'Türkiye'de can çekişen ifade özgürlüğü'

English PEN'in 'Türkiye'de Can Çekişen İfade Özgürlüğü' raporunda, KHK'lerin susturma politikasının yeni aracı olduğu, yargı krizi ve ifade özgürlüğü krizinin içiçe geçtiği belirtildi.

'Türkiye'de can çekişen ifade özgürlüğü'

HABER MERKEZİ - Uluslararası Yazarlar Derneği'nin İngiltere'deki kolu olan English PEN için hazırlanan "Türkiye'de Can Çekişen İfade Özgürlüğü: OHAL'de Yazarlar, Yayıncılar ve Akademisyenlerle İlgili Hak İhlalleri" başlıklı raporu yayınlandı.

Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak tarafından hazırlanan raporda, özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası yazarlar, yayıncılar ve akademisyenlere yönelik hak ihlâllerinin arttığı vurgulandı.

'SİSTEMATİK SUSTURMA POLİTİKASI UYGULANIYOR'

BBC'nin haberine göre rapor, Londra'da düzenlenen bir toplantıyla kamuoyuna açıklandı. Yazar ve akademisyenlerin "özellikle olağanüstü hâl rejiminde herkesten daha açık birer hedef haline geldikleri" kaydedilen raporda şu ifadeler yer aldı:

"Hükümetin geniş kapsamlı ve sistematik bir şekilde devam eden ve caydırıcı etkisi göz ardı edilemez hale gelen 'susturma politikası', yazarlar, yayıncılar ve akademisyenler için de sistematik bir şekilde uygulanmaktadır."

Toplantıda konuşan Prof. Dr. Akdeniz, akademisyenlerin giderek daralan bir çemberde olduğuna dikkat çekti. Akdeniz, "Yurt dışında iş bulacak kadar şanslı olanlar seyahat yasağı nedeniyle yurt dışına çıkamıyor. Kamudan ihraç edilen kişilerin özel sektörde iş bulması da kolay değil çünkü hemen etiketleniyorsunuz. Arkadaşlarınız bile size arkasını dönebiliyor" diye konuştu.

'KHK'LAR YENİ SUSTURMA ARACI OLARAK KULLANILIYOR'

Kanun hükmündeki kararnamelerle (KHK) alınan basın-yayın kuruluşlarını kapatma ve kamudan ihraç kararları, AKP hükümetinin "susturma politikasının yeni işlem ve araçları" olarak değerlendirildi.

Türkiye'de darbe öncesinde ve sonrasında ifade özgürlüğüne müdahalenin en temel gerekçesi olarak terörle mücadelenin gösterildiği belirtilen raporda, "Türkiye, muhalif görüşteki akademisyenden milletvekiline, sanatçıdan, gazeteci ve yazarına kadar hemen herkesin terör propagandası yaptığı veya terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle sorgulanıp, tutuklanabildiği ve yargılandığı bir dönemden geçmektedir" denildi.

Raporda, 21 Temmuz 2016'da ilan edilen olağanüstü hâlin ardından 'olağanüstü hâlle ilgisi olmayan konuların hukuka aykırı bir şekilde KHK'larda yer aldığı' ve 'herhangi bir bireyselleştirme ve somut delil ve açıklama olmaksızın OHAL tedbirlerinin kişi ve kuruluşlara uygulandığı' belirtildi.

'İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KRİZİ YARGI KRİZİYLE İÇİÇE GEÇTİ'

Türkiye'de "ifade özgürlüğü krizinin yargı kriziyle iç içe geçtiği" belirtilen raporda, yargı "yazarlar, yayınevleri ve akademisyenlerle ilgili ifade özgürlüğü ihlâllerinin asıl aktörü" olarak tanımlandı.

Raporda "İfade özgürlüğü krizi artık Türkiye'deki hukuk devleti krizi ve son dönem Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması ile başlayan Anayasal krizle doğrudan bağlantılı hale gelmiş durumdadır. Bu nedenle, sorunun çözümünü de bireysel vakalarda değil bu yapısal krizin aşılmasında aramak gerekmektedir" ifadeleri yer aldı.

140 BASIN KURULUŞU KAPATILDI

Raporun yayınevlerine yönelik hak ihlâllerinin değerlendirildiği kısmında, OHAL döneminde, aralarında televizyon, radya ve süreli yayınların bulunduğu 140 basın-yayın kuruluşu ve 30 yayınevinin kapatıldığı, 520 gazetecinin yargılandığı ve uluslararası basın izleme kuruluşları tarafından Türkiye'nin dünyada en çok gazetecinin hapiste olduğu ülke olarak belirlendiği hatırlatıldı.

YAZARLAR DA YARGILANDI

Rapor kapsamında 80 yazarın durumu incelendi. Bu yazarların sadece 3'ünün yazdığı kitaplardan dolayı yargılandığı, diğerlerinin çoğunlukla basında yayımlanan yazıları ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle ağırlıklı olarak terörle ilişkili suçlardan yargılandıkları belirtildi.

Raporda, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Ahmet Altan, Ahmet Şık ve Atilla Taş'a yönelik açılan davalar vaka incelemesi olarak yer aldı.

GÖZDAĞI VERİLİYOR

Raporda İnsan Hakları Ortak Platformu'nun (IHOP) verilerine dayanılarak, olağanüstü hal döneminde KHK'larla 2017 sonu itibarıyla 118 kamu üniversitesinden 5822 akademisyenin ihraç edildiği, bu kişilerden 141'inin göreve iade edildiği kaydedildi.

İhraç edilen kamu görevlilerinden 386'nın "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisini imzalayan akademisyenler olduğu belirtiliyor. Barış için Akademisyenler aracılığıyla iktidarın hoşlanmadığı görüşleri dile getirmeye cesaret eden herkese "gözdağı verildiği" belirtildi.

"Böyle bir metin hükümeti rahatsız da etse, bu tür eleştiriler sert de olsa, çoğulcu bir demokrasinin kaçınılmaz ve hatta zorunlu bir parçası olarak değerlendirilmeleri gerekmektedir" dendi. (BBC)

Türkiye ingiltere khk rapor ohal akademisyenler hak ihlalleri pen