Nesimi Aday: 2. Mahmut'un Hacı Bektaş Dergahına Nakşibendi şeyhleri ataması ile aynı

Nesimi Aday: 2. Mahmut'un Hacı Bektaş Dergahına Nakşibendi şeyhleri ataması ile aynı
'Alevilere eşit yurttaşlık kampanyası'nın yürütücüsü HDP'li Nesimi Aday, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son girişimi 'Alevi – Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı' değerlendirdi: Aleviliği anayasal güvence altına almayanlar, Alevilere kayyım atamak istiyor.

Yağmur Kaya


Artı Gerçek- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı adlı bir birim kurulacağını açıkladı. MHP lideri Devlet Bahçeli de partisinin grup toplantısındaki konuşmasında Alevilerle ilgili adımları desteklediğini belirterek cemevlerinin ibadethane olarak tanınması çağrısında bulundu.

5 Mayıs tarihinden bu yana 'Alevilere eşit yurttaşlık kampanyası' yürüten HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu Alevi Masası Eşsözcüsü Nesimi Aday ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını, muhalefetin Alevi toplumunun taleplerine yönelik yaklaşımını ve Alevilerin taleplerinin ne olduğunu konuştuk.

'Cemevleri kültür merkezi değildir'

-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki günkü (10 Ekim) kabine toplantısı sonrası konuşmasında “Kültür ve Turizm Bakanlığımız bünyesinde Alevi – Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurma kararı aldık” dedi. Erdoğan'ın açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Şahkulu Sultan Dergahında açıkladığı Alevi hakları paketi, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde, siyasete argüman oluşturmak için yaptıkları ve ortada bıraktıkları Kürt Açılımı, Alevi Açılımı, Roman Açılımının tipik bir örneği gibi. Her seçim dönemi Diyarbakır’a gidip ‘demokrasinin yolu’ Diyarbakır’dan geçer diyen ve sonra gereğini yapmayan klasik Türk tipi siyasetin güncel versiyonu. Türkiye’de Kürt ve Alevi hakları sorunu gibi temel meselelerde çok konuşup az iş yapma kültürü gelişmiş. Günlerce propagandasını yaptıkları Alevilik açılımı da bu minval üzere kurgulanmış. Dolayısıyla Alevi canlar tarafından tepkiyle karşılandı. Saraya bağlı bir Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı açıklaması ve kararnamesi, Alevi canlar tarafından kayyım başkanlığı olarak değerlendirildi. Haksız da değiller. Kamunun ve dolayısıyla hayatın her alanına kayyım atayan bu tekçi, mukaddesatçı rejimden başka ne beklenebilir ki?

'Onca katliama rağmen Alevilik üzerinde oyunlar oynanmaya devam ediliyor'

Alevilik bir inanç olarak hala kabul edilmiyor. Cemevleri ibadethane değil kültür merkezi olarak görülüyor. Bugüne kadar yaşanan katliam ve ötekileştirme siyasetine rağmen, yani onca yaşanmış acı ve gözyaşına rağmen Alevilik üzerinde oyunlar oynanmak isteniyor. Aleviliği anayasal güvence altına almayanlar, başkanlık ya da müdürlük makamları altında Alevilere kayyım atamak istiyorlar. Devlette süreklilik esastır deniliyor ya işte 2. Mahmut’un Hacı Bektaş Dergahına Nakşibendi Şeyhleri ataması ile bugünkü siyaset aynıdır. İşte iktidarın Alevi politikaları da bu sürekliliğin güncel versiyonu olarak halkın gündemine taşındı.

0f0fc191-b013-495a-bc54-d2e150a19c84.jpg

'Osmanlı ile Cumhuriyet arasında çok şey değişmedi'

-Mesele köklü ve derin yani?

Evet mesele köklü ve derindedir. Kızılbaş denilince tüyleri diken diken olan Osmanlı Şeyhülislamları kadar olmasa da günümüzde de bu nefret söylemi ve pratiği var. Daha geçenlerde Ankara’da Alevi kurumlarına saldırıda bulunuldu. Alevi yurttaşların kapılarına konulan çarpı işaretleri oldu. Yani Osmanlı ile Cumhuriyet arasında çok şey değişmedi.

Osmanlı, Alevileri kanı helal düşmanlar olarak lanse ediyor, her türlü zalimliği fetva yayımlayarak reva görüyordu. Osmanlının düşman gördüğü Aleviler, ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra pek de dost görülmediler; Hacı Bektaş Veli Dergahı, Abdal Musa Dergahı’na el konularak başlayan yeni dönem; Koçgiri, Dersim, Malatya, Maraş, Çorum, Madımak Katliamı, Gazi Mahallesi vb. olarak devam etti.

'CUMHURİYET DÖNEMİNDE DE ALEVİLERİN KANI HELAL GÖRÜLDÜ'

Yavuz’un kılıcı Kızılbaş kanına belenirken, modern denilen cumhuriyette de Alevilerin kanı müesses nizama helal görüldü. Bu tehlike ve yaklaşım geçmiş de değil. Derin bir elin çalıştığına dair işaret var.

Osmanlı padişahlarının katli vacip gördüğü Alevileri, Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, özel olarak da Alevilerin de sevgi, saygı gösterdiği, oy verdiği Bülent Ecevit görmedi, tanımadı, tanıtmadı. Kronolojiden de anlaşıldığı gibi bu bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Liberal İslamcı Recep Tayyip Erdoğan ve Türk milliyetçisi Devlet Bahçeli de bu politikayı sürdürüyor.

'Osmanlı İmparatorluğu Alevi Kızılbaşlar için tam bir cehennemdi'

-AKP’in Osmanlı’dan Cumhuriyete aynı siyaseti devam ettirdiğini mi söylüyorsunuz?

Tam aynısı değil tabi. Osmanlı İmparatorluğu Alevi-Kızılbaşlar için tam bir cehennemdi. Bir de AKP’nin Alevilere yaklaşımı ile CHP’nin yaklaşımı arasında dinsel fark dışında bir ayrım yok gibi. Olsaydı yasama-yürütme çalışmalarında görürdük, görmedik. AKP’nin açılım denemelerini de, diğer sistem partilerinin yaklaşımına da bu optikten bakmayı doğru buluruz. Yani; devletten görülmeli, oradan okunmalı.

'Her iki lider de ısrarla Alevi- İslam kavramını kullanıyor'

-Yani hem geleneksel bir yaklaşım var hem de samimiyet sorunu mu?

Cemevlerini ibadethane olarak görmeyen, tanımlamayan, dolayısıyla tanımayan AKP/MHP iktidarı, çokça sevdiği takiye yöntemini ve siyasetini bu alanda da sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Alevilerin haklarını vermeyi vaat ettiği konuşmasında ezan vurgusu yapıyor mesela. Alevi canların dikkatinden kaçmadı tabii bu vurgu. Vaat ve söylemlerinde adeta bir matruşka bebek mekaniği var. Söylem kargaşası içerisinde gizli ajanda ipuçları var. Hem Erdoğan’ın Sünni perspektifli açıklamaları hem de Devlet Bahçeli’nin Alevilere giydirmek istediği Türk-İslam gömleği, kamuoyuna da yansıdığı gibi samimi bulunmadı. Her iki lider de ısrarla Alevi-İslam kavramını kullanıyor, hatta tekrarlıyorlar.

'BU SÖYLEM BİR ASİMİLASYON RETORİĞİDİR'

Bu söylem dini politika için araçsallaştıran AKP-MHP iktidarının İslami yaklaşımının bir göstergesidir. Bu söylem aynı zamanda bir asimilasyon retoriğidir. Sünni, Şafi, Hanefi derken İslam ön eki ile konuşuluyor mu? Hayır! Ya da Katolik, Protestan derken önüne Hristiyan eki getiriliyor mu? Hayır!

Görüldüğü gibi gündelik dilde kullanmadığımız bir kavramlaşma hedefleniyor. Yani dediğim gibi bir matruşka bebek gerçekliği ile asimilasyon hedefleniyor.

'Camii, kilise, sinagog ne ise Cemevi de odur'

-Peki Cemevleri’nin, Kültür ve Turizmim Bakanlığına bağlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cemevleri kültür evleri değildir. İnanç ile kültür farklı şeylerdir. Cami, kilise, sinagog ne ise cemevi de odur. Geçmişte cemevlerine Cümbüş evi diyenler, bugün de kültür evi diyor. cemevlerinde saz ve semah olduğu için musiki evi muamelesi yapıyorlar. Bu mekanlarda musiki de vardır, semah da cem de cemaat de. Elbette bu kültürdür, kültürün bir parçasıdır. Ama “beraber yürdük biz bu yolları” şarkısı kültürü değil bu, kadimdir, köklüdür. “Henüz yer ile gök yok iken” diye başlar söze Alevi pirleri. Siz bu kadim inancı, Alevilerin deyimiyle 'Yol’u getirip paraya, pula tamah eden yandaşlara payanda yapmaya kalkarsanız karşınızda Seyyid Nesimi’leri, Pir Sultan’ları bulursunuz. Alevi sosyo-politiği artık güçlüdür, 'Yol’u düşkünlere teslim etmeyecek bir politikleşme mevcuttur.

Kültür ve Turizm meselesi de oldukça incitici tabi. Ama asıl başka bir durum da var. İçişleri bakanlığı da işin içinde. Bence asıl sorun burada.

'Bu çalışmayı İçişleri Bakanlığı'nın danışmanı yaptı. Peki neden?'

-Nedir sorun?

Şudur.. Erdoğan, 1585 cemeviyle görüştük diyor. Aslında bu görüşmeleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun danışmanı yaptı çoğunlukla. Peki neden İçişleri Bakanlığı dahil oldu bu çalışmaya? Alevilik, İçişleri Bakanlığının çalışma alanı mıdır ki Soylu özel danışmanını gönderiyor? Alevi yurttaşların hak talepleri, eşit yurttaşlık istekleri asayiş sorunu mudur ki Süleyman Soylu çalışıyor. Gerçi bu soruların cevabı Cumhurbaşkanının konuşmasının satır arasında var; ‘milli birlik beraberlik çalışması’ diyor. Yani Alevilerin hak talepleri devlet ve hükümet için bir milli meseledir ve milli meselelere yaklaşımları da dünden bugüne pek değişmedi. Zihniyet, Osmanlı’dan beri öyle işliyor. Biri Turizm Bakanlığı diyor, diğeri İçişleri Bakanlığı. Yine beraberlik derken de itiraf ediliyor aslında; çünkü hiç beraber olmadılar. Şah Hatayi ‘’Maslahatın nedir şar’ı sorarsın - Sarraf olmayınca girme şara sen’’ diyor.

'Diyanet Türkiye bütçesinden aslan payını alıp tek bir inancın hizmetine harcanıyor'

-Bir de Diyanet İşleri Başkanlığı tartışması var, Alevilerin itirazı oldu?

Aleviler haklı tabi. Vergi veriyorlar ve kendilerini inkâr eden, zaman zaman da hakaret eden bir kurum var ortada. Türkiye bütçesinden aslan payı alıp, tek bir inancın hizmetine harcayan Diyanet İşleri Başkanlığı, anayasa hükmü gereğince yeterince tartışılamıyor. Diyaneti kapatalım, herkese eşit mesafede olan bir sivil kurum kuralım diyemiyorlar. İşlerine gelmiyor. Çünkü tekçi bir yaklaşımları var.

Alevi toplumunun büyük bir kısmı Diyanetin kapatılmasını, devletin inanç alanından çekilmesini, inançların inananlara bırakılmasını savunuyor. Bir kısmı da hayır, biz de vergi veriyoruz, vergilerimiz sadece bir inancın çalışmalarına harcanmasın, payımıza düşen verilsin diyor. Bizce yapılması gereken bir İnanç Hizmetleri Başkanlığının kurulması, devletten ve iktidardan bağımsız inanç insanlarının, ihtiyaçlarına göre bu yapıyı işletmesidir. Devlet gerçek anlamda laik olmalı ve inançlardan elini çekmelidir.

'5 Mayıs'tan bu yana Alevilere Eşit Yurttaşlık Kampanyası yürütüyoruz'

-HDP Alevilere Eşit Yurttaşlık kampanyası yürütüyoz. Bu kampanyadan bahseder misiniz?

HDP 5 Mayıs’ta Dersim’de ve 18 Haziran’da İstanbul’da lansmanını yaptığı Alevilere Eşit Yurttaşlık Hakkı kampanyası kapsamında tüm Türkiye’yi dolaşıyor. Biz bir siyasi parti olarak onlar adına cümle kurmamaya özen gösterdik. Daha çok rızalık almaya gidiyoruz. Alevi canlarla, özellikle de Alevi konfederasyon, federasyon, dernek ve inanç önderleriyle birçok çalışma yaptık, bir araya geldik, sohbetlerimizi ortak cümleye dönüştürdük. Şimdi de Türkiye’nin yeni yüzyılda nasıl olması gerektiğini, yeni ve demokratik bir anayasada Alevilerin temsilinin nasıl olması gibi konuları istişare ediyoruz.

'YASALARIN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR'

-Cumhuriyet tarihinden günümüze Alevilerin taleplerine nasıl bir yaklaşım sergilendi?

Bilindiği gibi geçmişte ve bugün iktidar ve hatta muhalefetin bir kısmı dahil Alevilere sadaka verme yaklaşımı içerisinde oldular. Alevi canlar ise bu onur kırıcı duruma hep itiraz ettiler. Gerçekten bu ne ahlaki, ne vicdani ne de yurttaşlık hukuku bağlamında doğru değil. Aleviler de her yurttaş gibi vergi veriyor ve kamu kaynaklarından yararlanmak istiyorlar. Ama bu olamıyor. Çünkü Alevilik de inanç merkezleri olan cemevleri de yasal olarak tanınmıyor. Yasaların değişmesi gerekiyor.

1925’te çıkarılan Tekke ve Zaviye Kanunu ile dedelik, dervişlik, şeyhlik yasaklandı. İnanç önderlerine büyük zulüm yapıldı. Yine 1924 tarihli Köy Kanunu, köyü Okulu, Camii olan yer olarak tarif ediyor. Yani cami yoksa orası köy değil. Camii olmayan ama cemevi olan Alevi köyleri aslında de facto olarak köy. Türkiye’nin tek kalan Ermeni köyü Vakıflı köyü, (sanırım şimdi mahalle) camisi yok diye köy sayılmıyor yani. Bu ve benzeri yasaların değiştirilmesi, Alevilerin eşit yurttaşlık haklarının anayasal güvence altına alınması gerekirken, kültür ve turizm başlıklarına indirgenmesinin hukuki yönü bir tarafa ahlaki değildir? Bu mudur Alevileri sevmek, bu mudur kardeşlik?

'MECLİS'TE HDP DIŞINDA CÜMLE KURAN YOK'

-Partiniz ya da masanız bu konuda ne tür çalışmalar yapıyor?

Meclis çalışmalarına bakın, Alevi yurttaşların haklarına dair kanun teklifi, soru önergesi, gündem içi ve dışı konuşmalara bakın, HDP dışında cümle kuran yok? HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu Alevi Masası vekillerinden özellikle Kemal Bülbül, Zeynel Özen, Ali Kenanoğlu’nun, Alevilere dair meclis çalışmaları; denilebilir ki meclis tarihi boyunca yapılmamıştır. Peki Alevilerden oy alan diğer partiler, mesela CHP neden bu yasal, anayasal engellerin kaldırılması için bir çaba göstermiyor? AKP / MHP iktidarını eleştirirken, HDP ve bileşenleri dışındaki muhalefeti de eleştirmeliyiz. Belediyelerde Alevi Masaları kurarak, sorunlara palyatif çözüm üretenlerin de vebalini hatırlatmak gerekiyor.

'HDP olarak Alevilerin mücadelesinin destekçisi olmaya devam edeceğiz'

Aleviler kimseden sadaka istemiyor, eşit yurttaşlar olarak yasal, anayasal statüye ihtiyaçları var. Biz parti olarak, onların bu isteklerinin takipçisi, verdikleri mücadelenin de destekçisi olmaya devam edeceğiz."

2. MAHMUT NE YAPMIŞTI?

2. Mahmut 17 Haziran 1826 tarihinde Yeniçeri Ocağı ile birlikte Bektaşi tekkelerini kapatmış, mallarına el koydurmuş, dedebabaları ve dervişleri sürgün ettirmiş, Postnişin Hamdullah Efendiyi (1767-1836) Amasya’ya sürgün göndermiş, yerine kayyım olarak Kayserili Nakşibendi şeyhi Mehmet Said Efendiyi atamıştı. Hacı Bektaş Dergahına bir cami yaptıran padişah, burayı Nakşibendi tarikatı mensuplarının kullanımına açmıştı.

Öne Çıkanlar