Sivil konsey nerede
Ankara'da devam eden Genelkurmay Çatı Davası’nın 8'inci celsesi eski Albay Doğan Öztürk'ün savunmasıyla başladı.

HABER MERKEZİ - Ankara'da devam eden Genelkurmay Çatı Davası’nın 8'inci celsesi Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu belirtilen eski Albay Doğan Öztürk'ün savunmasıyla başladı.
ODATV'de yer alan habere göre, 15 Temmuz'da Mehmet Dişli'nin dairesinde şube müdürü olan Öztürk, "FETÖ üyeliği" iddiasını reddedip, kendisi yüzünden bilgisayar mühendisi olan eşinin de işten atıldığını söyledi. Öztürk, Yurtta Sulh Konseyi olduğu belirtilen yapılanmadaki yanlış, eksik ve fazlalıklarını anlatırken Mahkeme Başkan Oğuz Dik, "O dosya bizde de var. Eksik olduğunu söylediğin kısma kimi ekleyelim?" dedi. Öztürk, konseyde sivil üye bulunmamasının normal olmadığını savunurken de şunları söyledi: "Konseyde ya sivil olacak ya da ayrıca sivil bir konsey olacak. Mahrem imamlar daha etkiliyse sivil konsey de olmalı. Ayrıca bu konsey ne yapacaktı, darbeyi sevk idare mi edecekti, devleti mi yönetecekti, belli değil."
Örgütün çarşaf çarşaf görevlendirme listesi yayınlarken, "Şunlar da konsey üyesi" denmemesinin dikkat çekici olduğunu kaydeden Öztürk, "Niye bakanlıkların müsteşarlığına hala asker atarlar? Bakanlıklarda dünya kadar adamları var. Bir de ne acildir ki, o gece Milli Eğitim müsteşarını atadılar?" dedi.
"KONSEY ÜYELİĞİNDEN AZLİMİ İSTİYORUM"
Öztürk, bu iddianameye göre konseyin askerlerden oluştuğunu, ancak askeri yargıyla ilgili iddianamede, "Konsey hem asker hem sivil üyelerden oluşuyor" dendiğine dikkat çekerek, konseyle ilgili çok ciddi şüpheleri olduğunu bildirdi. Öztürk şöyle devam etti: "Sadece poliste ifadem alındı. Konsey üyesiyim, ama savcılık bana bir şey sormuyor. Konsey üyesiyim, ama darbe bildirisini görmemiş, dinlememişim." Bunun üzerine "ben sana bildiri hakkında bilgi vereyim" diyerek araya giren Başkan Dik, şunu söyledi: "Yargıtay önünde okunan bildiri ile bu bildiri aynı şekilde yazılmış. Askerin yargıyla ne ilgisi var?" Öztürk, konseyle ilgili sözlerini şöyle bitirdi: "Rencide edici olacak ama konsey üyesi olsam, bu planlamayı böyle yapmazdım. Adil yargılama için en azından konsey üyeliğinden azlimi istiyorum."
15 Temmuz'da Genelkurmay Karargahı’nda yaşananları, "kaotik bir ortam" olarak nitelendiren Doğan Öztürk bugün kişilerin hain ve kahraman şeklinde değerlendirildiğini söylerken, "Oysa o güne dair gri alan ve gri kişi çok fazla" dedi.
"BİZİM O AN İTİBARİYLE ALGILADIĞIMIZ GENELKURMAY BAŞKANI SÜRECİ AKINCI’DAN YÜRÜTMEK ÜZERE GİTTİ ŞEKLİNDEYDİ"
Karargahı basan Fırat Alakuş komutasındaki ÖKK timini karşıladığı öne sürülen Doğan Öztürk, Genelkurmay'ın güvenliğini takviye amacıyla gelecekleri söylendiği için güney nizamiyeye gidip otobüsle gelen ÖKK personelini karşıladığını anlattı. Öztürk şöyle devam etti:
"Konsey üyesi olsam otobüs karşılamamam gerekiyor. Fırat Albay geldi, takviye için geldiklerini düşündüğümüzden nizamiye ve dış kuşak emniyetini almalarını söyledim. Fırat Albay dinledikten sonra 'komuta katına mı gidelim, bilmiyorum' dedi. Haberim olsa niye tarif edeyim, alır, götürürüm. Onlar da o kadar hazırlıksız ki, komuta katını bana soruyor."
Doğan Öztürk savunmasının devamında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Akıncı Üssü’ne nasıl ve ne şartlarda gittiğini şöyle anlattı:
"Komuta katındaydık. Emir astsubayı dışarı çıktı. Komutan Akıncı’ya gidecek veya gitmek istiyor gibi bir ifade kullandı. Özel Kalem müdürü ve danışmanı da şaşkın bir ifadeyle baktı. ‘Bu şartlarda araçla Akıncı’ya gitmesinin sakıncalı olacağını söyledim. Helikopter çağıralım. En emniyetli gidiş yolu budur’ dedim. Fakat oradaki kimse helikopterin Genelkurmay’a inişi için bir alan olup olmadığını bilmiyordu. Çünkü daha önce indiği baki değildi. Nereye ineceğini konuştuk, tereddüt yaşadık. Atatürk heykeli ve nizamiye arası olabilir diye kararlaştırdık. ‘Kara Havacılık Tabur Komutanı’nı arayayım, acil durumlar için beklemede olan helikopteri göndersinler’ dedim. Halil Gün’ü aradım. ‘Acilen komutanın Akıncı’ya götürülmesi lazım. Bekleyen helikopter gelsin’ dedim. ‘Bekleyen benim’ dedi Halil Gün. Bir süre sonra helikopter Atatürk heykelinin olduğu yere indi. Halil’le irtibata geçtim. Düzgün inmiş mi diye aşağıya indiğimde çoktan kalkmıştı. İlk inişte Genelkurmay Başkanı hazır değil denmiş. 10 dakika beklemiş, sonra diğer personeli bindirip götürmüş. Derdest edilen Genelkurmay Başkanı’nı alıp götürürler, rızasını sormazlar ki. Genelkurmay Başkanı’nın çıkışını ve merdivenlerden inişini de gördüm. Ancak burada hala aklıma yatmayan şu; Komuta katının alt girişinin, sağ girişinin, sol girişinin kamera kayıtları var. Ancak bir tek üst kattaki kamera kayıtları yok. Mehmet Dişli ile beraber çıktılar. Elleri kolları serbestti. Merdivenlerden inişe geçtiler. İkisi ortada, özel kuvvetler "V" şeklinde düzen almıştı. Bu "V" şeklindeki düzen de koruma tedbirinin dışa alındığını gösterir. Her ikisine de silah doğrultulduğunu görmedim. Açıkça söylemek gerekirse o görüntüler için de Akıncı’ya gitmeye bir direnç görmedim. Bizim o an itibariyle bu şekilde gittiği için algıladığımız Genelkurmay Başkanı süreci Akıncı’dan yürütmek üzere gitti şeklindeydi. Yedek komuta yeri orası gibi algıladık."
SANIK ÖZTÜRK’ÜN O SÖZLERİNE MAHKEME BAŞKANI’NDAN YANIT: "BEN SİZİ SORGULUYORUM"
Saat 12.30'da verilen aranın ardından 14.00'de başlayan duruşmada savunmasına devam eden Doğan Öztürk adeta o gün Genelkurmay'da kimler mesaiye kalmışsa onların şüpheli olduğunu, mesela lojistik başkanlığından kimsenin burada bulunmadığını, zira bu birimde genelde mesaiye kalınmadığını söyledi. Öztürk, "Genelkurmay'a o kadar personel, gelen birlikler var. O personel ve birliklerden kimse Meclis'e, Başbakanlık'a, karşıdaki İçişleri Bakanlığı'na gitmeyip, hepsi Genelkurmay'a geliyor. Çatı iddianameye göre konsey, en tepede de Fetullah Gülen var. Peki bu darbenin asıl planlayıcısı olduğu söylenen Adil Öksüz ve diğer siviller neden bu iddianamede yok" dedi. Öztürk'ün savunması sürerken bir grup AKP Milletvekili salona girip, mağdur müşteki avukatlarının bulunduğu bölüme oturunca başkan dik, "Milletvekili arkadaşlar, burası müdafi bölümü, öbür tarafa geçer misiniz?" uyarısında bulundu.
Öztürk o geceki telefon görüşmelerine dair iddiaları cevaplandırırken, "hts kayıtlarına göre gözaltındayken görüşme yapmış görünüyorum" dedi. Öztürk, Mehmet Dişli'nin Akıncı'ya gittikten sonra kendisini aradığını belirtince Başkan Dik, "Dişli oraya gidince darbe olduğunu gördü. Sana bir şey söylemedi mi?" sorusunu yöneltti. Öztürk söylemediği cevabını verdikten sonra görüştüğü bir diğer isim Muzaffer Düzenli ile halef selef olduklarını ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki muadili olduğunu anlattı. Başkan Dik, Düzenli'nin şimdi nerede olduğunu sordu. Öztürk, "burada, sanık" dedi.
Öztürk, "Darbe için uçak uçmaz ki. Bir adam darbe yapacaksa kendi karargahını işgal etmez ki. Daha önce karargahını işgal eden bir darbe duydunuz mu?" deyince Başkan Dik, "Ben sizi sorguluyorum" karşılığını verdi.