'Maden şehidi' tartışması: 'Failleri saklamak için perde'

'Maden şehidi' tartışması: 'Failleri saklamak için perde'
Bartın’da yaşanan maden faciasının ardından hem iktidar hem de muhalefet yeniden 'maden şehidi' kavramını kullanmaya başladı. Ancak Soma Katliamı’nda yakınını kaybeden aileler ve avukatlara göre bu kavram failleri saklamak için kullanılıyor.

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ


Artı Gerçek - Amasra'da 41 işçinin öldüğü katliam hem madenlerdeki iş güvenliği ve önlemleri hem de 'maden şehidi' kavramını gündeme taşıdı.

2021 yılı SGK verilerine göre Türkiye’de maden ve madencilik sektöründe toplam 17 bin iş kazası yaşandı. Avrupa’da maden sektöründe ölümlü iş kazalarında Türkiye birinci sırada. Ancak alınması gereken önlemlerin yanı sıra, ölen madenciler için kullanılan 'maden şehidi' tanımı tartışılan başlıklardan. Cumhurbaşkanı Erdoğan incelemelerde bulunmak üzere gittiği Bartın'da, “Maden şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkmak bu devletin ve en yüksek temsilcisi olarak bizim boynumuzun borcudur” dedi.

Peki, sistematik olarak kazaların yaşandığı madenlerde ölen işçilere, özellikle son kazada onlarca işçinin ölümüyle sonuçlanan felaketlerin ardından hükümetin 'maden şehidi' tanımı ne anlama geliyor? Madenlerde yaşamını kaybedenlerin aileleri ve avukatları bunun hakkında ne düşünüyor? Aileler bu kapsamdaki haklardan yararlanabildi mi?

GÖZ BOYAMAKTAN BAŞKA BİR AMAÇ TAŞIMIYOR’

'Maden şehidi' kavramı 2014’te biri 301 işçinin can verdiği Soma ile akıllara kazındı. Soma’da oğlunu yitiren Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı İsmail Çolak, 'maden şehidi' söyleminin kendileri için bir anlam ifade etmediğini söyledi. Çolak, Soma Katliamı’nın ardından iktidarın ölenler için 'madenciler şehidimizdir' dediğini ancak bunun sadece söylemde kaldığını belirtti. Madenlerde yaşanan faciaların sebebi sermaye, sarı sendika ve iktidar olduğunu söyleyen Çolak'a göre 'şehit' söylemi göz boyamaktan başka bir amaç taşımıyor.

ismail-colak.jpeg*Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı İsmail Çolak

'FAİLLERİN KUSURUNUN ÖRTÜLMESİ İÇİN BİR PERDE'

Soma Davası’nı yakından takip eden dava avukatlarından Berrin Demir, çalışma hayatının hukuk kurallarıyla sıkı sıkıya düzenlendiğini n altını çizdi. Demir’e göre yapılan düzenlemeler dikkate alındığında alınması gereken önlemler belliydi ve Bartın’da yaşanan facianın Soma’da da olduğu gibi öngörülebilirdi. Tam da bu nedenle Demir, 'şehitlik' söylemi, faillerin kusurunun örtülmesi için bir perde olduğunu söylüyor.

Avukat Demir, Demir, şehitlik söyleminin bir başka amacının tepkili ailelerin öfkesini bastırma amacı taşıması olduğunu düşündüğünü ifade etti. “Şehitlik kavramının şüphesi manevi bir tarafı var. Ancak burada gerçekleşen katliamın sebebi kar hırsı. Maneviyat dünyasına ait bu tanım, direnişleri engellemek, olayı bireyselleştirmeye yönelik kullanılıyor” dedi.

berrin-demir.jpeg
*Avukat Berrin Demir

'AMAÇ SERMAYE DEVLETİNİN KENDİ KUSURLARINI ÖRTMESİ'

Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu da Demir gibi 'şehitlik' söylemine iki açıdan yaklaşmak gerektiğini belirtti. Aksu’ya göre, işçi sınıfı tarihinde ezilen işçilerin ölen yakınlarına, arkadaşlarına, kimi kutsal kavramlarla, unvanlarla onları efsaneleştirdikleri örnekler var. Ancak Aksu, egemen sınıfın, bu söylemi kullanmasının temel sebebinin, sermaye devletinin kendi kusurlarını örtmek, işçi sınıfını öğüten ilişki biçimlerini görünmez kılmak olduğunu da sözlerine ekledi.

basaran-aksu.jpg* Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu

AİLELER 'ŞEHİTLİĞİN' GETİRDİĞİ HAKLARDAN YARARLANAMADI'

Şehitlik aynı zamanda içinde hukuki haklar da içeren bir kavram. Nitekim Soma Katliamı’nın yaşandığı dönemde başbakan olan Erdoğan, ölen madencilerin hukuken 'şehit' sayılması için gerekli yasal düzenleme konusunda talimat verdiğini söylemişti. Bu çalışma ile birlikte Soma’da yaşamını yitirenlerin ailelerine maaş ve yakınlarına iş imkânı tanınacağı belirtilmişti.

İsmail Çolak, verilen talimata karşın bu hakların hiçbir alınmadığını hatırlattı. “Televizyon kanallarında şehit dediler. Ancak gerçekte bunun bir karşılığı yok” diyen Çolak, hiçbir ailenin herhangi bir haktan yararlanamadığını sözlerine ekledi.

Berrin Demir de her aileden bir kişinin işe yerleştirildiği aktardı. Ancak bunun sadece kamuda çalışma hakkı olduğunu ve ailelerin hepsinin yararlanmadığını da hatırlattı. Ailelerin aldıkları ölüm aylığının da iş kanunu gereği olduğunu dile getiren Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu da ödedikleri primin sonucu gelen bir gelir. Soma’dan sonra ailelere 55 bin lira para dağıtıldı. O para da başbakanlık hesabında halkın yaptığı bağışlardan toplanan paralardan oluşuyordu.”

Bağış konusundaki muammayı hatırlatan Demir, ne kadar bağış toplandığına, nasıl ve ne kadar dağıtıldığına ilişkin bilgi edinmek için başvuru yaptığını ve bunun karşılığında sadece “paranın ailelere eşit miktarda dağıtıldığı” cevabını aldığını aktardı.

MADEN ŞEHİTLERİ”NİN YAKINLARI BASKILARA MARUZ KALDI

Bu süreçte, Soma Katliamı’nda yaşamını yitiren 'maden şehitleri'nin yakınları, avukatları baskıya maruz kaldı. Aradıkları adalet bir türlü gelmediği gibi yaşadıkları sıkıntılar da son bulmadı.

Soma Katliamı’nın ardından söz konusu dönemde özel kalem müdür yardımcısı olan Yusuf Yerkel, madenci yakını Erdal Kocabıyık’ı tekmeledi. Daha sonra “Ayağım incindi” diyerek rapor aldı. Kocabıyık ise başbakanlık koruma aracına hasar verdiği gerekçesiyle faiziyle birlikte 631 lira para cezası ödedi.

Madenci yakınlarının yaşadıkları sıkıntı yalnızca Yerkel’in tekmesiyle sınırlı kalmadı. Soma'da 301 işçinin öldüğü katliamın ardından madenci ailelerinin kurduğu dernek için yer tahsis eden Soma Belediyesi, derneğin boşaltılmasını ya da kirasının karşılanmasını istedi.

Derneğin karşılaştığı sıkıntıların yanında ailelerinin açtığı dava dosyalarında hiçbir ödeme yapmayan Soma Kömür A.Ş., 10 bin TL’lik karşı vekalet ücretinin ödenmesi için ailelerin hesaplarına haciz koydurttu.

Süreç boyunca işçi ailelerinin avukatlığını üstlenen Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay ise farklı davalardan aldıkları cezalar sebebiyle cezaevinde.

ŞEHİT DEDİKLERİ MADENCİLERİN YAKINLARINI TEKMELEDİLER’

Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı İsmail Çolak, maden faciasından sonra yaşananları hatırlatarak, adalet talebini yineledi:

“Adaletli bir yargılanma olmasını, katliamda kimin ihmali varsa yargılanmasını istedik. Şehit dedikleri madencilerin yakınları yerde tekmelendi. Adalet mücadelesi veren avukatları Selçuk Kozağaçlı, Can Atalay içerde. Adaleti biz çocuklarımızla beraber toprağa gömdük. Bu nasıl şehitlik? Bu nasıl şehit aileliği?”

Berrin Demir, yaşanan süreç düşünüldüğünde bütün mekanizmaların sermayeyi korumak adına olduğunun altını çizdi. Soma sürecinde ‘fısıltı gazeteleri’nin çalıştığını dile getiren Demir, bu söylemlere karşı çıkıp tepki gösteren ailelerinin, ödemelerin yapılmayacağına yönelik söylemlerle terbiye edilmeye çalışıldığını söyledi.

'NEOLİBERAL DEVLETİN NORMALİ'

Başaran Aksu ise, 'maden şehidi' söyleminin ardından yaşanan sürecin ‘neoliberal devlet’in normali olduğunu belirtti. Aksu’ya göre, devlet kuralsız, vahşi çalışma düzenini sürdürmek, patronları yargılamamak, onları korumak zorunda. Aksu, “Yaşananlar toplumsal davaya dönüşmesin şeklinde bir önleyici hizmet, önleyici pratikler sergiliyorlar. Çünkü bu vahşi çalışma rejimini sürdürmek zorundalar. Onlar da biliyorlar ki her gün ölümler oluyor. Her ay Türkiye’de en az 200- 250 işçi cinayeti yaşanıyor.” diyerek durumu özetledi.

Konu ile ilgili görüştüğümüz kişilere göre, 'maden şehidi' tanımı bir perde olarak kullanılıyor ve bu söylem aynı zamanda ileride gerçekleşebilecek kazalara önlem alınmayacağının da işareti.

Öne Çıkanlar