'SADAT, devletin oluruyla eğitim veriyor'
Yağmur KAYA
ARTI GERÇEK- Geçtiğimiz günlerde resmi sitesinden suikast ve gayri nizami harp eğitimi verdiğini duyurmasıyla yeniden konuşulan SADAT, gelen tepkiler üzerine yaptığı açıklamada, İslam ülkeleri arasında savunma işbirliğini oluşturmak amacında olduklarını duyurdu.
Yeni Özgür Politika yazarı, gazeteci Serhat Polatsoy ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski başdanışmanı Adnan Tanrıverdi’nin kurucusu olduğu güvenlik şirketi SADAT’ı konuştuk.
‘HALK İSYANI ÖRGÜTSÜZ, LİDERSİZ OLDUĞU İÇİN SÖNÜMLENDİ’
"SADAT’ı anlatmadan önce sanırım bu şirketin kurulduğu zamanlara gitmek, benzerlerinin kuruluş amaçları ile faaliyetlerine bakmak gerekiyor" diyen Polatsoy, 2011 yılında Tunus’ta başlayıp kısa süre sonra Arap coğrafyasına hâkim olan ve "Arap Baharı" olarak isimlendirilen halk hareketine dikkat çekti. Arap Baharı’nın Tunus’ta kendisini yakan birinin ardından başladığını düşünmediğini söyleyen Polatsoy, Tunus ve ardından devam eden Cezayir, Lübnan, Ürdün, Sudan, Umman, Yemen, Suudi Arabistan’da yaşanan halk isyanlarının örgütsüz ve önderleri olmadığı için isyanların zaman içerisinde çeteleşmeler boyutuna vardığını ifade etti. Bu nedenle halk isyanlarının sönümlendiğini belirtti.
Bazı güçlerin ise devletlerin emrine sevk edildiğini belirten Polatsoy, "Kimler sevk etti? Güvenlik şirketleri! Ne yaptı bu şirketler? Hegemonlar lehine, konvansiyonel olmayan savaşlar tasarladı. Kim bu hegemonlar? Coğrafyada öteden bu yana söz ve müdahale hakkı olduğunu iddia eden emperyalist devletler" dedi.
‘ARAP BAHARI’ GÜVENLİK ŞİRKETLERİ TARAFINDAN BAŞLATILDI’
"Tunus’ta daha öncesinde de benzer olayların yaşanmasına rağmen neden bu defa halk isyanı başlayıp büyüyerek, domino etkisiyle diğer ülkelere de sıçrayıp Arap Baharı adını aldı?" diye soran Polatsoy, tam da bu noktada güvenlik şirketi SADAT’ın konuşulması gerektiğini ifade etti. Polatsoy, "Bunu SADAT tertipledi demiyorum, SADAT gibi kendilerine ‘güvenlik şirketi’ diyenlerce Arap Baharı başlatıldı diyorum. SADAT, işte bu ihtiyaçtan doğdu. Madem Türkiye koca imparatorluğun varisi, o zaman söz hakkı da olmalı denmiş olmalı, ki pratikler bu yönde gelişti" şeklinde konuştu.
‘SADAT İNŞAAT SANAYİİ VE TİCARET A.Ş OLARAK GEÇİYOR’
Polatsoy, devamında şunları söyledi:
"SADAT’ın kurulduğu zamanların siyasi konjonktürüne hâkimdik. Bakın, dönemin ABD Başkanı Obama 2011’de ‘ABD’nin geleceği Ortadoğu’dadır’ demişti. Obama neden böyle bir söz kullanma gereği duydu? Çünkü Ortadoğu tarihtir, maddi-manevi zenginliktir. Arap Baharı’nda yüklenici firmalar dediğim, özel güvenlik şirketleri kullanılmıştır. Bu şirketler bir olaydan direniş devşirip toprağı işlenecek hale getirmişlerdir. Mesela Türkiye! Türkiye, kendi tarihinde sadece (Güney Kürdistan’a PKK ile mücadele adı altında Meclis’ten geçirttiği tezkereler ile) sınır ötesi operasyonlar yapan bir ülkeydi. Ne oldu da Türkiye, Irak, yani Güney Kürdistan’ın dışında Suriye, Libya’ya açılabildi? SADAT’ın bununla bir ilgisi var mı?
SADAT, yani Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. olarak geçiyor. Türkiye merkezli bir askeri danışmanlık şirketi olan bu kuruluşun amblemi dünya haritası ve içerisinde Türkiye kırmızı, hizmet verdiği ya da vermek istediği alanlar da yeşil renk ile belirginleştirilmiştir. Ayrıca şirket, Uluslararası Savunma Danışmanlığı da yapıyor. Tabi bu konu, ‘işte SADAT bir şirket ve sonuçta şirketler işlerini sadece para için, daha çok kazanmak için yaparlar’ demek doğru olmaz. İslamcılık ve yayılmacılığın aynı cümle içerisinde kullanılması birilerini kızdırabilir ama Osmanlı dönemini biliyoruz."
‘DAİŞ ADINI, TÜRK KONSOLOSLUĞU’NU BASARAK DUYURDU’
Polatsoy, Suriye Milli Ordusu, El- Kaide, El- Nusra, Ahrar Şarkiye, Sultan Murad, Hamza Tümeni, IŞİD, Ceyş’ül Ahrar gibi örgütlerin konvansiyonel olmayan savaşlarda kullanılan birer araç olduğunu söyledi. Bir örgütün adını duyurması için yapması gerekenlerin, mali kaynak ve ‘ses getirici eylemler’ olduğunu ifade eden gazeteci Polatsoy, "DAİŞ ilk olarak adını Türk Konsolosluğu’nu ‘basarak’ duyurdu. Tamı tamına 101 gün Türkiye ile DAİŞ direkt görüşme halinde kaldılar. Sonunda 49 rehinenin kurtarıldığı bilgisi basın ile paylaşıldı. DAİŞ Musul’daydı ve petrol önemli bir gelirdi. Petrolün kime ve nerelere nasıl satıldığını sanırım bilmeyen yok" dedi.
‘SADAT ÇÖZÜM SÜRECİNİN BİTMESİYLE HER ALANDA OLDU’
Çözüm sürecini hatırlatan Polatsoy, SADAT’ın tam da görüşmelerin sürdüğü zamanda kuruluşunu ilan ettiğini, çözüm sürecinin sona erdirilmesiyle birlikte SADAT’ın her alanda olduğunu savundu. Polatsoy, "Suruç saldırısı öncesi Bülent Arınç’ın HDP’lileri hedef alan ve aynı konuşma içerisinde PKK’den bahsettiği bir konuşması vardı. Arınç, ‘onları kötü günler bekliyor’ demişti. Sonrasında neler olduğunu biliyoruz: Suruç ve Ankara Gar katliamları, Ceylanpınar’da iki polisin infaz edilmesi, Sur, Cizre, Şırnak merkez, Nusaybin, Yüksekova ve birçok Kürt şehrinde şehir savaşları yaşandı ve süreç çoktan bitirilmişti" diyerek, SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin bir söyleşide şirketin, nasıl ortaya çıktığını anlatmasına dikkat çekti.
Polatsoy, şöyle devam etti:
"Tanrıverdi özel savunma danışmanlık şirketlerine Amerika’daki şirketlerden örnekler verdiği için şimdi burada bu gibi şirketlerin neler yaptıklarına kısaca bir değinelim. Kendisinin de değindiği "kiralık ordu" nedir, kısmen açalım:
Brown-Root Services: Askeri danışmanlık sektörünün en büyükleri arasında yer alıyor. Bu şirket Amerika’nın görünmeyen bir yüzü! Devlet değil ama devlet gibi tüm kademelerde yer alıyor. ABD Irak’ta mı, BRS Irak’ta, ABD Arnavutluk’ta mı, bu şirket orada, yani ABD nerede ise orada, ABD çıkarları için konvansiyonel olmayan savaşlar için araç konumunda oluyorlar. Kendileri bir organizasyon şirketi gibi çalışıyor. Bir fabrikada işler nasıl yürüyorsa, yönetim ne ise, müdür ne ise, şef ne ise, bu şirketler de tüm bunları sağlayıp işlerini bu araçlar eli ile yürütüyor. Afganistan için savaşçı mı lazım, buluyor.
Halliburton Holding! Bu holding hemen hemen en büyük bütçeli bir kiralık ordu şirketidir. Özünde inşaat, petrol, gaz vb. gibi sektörlerdedir ancak Irak savaşında bu şirketin güç ve imkânları kullanılmıştır. Mesela IŞİD, öyle Davutoğlu’nun dediği gibi "öfkeli gençler topluluğu" değildir. Bizzat İngiliz askeri güvenlik şirketleri tarafından eğitildikleri iddia edilmiştir: Sakina Security, TransGlobal Security."
Polatsoy, örnek olarak sunduğu şirketlerin aynı zamanda görevleri arasında devletleri ve yöneticilerini üst düzeyde koruduğunu da belirtti.
‘HÂLÂ NETLİK KAZANMIŞ DEĞİL’
Polatsoy, bu şirketlerin ülkelerin doktrinleri için çalıştığını kaydederek şu ifadeleri kullandı:
"İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener 2018 yılında Sözcü’den Saygı Öztürk’e verdiği demeçte bir iddiada bulundu: ‘Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kampları mı var? Bu yönlü bilgiler dolaşıyor. Seçimlerde sandık başlarını SADAT’çıların tutacağı söyleniyor’ diyen Akşener bir başka açıklamasında ise 15 Temmuz darbe girişiminde eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğunun doğmayacağı hükmünün KHK ile verilmesi için ‘iç savaş’ uyarısında bulundu! O dönemler sivil giyimli kişilerin IŞİD ve SADAT ekibinden olduğu söylentileri dolaşıyordu ki hâlâ netlik kazanmış değil."
‘BİR GAZETECİ OLARAK SORUYORUM? KDP’YE EĞİTİM VERİYOR MUSUNUZ?’
"Yeni Özgür Politika gazetesinin Adnan Tanrıverdi’ye sormuş olduğu sorulara ve cevaplarına rastladım. Mesela SADAT, geçen gün yaptığım bir paylaşımın altına sunduğu savunmada ‘SADAT’ın silahlı bir gücü yoktur. Suikastçı yetiştirmez fakat güvenlik güçlerine suikastı nasıl önleyeceğini ve ülkesi düşman tarafından işgal edilirse düşmana karşı gayri nizami usuller ile nasıl mücadele edeceğinin eğitimini verme imkânına sahiptir.’ dedi.
Şubat 2020’de Yeni Özgür Politika’nın sorularını yanıtlayan Tanrıverdi bugün yaptığı açıklamalara benzer ama dikkat çeken "destek" detayından bahsetmişti. Tanrıverdi açıklamada şunlara değinmişti:
"SADAT A.Ş., İslam dünyasının genç (hangi devletin genç olduğu belirtilmemiş) devletlerinin, köklü askeri geleneği olan devletlerin desteğine ihtiyaç duymasından dolayı, başta ABD olmak üzere çok sayıda batılı devletlerin askeri danışmanlık şirketlerinin hücumuna uğradığı ve böylece emperyalist ülkelerin güdümüne girdiği gerçeğinden hareketle, ASDER camiasının birikim ve tecrübesinin bu ülkelere sunulması için duyduğu vicdanı sorumluluktan doğmuştur."
‘EĞİTİMLERİNİ DEVLETİN OLURU İLE YAPIYORLAR'
"Yeni Özgür Politika’daki ilgili açıklamayı olduğu gibi yazdım. Buradan hareketle bir gazeteci-yazar olarak SADAT’a sormak istiyorum: KDP ile ilişkileriniz var mı, KDP’ye eğitim desteğiyle sunuyor musunuz?" diyen Polatsoy, SADAT’ın resmi sayfalarında devletin çıkarları doğrultusunda çalışan bir şirket olduğuna yer verdiğine dikkat çekerek, eğitimlerini devletin "oluru" ile yaptığını söyledi.
‘HÜKÜMET KURUP HÜKÜMET DEĞİŞTİREN GÜVENLİK ŞİRKETLERİ VAR’
Polatsoy son olarak, askeri danışmanlık hizmeti veren bu gibi güvenlik şirketlerinin her zaman devletlerin kontrolünde olamayabileceğin söyledi ve "Hükümet kurup hükümet yıkan, devlet kurup devlet yıkan ya da rejimini değiştirenler de var" dedi.