Almanya basını: AB insan haklarını satışa çıkardı
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Perşembe ve Cuma günü Brüksel'de düzenlenecek AB Zirvesi'nde Türkiye'ye sığınmacılar için daha fazla mali destekte bulunulmasına yönelik planlarını açıklayacak. Von der Leyen Salı günü Berlin ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, "3,7 milyon Suriyeli sığınmacı bulunduran Türkiye'yi desteklemeye devam etmemiz önemlidir" dedi.
AB Komisyonu Başkanının Türkiye'ye sığınmacılar için yapılan maddi yardımların sürdürüleceğine ilişkin açıklaması "Neues Deutschland" gazetesinin yorum köşesinde yer aldı:
'AB İNSAN HAKLARINI SATIŞA ÇIKARDI'
"Başbakan Angela Merkel ve İtalyan mevkidaşı Mario Draghi Berlin ziyareti sırasında adeta bir siyasi rüya çift görüntüsü verdi. (...) Göçün varış ülkesi olarak İtalya ve hedef ülkesi olarak Almanya, AB'yi bu duruma karşı daha güçlü bir şekilde yanlarına çekebilme hedefine kilitlendiler. Kuzey Afrika'daki 'güçlü varlığının' buna katkıda bulunmasını umuyorlar. AB bunun için, salt maddi olmayan yüksek bir bedel ödüyor. Kapı bekçisi milyarlarca dolarlık ödenek alırken, bunlardan hiçbirinin yansımadığı milyonlarca mülteciye hiç yararı dokunmuyor. Bu nedenle AB, örneğin Putin veya Lukaşenko'nun aksine, Erdoğan'a yönelik eleştirileriyle pencereden çok da fazla sarkmıyor. Çünkü AB, 2016 yılında Ankara'ya şantaj fırsatı tanıyarak, insan haklarını satışa çıkardı."
'BU MUTABAKAT KİRLİ BİR İŞTİR'
AB'nin Türkiye'ye sığınmacılar için maddi desteği sürdürme planı "Kölner Stadt-Anzeiger" gazetesinin yorum köşesinde de işleniyor:
"Bu mutabakat kirli bir iştir ve böyle olmaya devam ediyor. Erdoğan göçmenleri AB'den uzak tutma karşılığında para alıyor. (...) Bununla birlikte, Türkiye ile iş birliği olmazsa, göç sorunu önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Şu anda anlaşmayı uzatmak dışında bir alternatif yok gibi görünüyor. Bu konuda gerçekçi politikalar izleyen Merkel haklı. Sığınmacıların 27 AB üyesi arasında dağıtılması konusunda bir anlaşma olmadığı sürece, AB Türkiye'ye bağımlı kalacaktır. (...) Şimdi iltica hakkının insani bir meseleden iç güvenlik meselesine dönüştürülmesinin acı intikamı alınıyor. Tartışma sadece caydırıcılık ve sınır dışı etrafında dönüyor. Kirli işler ve bunların sonuçları ise peşinen kabul edilmiş oluyor."