Suç yok, suçlama yok; gözaltı ve dezenformasyon var

Büyükada'daki toplantı sırasında çevirmenlerden birinin ihbarı ile gözaltına alınan 10 insan hakları savunucusu gün boyu süren ifadelerinin ardından tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi

Suç yok, suçlama yok; gözaltı ve dezenformasyon var

Fatma YÖRÜR - Gülten SARI

Büyükada'daki bilişim güvenliği üzerine yapılan toplantı sırasında, 5 Temmuz'da gözaltına alınan insan hakları savunucularının Çağlayan Adliyesi'ndeki savunmaları tamamlandı. Gözaltında 13. günü dolduran 10 aktivist çıkarıldıkları savcılık sorgusu sonrasında, tutuklanma istemiyle 10. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi.

5 Temmuz'daki Büyükada toplantısına katılan çevirmenin, toplantıdan çıktıktan sonra polisi arayarak ihbarda bulunması üzerine polis baskınında gözaltına alınan 10 aktivist, savcılık tarafından açıklanmayan suçlamalarla tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi.

Gün boyu süren ifade alma sürecinin ardından, hak savunucularının tamamının tutuklanmasının istenmesi avukatların da tepkisine neden oldu. Avukatlar, dosyada somut herhangi bir delil bulunmadığını, tutuklama kararının temelsiz olduğunu belirtti.

Gözaltılar, toplantıya katılan çevirmenlerden birinin toplantı çıkışında polise yaptığı ihbarın ardından gerçekleşti.

İfadesi alınanlardan Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser savunmasında şu ifadelere yer verdi:

"2017 yılı Nisan ayında Antalya'da benim görev yaptığım sivil toplum örgütünün de bileşeni olduğu İnsan Hakları Ortak Platformu toplantısında, dijital verilerin korunması ve insan haklarıyla ilgili çalışanların stresle baş etme yöntemleri konularında bir toplantı düzenlenmesi hususunda sözlü olarak mutabakata varıldı. O dönem işin detayları ve toplantının yapılacağı yer konuşulmadı. Ancak Haziran ayında belirlenen gün bayrama denk geldiği için, toplantının Temmuz ayında yapılmasına karar verildi."

Eser, toplantının gizli yapıldığına ilişkin suçlamaları reddederek şu yanıtı verdi:

"Toplantı dar kapsamlı, çalışma atölyesi tabir edilen şekilde gerçekleştiği için mensup olduğumuz kuruluşlar vasıtasıyla herhangi bir çağrı yapma gereği duymadım. Normalde de çalışma atölyesi şeklindeki toplantılarda bu şekilde uygulama yapılmaktadır. Toplantıya katılan yabancıları da toplantı sırasında tanıdım."

Çevirmenin suçlamaları üzerinden yürütülen soruşturmaya dair ifadesinde Eser:

"Toplantı sırasında dijital verilerin polisin eline geçmesi halinde nasıl gizli tutulabileceği ve şifrelenebileceği konularında herhangi bir konuşma gerçekleşmedi. Bu konuya tanıklık yapan tercümanların yanlış anladığını düşünüyorum. Toplantıda konuşulan konu, dijital verilerin nasıl korunacağı, uzaktan dijital veri yüklemelerinin nasıl önüne geçilebileceği şeklinde konulardır." dedi.

Eser ifadesini şu sözlerle sürdürdü:

"Toplantı sırasında benim de dahil olduğum katılımcıların sivil toplum örgütü çalışanları, bilişim uzmanı olan yabancı uyruklu şahıslara mensup oldukları kuruluşların dijital verilerin güvenli bir şekilde sağlanabileceği, bu verilerin kötü niyetli üçüncü şahısların eline nasıl engellenebileceği konularında sorular sorduk. Hazırladığımız raporların açıklanmadan önce birilerinin eline geçmesi halinde sıkıntı yaşayabileceğimizi düşündüğümüzden, ayrıca mağdurun verilerin korunmasına önem affettiğimizden bu şekilde sorular yönelttik ancak cevap alamadan polisler baskın gerçekleştirdi" dedi.

10 Haziran’da Bylock kullanıcısı olduğu iddiasıyla tutuklanan Uluslararası Af Örgütü Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç ile 76 kez iletişime geçtiği yönündeki soruya ise Eser:

"Sormuş olduğunuz kişi Uluslararası Af Örgütü Yönetim Kurulu Başkanıdır. Kendisi yaklaşık bir aydır tutuklu bulunmaktadır." dedi.

Bylock kullanıcısı olduğu iddia edilen Ramazan Büber ile irtibatının tespiti ile ilgili soruya Eser:

"Ramazan Büber’i tanımıyorum. Kendisiyle özel bir iş ile ilgili görüştüğümü ve emlak komisyoncusu olduğunu tahmin ediyorum." dedi.

Eser, sosyal medya üzerinden provakasyon amacıyla Uluslararası Af Örgütü ile iletişime geçmeye çalışan Murat Dicle isimli şahıs ile ilgili de: "Murat Dicle kullanıcı adıyla mesaj yazan şahsı tanımıyorum. Kendisini gerilla doktoru olarak tanıtıp savaş cerrahisi müdahale tedaviyle ilgilendiği mümkünse kuruluşumuza üye olmak istediği şeklinde mesajın provokasyon amacıyla atıldığını değerlendiriyorum. Bu mesaj kuruluşumuzun hesabına özelden atılmıştır. Kurumsal olarak kendisine cevap vermeme kararı aldık. Sonuç olarak kendisine herhangi bir cevap verilmedi. Muhatap alınmadı" dedi.

Toplantı esnasında stres ifadesi olarak yapılması istenen çizimlerin, soruşturmada "harita" olarak bahsedilmesiyle ilgili de Eser, "Tutanaklarda yer alan resim bana ait değildir. Toplantı sırasında katılımcıların kendileri için stresi ifade eden durumların resmedilmesi istenmiştir. Bu resmin de bu kapsamda yapıldığını düşünüyorum. Ancak kimin tarafından yapıldığını bilmiyorum." yanıtını verdi.

İnsan Hakları Eğitmeni Peter Steudtner, toplantıda neden yer aldığı sorusu üzerine, kendisi uluslararası alanda dijital veri güvenliği, dijital veri güvenliği açıklık, şeffaflık güvenlik stresle başa çıkma konularında uzman olduğunu, uluslararası saygın kişi ve kurumlarla çalışmalar yaptığını, söyledi.

Savcının Steudtner’a, "Toplantının amacı neydi, polisten dijital bilgi saklanmasını mı anlattınız?" sorusuna Steudtner:

"İnsan hakları alanında çalışan kişilerin maruz kaldıkları ikincil travma nedeniyle kendi durumlarını tam olarak değerlendirememe ve paranoyaya kapılmaları, bilgisayar ve telefonlarına zararlı programlar yüklemelerine engel olmak ve koruyucu birtakım programlar teknikler dijital veri güvenliğinin parçası olarak kullanmaları için interaktif ve katılımcı bir çalışmaydı. Bu yüzden de hem dijital veri güvenliği hem de stresle baş etme yöntemlerinin kombine edildiği bir atölye çalışması yaptık." yanıtını verdi.

Peter Steudtner, "Toplantıya neden katıldınız?" sorusuna,"Ali Gharawi ile birlikte yıllardır çalışıyoruz ve yayınlarımız var. Ali’nin önerisiyle katıldım." dedi.

Büyükada'daki toplantı sırasında gözaltına alınan isimler şunlar: Helsinki Yurttaşlar Derneği'nden Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesinden İdil Eser, İnsan Hakları Gündemi Derneği'nden Veli Acu ve Günal Kurşun, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği'nden Nejat Taştan, Helsinki Yurttaşlar Derneği'nden Özlem Dalkıran, HAK İnsiyatifi'nden Şeyhmus Özbekli, İnsan Hakları Eğitmeni Ali Ghavari ve Peter Steudtner.

"BİR PARANOYA ATMOSFERİNDE YAŞIYORUZ"

İdil Eser'in avukatı Erdal Doğan müvekkili adına yaptığı savunmada, toplantının gizli bir şekilde yapıldığı iddialarını reddetti.

Doğan, "Eğer böyle bir durum sözkonusu olsaydı toplantıya katılan şahıslar, daha önceden tanımadıkları tercümanları çağırmazlardı. Çağırmaları sözkonusu bile olmazdı. Çünkü müvekkilim Eser ve toplantıyı organize eden Özlem Dalkıran profesyonel tercümanlardır. Bu bilgiye biyografilerinden de ulaşabilirsiniz. Ayrıca, toplantı yapılan mekan dışarıdan denetlenebilen bir mekandır. Toplantı, kapısı açık bir salonda yapılmıştır. Katılımcıların çoğunluğu yabancı dil bilmektedir. İddia edildiği gibi, toplantının gizli bir amacı olsaydı, tercümana gerek duyulmazdı."

Karar çağlayan adliyesi Uluslararası Af Örgütü Büyükada