BİRTEK-SEN’den ‘direniş’ raporu: Patronlar direnişi kırmak için birbiriyle anlaştı
Remzi BUDANCİR
+GERÇEK-Bölgenin en önemli sanayi kentlerinden olan Antep’te 2022 yılında yaşanan hayat pahalığı karşısında ezilen, hakları gasp edilen, düşük ücretlerle çalıştırıla içişlerin hak arayışları damgasını vurdu. Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde bulunan fabrikalarda çalışan işçiler 2 Şubat ve 9 Mart arasında iş bırakma eylemleri yaparak emeklerinin karşılığını istedi. Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN), Antep’te yaklaşık bir ay süren işçi direnişleri ile ilgili hazırladığı raporu açıkladı. Açıklamayı BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen yaptı.
‘35 FABRİKADA 13 BİN İŞÇİ EYLEM YAPTI’
Antep Başpınar OSB’de ilki 2 Şubat’ta Zafer Tekstil’de, sonuncusu 9 Mart’ta Kevser Halı’da yaşanan, 31’i tekstil işkolunda olmak üzere, toplamda 35 fabrikada zam talebiyle direnişler yaşandığını ifade eden Mehmet Türkmen, 13 bine yakın işçinin çalıştığı bu fabrikaların büyük çoğunluğunda işçilerin tamamının direnişlere katıldığını söyledi. Yaklaşık 40 güne yayılan bu işçi eylemlerinin, 1996’da 20 bin işçinin katılımıyla gerçekleşen ve bir ay süren Ünaldı Dokuma İşçileri Direnişi ve 2012’de 6 Fabrikada toplam 5 bin tekstil işçisinin katıldığı ve 10 gün süren Başpınar Grevi’nden bu yana Antep’te yaşanan en büyük işçi eylemleri olduğunu hatırlatan Türkmen, "Tamamı sendikasız olan, fiili grevlerin yaşandığı, her biri diğerini tetikleyerek ve etkileyerek yayılsa da, ne yazık ki ortaklaşamayan, aynı gün, aynı anda direnişe geçen fabrikaların dahi ayrı ayrı hareket ettiği, en kısası 2 saat, en uzunu 3 gün süren bu direnişlerin sonucunda Başpınar işçileri önemli kazanımlar ve önemli deneyimler elde ettiler" dedi.
‘İŞÇİ DİRENİŞİ SONUÇ VERDİ’
Türkmen, açıklamasında Antep’teki işçi direnişleri ve direnişin sonuçları ile ilgili verileri de paylaştı. Eylemlerin olduğu işyerlerinin büyük çoğunluğunda işçilerin tamamının direnişe katılması sonucu üretimin durduğunu hatırlatan Türkmen, işçi eylemlerinin devam ettiği süreçte yaşananları başlıklar halinde paylaştı.
-Yapılan eylemlerin bir kısmı üç gün sürerken bir kısmı bir gün, bir kısmı bir kaç saat sürdü. Bu eylemlerin sonucunda işçilerin çok büyük bölümünün ücretlerinde artış sağlandı, zam oranları yenilendi. Bazı fabrikalarda işçiler ücretler konusunda herhangi bir kazanım elde edemeden iş başı yaptı. Bir fabrikada ise patron, yaşanan iş bırakma eyleminin ardından üretime ara verdiğini söyledi ve işçiler toplu şekilde işten atıldı.
‘HAYAT PAHALLIĞI ETKİLİ OLDU’
-Bu eylemler, ücretlere yapılan zamların, temel tüketim ürünlerine gelen zamlar ve hayat pahalılığı karşısında yetersiz kalması sebebiyle ortaya çıktı. Özellikle ocak sonundan itibaren evlere gelmeye başlayan zamlı ve öncesine göre iki-üç katına çıkan elektrik zamları tepkinin büyümesinde önemli rol oynadı.
‘İŞÇİLER KENDİLİĞİNDEN EYLEME ÇIKTI’
-Eylemlerin bir diğer ortak özelliği ise dağınıklığı ve bir öncülükten yoksun oluşuydu. Eylemlerin ortak özelliklerinden bir diğeri de hiçbir fabrikada sendikal örgütlülüğün olmayışıydı. İş bırakan işçiler kendiliğinden eyleme çıktı, örgütsüzlük ve dağınıklığın yarattığı koşullarla hareket etti. Bunun başlıca sebeplerinden biri, başta tekstil işkolunda olmak üzere sendikal bürokrasinin işçiler arasında yarattığı güvensizlik ve işçilerin kurduğu birliğin sendikalar tarafından tahrip edilişi. Yalnız bir fabrikada, Boyar Kimya’da Öz İplik İş sendikası örgütlüydü ve burada da işçiler sendikaya rağmen eylem başlattı.
YEREL BASININ TUTUMU
-Bunların dışında bu eylemlerin ortak özelliklerinden biri de yerel basının bir bölümü tarafından hedefe konması. İşçiler, ‘Bu ücretle geçinemeyiz’, ‘Geçim sıkıntısı aldı başını gitti’, ‘En azından yaşamımızı sürdürmeye yetecek ücret istiyoruz’ derken, başta Olay Medya ve Ayıntap Gazetesi gibi gazeteler olmak üzere, yerel basın çoğunlukla işçilerin haklı mücadelesini, Başpınar’a Darbe Vurma Girişimi, Provokatörlerin Oyununa Geliyorlar diyerek hedef gösterdi.
‘PATRONLAR ORTAK HAREKET ETTİ’
-Eylemlerin bir ortak özelliği de patronların işçilerin talepleri karşısında ortak hareket etmesiydi. Patronlar, ağız birliği yapmışçasına eyleme çıkan her işçiye, bir kuruş fazlasını vermeyiz, beğenen çalışsın, beğenmeyen çalışmasın dedi. Örneğin Gürteks işçileri iş durdurduğunda, Şireci patronu Gürteks patronuyla fabrikada toplantı halindeydi. Örneğin Boyar Kimya patronu işçilere "bana kalsa size zam veririm ama diğer patronlarla ortak karar aldık, veremem" diyordu fabrika önünde.
‘KOLLUK KUVVETLERİNİN TUTUMU’
-Yaşanan eylemlerin bir diğer ortak özelliği de görevi kamunun güvenliğini sağlamak olan kolluk kuvvetlerinin hiç çekinmeden patronların safında yer almasıydı. Eylemlerine son vermeleri için işçiler üzerinde baskı kuran polisler, özellikle eylemlerin ikinci haftasından itibaren, fabrika dışında bekleyen işçileri trafiği engelledikleri gerekçesiyle fabrikaya sokmaya çalıştı.
Sendikacılık faaliyetini yerine getiren, işçilerin eylemine desteğe giden BİRTEK-SEN genel başkanı Mehmet Türkmen, Boyar Kimya ve Özkaplan Halı fabrikalarının önünden patronların şikayeti gerekçe gösterilerek, ifadeye götürüldü. Üstelik bu, hakkında gözaltı ya da yakalama kararı olmadığı halde, rızası dışında zorla götürülerek, fabrika önünden bilinçli şekilde uzaklaştırma amacıyla gerçekleşti. Mehmet Türkmen, 7 gün üst üste 7 farklı patronun şikayetiyle karakola ifade vermeye gitti.
‘PATRONLAR YASA, HAK, HUKUK TANIMADI’
-İş bırakan işçilerin içinden eleme yapan patronlar, eylemlerde öne çıkan işçileri işten attı. Sendikal faaliyet yürüten BİRTEK-SEN yöneticileri hakkında asılsız suçlamalarda bulundu. Şireci Tekstil patronu, işçilerin ‘İnsanca yaşamaya yetecek ücret’ talebiyle verdiği mücadeleyi ezmek için, işçilere desteğe giden BİRTEK-SEN genel başkanı Mehmet Türkmen’i tehdit ettirdi.
-İşçilerin meşru mücadelesini gayri meşru şekilde engellemeye çalışan, sendikacıların görevini yapmasına engel olan polisler hem Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’nu hem Sendikalar Kaununu’nu çiğneyerek suç işledi. Aynı şekilde patronlar da işçilerin yasal haklarını kullanmalarına ve sendikacıların örgütlenme ve propaganda faaliyeti yürütmesine engel olmaya çalışarak suç işledi.
‘BUNDAN SONRA İŞÇİLERİ NELER BEKLİYOR?’
-Patronlar, öteden beri olduğu gibi gelecekte de işçilerin taleplerini baskıyla ezmeye, anayasal hakları çiğnemeye devam edecek. Bunu tek başına bir patron olarak değil, farklı işverenlerle kurduğu birliğin sağladığı avantajlarla ve pek çok farklı olanakla yapacak. Patronlar, işçilerin sendikal örgütlenme faaliyetinin önüne türlü engeller çıkarmaya devam edecektir.
-İşçilerin birlik halinde, örgütlü şekilde hareket etme ihtiyacı kendini daha da yakıcı şekilde hissettirecek. Bugün taleplerin tam anlamıyla karşılanamaması, eylemlerin büyük çoğunluğunun ücretlerde kısmi iyileştirmelerle sonuçlanması, eylemlerin bir öncülükten yoksun oluşu ortaya koyuyor ki, işçilerin kendi fabrikalarından başlayarak birliklerini güçlendirmeleri, kalıcı bir birliğe ve örgütlülüğe sahip olmaları şart. Patronların kurduğu birlik karşısında, onların bize reva gördüğü kölelik koşullarına ve sefalet ücretine karşı da kendi birliğimizden başka gücümüz yok.
-Birliğimizi yakıcı bir sorun haline getiren bir diğer şey ise sendikal bürokrasinin, sarı sendikacılığın, patron işbirlikçisi sendikacılığın özellikle tekstil işkolunda sendikaları önemli ölçüde ele geçirmiş olması. Eyleme çıkan 32 fabrikanın önüne BİRTEK-SEN dışında tek bir sendika bile gitmedi, işçilerin mücadelesine destek olmak için bile bir tek sendika uğramadı.
-Başpınar’da bir ay içinde yaşanan eylemler bir kez daha gösterdi ki, işçiler kendi göbeğini kendisi kesmeye mecbur. Kaderini ne patronların ve patronlar adına hareket edenlerin ne de sendikal bürokrasinin insafına teslim edemez.