'Gülen Cemaati olumsuz itibarını Almanya'da cilalamak istiyor'
Süheyla KAPLAN
ARTI GERÇEK - Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Ankara'nın baskısıyla Gülen yapılanması Almanya'da yeniden örgütlenmeye çalışıyor. Gülen cemaatinin içinde bulunduğu cami, kilise ve sinagogu içinde barındıran 'House of One' (Birlik Evi) adlı proje 2020 yılında hayata geçecek. Geçtiğimiz hafta Berlin'de cami, kilise ve sinagogu aynı çatı altında toplayan 'House of One - Bir Ev' adlı proje hizmete girdi.
Türkiye uzmanı ve Gülen cemaatini yakından tanıyan Alman tarihçi ve gazeteci Dr. Nick Brauns bu çerçevede konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı:
'House of One' adlı projenin içinde Müslümanları temsilen Gülen yapılanmasına yakınlığı ile bilinen Berlin Kültürlerarası Diyalog Derneği yer alıyor. Dinlerarası diyalog adına bu projeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Brauns: Elbette, tarihte olduğu gibi farklı dini cemaatlerin birbirleriyle kanlı bir şekilde savaşmayıp aksine diyalog aramaları, ortak hümanist değerleri vurgulamaları memnuniyetle karşılanacak bir durum. Bununla birlikte, 'House of One' projesi ortak kökleri olan İbrahimi Dinler (tek tanrılı olup İbrahim'in soyundan gelen peygamberlere nispet edilen Ortadoğu kökenli dinlerdir) arasında diyalog arayışına yöneliktir. Oysa projenin içinde ne Hinduler, Budistler ne de Aleviler var. Benim projeye ilişkin ana eleştirim tabii bu değil.
Peki temel eleştiriniz nedir?
Brauns: 'House of One' projesinin girişimcileri Sankt Petri / Sankt Marien'in Protestan Kilisesi, Berlin Yahudi Topluluğu ve Potsdam'daki Abraham Geiger Eğitim Koleji. Müslüman tarafını ise Berlin'deki Gülen cemaati yanlısı "Berlin Kültürlerarası Diyalog Derneği' temsil etmektedir. Bu derneğin internet sayfasında şöyle bir tanımlama geçiyor: "İlham veren Müslüman alimler Fethullah Gülen'in öğretilerine ve değerlerine geri dönen, ağırlıklı olarak Türk göç tarihine sahip Alman Müslümanlar tarafından kurulmuştur'.
'Forum Diyaloğu' adlı oluşum hatırlanacağı üzere Gülen hareketinin yarı resmi bir oluşumu olarak ortaya çıkmıştı. Gülen tarikatı / cemaati Almanya'daki Müslümanlar arasında izole edildi, özelikle Berlin Müslüman Cemaati 'House of One' adlı projeye kuşku ile yaklaşıyor.
Projenin girişimcileri Protestan ve Yahudi grupları, 'Forum Diyaloğu'nun' kimlerden oluştuğunu bilmiyor mu?
Brauns: Biliyorlar tabii ki. Fakat muhtemelen ortak projede Müslüman bir partner buldukları için memnuniyet duyuyorlar. Diğer İslami dernekler ya böyle bir projeye katılmak istemediler, ya da Almanya'da yaygın başat İslamcı bir rüzgar potasında kendilerini görmek istemediler. Ayrıca bazı Alman ana medyasında Gülen cemaati, AKP iktidarı tarafından kitlesel anlamda baskıya uğrayan mağdur kesim olarak temsili bir rol oynadı. İşte böyle bir ortam Gülen cemaati yanlıları için önemli bir fırsat olarak görüldü ve ortak 'House of One' projesine dahil olmayı uygun gördüler. Diyaloğa hazır olduklarını ifade ederek, cemaatin açık bir Müslüman topluluğu olduğunu öngörerek, kamuoyuna olumlu bir imaj sunmak istediler. Berlin'de üç dini bir çatı altında toplamayı amaçlayan (kilise, sinagog, cami) projenin başlarında yer alan Gülen yanlısı imam Kadir Sancı, projenin açılış töreninde yaptığı konuşmasında, bu proje ile karşılıklı diyaloğun sağlanmasını temenni ettiğini ve 'Işığın evi' olması gerektiğini bildirdi. Bu söylem Gülen tarikatı içi bir nevi Işık Evi anlamına geldiğinin kodlarını vermektedir ki, Gülen hareketinin kökeni de Nurculuk tarikatının kurucusu 'Işığın izleyicileri'ne dayanmaktadır. Gülen cemaati de bu projeyi bu anlamda kendi projelerine yakın görmektedir.
'LAİKLİĞE, SOSYALİME VE EVRİM TEORİSİNE KARŞI BİRLİK ARAYIŞI'
Dinler arası diyalog çalışmalarının bir tür uzantısı olan 'House of One' adlı projenin çalışmalarına 2011 yılında başlanmıştı. Bu dönemlerde Gülen tarikatı AKP iktidarı ile güçlü bir biçimde ittifak içerisindeydi. Alman istihbarat kurumları raporlarında Gülen tarikatı üzerine olumlu raporlar yayınlanmaktaydı. Peki o dönemlerde Gülen cemaatinin bu projeye dahil olma amacı sizce ne idi?
Brauns: Fethullah Gülen tarikatında Berlin'de üç dinin evi olarak tanıtılan bu projede, bugünkü laiklik ve felsefi materyalizmin, İbrahimi dinlerinin burada birleşik bir savunma mücadelesine öncülük etmesi gerektiği inancı yaygın. Bu nedenle Gülen cemaati uzun zamandan beri kendisini dinler arası diyaloğun temsilcisi olarak görmektedir. Ancak burada diyalog kavramı yanlış bir ifadedir. Gülen cematinin aydınlanma ve modernitenin güçlerine, laikliğe, sosyalizme ve evrim teorisine karşı, Yahudi ve Hristiyan toplulukları ile birleşik bir cephe aradığını söylemek daha iyi olacaktır.
Aynı zamanda Gülen hareketi, tarikat için koruma ve kamuflaj görevi görmesi için uzun süredir Hristiyan ve Yahudi topluluklarının çevrelerinde toplanmaya çalışmaktadır. Örneğin Potsdam'dan Abraham Geriger Kolleji'nde haham eğitimi veren Walster Homolka, Gülen yanlısı dernek olan 'Forum Diyaloğu'nun' da bir üyesidir.
Bu proje nasıl finanse edilmektedir? Federal bütçeden maddi yardım alınıyor mu?
Brauns: Projenin maliyeti şu anda yaklaşık 47 milyon Euro civarındadır. Bağışlara ek olarak, 'House of One' projesine devlet yardımı da eklenmektedir. Federal hükümet, Gülen cemaatinin de içinde bulunduğu bu projeye 20 milyon euro aktaracağını bildirdi. İnşaatın başlatılması için gerçekleştirilen resmi törende Alman Sosyal Demokrat Partili (SPD) Belediye Başkanı Michael Müller ve Federal İçişleri Baklanlığı Müsteşarı Anne Katrin Bohle yer aldı. Hatırlanacağı üzere, 'House of One'ı destekleyen iş kadını Catherine von Fürstenberg-Dussmann, projede Gülen yapılanmasına yakın bir derneğin yer alması nedeniyle çekildiğini açıklamıştı. Dussman, 'Gülen hareketinin Müslümanlara ait sivil toplum örgütleri ile cami derneklerinin çoğu tarafından kabul görmediğini' dile getirmişti.
Federal bütçeden sözkonusu proje için 10 milyon avro ayrılması hayli yüklü bir miktar. Federal hükümet bugünkü Gülen cemaatini nasıl görüyor?
Brauns: Alman dış istihbarat teşkilatı Federal Haberalma Servisi'nin (BND) Başkanı Bruno Kahl, Türkiye'deki darbe girişiminden Gülen yapılanmasının sorumlu olduğundan şüphe ettiğini bildirmişti. Yine aynı şekilde Kahl, Gülen yapılanmasını dini ve seküler eğitim için biraraya gelmiş sivil bir oluşum olarak değerlendirmişti. İstihbarat Temsilcisinin bu değerlendirmesi, açıkça kamuoyunu manipüle etmeye yöneliktir. Alman hükümetince desteklenen ve hükümete siyasi danışmanlık eden SWP tarafından yayınlanan bir bültende, Gülen tarikatının siyasi bir proje olduğu Alman istihbarat Şefi'nin de gözünden kaçmış olmalı! 2018 yılında 'Der Spigel' dergisi, Ankara'daki Alman Büyükelçiliği'nin iç gizli raporunu ele geçirmişti, bu raporda Gülen tarikatının Türkiye'de devlet kurumlarına yönelik kitlesel anlamda sızma' planı yürüttüğü bilgisi yer alıyordu. Raporda Gülen cemaatinin, hiyerarşik bir biçimde mafya tipi örgütlendiğine de yer verilmişti. Federal Sol Parti Milletvekili Ulla Jelpke, geçen yıl Federal Hükümet ile Gülen hareketi içindeki dernekler arasında, hala ortak projelerin olup olmadığı konusunda hükümetin yanıtlaması istemiyle soru önergesi hazırladı. Federal Hükümet, istihbarat servislerinin gizlililik prensipleri ve ortak çıkarlarını tehlikeye atacağı gerekçesiyle soru önergesine cevap vermemeyi tercih etti.
Başka bir ifadeyle: Ya Alman devleti ile Gülen cemaati arasındaki işbirliği sadece gizli servis düzeyinde gerçekleşiyor. Ya da federal hükümet, Türk hükümetiyle sorun yaşamamak için Gülen cemaati ile işbirliğini ifşa etmek istemiyor.
Türkiye'de 2016 yılındaki askeri darbe girişiminden önce Almanya, Gülen cemaati yanlıları için güvenli bir ülke konumundaydı. Cemaat burada güçlü bir biçimde örgütlenmekteydi, bağışlar toplamaktaydı ve yeni üyeler kazanmaktaydı. Gülen cemaatinin bugün Federal Almanya'daki rolü nedir?
Brauns: Almanya bugün Gülen hareketinin yeni merkezidir. Türkiye'den Gülen cemaatinin önemli kadroları buraya kaçtı. Uzun süredir kurulmuş olan ağları sayesinde Gülen cemaati yanlıları, 'mağdur' olan sempatizanlarını güvenlik altına alıyor ve kendilerine burada yerleşmeleri için yardım ediyor. Resmi Dairelerin sığınma istatistiki bilgilerine göre, artık Kürtlerden daha fazla Türk kökenli Almanya'ya kaçmaktadır. Bu da Türkler arasında yoğunlukla akademisyen sayısının bulunduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, Türk mültecilerin sığınma başvurularını kabul oranı, Kürtlerden daha yüksektir. Özellikle Alman ekonomisine de fayda sağlayabilen iyi eğitimli Gülencilerin, Almanya'da sığınma hakkı elde ettiği görülüyor. Öte yandan, solcu Kürtler, Türkiye'de agresif bir şekilde zulmedilmelerine rağmen, genellikle sığınma almamaktadırlar. Ne de olsa, Almanya'da terörist olarak kabul edilmektedirler ve burada devlet tarafından kabul görmemektedirler. Federal Hükümet ve muhtemelen burada 'House of One'a sponsorluk yapan Berlin eyalet hükümeti, Gülen cemaatinin kim olduğunu esasen çok iyi biliyor. Ancak yine de Erdoğan’ın olası bir iktidar düşüşünün ardından, bu hareketi Türkiye’de tekrar nüfuz alanı oluşturabileceklerine inanıyor ve ayrıca cemaatin Almanya’daki Türkiye kökenli topluma bir etki için ilişkilerini sıcak tutmak istiyor.
Gülen cemaati yanlılarının kitlesel işten çıkarılma ve tutuklanmalarından sonra Türkiye'de onlara tekrar yeni şans tanınabilinir mi?
Brauns: Türk siyasi tarihinden şunu biliyoruz ki, bir zamanlar 'terörist diye cezaevlerinde yatanlar' bugün Türk siyasetini yönlendirebiliyor. Erdoğan'ın kendisi 1990’ların sonunda İslamcı faaliyetleri gerekçe gösterildiği için hapsedilmiş; bugün ise Türkiye'nin en güçlü adamı olarak görülmektedir. Yine aynı şekilde Gülenciler tarafından, Ergenekon sürecinde uzun süre hapis cezasına çarptırılan Doğu Perinçek ve yandaşları serbest bırakıldıktan sonra ve darbe girişiminin ardından, Türk dış politikası üzerinde önemli bir etki yarattı. Bu nedenle, Gülen cemaatinin de Türkiye'de tekrar siyasi nüfuz kazanmaları olanaksız görünmüyor. Türkiye'de kamu hizmetinde, yargı, ordu ve polis, eğitim ve ekonomide, darbe girişiminden sonra kitlesel temizlik operasyonu gerçekleştirildi. Kırılma noktası ise AKP'nin kendisidir. AKP'nin içerisinde Gülencilerin olduğu bilinen bir gerçek. Halen, AKP'deki çöküş belirtileri sözkonusu, AKP içindeki eski etkin politikacılar (Davutoğlu, Babacan gibi) muhafazakar, dinci yeni bir parti kurma hazırlığı içerisindeler. Böyle bir parti AKP'yi devralacaksa, Gülencilerin siyasi arenada yine ön planda olacağına inanıyorum.