Amaç aşı çalışmalarını toplumsal mülkiyete dönüştürmek
Onur HAMZAOĞLU
ARTI GERÇEK- Bugün 6 Mayıs. Bundan 49 yıl önce, üç tane fidanımız Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş, tam bağımsızlık istedikleri için dar ağacına çıkartılıp sabahın kör karanlığında asıldılar. Evet, onların değerleri yolumuzu aydınlatıyor.
Bugün 6 Mayıs, Hıdrellez. Mezopotamya'da, Anadolu'da, Batı Asya'da, Ön Asya'da yaşayan halkların bayramı. Dayanışma için, yardımlaşma için, geleceğe umut için bayramları. Ne kadar güze çok kültürlülük. Bu zenginliğe sahip toprakların halkları, çocuklarıyız. Umuyorum ki bunu korumayı hep birlikte, daha aydınlık, daha güzel günlere adım atmayı becerebiliriz. Örnekleri yine yolumuzu aydınlatıyor.
Bugün, Covid-19'la ilgili kısa bir bilanço hazırladım. Dünya genelinde, resmi verilere göre tabii ki, 156 milyonu geçti. Bu kişilerden de ölenlerin sayısı 3 buçuk milyona ulaştı. Türkiye'de toplam hasta sayısı yine Bakanlığın, hepinizin bildiği gibi, o "güvenilir" verileri için de 5 milyona ulaşan hasta, 42 bine ulaşan da ölüm sayımız var.
Biliyorsunuz bu hastalık, 2019'un son günlerinde Çin'de 4 tane zatürre hastası olarak ifade edilmiş, bundan bir hafta sonra bir virüsün bu zatürreye neden olduğu ortaya çıkmış, 2020 yılının 10-11 Ocak tarihlerinde de bu virüslerin genetik haritası çıkartılmış ve bütün dünyaya Çin tarafınan bunun bilgisi sunulmuştu.
O andan itibaren başlayan aşı çalışmaları, DSÖ'nün 30 Nisan'daki son bildirimine göre, 277'ye ulaştı. 10 ayrı teknoloji ve üretim üzerinden yürütülen çalışmalardan 93'ü, insan deneyi aşamasında, yani klinik aşamada. Bunlardan 5 yanesi "Faz-4" dediğimiz, yani uzun dönem etkisini, yan etkisini, koruyuculuğunu araştıran aşamada. 17 tanesi Faz-3'te ve 8 tanesi de Faz-2 ve Faz-3 aşamasını beraber sürdürüyor.
Bu araştırmaların tümü çok kıymetli ancak ayrı ayrı yerlerde ve maalesef olabildiğince hızlı bir biçimde dünya nüfusunun tamamını aşılamak perspektifinden yoksun. Çünkü biliyoruz ki, bu virüsün genetik yapısı ne kadar çok insan hastalanırsa o kadar çok değişme riskine sahip. Öyle olunca da hastalığın şiddeti ve yayılma hızı değişebiliyor. En tehlikelisi, hastalığa karşı üretilen aşılar bu yeni etkenlere karşı etkisiz hale gelebiliyor. O zaman insanları yeniden en baştan aşılamak gerekecek.
O nedenle, evet, en önemli mücadele aracı olarak bugün bu aşı çalışmalarını birleştirmek, aşı çalışmaları üzerindeki mülkiyeti "toplumsal mülkiyete" dönüştürmek, dolayısıyla hem çalışamaların hem de üretimin bütün aşamalarının kâr için değil insanlar için olmasına çaba göstermek.
Biliyorsunuz dün 5 Mayıs'tı, yani Karl Marx'ın doğumunun 203'üncü yıldönümü. Ne güzel ki Engels'le birlikte, 1848'de Komünist Manifesto'yu kaleme almışlar ve orada bir mesaj vermişler hepimize, Dünyanın işçileri birleşin, diye.
Evet, bugün de bizlerin aşının toplumsal mülkiyeti için dünya halklarının, dünya hastalarının hep birlikte adım atmasının günüdür. Ve bugün benim sizlere çağrımdır: Enternasyonalist bir perspektifte aşıların bütün çalışmaları birleştirilsin ve herkesin bir an önce aşı olmasıyla ilgili hedeflerimize sahip çıkalım.