Yeni süreçte barış dili inşası... Bakad Koordinatörü Atalay Göçer: Engellerden biri ötekileştirici ve hegemonik dil
Bakad Koordinatörü Atalay Göçer, başlayan yeni sürece dair tartışmalar sürerken iktidara yakın medya kuruluşları ve iktidarın kullandığı dile dikkat çekti: Sürecinin engellerinden biri kullanılan ötekileştirici ve hegemonik dil. Taraflar, barış dilini inşa etmeli.
Rojhat ABİ
DİYARBAKIR - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Ekim'de TBMM'nin açılışında DEM Parti yöneticileriyle tokalaşması yeni dönemin sinyalini verdi ardından PKK Lideri Öcalan'a "Gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun." çağrısı yaptı. Çağrının ardından önce DEM Parti Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, İmralı'da PKK Lideri Öcalan ile görüştü. Ardından da Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'den oluşan DEM Parti heyeti iki kez İmralı'ya gitti. Kamuoyunda tartışılan ve nihai sonucu merakla beklendiği sürece dair iktidara yakın medya kuruluşları ve iktidarın kullandığı dilin eşitlik ve kapsayıcılıktan uzak olması sürece dair kamuoyunun endişelerini arttırıyor. Barış için Kültürel Araştırmalar Derneği (bakad) koordinatörü Atalay Göçer, süreçte barış dilini kurmanın önemini, barış müzakerelerinin nasıl kurulacağını ve bu tür süreçlerde medyanın rolünü Artı Gerçek’e değerlendirdi.
‘BARIŞ SÜREÇLERİ TUTARLI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI’
- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşması ve İmralı Heyetinin Abdullah Öcalan ile ikinci kez gerçekleşen görüşmesine uzanan süreci nasıl okuyorsunuz?
“Türkiye’nin siyasi ikliminde barışa duyulan ihtiyacın hala gündemde olduğunu gösteren bu gibi gelişmeler, çözüm arayışlarının tamamen sona ermediğine işaret ediyor. Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşması, sembolik bir eylem olarak farklı kesimlerde yeni bir açılım ihtimali konusundaki umut ve soru işaretlerini beraberinde getirdi. Aynı zamanda, İmralı Heyeti’nin Abdullah Öcalan ile ikinci kez gerçekleşen görüşmesi, barış sürecinin geçmiş deneyimlerinden ders çıkarılmasının önemini yeniden hatırlatıyor. Ancak, böyle adımların tutarlı ve sürdürülebilir olması önemli. Barış süreçlerinde toplumu kapsayan ve demokratik ilkeleri temel alan bir müzakere mekanizması geliştirilmediği takdirde, bu tür girişimlerin kalıcı sonuçlar üretmesi zorlaşabilir. Barış, sadece üst seviye aktörler arasında bir anlaşma değil, tüm toplumu kapsayan bir süreç olarak ele alınmalıdır.”
- İmralı Cezaevi'nde PKK lideri Abdullah Öcalan ile dün yaptıkları görüşmenin ardından paylaşılan açıklamada neler dikkatinizi çekti?
“İmralı Heyeti’nin açıklamasında dayanışma ve empati vurgusu dikkat çekiyor. Bolu’daki yangınla ilgili başsağlığı ve acil şifa dilekleri, toplumsal empatiyi artırabilecek önemli bir mesaj olarak öne çıkıyor. Ayrıca, "tüm toplumsal kesimlerin katkılarını bekliyoruz" çağrısı, barış sürecinin sadece siyasi aktörlerle sınırlı kalmaması gerektiğine işaret ediyor. Barışın ortak bir yaşam alanı yaratma potansiyeline vurgu yapan umut verici bir ton da dikkat çekici. Görüşmede ele alınan konular, Abdullah Öcalan’ın çalışmalarının kapsamı, sürecin hangi aşamada olduğu ve izlenecek yol haritası hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesinin, toplumda sürece duyulan güvenin yeniden inşa edilmesi ve daha güçlü bir destek ortamının oluşturulması açısından önemli bir adım olabileceği kanaatindeyiz. Ancak açıklama, belirli alanlarda belirsizlikler de içeriyor.”
'DEMOKRATİK MÜZAKERE MEKANİZMASI SAĞLANMALI'
- Bahsettiğiniz belirsizlikler nelerdir? Nasıl giderilir?
“Geçmiş çözüm süreçlerinde yaşanan aksaklıklar, taraflar arası güven eksikliğine zemin hazırlamıştır. Özellikle 2013-2015 döneminin sona ermesi, sürecin şeffaf ve kapsayıcı olmamasının çözümü zorlaştırdığını göstermektedir. Bu nedenle, siyasi çözüm yollarının açık bir şekilde ifade edilmesi, Kürt halkının siyasi, kültürel ve ekonomik hakları konusunda somut adımlar atılması ve toplumun sürece aktif katılımının sağlanması diyaloğu güçlendirmek için kritik öneme sahiptir. Ancak demokratik ilkeleri temel alan bir müzakere mekanizması, bir çatışmanın çözümüne yönelik süreçlerin demokratik normlara, katılımcılığa ve şeffaflığa dayalı şekilde yürütülmesini sağlayabilir. Bu tür bir mekanizmanın amacı, hem tarafların temel ihtiyaçlarını karşılayan bir çözüm üretmek hem de bu çözümün toplumun geniş kesimleri tarafından kabul görmesini sağlamaktır.”
-Nedir müzakere mekanizması? Neyi kapsar?
“Bu mekanizma, tarafların sadece çatışmayı durdurmayı değil, aynı zamanda çatışmanın kökenindeki yapısal sorunları ele almayı hedeflediği bir çerçeve sunar. Türkiye bağlamında bu, örneğin Kürt halkının kültürel, dilsel ve siyasi haklarının tanınması, eşit yurttaşlık ilkesinin hayata geçirilmesi ve adil bir paylaşım temelinde toplumsal barışın inşasını içerebilir. Aynı zamanda, sürecin yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerde demokratik kurumlar ve prensiplerle uyumlu olması gerekliliğini ifade eder. Biraz daha detaylandırmak gerekirse; bir barış komisyonu veya bağımsız bir izleme heyeti kurulması, müzakerelerde alınan kararların kamuoyu ile paylaşılması, yerel halkın ihtiyaçlarına odaklanan katılımcı toplantılar düzenlenmesi, barış sürecine katkı sağlayacak sivil toplum kuruluşlarının ve uzmanların sürece dahil edilmesi, hak ihlallerinin giderilmesi ve mağduriyetlerin tanınması için onarıcı adalet mekanizmalarının devreye sokulması, yalnızca siyasi bir anlaşmayı değil, aynı zamanda kalıcı toplumsal barışı inşa etmeyi hedefleyen kapsamlı bir yaklaşımdır."
‘DEVLET, KÜRTLERİN TALEPLERİNİ DIŞLAYAN YAKLAŞIM SERGİLEMEMELİ’
- Taraflar demokratik müzakere süreci için hangi noktalarda hassas davranmalı?
“Demokratik bir müzakere süreci, sadece çatışmanın taraflarını değil, aynı zamanda çatışmadan etkilenen tüm toplumsal kesimleri sürecin bir parçası haline getirmeyi hedefler. Bu, kadınlar, gençler, azınlık grupları, sivil toplum örgütleri ve akademisyenler gibi farklı kesimlerin görüş ve katkılarının dikkate alınması anlamına gelir. Demokratik bir müzakere, sürecin gizli kapılar ardında yürütülmesi yerine kamuoyuyla paylaşılmasını ve toplumsal bir denetim mekanizmasının devreye girmesini gerektirir. Örneğin, alınan kararlar, müzakere edilen konular ve süreçte izlenecek yol haritası hakkında halkın bilgilendirilmesi önemlidir. Demokratik bir mekanizma, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini merkeze alır. Bu, tarafların yalnızca çatışmanın kısa vadeli sonuçlarını değil, uzun vadeli sosyal, kültürel ve ekonomik haklar açısından bir denge gözetmelerini gerektirir. Süreçte yer alan tüm tarafların eşit bir statüye sahip olması ve taleplerinin adil bir şekilde değerlendirilmesi sağlanmalıdır. Devlet, güçlü bir aktör olarak Kürtlerin taleplerini dışlayan veya sınırlayan bir yaklaşım sergilememelidir. Demokratik müzakere mekanizmaları, tarafların bir arada yaşayabilmesi için ortak bir zemin arayışına dayanır. Bu, tarafların bazı taleplerinden feragat etmesini ya da ortak bir çözüm doğrultusunda tavizler vermesini gerektirebilir.”
- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın iktidarın Kürtlere yönelik tehditvari ve üstenci dil eleştirisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Tuncer Bakırhan’ın bu yaklaşımı, barış sürecinin önündeki en büyük engellerden birine, yani ötekileştirici ve hegemonik dile dikkat çekmektedir. Üstenci bir dil, toplumdaki eşitlik ve adalet duygusunu zedeler, diyalog ve müzakere ortamını zayıflatır. Bu tür bir dil, yalnızca çatışmayı derinleştirir ve çözüm süreçlerini çıkmaza sokar. Barış süreçlerinde kullanılan dil, toplumsal yaraların sarılması ve güven inşası için kritik bir rol oynar. bakad olarak, toplumdaki her bireyin eşit ve onurlu bir şekilde temsil edildiği, kapsayıcı bir barış dilinin inşasını savunuyoruz. Bu dil, tehdit ve baskıdan arınmış olmalı; aksine, empati ve iş birliğini teşvik etmelidir.”
‘MEDYA KURULUŞLARI, OBJEKTİF ŞEKİLDE SÜREÇTE YAPICI BİR ROL ÜSTLENMELİ’
- Barış görüşmelerine ilişkin iktidara yakın medya kuruluşlarının kullandığı dili nasıl görüyorsunuz?
“İktidara yakın medya kuruluşlarının dili, çoğunlukla kutuplaştırıcı ve tek taraflı bir perspektifi yansıtıyor. Bu durum, barış görüşmelerine dair toplumsal algıyı olumsuz etkileyebilir. Medyanın, toplumu birleştirici bir rol üstlenmek yerine tarafgir bir söylemi güçlendirmesi, çözüm arayışlarının meşruiyetine zarar verebilir. Medya, objektif bir bilgilendirme aracı olarak, süreçte yapıcı bir rol oynamalıdır. Örneğin; barış sürecine dair haberlerde yalnızca iktidarın değil, Kürtlerin ve farklı kesimlerin de görüşlerine eşit şekilde yer verilmesi gerekir. Aynı zamanda, kullanılan dilin uzlaştırıcı, ötekileştirmeyen ve empatiyi teşvik eden bir yapıda olması gereklidir. Bu bağlamda, bakad’ın 'Barış Pusulası' çalışmasındaki gibi hak temelli habercilik anlayışı, medyada barış dilinin teşvik edilmesine katkıda bulunabilir.”
- Süreç bağlamında barış dilinin önemi nedir? Nasıl inşa edilir?
“Barış dili, toplumsal kutuplaşmayı azaltan, taraflar arasındaki güveni artıran ve yapıcı diyalogları teşvik eden bir araçtır. Bu dilin inşası, yalnızca çatışma süreçlerinin yönetimi açısından değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir barış ortamı yaratmak için de hayati öneme sahiptir. Barış dilini inşa etmek için: eğitim programları ve atölyelerle farkındalık artırılabilir. Medya kuruluşları ve sivil toplum, yapıcı bir dilin yaygınlaşmasına öncülük edebilir. Hak temelli bir söylem geliştirilerek, ayrımcı ve kutuplaştırıcı olmayan; eşdeğerliliği gözeten bir algı yerleştirilebilir. bakad olarak yürüttüğümüz 'Barış Pusulası' çalışması, bu dilin somut uygulamalarla desteklenebileceğini; cinsiyet eşitliği, insan hakları ve empati odaklı bir dilin benimsenmesiyle barışın dilde başlayarak inşa edilebileceğini savunmaktadır.
'BARIŞ DİLİNİ İNŞA ETMEK ÇATIŞMA DİNAMİKLERİNİ AZALTIR'
- Barış dilini inşa etmek sürece nasıl yansır?
“Barış dilinin benimsenmesi, toplumsal kutuplaşmayı azaltır ve taraflar arasında bir güven zemini oluşturur. Bu, sürecin yalnızca siyasi liderler arasında değil, toplumun tüm kesimlerinde destek bulmasını sağlar. Ayrıca, kullanılan dilin uzlaştırıcı olması, toplumda farklılıkların bir zenginlik olarak görülmesini teşvik eder. Barış dilinin inşası, çatışma süreçlerinde tarafların birbirlerini daha iyi anlamasına ve çözüme odaklanmasına olanak tanır. Özellikle medya ve siyasi liderlerin, bu dili benimseyerek toplumdaki çatışma dinamiklerini azaltması büyük bir fark yaratacaktır.”
- Medya ve sürecin aktörleri bu süreçte barış dilini geliştirmek için nelere dikkat etmeli?
“Medya ve süreçte yer alan aktörler, barış dilini geliştirmek için ötekileştirici dilden kaçınmalı, taraflara eşit mesafede durmalı ve hiçbir grubu dışlamamalıdır. Habercilikte ve söylemlerde empatiyi ve kapsayıcılığı teşvik ederek toplumsal faydayı gözetmek önemlidir. Farklı görüşlere alan açarak çeşitliliği desteklemek, barış sürecinin güçlenmesine katkı sağlar. Ayrıca, medya kuruluşlarının sivil toplum örgütleriyle iş birliği yaparak onların çalışmalarından faydalanması ve süreçte yapıcı bir rol üstlenmesi gereklidir.”