Barış Terkoğlu: Bu davalar bizi uslandırma davasıysa, aksine uslanmayacağımı göstereceğim

Barış Terkoğlu: Bu davalar bizi uslandırma davasıysa, aksine uslanmayacağımı göstereceğim
'Bugün bu davaları 'FETÖ açıyor' demiyorum. Sadece bir dönem 'Aynı menzile yürüyorduk' diyenler FETÖ ile mücadelelerin ardından geçmişte işlettikleri süreci bugün de sürdürüyor diyorum.'

Süheyla KAPLAN 


Libya'da hayatını kaybeden bir MİT mensubu ile ilgili yayımlanan haberden dolayı tutuklanan ve daha sonra serbest bırakılan Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Türkiye'de hangi görüşten olursa olsun herkes için adil bir hukuk düzeni olması gerektiğini söyledi.

Terkoğlu sorularımızı şu şekilde yanıtladı: 

Tutuklanma gerekçen?

Eğer sıradan bir suçlama ile tutuklanırsanız çoğu zaman buna yanıt vermek kolaydır. Ancak siyasi bir dava ya da gazetecilik davasından yargılanıyorsanız burada çoğu zaman yargılama konusu olan konu aslında bahanedir. Bizim davamız da böyle. Çünkü bu davada iktidar içindeki gruplar tarafından rahatsızlık yaratan gazetecilerin özel olarak seçildiğini ve bu davanın yaratıldığını  düşünüyorum. 

Ben bir süredir zaten bir sebep yaratılarak tutuklanacağımı düşünüyordum. Metastaz  kitabımız var, ayrıca yeni kitap hazırlıyorduk, Odatv'de  yapmış  olduğumuz haberler ve gazetedeki yazılarım nedeniyle hedefe konduğumu anlamıştım. Bence bu dava sadece buna buna bir gerekçe,  bir kılıf. 

Tutuklanmana  sebep olan haberden bahseder misin? 

Ocak ayının başında bizzat Cumhurbaşkanı MİT'in Libya'da faaliyet yürüttüğünü açıkladı. Yine Cumhurbaşkanı Şubat ayında Libya'da şehitler olduğunu söyledi. Elbette şehit olan kamu görevlisinin gizlenmesi pek de mümkün değildi. 19 Şubat'ta yaşadığı köyün muhtarından, onu tanıyan insanlara kadar birçok kişi sosyal medyada şehit olan kişinin  fotoğrafını, adını, soyadını ve onunla ilgili bilgileri paylaştı. En son Meclis'te bir milletvekili basın açıklaması ile şehit olan MİT mensubuna dair bütün bilgileri verdi. Odatv'de yayınlanan haberde cenaze dışında hiçbir yeni bilgi yoktu. Bir cenazenin  sanki sırmış  gibi sunulması  ise aslında ne hukuk ile ne de gerçeklikle bağdaşıyor. 

Müyesser Yıldız neden tutuklandı? 

Bizim tutuklanmamızın  ardından Müyesser Yıldız'ın da sudan sebeple tutuklanması aslında en başta söylediğim şeyi kanıtlıyor. Müyesser Yıldız, uzunca bir süredir FETÖ  yargılamalarını takip ederek bu davalara yansıyan çok özel bilgileri kamuoyuna duyuruyordu. Bu bilgilerden iktidar içindeki bazı  bakanlar rahatsız oldu. Müyesser Yıldız bizim ardımızdan o kadar saçma bir bahane ile tutuklandı ki, kendisini sürekli arayan bir astsubayın telefonda ona söyledikleri tutuklanma gerekçesi oldu. Düşünün avukatının bipolar olduğunu söylediği bir asker sizi arıyor, telefonda çeşitli konularda görüşünü anlatıyor  ve bundan dolayı  siz tutuklanıyorsunuz. Aslında bu gazetecilere kurulan sıradan komploları hatırlatan bir olay. 

Bence Müyesser Yıldız da bu olay nedeniyle değil, çok daha önceden hedef seçilmesi nedeniyle tutuklandı. Evindeki bütün bilgisayarlara, bütün telefonlara yasaya uygun olmayan şekilde el konulması  Müyesser Yıldız'ın haber kaynaklarını deşifre etmek için özel bir çaba sarf edildiğini gösteriyor. Bunun ötesinde Müyesser Yıldız tutuklanmadan  kısa bir süre önce İçişleri Bakanı tarafından açıkça hedef alındı. Kısacası Müyesser Yıldız  aslında iktidarın bir grubu tarafından zaten hep hedefteydi. 

Türkiye'de muhaliflere karşı hazırlanan iddianamelerin çoğu cemaat mensubu savcı ve hakimler tarafından hazırlandığı bilinmektedir. Yargıda hala cemaat etkisi var mı? 

Nazilerin iktidarını kaybetmesinin ardından bir grubu yargılanırken, kalıntıları Soğuk Savaş döneminde solculara karşı kullanılmaya devam etti. Çünkü yeni bir tehlike vardı. Türkiye'de de böyle. İktidar görüntüde FETÖ mensupları ile mücadele ediyor, bir kısmını yargılıyor. Öte yandan bunların kalıntıları ile hatta bunların yöntemlerini kullanarak yeni düşman saydığı aslında yıllardır hedef aldığı kesimlere yine savaş açıyor. Türkiye'nin bugün hedef alınan siyasi davalarına bakarsanız; aynı kişilerin on yıl önce de o dönem görev başındaki Fethullahçı polisler tarafından hedef alındığını görürsünüz. Bugün bu davaları FETÖ açıyor demiyorum sadece bir dönem aynı menzile yürüyorduk diyenler FETÖ ile mücadelelerin ardından geçmişte işlettikleri süreci bugün de sürdürüyor diyorum. 

Fethullah Gülen cemaatinin en çok örgütlendiği ve bir alan oluşturduğu yer Almanya. Dolayısıyla Gülen cemaatinin gelecekte siyasi erk oluşturma bakımından 'itici bir güç' olacağına inanıyor musun? 

Fethullahçı yapılanma bana sorarsan, Türkiye tarihinin gördüğü en karmaşık örgütlenme. Öte yandan uluslararası ilişkilerden devletteki kılcal damarlara kadar sızmış, en ücra unsurlara hakim olan böyle bir yapılanma. Türkiye tarihinde açıkçası görülmedi. Bana sorarsan FETÖ operasyonlarının ardından bu örgütlenmenin tepe unsurları yurtdışına çıkarak, Türkiye'de başka bir dönemin başlamasını bekliyor. Türkiye'deki iktidarın değişmesi ya da  bugünkü iktidarın FETÖ'ye karşı tavrını değiştirmesi onların yeniden ülke içinde aktif faaliyete geçmesini başlatacak. Burada önemli olan Türkiye'de on yıl önce gazetecileri,  muhalif politikacıları,  ülkede ön plan çıkmış sivil toplum liderlerini tutuklayan ve bunu AKP iktidarinin desteği ile yapan bir örgütün bugün sanki özgürlükleri savunuyormuş gibi Batı  demokrasilerinde kendisine alan bulduğunu görüyoruz. Örneğin Gezi davasında yargılanan aktivistlerin bütün telefon dinleme ve bütün takip kararları, bu yapıya mensup, savcı ve hakimler tarafından alındı. Yıllar sonra o davayı açanlar, Fethullahçı  savcı ve polislerin hazırladığı davayı alıp devam ettirdi. Haliyle demokrasiye, özgürlüklere karşı atılan tüm adımların aslında suç ortağı  olan ve bugün eski ortakları tarafından misyonu devam ettirilen, suça bulaşmış bir yapılanmadır Fethullah cemaati.

'TÜRKİYE'DE MAHKEMELER MUHALİF KESİMLERE KARŞI CEZALANDIRMA ARACI'

Sizlerin yargılandığı davalarda Yeni Yaşam gazetesi muhabirleri de var. Böylelikle iktidar bütün muhalif gazetecileri cezalandırmak istiyor. Bu konuda ne söylemek istersin?

Söylediğin gibi bizim yargılandığımız davada sadece Odatv değil, Yeni Yaşam gazetesinden iki gazeteci de tutuluydu. Onlar adına da bu yargılama adaletsiz ve hukuksuzdur. Yargılama sırasında hepimiz bunu gördük ve ifade ettik. Bunu şu yüzden söylüyorum: Türkiye'de mahkemeler, bütün muhalif kesimlere karşı  suç işlemedikleri halde cezalandırma aracı olarak kullanılıyor, ancak hemen herkes sadece kendi görüşüne yakın insanları  bu mahkemelere karşı savunuyor. Oysa Türkiye'de hangi görüşten,  hangi partiden olursa olsun hepimiz için adaletli bir hukuk düzenin olması  bizi bu komplolardan koruyacak bir düzeni yaratacak. Osman Kavala icin de ya da benimle yargılanan Yesim Yaşam gazeteleri için de ben tıpkı  kendime istedigim gibi adalet istiyorum. 

'ADALET SADECE BİZİM GİBİ DÜŞÜNENLERE SUNACAĞIMIZ BİR GÜL DEĞİLDİR'

Türkiye'de Kürt medyasından gazeteciler, siyasetçiler, hukukçular yine aynı şekilde haksız yere yargılanıyor ve cezaevlerindeler! 

Benim bu konuda tavrım net. Herkes için adalet istiyorum. Çağdaş Hukukçular Derneği'nden yargılanan avukatlar için de, Enis Berberoğlu, Canan Kaftancıoğlu gibi politikacılar için de adalet istiyorum. On yıl önce KCK operasyonları  yapılırken, tutuklanan insanların farklı görüşten olması nedeniyle toplumun bir kesimi bu yargılamalar ile ilgilenmedi. O gün BDP (HDP)  binaların basılması ile başlayan süreç, MİT Müsteşarının  ifadeye çağrılmasına kadar uzadı. Toplumun  bir yerinde hukuksuz yargılamalar varsa, ona evet demek gelip en uzaktaki insanı bile bir adaletsizliğin içine atar. O nedenle ben bugün HDP'li politikacılar için de adil bir yargılanma hakkını savunuyorum. Bu anayasamızda tüm yurttaşlar için bir hak. Ayrıca adalet  sadece bizim gibi düşünenlere sunacağımız  bir gül değildir. Bizim gibi düşünmeyen insanlara da sağlamamız gereken bir haktır. Ben düşmanım dahi olsa insanların adil yargılanma hakkını  savunuyorum. FETÖ  davalarında dahi bu insanların bir kısmının  bana karşı  suç işlemiş olduklarını  bile bile hukuk sürecine bağlı kalınması gerektiğini söylüyor ve savunuyorum. Ben babamı öldürse bile insanlara öyle değil; hukukla mukabele edilmesini savunuyorum. Çünkü Türkiye tarihinde çok meşru görünse de devletin hukukun dışına çıkması  sorunları ortadan  kaldırmıyor, aksine devlet içindeki yasa dışı  oluşumları, suc örgütlenmelerini  büyütüyor, besliyor. Benim gibi düşünmeyen  insanlar da adaletli bir toplumda yaşamalı. 

Tutuklu kaldığın süre içinde gazeteci örgütlerinden yeterli destek gördün mü? 

Şunu söylemem gerekiyor. Gerçekten içeri girdiğim andan itibaren toplumun farklı kesimlerinden çok sayıda insandan destek gördüm, hatta bu destek on yıl önce olduğundan belki de daha fazlaydı. Ancak şunun da altını çizebilirim ki, on yıl önce Türkiye'de bu hukuksuzlukları dile getireceğimiz medya organlarının sayısı çok daha fazlaydı. Bugün gazeteci tutuklamaları merkez denilen medyada dahi haber olmuyor. Buna şaşırmıyorum. Beni hayal kırıklığına uğratmayacağım inandığım tüm kesimlerden destek ve dayanışma gördüm. Bundan sonra da kaldığım yerden bıraktığım  gibi ne yapıyorsam aynısını yapmaya devam edeceğim. Bu davalar  bizi uslandırma davasıysa, aksine uslanmayacağımı göstereceğim. 

Öne Çıkanlar