıkardığımızda işsiz kalma pahasına insan hayatını ön planda tutacağız. (Şantiye Gazetesi)