Mülteci kadınlar resmi kurumlara güvenmiyor
Göçmen kadınlar, taciz, tecavüz ve şiddet gibi saldırılar karşısında, resmi kurumların korumayacağı düşüncesiyle başvuru yapmıyor.
Ülkelerinde yaşadıkları iç karışıklık, savaş ve ekonomik nedenlerden dolayı mülteci konumuna düşen insan sayısı her gün artarken, tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bu trajediye devletler sessiz.
Uluslararası Göç Örgütü’nün 2020 yılı verilerine göre, bir yılda 3 bin 174 göçmen yaşamını yitirdi. Ancak, kayıt dışı gemi kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı bilinmediği için bu sayının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
TÜRKİYE’DE 3 MİLYON 639 BİN SURİYELİ MÜLTECİ BULUNUYOR
Kimi mülteciler daha iyi bir yaşam için Avrupa ülkelerine doğru yollara düşerken, Türkiye’de yaşamaya devam eden geçici koruma altındaki Suriyeli mültecilerin sayısı ise 16 Aralık 2020 tarihi itibarıyla 3 milyon 639 bin 572 oldu.
Bunların 2 milyon 579 bin 941’i kadınlar ile 0-18 yaş arası çocuklardan oluşuyor. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi’nin 23 Aralık 2020 tarihli verilerine göre, bu sayının 23 bin 400’ü Diyarbakır’da yaşıyor.
Diyarbakır’da yaşayan Suriyeli sayısı kent nüfusunun 1.33’ünü oluşturuyor. Diyarbakır’ın Bağlar ve Sur ilçelerinin bazı mahallelerinde yoğunlukta yaşayan Suriyeli mülteciler, ayrımcılığa maruz kalıyor. Bu ayrımcılığı en çok hisseden ise kadınlar.
KADINLAR ŞİDDET KISKACINDA
Kadınların birçoğu maruz kaldıkları ayrımcılık, taciz, tecavüz ve şiddet gibi saldırılarla ilgili resmi kurumlara başvuru yapamıyor.
Diyarbakır Barosu’nun verilerine göre, 2019 yılında çeşitli sebeplerden ötürü baronun adli yardım birimine başvuran 46 Suriyeli mültecinin 26'sı kadın. Mülteci kadınlar, daha çok şiddet, taciz, tecavüz, alıkonma ve boşanma gibi nelerle baroya başvuru yaptı. 2020 yılında ise 14’ü kadın toplam 18 Suriyeli adli yardım birimine başvuru yaptı.
YABANCI ÜLKEDE YAŞAM
Mülteci kadınların çoğu, maruz kaldıkları cinsel şiddetle ilgili adliye, karakol gibi kurumları bilmemeleri ya da bu kurumların yeteri kadar koruyamayacağı düşüncesiyle başvuru yapma konusunda kararsız.
Suriye’de yaşanan savaştan kaynaklı göç yollarına düşen ve Diyarbakır'a yerleşen 47 yaşındaki M.A. da benzer sorunlarla karşı karşıya kalan kadınlardan. Eşi ve 3 çocuğuyla Şam'dan önce Lübnan'a, daha sonra Türkiye'ye göç eden M.A. ailesiyle Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesine bağlı Şehitlik Mahallesi’ne yerleşti. 7 yıldır kentte yaşayan M.A., burada yaşadıkları evi "Köpek bağlasan durmaz" olarak tanımlıyor.
Bir süre sonra eşi geçirdiği kısmi felç nedeniyle çalışmayan M.A., evin tüm sorumluluğunu tek başına yüklendi. Çocuk bakıcılığından gündelik temizlik ve apartman temizliği gibi çeşitli işlerde çalışan M.A., kol ve dizlerinde başlayan rahatsızlıklar nedeniyle artık çalışamaz durumda.
ÇOCUKLARDA YARATTIĞI TRAVMA
Ailesiyle birlikte çok kez ayrımcılığa maruz kaldığını anlatan M.A., ilk yaşadığı ve etkilendiği olayı şu sözlerle anlattı:
"Suriyelilerin eğitim gördüğü okullar açılmadan önce oğlum karma bir okula gidiyordu. Yine onun yaşıtı bir çocuk üzerine işiyor. Oğlum okulu bıraktı bir daha okumak istemedi."
Çocuklarının yaşadığı bir diğer ayrımcılığı da "Kızım ergenlik çağında, uzaktan eğitim görüyorlar. Bir arkadaşı ona telefon kamerasını evin içine çevirmesini ve göstermesini istemiş. Bunu yapınca da arkadaşı yaşadığımız evle alay etmiş. Bu kızımda moral bozukluğuna neden oldu. Bizimle uzun bir süredir konuşmuyor" sözleriyle anlattı.
OLUŞAN ALGI
Gündelik iş için gittiği ailenin kendisini sürekli "hırsızlık testinden" geçirdiğini bu nedenle işten ayrıldığını anlatan M.A, Suriyelilerin dilenci, hırsız ya da fuhuş olaylarıyla anılmasından rahatsız.
CİNSİYETÇİ SÖYLEMLER
Çocuklarının sokağa çıkmasına müsaade etmediğini dile getiren M.A., Suriyelilerin tehlikeye daha açık olduğu düşüncesinde. "Ne ben ne çocuklarım zorunlu olmadıkça çıkmayız. Salgından önce çok nadir parka giderdik. Artık onu da yapamıyoruz. Bizi kimsesiz görüp çocuklarımı yanımdan kaçıracaklar gibi hissediyorum. Sokaklar benim ve çocuklarım için güvenli yerler değil" diyen M.A., özellikle erkeklerin cinsiyetçi söylemlerine maruz kaldığını aktardı:
"Erkeklerin Suriyeli kadınlara bakışlarından rahatsız oluyorum. Sürekli taciz ediliyoruz ama nereye başvuralım. Bize inanırlar mı bilmediğimizden, o erkeğe o an tepki göstermekle yetiniyoruz."
EVDEN ÇIKILMIYOR
Kuzey Doğu Suriye'nin Kamışlo kentinden 4 yıl önce Diyarbakır’a göç eden E.H., 20 yaşında. Kayapınar ilçesine bağlı Dicle Kent Mahallesi’nde 3 aileyle aynı evde yaşayan E.H., 4 yıldır kendilerine yönelik ayrımcı yaklaşımın değişmediğini söyledi. E.H., "Bazen bizi parkta gördüklerinde rahatsız edici sorular soruyorlar. O nedenle pek dışarı çıkmak istemiyoruz, sürekli evdeyim. Sanki başka bir dünyadan gelmişiz gibi sorular soruyorlar. Bazen Suriyeli olduğumuzu söylemiyoruz. Mardinliyiz deyip geçiştiriyoruz. Çünkü Suriyeli kadınlara farklı bakıyorlar. Hemen onlarla birlikte olacağımızı düşünüyorlar" dedi.
ETKİLİ KORUMAYA ERİŞİLEMİYOR
E.H. ile aynı evde yaşayan yakını H.A. da Suriye’de yarım bırakmak zorunda kaldığı eğitimini tamamlamaya çalışıyor. Karabük Üniversitesi’nde İngilizce Öğretmenliği Bölümü'nde yüksek lisans yapan H.A., 31 yaşında. Nusaybinli bir yakınıyla evlenerek Diyarbakır’a yerleşen H.A., 10 yıldır burada yaşıyor. 3 çocuk annesi olan H.A., eşinin bir çok defa kendisini "Suriyeli olduğunu söyleme" şeklinde uyardığını anlattı. Sokakta özellikle cinsiyetçi söylemlerle karşı karşıya kalan H.A., "Bize gurursuzmuşuz gibi bakıyorlar. Hakarete uğradığımız çok oldu. Ama ben onlarla kavga ediyorum. Bana uzun uzun bakmalarına müsaade etmiyorum" dedi. H.A., tacize uğrayan Suriyeli kadınların korktukları için resmi kurumlara başvurmadığını da söyledi.
SOSYAL ALAN YETERSİZLİĞİ
Lotus Genç Alan Derneği (LOGAD) Kadın Çalışmaları Program Yöneticisi Fatma Gündoğdu, yaptıkları görüşmelerde açığa çıkan sorunları şöyle sıraladı: Dil, resmi kurumlara başvuramama ve cinsiyetçi söylem.
Suriyeli kadınlara yönelik yaptıkları atölyelerde toplumsal cinsiyet, insan hakları, üreme sağlığı, ebeveyn-çocuk ilişkisi gibi konuların tartışıldığını söyleyen Gündoğdu, "Mülteci kadınlar sokağı çok iyi kullanamıyorlar, dolayısıyla sosyal alan darlığını ciddi bir şekilde yaşıyorlar. Dışarı çıkıldığında ise sürekli 'Suriyeli', 'Suriyeli kadın' gibi sıfatlarla ötekileştiriliyorlar. Bu söylemlerin altında yatan durum cinsiyetçi yaklaşımdır. Diyarbakır’da milliyetçi değil ama Suriyeli mülteci kadınlara yönelik cinsiyetçi bir yaklaşımın olduğunu gözlemledik. Bu kadın Suriyeli ise 'her türlü yaklaşıma' açık gözüyle bakılması onları tehlike ile karşı karşıya getiriyor. Toplumdaki ayrımcı yaklaşım erkeğe cesaret veriyor" diye konuştu.
DİL SORUNU
Kadınların karakol, adliye ve hastane gibi kurumlara ulaşmada güçlük yaşadıklarını vurgulayan Gündoğdu, şöyle devam etti: "Mülteci bir kadın yaşadığı sorun karşısında, polise gidip derdini anlatamıyor. Dil sorunu yaşıyor. Ona kimsenin yardımcı olamayacağını düşünüyor. Çünkü genelde sınır dışı edilmekten korkuyorlar. Gittikleri yerlerde kendilerini baskı altında hissediyorlar. Bizim görüşme sağladığımız kadınlardan hiçbiri kendilerini buraya ait hissetmiyor ve gitmek istiyor." (MA)