Ekoloji örgütlerinden Erdoğan'ın deprem kararnamesine tepki: 'Kader değil, rant planı'
Osman ÇAKLI
Artı Gerçek - Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, deprem bölgesinde ilan edilen OHAL’in ardından 24 Şubat’ta yerleşme ve yapılaşmaya dair 126 numaralı kararname çıkardı. Kararnameye göre kentlerin inşası ile ilgili yetkiler tek bir elde merkezileşti. İnşa sürecinde tek karar verici mekanizma Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı oldu. Kararnameye tepki gösteren ekoloji örgütleri, 'asrın ihmali' olarak değerlendirdikleri depremin sonrasında inşa sürecinin yeni felaketlere neden olacağı görüşünde.
‘KADER DEĞİL RANT PLANI’
AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre 10 kentin etkilendiği Pazarcık ve Elbistan depremlerinin ardından 45 bin 968 insan vefat etti. İnsanların yanı sıra hayvanların da etkilendiği depremde ölen yahut enkaz altında kalan canlılara dair henüz bir açıklama bulunmuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem için “kader” demesi ekoloji örgütlerinin tepkisine neden oldu. Çevreciler, doğa olayının toplumsal felaketle sonuçlanmasını “kader planı” olarak değil “rant planı” olarak gördüklerini söylüyor. Depremin hemen ardından kentlerin inşası için depremzedelerden bir yıl müsaade isteyen Erdoğan’ın çıkardığı 126 numaralı kararnameye de eleştiriler gelmeye devam ediyor.
‘YARGISAL DENETİM ENGELLENECEK’
24 ekoloji örgütü, sendika ve sivil toplum örgütü tarafından yapılan açıklamada, doğa olaylarının felakete dönüşmesinin bilimsel, ekolojik ilkelere, toplumsal yarara göre değil, kâr ve ranta göre davranılmasının sonucu olduğu belirtildi. Yaşam alanlarının bir sınıfa, birkaç sermaye birikim alanı haline getirilmesinden bahsedilen açıklamada, 126 sayılı kararname ile şu ifadelere dikkat çekildi:
“Yürütülen işlemlere itiraz edilemeyecek, sürece halk katılımı hiçbir şekilde sağlanmayacak, yargısal denetim engellenecek, yargı devre dışı bırakılacak. Kararnamede, geçici veya kesin iskân alanlarının fay hattına mesafesi, zemin elverişliliği ve yerleşim merkezine yakınlığı gibi kriterler gözetilerek belirleneceği belirtiliyor. Bu tek başına yeterli değildir. Kentleşmeyi ve kentsel yaşamı sadece yer bilimsel verilere bağlı kurgulamamak; kentsel aidiyet, kent kimliği, kültürel olguları da yok saymadan, ele alınacak kriterlerin içinde değerlendirmek gerektir. Bu anlamda kararnamede belirtilen kriterlere ek olarak orman, sulak alan, mera, tarihi ve kültürel alanların korunması gibi ekolojik kriterlerin ve kır-kent ilişkisi, sosyal yaşam, kent kültürü, kent ekonomisi, yöre halkının tüm gereksinimleri gibi sosyolojik kriterleri de önemseyecek bütüncül bir planlama süreci ele alınması gerek ve şarttır.”
MUHAFELET PARTİLERİNE ANAYASA MAHKEMESİ ÇAĞRISI
Kararnameye göre deprem bölgesindeki tüm illerde orman ve mera alanları herhangi bir engelle karşılaşılmadan yapılaşmaya açılabilecek. Ancak bölge halkının büyük bir bölümü tarım faaliyetleriyle geçim sağlıyor. Açıklamaya göre kararname, su havzalarında, korunan alanlarda, tarım alanlarında iskân olmayacağı gibi kriterleri ve taşlık, kayalık, verimsiz ormanlar gibi biyolojik çeşitlilik için son derece önemli habitatları top yekûn yok sayıyor. İktidarın depreme bahane ederek sermaye birikimi hamlesi peşinde olduğu ifade edilen açıklamada, özetle şunlar söylendi:
“İktidarın, besleyip büyüttüğü inşaat sermayesi ile birlikte aceleci bir enkaz kaldırma çalışmaları asbest başta olmak üzere çok sayıda kimyasal yaşamı tümden tehdit ederek ekolojik kırımı büyütmektedir. Kararname ile yıllardır kentlerimizin, vadilerin, meraların, sulak alanların, parkların, koruların, deprem toplanma noktalarının sermayenin talanı için ‘kentsel dönüşüm projelerine’ peşkeş çekilmemesi amacıyla mücadele verenlerin hedef gösterilmeye başlanması bu nedenle çok manidardır.”
Ekoloji örgütleri son olarak Meclis’te grubu bulunan muhalefet partilerine çağrıda bulunarak Anayasa’ya ve kanunlara aykırılıklar içeren kararnamenin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne taşınması gerektiği belirtildi.