Erdoğan: Hastaneler İsrail mezaliminin sembolü olmuştur
Artı Gerçek - Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, bugün Beştepe'de toplandı. Yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, açıklamalarda bulundu.
İsrail'in Gazze'deki saldırılarının görüşüldüğü toplantıda Erdoğan, "İsrail, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasında. Hastaneler İsrail mezaliminin sembolü olmuştur. Gazze'de hizmet veren neredeyse tüm hastaneler ya yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze'nin en büyük sağlık tesisleri olan El Ehli Bapdist ve Şifa Hastanelerinde yaşanan vahşeti hepimiz takip ettik. Akif'in tek dişi kalmış canavar diye tarif ettiği güya medeni dünya, İsrail'in hastanelere yönelik saldırılarını sessizce seyretti. Savaş hukukunun açık ihlali olan hastane saldırılarına İsrail'in kendini savunma hakkı diyerek destek veren ülkeler gördük. Biz üzerimize düşenleri yapmanın gayreti içindeyiz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın açıklamasının satır başları şöyle:
"Millilerimiz deplasmanda 72 yıl sonra gelen 3-2'lik skorla hepimizi hem büyük bir sevinç hem de oynadıkları oyunun güzelliğiyle tarifsiz bir gurur yaşattılar. Tüm gurbetçilerimize buradan şükranlarımızı sunuyorum.
Türk devletleri teşkilatının 10. yılı zirvesinde Türk dünyası olarak birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı bir kez daha perçinledik. Teşkilatımızın iş birliği alanı, kurumsallaşma açısında kat ettiği mesafeden memnuniyet duyuyoruz.
Merhum Gaspıralı İsmail beyin 1 buçuk asır evvel hayalini kurduğu dilde, fikirde, işte birlik diealine asım asım yaklaşıyoruz.
Ana vatan ile yavru vatan arasındaki ekonomik, ticari ve beşeri bağların daha da kuvvetlenmesini sağlıyoruz.
4 ay önce 20 Temmuz barış ve özgürlük bayramında Ercan Havalimanı'nın yeni terminal binası ve pistinin açılışını gerçekleştirdik. İnşallah çok daha fazlasını başaracağız. Zaman, verdiği sözlerin hilafına davranarak Kıbrıs Türklerini cezalandıran AB'nin ne kadar büyük bir yanlış yaptığını ispat edecektir. Maruz kaldığımız onca haksızlığa rağmen adil ve kalıcı çözüm idaremizi muhafaza ediyoruz.
Bu gerçeği Ermenistan'ın görmesi ve kabullenmesi gerekiyor: Ermenileri istismar ettiler, kullandılar, güvensizliğe mahkum ettiler. Ermeni halkının güvenliğini komşularıyla barışta aramaları daha iyi olacaktır. Batılı ülkeler tarafından gönderilen hiçbir silah ve mühimmat, kalıcı barış ortamının sağlayacağı huzur ve güvenin yerini tutamaz. Buradan bir kez daha Ermenistan'a Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzattığı barış elini tutması çağrısında bulunuyorum.
Togg'un üretimi ve satışa başlamasıyla yeni gelişen elektrikli araçlar alanında kendi markamızla küresel rekabetteki yerimizi aldık. Her aşamasını yakından takip ettiğim bu projenin hayata geçmesi ile 'Türk araba yapamaz, fabrikada üretim bandı yok, bu araba satılmaz, vatandaş bunu almaz' diyenleri, yani bundan 60 yıl önce Devrim otomobil projesini garaja mahkum eden zihniyeti hüsrana uğrattı. Birilerinin müstehzi bir edayla 2bunun fabrikası nerede?' diyerek aklınca dalga geçtiği Togg şimdiye kadar 12 bine yakın teslimat yaptı. Üretim bandından inen ve teslime dilen araç sayısı günden güne artıyor.
16. zirvesi vesilesiyle gittiğimiz Taşkent'te Özbekistan cumhurbaşkanının yanı sıra katılımcı ülkelerin liderleriyle bir araya geldik. İran ve Pakistan ile birlikte 1992 yılında kurduğumuz ekonomik iş birliği teşkilatının kurumsal kapasitesini güçlendirmeye devam edeceğiz.
Vefatının 85. sene-i devriyesi olan 10 Kasım'da cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'i ve kahraman silah arkadaşlarını bir kez daha yad ettik.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kerim devlet vasfına tam manasıyla ilk kez bizim dönemimizde kavuşmuştur. Kurucu kadronun hayallerini süsleyen ve kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyet gayretlerimizle 21 yılda bir idealden çıkıp hakikate dönüşmüştür. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düsturuyla ülkemizde dünyanın en geniş kapsamlı sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kazandırdık. Devletimizin şefkat şemsiyesi dışında hiç kimsenin, hiçbir vatandaşımızın kalmaması için özel çaba harcadık. Fakir fukaranın elinden tuttuk. Şehitlerimizin emanetlerine, gazilerimize sahip çıktık. Engelli kardeşlerimize, yaşlılarımıza, yetim ve öksüz çocuklarımıza kucak açtık.
Türkiye olarak sadece sınırlarımız içinde değil, yurt dışında da masum, mağdur, ezilen, zulme uğrayanların yanındayız. AFAD, Kızılay ve TİKA'mızla dünyanın en zor coğrafyalarında faaliyet gösteren STK'larımızla ihtiyaç sahiplerimizin imdadına koşuyoruz. Nerede gözü yaşlı, gönlü kırık kimse varsa Türkiye'nin şefkat elini uzatıyoruz.
Şimdiye kadar Gazzeli kardeşlerimize ulaştırılmak üzere 11 uçak dolusu malzeme ile 1 sivil insani yardım gemisini Mısır'a gönderdik. Böylece Gazzeli kardeşlerimiz için toplam 800 tona varan insani yardım malzemesini bölgeye sevk etmiş olduk. Mısır ile iş birliği içerisinde yardım malzemelerinin refah sınır kapısı'ndan Gazze'ye ulaştırılmasını sağlıyoruz. Biliyorsunuz İsrail suyunu, yakıtını, elektriğini ve iletişimini komple keserek Gazze halkını sadece öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda hastaneleri bombalayarak Gazzelilerin direniş azmini de kırmaya çalışıyor.
Üstad Sezai Karakoç'un şu mısralarında anlattığı vahşet tablosu Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşananlara tercüman olmaktadır:
"Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin
Tanklar saldırıyor evlere..."
İsrail, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasında. Hastaneler İsrail mezaliminin sembolü olmuştur. Gazze'de hizmet veren neredeyse tüm hastaneler ya yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze'nin en büyük sağlık tesisleri olan El Ehli Bapdist ve Şifa Hastanelerinde yaşanan vahşeti hepimiz takip ettik. Akif'in tek dişi kalmış canavar diye tarif ettiği güya medeni dünya, İsrail'in hastanelere yönelik saldırılarını sessizce seyretti. Savaş hukukunun açık ihlali olan hastane saldırılarına İsrail'in kendini savunma hakkı diyerek destek veren ülkeler gördük. Biz üzerimize düşenleri yapmanın gayreti içindeyiz.
İsrail işgal güçleri, her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor ama Avrupa'sından Amerika'sına hiçbir ülkeden en küçük tepki gelmiyor. Çocuk, kadın ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahil modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes sadece tarih önünde değil, insanlık vicdanı nezdinde de yargılanacaktır.
Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil, batılı entelektüeller, basın kuruluşları ve insan hakları örgütleri de aynı şekilde İsrail'i aklamanın peşinde.
Cesaretle konuşmamızın sebebi bu. Konuşurken rahatım. Niye rahatım? Bizim borcumuz yok. Onların hepsinin İsrail'e borçları var. Onlar borç ödüyorlar, sıkıntıları burada. Asıl utanç verici olan ise batılı ülkelerin katliamlarına göz yuman İsrail ile sergilenen yalan kardeşliğidir. Nükleer ve kimyasal silahla Irak'ı işgal eden ülkelerin İsrail'e arka çıkmasına artık biz de şaşırmıyoruz. Irak'ta aynı şekilde nükleer silah arayanların, İsrailli bakanların kameralar önünde sarf ettiği atom bombası konusunda tek cümle kurmamaları da ibretlik bir durumdur. İsrail nükleer silaha sahip olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyor. Bu konuda ne BMGK ne uluslararası atom enerjisi ajansı herhangi bir inceleme başlatmıyor. Nükleer silah meselesi öyle meskut kalınacak bir konu değildir.
Bu zor zamanda yürekli bir duruş sergileyen herkese teşekkür ediyorum. Buradan ülkemizde Gazze'deki katliama, Kudüs davasına şaşı bakanlara hatta kendi akıllarınca istihsa ile sulandırmaya çalışanlara hatırlatmak istediğim bir gerçek var: Türkiye'nin siyasi ve kültürel sınırları kendi resmi sınırlarından değil, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne diye ifade edilen çok daha geniş bir hattan başlar. Yahya Kemal Bursa'nın devamı saydığı Üsküp'ün elimizden çıkmasının ardından,
"Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene
Biz sende olmasak bile sen bizdesin gene" demiştir.
Gerçekten de gönül coğrafyamızdaki her karış toprak için aynı hissiyatı duyuyoruz. Ne zaman ki biz bu coğrafyaları kendi dışımızda görmeye başlarsak o vakit eldeki vatan da tehlikeye düşmüş olur. Dahası bugün Gazze'de yaşananlara tepki vermezsek, yarın vaadedilmiş topraklar denilen işgalci fanatizmin kendi topraklarımıza uzanmasına engel olamayız.
Yaklaşık 2 bin teröristi -birçoğu elebaşı seviyesin- etkisiz hale getirdik. Döktükleri her damla kanı teröristlerden soruyoruz, soracağız. Son terörist ülkemiz için tehdit kaynağı olmaktan çıkarılıncaya kadar hudutlarımız içinde ve dışında bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör koridorunu Suriye'nin kuzeyine gerçekleştirdiğimiz harekatlarla parçaladık. Pençe harekatlarıyla bölücü örgütü Irak sınırımızdan uzaklaştırdık. Bölücü terör örgütünü palazlandırma girişimlerini yakından takip ediyoruz. Gerektiğinde yeni operasyonlarla bu planları sahiplerinin başlarına geçirmekte kararlıyız. Bir gece ansızın gelebiliriz ikazımız dün olduğu gibi bugün de geçerlidir. Buradan bir kez daha vatanımızın bekası, devletimizin bütünlüğü, milletimizin birliği uğrunda can veren aziz şehitlerimizi son olarak bir üst teğmenimiz şehit oldu, kendisine rahmet diliyorum. Bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, kahraman gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten muhafaza etsin diyorum. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyor ve sizleri bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum."
(HABER MERKEZİ)