Uzak Asya Erdoğan'ın BRICS'e katılma isteğini tartışıyor
Güney Afrika'daki BRICS zirvesine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, işbirliğini artırmak istediklerini söylemişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 26-27 Temmuz'da Güney Afrika'da düzenlenen BRICS Zirvesi sonrası, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan birliğe katılma ve bu grupla işbirliğini artırma konusunda istekli olduklarını söyledi. Hong Kong merkezli Asia Times'ta yer alan analizde "BRICS ülkeleri, Türkiye'nin dünya ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini çeşitlendirme çabalarına ivme kazandırabilir" yorumu yapıldı.
Türk ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğine ve kararlı büyüme trendine geri dönmesi için Türkiye'nin küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırması gerektiği belirtilen makalede, "Türkiye, üretimdeki katma değeri artırmalı ve bunun için de büyük teknolojik imkanlar gerekiyor. Talebin artması için de Avrupa Birliği gibi geleneksel ihracat pazarlarına ilave yeni pazarlar bulunmalı. Bu anlamda BRICS ülkeleri ile daha yakın ilişkiler Türkiye'ye yardımcı olabilir" dendi.
Analizde Türkiye'nin BRICS ülkelerine ihracatı artırma imkanına erişebileceği yorumu yapıldı. Başta Çin olmak üzere bu 5 ülkenin ihracatın yanı sıra büyük hacimlerde ithalat yaptığını da kaydeden gazete, BRICS'in Türk ürünleri için büyük pazar potansiyeli sunduğunu vurguladı.
'BATI RUSYA VE ÇİN'LE TEKNOLOJİ TRANSFERİNİ REDDEDİYOR'
BRICS'in teknolojik ortaklık bakımından önemine de dikkat çeken Asia Times, Türkiye'nin Rusya ve Çin'den askeri teknoloji almayı öngören anlaşmalar yapmasını ve Batılı müttefiklerinin kesin dille reddettiği teknoloji transferi ve ortak üretim gibi konularda Moskova ve Pekin'le müzakerelerde bulunmasını Ankara'nın BRICS ilgisinin önemli unsurlarından biri olarak niteledi.
Asia Times, Türkiye'yi küresel aktör olarak konumlandırma amacı günden Erdoğan'ın BRICS çıkışının nedenleri arasında BRICS'in Türkiye'yi bu konuda destekleyecek olmasını gösterdi.
İLGİLİ HABER: ERDOĞAN'DAN BRICS'E REYTİNG KURULUŞU ÖNERİSİ
TEK EKSEN KÜRESELLİK
Makalenin sonuç bölümünde küresellik vurgusu yapılarak şu ifadelere yer verildi:
Türkiye, bir şekilde BRICS'e katılmaya büyük önem veriyor. Türk ekonomisi bundan faydalanır ve BRICS de yeni bir küresel düzen için Türkiye'nin vizyonuna destek olabilir.
"Küresel" burada anahtar kelime. Türkiye kendini global bir aktör olarak konumlamak istiyor ancak sık yaşanan iniş ve çıkışlara rağmen Batıyla olan güçlü ve kurumsallaşmış ilişkilerini sürdürüyor ve gelecekte de sürdürecek gibi görünüyor.
Bu ülkenin Batı'yla olan bağlarını BRICS'le ya da Batılı olmayan herhangi bir aktörle değiştirmesi değil, her birinin güçlü yönlerinden bir şeyler alarak, karşılıklı fayda sağlayıp sürdürerek gerçek anlamda küresel olmak.
Türkiye'nin ekseni ______'e doğru kayıyor diyen yorumculara aldırmayın. (Boşluktaki yeri 'Batı' dışında herhangi bir şeyle değiştirebilirsiniz. Örneğin, Doğu, Avrasya, İslam dünyası, Çin vs. Dilediğinizi seçin). Soğuk Savaş biteli çok oldu ve bugünün dünyasında kalan tek eksen, Türkiye'nin de kendini güçlü bir taraf olarak konumlandırmak istediği küresel eksen.
Narendra Modi, Şi Cinping, Cyril Ramaphosa, Vladimir Putin, Michel Temer
DÜNYA EKONOMİSİNİN BEŞTE BİRİ
BRICS, hızla gelişmekte olan 5 ülkenin dünya ticaretindeki yerini ifade eden, 2006’da kurulmuş bir yapılanma. Dünya ekonomisinin yaklaşık beşte birini oluşturan BRICS ülkeleri, dünya nüfusunun da yüzde 40'ını teşkil ediyor. Bu da yaklaşık 3 milyar insan demek.
Dünyadaki maden rezervinin yüzde 60’ına sahip olan, toplam tahıl üretiminin yüzde 40’ını gerçekleştiren BRICS, 2015’te merkezi Şangay olan ve toplam sermayesi 100 milyar dolar olan bir "ortak banka" kurdu. BRICS ülkeleri dünya ticaretindeki ağırlığını daha da güçlendirmeyi amaçlıyor.
İLGİLİ HABER: ERDOĞAN: RUSYA'YLA ARAMIZDAKİ DAYANIŞMAYI KISKANIYORLAR
'NATO YA DA AB GİBİ BİR YAPILANMA DEĞİL'
Türkiye-BRICS yakınlaşmasını DW Türkçe’den Aram Ekin Duran'a değerlendiren değerlendiren Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Ticaret Araştırmaları Merkezi Direktörü Bozkurt Aran, BRICS'in her şeyden önce NATO, AB, ya da çok taraflı uluslararası kuruluşlar gibi bir yapılanması bulunmadığına işaret ediyor.
BRICS veya Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya’nın oluşturduğu MIKTA gibi yapıların çoğu konuda benzer yaklaşımlara sahip ülkelerin işbirliklerini geliştirmek için kurdukları farklı yapılanmalar olduğunu dile getiren Bozkurt Aran, "Bu tür işbirliklerinde yapısal örgütlenme amaçlanmıyor. BRICS’in de daha etkin ve kurumsal bir yapıya dönüşme hedefi bulunmuyor. Ama uluslararası gündemde böyle oluşumların ortaya çıkmasının nedenlerinin de irdelenmesi gerekir" diye konuşuyor.
Avrupa ve ABD’nin bazı gelişmiş ülkelerle 70 yıl önce oluşturduğu küresel düzenin bir değişim sancısı yaşadığının altını çizen Aran’a göre, bu değişim sancısı son yıllarda giderek zenginleşen bazı ülkeleri yeni küresel düzende daha güçlü yer almak için işbirliğine itiyor.
İLGİLİ HABER: ERDOĞAN'A GÜNEY AFRİKA'DA PROTESTO
"ABD VE AB'NİN ALTERNATİFİ OLAMAZ"
Transatlantik ilişkilerinin gevşemesi, AB’nin kendi sorunları sonucunda önemli ölçüde yumuşak gücünü kaybetmesi ve ABD'nin küresel gücünün Çin tarafından tehdit edilmesinin dünyada pek çok dengeyi değiştirdiğini belirten Aran, "Ancak BRICS, MIKTA, ASEAN gibi örgütlenmeler, Türkiye'nin transatlantik ilişkilerinin alternatifi olamaz.
Bu işbirlikleri Türkiye'nin gelecek beklentileri için yetersizdir. BRICS gibi oluşumlarda abartılı beklentilere girmek doğru değildir" diyor.
Türkiye’nin dış ticaretinin coğrafi olarak çeşitlenmesinin AB ile ilişkileri ticari bakımdan olumsuz etkilemediğine de vurgu yapan Aran, "Ancak esas olan bu pazarlarda kalıcı olabilmek ve rekabet gücüdür. Bu özelliklere sahip bir ekonomi AB ile daha sağlam ilişki zemini kurmak isteyecektir" diye konuşuyor. Bununla beraber oluşmakta olan küresel mimaride önemli aktör olmaya aday bu ülkelerle her türlü işbirliğinin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Aran, şu değerlendirmelerde bulunuyor:
"Küresel mimarinin değişim gösterdiği günümüz koşullarında, olası yeni düzen arayışlarında etkin rol oynayacak bu ülkelerle yakın ilişki Türkiye bakımından yararlıdır. Ancak ortak hedeflere varmak sadece BRICS gibi muğlak yapılanmalar içinde pek mümkün değil. G20 üyesi olarak belirli bir ekonomik ve siyasi büyüklüğe sahip ve bölgesel bir güç olarak önemli bir ülke olan Türkiye’ye gösterilen ilgi, bu davetlerde belirleyici bir faktör oluyor. Türkiye'nin transatlantik kurumlarına dâhil olmakla beraber imparatorluk geçmişinden gelen birikimi ile farklı yaklaşımları diğer önemli aktörlerin dikkatini çekiyor. Bu özgün yaklaşım nedeniyle görüşleri aranan bir ülke olması doğal."
'TÜRKİYE DENGE KURMAK İSTİYOR'
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başekonomisti Dr. Zümrüt İmamoğlu da, küresel düzen içerisinde Türkiye’nin kendine has bir yeri olduğuna işaret ediyor. Son dönemde AB ile sorunlar yaşayan Türkiye’nin dünyadaki farklı kesimlerle temas kurmasını "yeni bir kulübe üye olmak" şeklinde yorumlamamak gerektiğini kaydeden İmamoğlu, "Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği ilişkisinin yanı sıra Asya ülkeleri ya da Güney Amerika ile de kurmak istediği dengeler var. Elbette dünya siyasetinde ve ticaretinde yeni gruplaşmalar ortaya çıkabilir. Bu ortamda Türkiye’nin stratejisi tüm pazarlarda payını artırmaya çalışmak olmalı. Bir tarafa kaymak değil, daha genel perspektifle hareket edilmeli" diye konuşuyor.
"Dünyada şu anda çok fazla yerinden oynayan taş var ve küresel dengeler değişiyor" diyen Dr. İmamoğlu, Türkiye’nin bu gelişmeleri kendi açısından ele alması gerektiğini ve herhangi bir ülke grubunun içinde yer almadan önce kendi konumunu güçlendirmeye odaklanmasının daha önemli olduğunu ifade ediyor. İmamoğlu, "BRICS ile ilişkilerin gelişmesi ve hatta üyelik, Türkiye’yi AB’den uzaklaştıracak bir adım olarak görülmemeli. Böylesi bir ilişkinin tam tersine dünya dengeleri açısından tamamlayıcı bir etki yapacağı da görülmeli" diyor. (DIŞ HABERLER SERVİSİ)