Demirtaş'tan çağrı: Korkmanın, karamsarlığın zamanı değil, bu kadar bedeli boşuna mı ödüyoruz

Demirtaş'tan çağrı: Korkmanın, karamsarlığın zamanı değil, bu kadar bedeli boşuna mı ödüyoruz
Cezaevinden sağlığı, HDP'nin erken seçim çağrısı ve kayyımlarla ilgili soruları yanıtlayan Demirtaş, 'Karşımızda dibe vurmuş, çürümüş, bir iktidar varken karamsarlığın zamanı değil' dedi.

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla cezaevinden Evrensel gazetesinden Meltem Akyol’un sorularını yanıtladı.

4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu olan Demirtaş, AİHM’nin hakkında verdiği "Siyasi saikle hapsedildi, tutuksuz yargılanmalı" kararına rağmen cezaevinde tutuluyor.

Sağlık durumunun iyi olmadığını aktaran Demirtaş, "Zaman zaman göğsümdeki sancı nüksediyor, nefes alışverişimi zorluyor. Tetkikler devam ediyor. Her türlü imkanla direnmeye devam ediyoruz" mesajı verdi.

Demirtaş, HDP’ye yapılan baskılar karşısında, HDP’nin yaptığı "erken seçim" çıkışının da devamını getirmesi gerektiğini belirtti.  

Demirtaş’ın Evrensel’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

‘SAĞLIĞIM ÇOK İYİ DEĞİL, HENÜZ BİR TEŞHİS KONULAMADI’

Çok geçmiş olsun, korkuttunuz... Nasılsınız, sağlık durumunuz nasıl?

Sağlığım çok iyi değil maalesef. Avukatlarım ve milletvekilleri konunun detaylarını açıkladılar. O günden bu yana yeni bir gelişme yok. Zaman zaman göğsümdeki sancı nüksediyor, nefes alışverişimi zorluyor. Tetkikler devam ediyor. Henüz bir teşhis konulamadı.

‘ESİR KAMPI UYGULAMALARININ 2000’Lİ YILLAR VERSİYONU’

Yargı paketi çıktı, hakkınızda iki tahliye kararı, bir AİHM kararı var, ama hâlâ hapistesiniz...

Tüm halk faşizmin pervasız, ahlaksız, ağır saldırısı altındadır. Bizim sözde yargılamalarımız da bunun bir parçasıdır. AKP-MHP ortaklığının yargı içine çöreklenmiş ayağı tarafından rehin alınmış durumdayız. Binlerce siyasi tutsağın pozisyonu tam olarak budur. Bu nedenle kanun, usul, hukuk gibi tartışmalara girmenin bir anlamı yok. Esir kampı veya toplama kampı uygulamalarının 2000’li yıllar versiyonunu yaşıyoruz. Hangi esir kampında adalet, hakim, mahkeme, hukuk vardı ki bu dönemde olsun.

Biz de bunun farkında olarak elimizdeki her türlü imkanla direnmeye devam ediyoruz. Yargılama varmış gibi yapılan duruşmalarda da, hukukun tüm imkanlarıyla tarihe not düşmeye gayret ediyoruz. AKP-MHP’nin yargı reformu gibi sözüm ona adımları da faşizmi sürdürme niyetinden başka bir amaç taşımıyor.

‘AMAÇ TASFİYE ETMEK, İRADESİNİ, UMUDUNU YIKMAK’

Seçimlerin hemen ardından belediyelere yeniden kayyumlar atanmaya başladı. Seçilmişler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor... ‘Amaç Kürtleri sandıktan uzaklaştırmak’ değerlendirmesi yapılıyor, katılır mısınız?

Faşist cephe kendisinden bekleneni ve öngörüleni yapıyor. AKP’nin Bahçeli, Ağar, Perinçek tarafından desteklenmesinin şartı, Kürtlere ve diğer muhalefete yönelik içeride ve dışarıda kesintisiz bir savaş yürütmesidir. AKP tekçi rejimi de bunu büyük bir şevkle yapıyor zaten. Burada asıl amaç sandıktan uzaklaştırmak değil, topyekün tasfiye etmek, yok etmek, iradesini, umudunu, geleceğe dair hayallerini yıkmaktır. Sandığa ve sandık sonuçlarına yönelik müdahale bu amacın aşamalarından biri sadece. Topyekün ve çok yönlü, asimetrik bir saldırıyla muhalefeti ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla şunu bilmek lazım, kayyum olsa da olmasa da faşizm başka yol ve yöntemlerle saldırılarını sürdürecektir. Tekrar söylüyorum, tek yol faşizmin yıkılmasıdır.

‘ERKEN SEÇİM ADIMININ DEVAMINI GETİRMEK GEREKİYOR’

HDP, tüm bu süreci değerlendirdiği bir toplantı yaptı, sineyi milleti de tartıştı. Ve nihayetinde erken seçim çağrısı yaptı. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz ve bundan sonraki adım ne olmalı?

HDP erken seçim çağrısı yaptı ve bence ilk adım olarak bu doğruydu. Şimdi bunun devamını getirmek ve seçime nasıl, hangi ittifaklar ve hangi ilkelerle gidileceğini netleştirmek, bunun için asgari bir demokrasi programı ilan edip hayata geçinceye kadar faşizme karşı her yerde mücadeleyi örgütlemek gerekir. Yoksa HDP istedi diye erken seçim olmayacak. Ama halkın önüne somut bir program ve demokrasi blokunun ilanı ile çıkılıp konferanslar, mitingler, yürüyüşler ve yaratıcı sivil itaatsizlik eylemleriyle kitle desteği görünür kılınırsa (Ki çok fazla destek olacaktır) erken seçim çağrısı daha anlamlı hale gelir ve karşılık da bulur.

'KORKMANIN ZAMANI DEĞİL, BU KADAR BEDELİ BOŞ YERE Mİ ÖDÜYORUZ?'

‘Barış Pınarı’ adıyla Suriye’nin kuzeyine yapılan operasyonla yeniden yavaş ve milliyetçi yaklaşımların kışkırtıldığına tanık olduk. Barış ve kardeşlik, yani çözüm konusunda tabloyu nasıl görüyorsunuz, karamsar mı olmalıyız?

Faşizm son zamanlarını yaşıyor, bırakın da faşist iktidardan beslenen alçaklar sürüsü umutsuz olsun. Halkın umutsuz ya da karamsar olması için tek bir neden bile göremiyorum. Aksine karşımızda dibe vurmuş, çürümüş, yozlaşmış, halk desteğini daha şimdiden büyük oranda yitirmiş sefil bir iktidar varken korkmanın, karamsarlığın zamanı değil. Bu kadar bedeli boş yere mi ödüyoruz?

Bu faşizan uygulamalara teslim olunsaydı iktidarlarını yirmi yıl daha sürdürebilirlerdi. Ancak milyonlarla birlikte direndik ve faşizmi gerilettik. Artık önümüzdeki görev, ilk seçimde faşizmi tuzla buz ederek içinde HDP’nin de olduğu demokratik bir iktidarı iş başına taşımaktır.

‘HDP’YE HABER VERMEMEKLE BELKİ DE EKSİK DÜŞÜNDÜM’

‘HDP’ ile sık sık gerilim yaşadığınıza ilişkin iddialar-tartışmalar var. Sağlık durumunuzdan geç haberdar olunması da yeniden bu yönde bir tartışma başlattı. Ne söylersiniz?

Sağlık durumumu dışarıya geç iletmek benim kararımdı. HDP’nin bu nedenle haberi olmadı. Bunca sorunun ve hasta tutsağın olduğu bir dönemde gerçekten de sağlık meselem gündem olsun istemedim. Bakın, daha bu hafta Urfa Cezaevinde 64 yaşındaki Emine Aslan Aydoğan, hasta bir tutsak yaşamını yitirdi. Emine anaya Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm halkımıza da baş sağlığı dileklerimi iletiyorum. Durum gerçekten çok ciddidir. Herkesin hasta tutsaklar sorununa ses vermesi, konuyu gündeme taşıması gerekir.

Haber vermemekle belki de eksik düşündüm. Yoksa partimle aramızda en küçük bir sorun ya da gerilim yok. Dışarıda arkadaşlarımız yoğun saldırılara rağmen koşturuyor, mücadele ediyorlar. Her HDP’liyi kutluyor, alınlarından öpüyorum. Direnmeye devam, mutlaka kazanacağız diyorum.

‘DEMİRTAŞ’IN ROMANI OCAK AYINDA ÇIKIYOR’

Cezaevinde günleriniz nasıl geçiyor? Ne okuyor, ne yazıyorsunuz? Yeni kitaplar bekleyelim mi? 

Ne bulsak okuyoruz. Yeni kitapları sürekli ediniyoruz. Bir roman yazmaya çalıştım, ocak ayında yayımlanır belki. Resim ve karikatür yapıyorum bol bol. Böyle işte. Geçiyor günler...

‘KETILI RASTGELE ÇALIŞTIRINCA DA SU KAYNATIYOR’

‘Ketıl’ ile haber alıyorduk sizden ancak son zamanlarda pek alamıyoruz, neden? Ketıl mı çalışmıyor?

Sonuçta burası hapishane, bazen sorunlar oluyor elbette. Dışarıyı takip etmek kolay olmuyor. Seçim döneminde avukatlar günde üç defa gelebiliyordu, şimdi o sıklıkta olamaz tabii ki. Ketılı rastgele çalıştırınca da "Su kaynatıyor." Çok elzem olursa çalıştırırız yine de.

Ben ve Abdullah Zeydan arkadaşımız tüm dostlara selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.

NE OLMUŞTU?: DEMİRTAŞ İKİ KERE TAHLİYE EDİLDİ ANCAK HALA HAPİS

"Seni başkan yaptırmayacağız" dedikten sonra cezaevine konulan HDP’nin Önceki Dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 3 yıldır tutuklu.

Şöyle bir hatırlatırsak:

4 Kasım 2016’da tutuklanan Demirtaş hakkındaki soruşturma dosyaları, biri hariç, tek davada birleştirildi. Her iki davada yargılama devam ederken AİHM’ye başvurusu yapıldı. AİHM başvuruyu görüşeceğini açıkladıktan kısa süre sonra, Demirtaş, eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile birlikte "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılandığı davada 4 yıl 8 ay hapis cezası aldı.

AİHM ise Demirtaş’ın "Siyasi saikle hapsedildiğini" ifade ederek tahliye edilmesine hükmetti. Kararın çıktığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AİHM kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" dedi. Bu sözlerin ardından Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye başvurusunu "tutukluluk ölçülü" diyerek reddetti.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi de mahkumiyet kararını onayarak cezayı kesinleştirdi.

Bu arada Demirtaş’ın dosyasının AİHM Büyük Dairede 18 Eylül 2019’daki duruşmada görüşeceği açıklandı.

AİHM duruşmasından önce Demirtaş’ın ana davasında tahliye kararı çıktı ama diğer davada cezası onaylandığı için tahliye edilmedi.

Tartışmalar devam ederken yeni yargı paketiyle Demirtaş’ın tahliyesi yeniden gündeme geldi. Nitekim yapılan başvuruyu değerlendiren İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Demirtaş hakkında tahliye kararı verdi ve infazın durdurulmasına hükmetti. Ancak bu ikinci tahliye kararı da Demirtaş’ın hapisten çıkmasına yetmedi.

Bu kez Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yeni soruşturması devreye girdi. Savcılık, Demirtaş ve aynı dönem HDP Eş Genel Başkanlığını birlikte yürüttüğü Figen Yüksekdağ hakkında, 6-8 Ekim olaylarında sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla yeni bir soruşturma başlattı.

Erdoğan bu gelişmelerin yaşandığı günlerde "Sonuna kadar bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Biz bunları bırakamayız" dedi.

Öne Çıkanlar