Asgari ücretle çalışanlar: Bu ülkede bir gelecek göremiyorum
Asgari ücretle çalışan 24 yaşındaki Ahmet’in ve 38 yaşındaki Hüseyin’in planı yurt dışına gitmek. Her ikisi de asgari ücrete yapılacak zammın fark yaratmayacağını düşünerek buraya dair plan yapmıyor. Ahmet ve Hüseyin, akşam evde ışıkları hiç yakmadıklarını, battaniyelerle evde oturduklarını söyleyerek bu ülkede bir gelecek görmüyorlar.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2020 verilerine göre Türkiye’de çalışanların yüzde 42’si asgari ücret alıyor. 2021 yılı için belirlenen asgari ücret miktarı ise 2 bin 895 lira 90 lira. Hemen hemen her gün yeni zamların açıklandığı Türkiye’de çalışanların neredeyse yarısı asgari ücretle yaşam savaşı veriyor. Etnik köken, sınıf, eğitim fark etmeksizin çalışanları ortak bir paydada buluşturan asgari ücret, öldürmüyor belki ama yaşamak için pek imkan da tanımıyor.
‘KENDİMİ BİLDİĞİMDEN BERİ TEK PARTİLİ BİR ÜLKEDE YAŞADIM’
Asgari ücrete zam yapılmasının gündemde olduğu bugünlerde asgari ücretle çalışanlar sözlerini, hikâyelerini Duvar’dan Meral Candan’a anlattı. Haberin detayları şöyle;
Genetik kopyalama yöntemiyle İskoçya’da üretilen ilk memeli hayvan Dolly, Doğru Yol ve Refah Partisi koalisyonuyla oluşturulan 54. Hükümet, Susurluk kazası, sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemleri… Türkiye ve dünyada 1997 yılında yaşanan olaylardan kısa bir kesit sadece. 1997 yılında doğan Ahmet her ne kadar bunlara yabancı olsa da okumaya meraklı. Yakın tarihte ne olduğunu öğrenmeye çalıştığını anlatıyor. Ancak onun gibi 1995 ve sonrası doğumlular için koalisyon hükümeti kavramı çok da hatırlamadıkları bir gerçek. Kendini bildiğinden beri tek partili bir ülkede yaşadığını ve bu durumdan rahatsız olduğunu söylüyor. Hem ekonomik hem de siyasi olarak sıkıştığını hissediyor. "Burada bir gelecek göremiyorum" diyen Ahmet pek çok yaşıtı gibi yurt dışına yerleşme planları yapıyor. Asgari ücret 3600 liraya çıksa da ona göre pek bir şey değişmeyecek: "Enflasyon nedeniyle alım gücümüz düşüyor. İsterlerse 5 bin lira yapsınlar, bir fark yaratmaz."
‘AİLEMDEN DESTEK ALMADAN GEÇİNMEM ZOR’
İstanbul Teknik Üniversitesi işletme son sınıf öğrencisi olan Ahmet, haftanın beş günü 9-6 kurumsal bir firmada beyaz yakalı olarak çalışıyor. Hem deneyim kazanmak hem de ailesine yük olmamak adına çalışmaya başlayan Ahmet, her ne kadar ailesinden maddi destek almadan hayatını kurmak istese de ülke koşulları buna izin vermiyor. "Bazen ailemden destek alıyorum. Başka türlü bu maaşla geçinmem mümkün değil" diyen Ahmet "Kış geldi, mont, bot gibi ihtiyaçlar oluyor. Bunlar çok pahalı. Böyle ihtiyaçlarım olduğunda mecbur ailemden istiyorum" diye anlatıyor aldığı maaşın yetmediğini. Birkaç yıl öncesiyle kıyaslıyor yaşam koşullarını. Tek gelirinin ailesinden aldığı harçlık ve devlet bursu olduğu dönemde rahat yaşadığını vurguluyor: "Gezmeyi, yeni yerler görmeyi severim aslında. Öğrenciyken daha çok geziyor, arkadaşlarımla daha çok dışarıda takılıyordum." Yaşadığı hayal kırıklığını "Gezmem, eğlenmem, kariyerim için çalışmam gereken zamanda ay sonunu nasıl getireceğim diye düşünüyorum" şeklinde ifade ediyor.
‘SİNEMAYI, TİYATROYU UNUTTUM GİBİ BİR ŞEY’
Ahmet, aldığı maaşı kalem kalem nelere harcadığını söylerken "Lütfen yazın, çekinmeyin, sorun" diyor. Deftere yazıyoruz: 800 lira kira, toplam faturalar için ortalama 200 lira, genel ev masrafı 750 lira. Geriye kalıyor 1050 lira. "Ha unuttum, geriye kalan miktarın içinde sabah kahvaltısı da var" diyor. Ofise giderken her gün bir çayla birlikte poğaça ya da küçük bir pideye yaklaşık 10 lira veriyor. O da ediyor 210 lira. Birkaç dakika sonra aklına bir kalem daha geliyor. Kombiyi henüz tam yakmadıklarını, bu nedenle faturalara ayırdığı paranın daha da artabileceğini not düşmemi istiyor. "Ben tek başıma bu parayla geçinemiyorum, çoluğu çocuğu olanlar ne yapıyor" diye soruyor. Bir süre karşılıklı yaşanan sessizliği Ahmet bozuyor. Başlıyor anlatmaya: "Bir hobim yok. İşten vakit kalmıyor. Zaten hobiye ayıracak para da yok. Sinemayı, tiyatroyu unuttum gibi bir şey. Arkadaşlarımla dışarda bazen bir bira içelim diyoruz. Onun da ikincisini istesem mi diye hesap yapıyorum. Değer mi diye düşünüyorum. Hesap yaptığım için canım sıkılıyor. Keyif almıyorum bu sefer de." Arkadaşlarıyla daha çok evde sosyalleşmeyi tercih ediyor. Daha az masraflı ve daha sağlıklı olduğu için akşam yemeklerini dışarda değil de evde yiyor. Artan gıda fiyatlarıyla baş edebilmek için ev arkadaşlarıyla kendilerince bazı önlemler alıyorlar: "Mesela önceden tek tek alışveriş yapardık. Şimdi ev arkadaşlarımla her birimiz belli bir bütçe ayırıp aybaşında toplu alışveriş yapıyoruz. Çünkü bir şeyleri toplu aldığında daha ucuza geliyor. Pirinci bir kilogram aldığında daha pahalı oluyor. Ama üç kiloluk alırsan daha ucuza denk geliyor. Hangi markette, hangi ürün daha ucuz, onu kovalıyoruz."
‘MEVZU SADECE SEÇİM DEĞİL’
Bir hayali kalmamış Ahmet’in. "Hani okuldan mezun olursun, işe girersin, tek başına ev tutarsın, belki bir araba alırsın. Bunların hepsi hayal" diyen Ahmet, okuldan mezun olduğunda daha iyi maaş alacak bile olsa bu saydıklarına sahip olmaya yetmeyeceğini anlatıyor. Bu nedenle planı, yurt dışına gitmek. Ahmet’in pek çok arkadaşı çoktan gitmiş. Yurt dışındaki arkadaşlarıyla irtibatta. Okulu bitirince ülkedeki durumlara bir bakıp düzelmezse gitme peşinde. "Ben değişim olacağını düşünmüyorum. Mevzu sadece seçim değil" diyor.
GÜNDE 12 SAAT MESAİ
Buluşacağımız mekana geldiğinde Hüseyin’in ilk sorusu, "Burada fiyatlar ne oluyor?" mahcup bir şekilde. Dışarıda yiyip içmeyi çoktan unutmuş. "Bazen eğlenmeye çıkarım. O gün içerim" diyen Hüseyin bunu ne sıklıkla yaptığı sorusuna "365 günde bir" diye cevap veriyor. "O da para biriktirerek…" 38 yaşındaki Hüseyin 12 yıldır bir AVM’de çalışıyor. Sabah 10.00’da başlayan mesaisi akşam AVM’nin kapanış saati olan 10.00’a kadar devam ediyor. Pandemiyle beraber çalışma sürelerinin uzadığından bahsedip "Önceden 54 çalışanı vardı AVM’nin. Şimdi 17 kişi aldık. Adam yok diye hakkımız olan izinleri de kullandırmıyorlar. Bugün bir bahane uydurup zorla izin aldım" diye anlatıyor çalışma koşullarını. İki aydır maaş alamadıklarını ve çok zor durumda olduklarını da sözlerine ekliyor. Kasımpaşa’da oturuyor Hüseyin. Bir evde annesi, babası, kardeşi, eşi ve çocuğuyla 6 kişi yaşıyorlar. Hüseyin’e göre en büyük şansı, aile evinde yaşadığı için kira vermemesi. Artan kira fiyatlarından dem vurarak "Bir de kira versem mümkün değil yaşayamayız. Evliliğim falan biterdi" diyor. Evin mutfak masrafı ve faturalar gibi giderlerini Hüseyin karşılıyor. Çalıştığı AVM’nin mesai ücreti ödediğini, bununla maaşının 3500 liraya yükseldiğini söylüyor. Ama o da yetmiyor.
‘EVDE IŞIKLARI YAKMIYORUZ, TELEVİZYON IŞIĞI YETİYOR’
Faturaları minimumda tutmak için kendince çözümler geliştirmiş. Ailesini de bir şekilde ikna etmiş. Gündüz de olsa akşam da evde ışıkları hiç yakmadığını anlatıyor. "Televizyonun ışığı yetiyor" diyor. Kombiye de daha hiç dokunmamışlar. Battaniyelerle evde oturduklarını, kombiyi açmayı düşünmediğini söylüyor: "Sıcak su ihtiyacımız olduğunda açıyoruz bir tek. Oturduğum ev, aile apartmanında. Herkes tanıdık. Hepsi de artık benim gibi yapıyor. Apartmanda ışık namına sadece apartman içindeki sensörler yanıyor." Bununla kalmamış çözümleri. 2,5 lira olan ekmek artık onun için çok pahalı. Günlük alınan ekmeğin hem sayısını hem de porsiyonunu küçültmekte bulmuş çareyi: "Halk ekmeğin daha küçük boyutlu ve 1,5 lira olan ekmekleri var. Onlardan alıyoruz." Onunla da küçük bir hesap yapıyoruz. 11 yaşındaki çocuğuna okula giderken her gün 10 lira verdiğini anlatarak sayıyor: "Ayda 200 lira sadece çocuğun harçlığı. Defteri kalemi, okulun istekleri derken ortalama 500 lira da öyle gidiyor. Geçen gün okuldan bir İngilizce kitabı sipariş etmişler. Kitabın fiyatına bir baktım, 180 lira. Almadım tabi. Gittim daha ucuza başka yerde buldum. Ama çok dolaştım." Doğru düzgün bir sosyal hayatı yok Hüseyin’in. Ailesi ile arada dışarıda yemek yemek ya da vakit geçirmek zor. Onun da planı yurt dışına gitmek. Belarus ya da Rusya’ya gitmek istiyor. Oralarda akrabaları olduğunu vurgulayarak daha rahat bir hayat yaşayacağını söylüyor. Çalışma koşulları ne kadar ağır olsa da 12 yıllık tazminatını bırakıp gidemiyor. Ama yine de bir gün yurt dışında gidecekmiş gibi yaşıyor. O nedenle uzun vadeli planları yok. Hüseyin de Ahmet gibi asgari ücrete yapılacak zammın yaşam koşullarında bir fark yaratacağına inanmıyor. Yurt dışına sadece kendisi için değil, çocuğunun geleceği için de gitmek istediğini belirtiyor.