‘Tahliyemiz davada bir gedik açtı'

Dokuz aylık tutukluluk sonrası gazetelerine kavuşan Cumhuriyet çalışanları "Ne suçluyuz ne kahraman, sadece gazeteciyiz" dedi.

‘Tahliyemiz davada bir gedik açtı'

Fatma YÖRÜR

İSTANBUL – Cumhuriyet Gazetesi'nin dün serbest bırakılan çalışanları 9 ay sonra gazete binasında buluştu. Buluşmada yaşanan dokuz aylık süreç ve tutuklu yargılanmaya devam edecek gazeteciler nedeniyle duygusal bir hava hakimdi. Buna rağmen gazeteciler "basın özgürlüğüne sonuna kadar sahip çıkacağız" diyerek Cumhuriyet Gazetesi geleneğinde özgürlük mücadelesi olduğunu hatırlattılar.

Cumhuriyet bahçesinde kurulan kürsüde ilk sözü gazetenin imtiyaz sahibi Orhan Erinç aldı. Erinç konuşmasında Cumhuriyet Gazetesi çalışanları olarak zaman zaman acı, hüzün ve mutluluk yaşadıklarını, bu buluşmalarının da hüzünlü mutluluklarından biri olduğunu dile getirdi. Erinç, davaya konu iddiaların çürütüldüğünü söyledi ve 9 aylık süreçte kendilerine destek olan gazeteciler, sendikalar, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerine teşekkür etti.

Ardından konuşan gazete çizeri Musa Kart ise haklarında açılan davanın sürdürülür bir tablo olmadığını en başından beri bildiklerini ifade etti. Neden Silivri’de olduklarını çok iyi bildiklerini vurgulayan Kart, "Bir suçlu gibi asla davranmadık çünkü bir gazeteciydik. Gazetecilik yaptığımız için biz Silivri’deydik" dedi.

Musa Kart ayrıca Çağlayan'daki savunmasında üye olduğunu itiraf ettiği ÜTÇ (Ülkemin Tüm Çocukları) örgüt üyeleriyle buluştu.

‘Tahliyemiz davada bir gedik açtı' - Resim : 1

Cumhuriyet Gazetesi'nin her dönem saldırı ve baskı altında olduğunu kaydeden Kart, "Ancak hiçbir dönem bu kadar akla ziyan bir süreç olmadı" dedi. Tahliye edilmelerine sevinemediklerini ifade eden Kart, "Sevinmedik çünkü sadece ve sadece gazetecilik yaptıkları için cezaevinde olan arkadaşlarımız var. Onların hepsi gazetecilik yaptıkları için tutuklular" dedi.

"DIŞARISI YARI AÇIK CEZAEVİ"

Gazetenin okur temsilcisi Giray Tekin Öz "Orada bizi uzun süre tutamayacaklarını biliyorduk" dedi ve Pazartesi gününden itibaren okurlarla bir kez daha buluşacağını söyledi.

Gazete avukatı Bülent Utku ise "9 ay tutuklu kaldık ama daha içeride 150’yi aşkın gazeteci var. Kalbimin yarısı içeride kaldı. 11 Eylül günü özgürlüklerine kavuşacaklarını umuyoruz. Bu özgürlük mü tartışılır ama. Dışarı da yarı açık bir cezaevi" diye konuştu.

Gazetenin avukatlarından Mustafa Kemal Güngör ise arkadaşlarını cezaevinde bırakıp çıkmalarının çok zor olduğunu söyledi. Güngör, tahliyeleri ile davada bir "gedik" açıldığını ifade ederek, "Arkadaşlarımız çıktıklarında hep beraber sevineceğiz" dedi.

Gazete yazarlarından Hakan Kara da, "170 gazeteci cezaevinde. Gazetecilik suç değildir. Gazeteciyiz, kahraman değil" açıklamalarında bulundu.

Kara, "FETÖ"cü olmalarının imkan dahilinde olmadığını söyledi ve "Ben evrim teorisine inanırım, dans severim, Mozart dinlerim, Fethullah Gülen tango yapar mı?" dedi ve soruyorum size benim ekolüm mü cemaate daha uygun AKP’nin mi?" dedi.

Kara ayrıca yaşadıklarını Artı Gerçek mikrofonlharına değerlendirdi.

Çoşkun Aral da Cumhuriyet Gazetesi’ne destek için gelenler arasındaydı. Usta gazeteciye göre yaşanan büyük bir hukuksuzluk ve Türkiye’de hukuksuzluk bir kültür ve ailelerden evlerden başlıyor.

"Önemli olan hak ve adalet denilen iki evrensel değerin kalıcı olmasıdır. Ailelerimizden başlayarak öğretmek gerek. Ailelerimizden geliyor bu hukuksuzluk bizde, evde kız erkek arasında başlayan ayrımcılık hayat boyu bir şekilde sürüyor. Haksızlığa uğrayan kim olursa destek olmak yeni haksızlık olmasın diye mücadele etmek en önemlisi."

"Korku tabi bazı şeylerin yazılıp çizilmesinin engellenme nedeni ama bilmiyorlar ki yarın onların da haksızlığa uğrarsa yanlarında olacağız. Uzun yıllar umutlandım haksızlıklar geride kalsın diye ama fazlasıyla geliyor."

- Usta bir gazetecisiniz televizyoncusunuz, Türkiye’nin en önemli gazetecileri bu baskıyı yaşarken, medyanın halini nasıl değerlendiriyorsunuz?"

"Medyanın durumu hiçbir zaman iyi olmadı. Her zaman çıkarlar ön planda oldu. Haksızlık hep vardı sadece bu haksızlıktan beslenen sayısı artıyor. Devletten bu haksızlık üzerinden geçinme artıyor. Etik ahlak hukuk ve hak yok, göz ardı ediliyor bunlar. Umarım artık beyinler korkuyu aşar o özgür geleceği hep beraber inşa etmemiz gerektiğini anlarlar. Biat değil liyakat kültürü gelmesi gerekiyor."

-Çoşkun Aral neler yapıyor bu günlerde?

"Çoşkun Aral işsiz, TMSF Digitürke el koyduğundan beri işsiz. Biz işsiz olabiliriz ama mesleksiz değiliz. Bir de biz evrensel meslek yapıyoruz haksızlığa uğrayan kim olursa olsun hem dünyaya hem yerele anlatmak hem haksızlığın ortadan kalkması için çok önemlidir."

-Dünya basınında meslektaşlarınıza bu durumu anlatmakta zorluk yaşıyor musunuz?

"Çok zorlanıyoruz çünkü çok garip günler yaşıyoruz. Görkemli saraylar pırıltılı mabedler arasına sıkışmış toplumlar var dünyada buna kışlaların pırıltıları da dahil, bir türlü çıkmak istemiyoruz bu üçgen içinden. Bu üçgende kalan toplumlar bu sıkıntıları yaşıyor ve yaşayacak.

Önemli olan hak ve adalet denilen iki evrensel değerin kalıcı olmasıdır. Benim meslek hayatım yarım asıra geliyor. Ben sol gazeteler içinde de çalıştım ve haksızlığa uğradım sağ basında da iki tarafta bu haksızlığı yaparken kendini haklı görüyordu işin acısı. Haksızlık kim tarafından yapılırsa yapılsın ses çıkarabilmemiz gerek.

Sevgili Uğur Mumcu’nun dediği gibi "Hukuk kutup yıldızıdır ona herkesin ihtiyacı var."

tahliye cumhuriyet gazetesi