Kürtler ve Cumhuriyet Tartışmaları: Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kürt sorununun jeopolitiği
Artı Gerçek - Namık Kemal Dinç’in moderatörlüğünde, Cumhuriyet’in yüz yıllık serüveninde bir aktör olarak Kürtleri konu alan 'Kürtler ve Cumhuriyet' program serisinin üçüncü bölümüne Akademisyen Dr. Öğr. Üyesi Can Cemgil konuk oldu. Cemgil, bu bölümde Osmanlı'dan Cumhuriyet’e Kürt sorununun jeopolitiğine ilişkin soruları yanıtladı.
KÜRT MESELESİ YALNIZCA BİR 'İÇ MESELE' Mİ?
Kürt meselesinin sadece bir iç mesele olarak ele alınmasının sorunun çözümüne ilişkin değerlendirmelerde ‘yanılgı’ olduğu belirten Cemgil, jeopolitik değerlendirmenin önemine şöyle değindi:
“Dünyanın ulusal devletler biçiminde örgütlenmeye başlamasından itibaren, Türkiye’d de cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren milletin tanımı ile devleti tanımlayarak, onu oluşturan unsurları tanımlayarak bir kapatma meydana geldi. Bu de meselelerin jeopolitik yani içeri ile dışarının entegre halde sonuçlar doğurduğunu, genel resmini görmemizi engelliyor. Yanılgının ilk sebebi içle dış arasındaki bağlantıyı koparması. Bu tür önemli sorunların dışarıdaki hem kaynaklarını hem sonuçlarını göz ardı etmemize yol açması. Jeopolitiğin ikinci boyutu bu yaklaşımı daha eleştirel pozisyon alanlar tarafından genelde analizden dışlanması. Jeopolitiği dışlayan perspektifler, politik çözüm imkanları açısından kısıtlayıcı bir perspektif sunar. Bu iki çerçeveden bakıldığında da bir yanılgı olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Kürt meselesi bağlamında baktığımızda jeopolitik de zaman içerisinde koşullara göre de değişiyor.”
KÜRT MESELESİNİN JEOPOLİTİĞİ VE DEVLETLERARASI SÖMÜRGE KÜRDİSTAN
Kürt meselesini başından itibaren uluslararası bir boyutu taşıdığını belirten Cemgil, jeopolitiğin konu alındığı çalışmalar arasında İsmail Beşikçi’nin ‘Devletlerarası Sömürge Kürdistan’ çalışmasına şu şekilde değindi:
“Bu mesele üzerine düşünmeye başladığımda hep şöyle bir literatüre dönüp baktığımda Eee her zaman Beşikçi’nin bu çalışması hep en önde gelen şey oldu. 80'ler, 90'larda itibaren Kürt sorununun uluslararasılaşması çerçevesinde yani uluslararası konjonktürde ilgi çeken bir mesele haline gelmesi ve Coğrafi olarak da uluslararasılaşması ile ilgili çalışmalar var. ama Beşikçi’nin yaptığı bu anlamda kurucu metinlerden biri, bir anlamda Kürt coğrafyasının dört devlet arasında paylaşılması üzerinden anlatıyor.”
BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞI VE GÜNÜMÜZDE KÜRT MESELESİNİN JEOPOLİTİĞİ
MHP lideri Devlet Behçeli’nin Öcalan çıkışıyla tartışılan ‘çözüm süreci’ başlıkları arasında sorunun çözümüne ilişkin Suriye’deki askeri varlığı dair tartışmaları Cemgil şu şekilde değerlendirdi:
“Devlet Bahçeli’nin ağzından çıkan mesaj sadece Trump'a değil. Yani dışarıyı abartırken içeriyi gözden kaçırma hatasına düşmememiz lazım. Diğer bir boyutu da şu; mesele çözülürken Suriye'de bir yere varacakken Türkiye'nin içerisinde Kürt meselesinin olduğu gibi duruyor olması, kayyımların atanmaya devam etmesi gibi bütün bu meseleler burada dururken içeriye de bir mesaj, meclisteki Kürt siyasi hareketine de mesaj. Hatta işte bir yandan milliyetçi seçmene de bir mesaj: -Suriye- bir yere doğru gidiyor, gelin beraber karşılığını verelim. Başka alternatifler de var: ABD, eğer Türkiye çok ısrarcı olursa içerideki meseleyi çözmeme ya da Suriye'deki talepleri konusunda özellikle bunu askeri ve güvenlik meselesi olarak ifade etmekte ısrarcı olursa bunun da bir yere varmama ihtimali de var.”
‘2013- 2015 ÇÖZÜM SÜRECİ İLE BUGÜNKÜ ARASINDA FARK VAR’
Güncel çözüm süreci tartışmalarında Kürt meselesinin jeopolitiğinin önemin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayan Cemgil süreçleri şu şekilde karşılaştırdı:
“2013- 2015 çözüm süreci dediğimiz süreçle bugünkü arasında çok büyük fark var. O dönemde çözümü genel demokratikleşmenin bir boyutu olarak görmeye meyil ediyorduk. HDP'nin Türkiyelileşme söylemi, Selahattin Demirtaş'ın genel olarak ciddi bir teveccüh görmüş olması bu yönde bir çerçeveye yönlendiriyordu bizi. Şimdi ise Kürtlerin bir vatandaş olarak elde edeceği şey nedir deyince çok net cevaplar bulmak mümkün olmuyor. Şu anki rejimin Türkiye'de hakim rejimin otoriterlik dışında herhangi bir opsiyonu kalıp kalmadığı konusunda ciddi şüpheler var. Herhangi bir adına yumuşama, normalleşme denen şeylerin demokratik bir doğrultunun aksi yönde aksi yönde bir ilerleyişi var. Jeopolitik
burada bir hamle yapmayı zorluyor.”