Müslim: İlişkilerimizi özgürce geliştirme hakkına sahibiz
Fehim IŞIK
ARTI GERÇEK - Suriye hükümetine ilk çağrı, Afrin sivil yönetiminden gelmişti. 20 Ocak’ta başlayan Afrin’e dönük müdahalede kent henüz Suriye Demokratik Güçleri’nin (QSD) kontrolündeyken Afrin yönetimi Suriye hükümetine çağrı yapmış ve Türkiye’nin müdahalesine karşı Afrin’in savunmasına destek vermesini istemişti. Bu çağrıya hükümet olumlu bir yanıt vermedi.
Sorunun savaş ve şiddetle çözülmeyeceğini, mutlaka siyasal çözüm için adım atılması gerektiğini birçok kez açıklayan Suriye Demokratik Meclisi (MSD), Afrin’in Türkiye’nin kontrolüne girmesinden sonra Suriye hükümetine bir kez daha çağrıda bulundu, sorunun diyalog ve müzakere ile çözümüne hazır olduklarını açıkladı.
Çağrıya gelen ilk tepki tehditkardı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat, Rojava ve Kuzey Suriye’deki güçleri ABD işbirlikçisi ilan ederek bu işbirliğinden vazgeçmeleri durumunda Suriye’de yaşayabiliceklerini, aksi takdirde bu bölgelerin zor kullanılarak geri alınacağını açıkladı. Bu yaklaşım diyalog çağrısına verilebilecek bir yanıt olarak değerlendirilmedi.
Basına yansıyan karşılıklı açıklamaların akabinde konu ile ilgili birçok haber yayınlandı. Görüşmelerin başladığını iddia edenler oldu. MSD ve bölgenin önde gelen politik aktörleri ise bir diyalog ve müzakere sürecinin başlamadığını, görüşmelerin henüz gerçekleşmediğini belirterek "Adım atıldığında kamuoyuna bilgi verilecektir" demekle yetindiler.
Tartışmalar bu aşamadayken 26 Temmuz günü bir MSD heyetinin Şam’a gittiği açıklandı. Bir sonraki gün ise ilk görüşmenin yapıldığı ve heyetin Rojava’nın Kamışlo kentine döndüğü basına yansıdı. MSD kısa bir yazılı açıklama yaptı. Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Müslim de bir basın toplantısı ile görüşmelere ilişkin bazı detayları kamuoyu ile paylaştı.
Suriye’de yeni bir aşamaya geçileceğinin işareti olarak değerlendirilen bu görüşmeyi, önümüzdeki dönemin olası aksiyonlarını, Uluslararası Koalisyon Güçleri başta olmak üzere ABD ve Rusya’nın yaşananlara dönük tepkilerini, bölgenin önde gelen siyasetçilerinden TEV-DEM Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Müslim ile konuştuk.
"BAZI BAŞLIKLARDA ORTAK KOMİTELER OLUŞTURULMASI KARARLAŞTIRILMIŞ"
- Suriye hükümeti ile görüşmeler başladı. Bu görüşmelerin hangi esaslar dahilinde başladığı merak ediliyor. Henüz ilk görüşme ama öncelikle hangi konuların ele alındığına dair bir fiktir vermeniz mümkün mü?
Davet Suriye hükümetinden geldi. Daha öncesinde biz de çözüm amaçlı diyalog ve müzakerelere, hükümetle görüşmelere hazır olduğumuzu açıklamıştık. Görüşmeyi sağlayan son adım hükümetten geldi. Bunun üzerine Demokratik Suriye Meclisi’nden (MSD) bir heyetin hükümetle görüşmesi kararı alındı. Kürtlerden, Araplardan, Süryanilerden oluşan bir heyetti. Görüşmeyi, önümüzdeki süreç için atılmış bir ön adım olarak görüyoruz. Hem karşılıklı güvenin oluşması, hem bir zihinsel değişiklik yaşanıp yaşanmadığını görmek için ilk adımları atmak gereklidir. Rejim şimdiye kadar askeri olarak bizi zorlayacağını hesaplıyordu. Biz ise bakalım, bu işin diyalogla gideceği bir nokta var mı, onu görmek istedik. Henüz ciddi bir gelişme sağlanmamış olsa da MSD heyetinin açıklamasından anlıyoruz ki bazı konularda uzlaşmışlar. Bazı başlıklarda ortak komiteler oluşturulması kararlaştırılmış. Henüz tam net olmayan durumlar var. Netlik sağlandığında daha geniş açıklamalar yapılır. Görünen o Suriye rejimi bir şeyler yapmak istiyor. Demokratik Suriye Meclisi ile Demokratik Suriye Güçleri’nin Suriye’nin geneline dönük projelerinin, ağırlıklarının olduğunu biliyoruz. Bu iki gücün varlığı Suriye’nin tamamı açısından önemlidir. Bu nedenle Suriye hükümeti ile görüşmesi, karşılıklı güveni geliştirecek adımlar atması yanlış bir girişim değil. İlk görüşme de bu esaslar üzerinden gerçekleşti. Detaylara ilişkin şimdiye kadar kapsamlı bir açıklama yapılmadı. Ancak tahminim o ki oluşturulan ortak komiteler aracılığı ile sorunlar ilerde daha bütünlüklü ele alınacak. Elbet bu komiteler askeri, siyasi, ekonomik, yasa ve anayasa yapımı gibi birçok alanı kapsamalı ve ortak çalışmalar yürütülmeli. Süreç içinde birçok şey daha iyi görünür ancak ilk bilgiler gelişmelerin pozitif olduğu yönünde.
"AFRİN'İN DURUMU ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM GÜNDEME GELEBİLİR"
- Heyetin kaç kişiden oluştuğu ve heyette askeri yetkililerin bulunup bulunmadığı da merak ediliyor. Tabi Afrin ve İdlib konusunda Suriye hükümeti ile ortak operasyonlar sürdürüleceğine dair iddialar da var. Bu konulara ilişkin nelerin konuşulduğunu öğrenmek mümkün mü?
Heyet 5 kişiden oluşmuştu. Heyette askeri temsilcinin yer almasının henüz zamanı olmadığına inanıyorum. Bu bağlamda elbet, Afrin konusu da ele alınmalı ama Afrin konusunun henüz ele alındığını sanmıyorum. Önümüzdeki dönemde bir askeri komite oluşturulur ise hangi başlıklarda ortaklık sağlanacağı konuşulur, bu esaslar dahilinde Afrin’in durumu da gündeme gelir. Ancak bu konuda adım atmak için henüz erken olduğu kanaatindeyim. Afrin’e ilişkin belirtmek gerekir. Kent şu anda işgal altında. Afrin’in işgali bizim açımızdan da, Suriye açısından da önemli. İdlib kenti de şu an işgal altında. Sanırım önümüzdeki dönem bu konularda, Afrin’in özgürleştirilmesinde, terörizmin yok edilmesinde bir işbirliği yapmak mümkün olacak. Görüşmelerin pozitif devam etmesi, hükümetin gelişmelere pozitif yaklaşması durumunda ortak adım atmak mümkün olacak.
"BAŞKALARINDAN İZİN ALMAMIZ GEREKTİĞİNE İNANMIYORUM"
- Kuzey Suriye ve Rojava’da Uluslararası Koalisyon Güçleri başta olmak üzere ABD ve Batılı devletlerle sürdürülen bir ilişki var. Bu yaşanan süreç, söz konusu güçlerle ilişkilerinizi etkiler mi? Özellikle ABD, Suriye hükümeti ile girilecek bir diyalog sürecine nasıl bir tepki verir?
Doğrudur. Şimdiye kadar birçok kesimle işbirliği yaptık. İlişkilerimiz açıktı. Uluslararası Koalisyon Güçleri ile, Rusya ile sahada yaptığımız işbirlikleri oldu. Ancak bizi bir başka güç bu noktalara taşımadı. Kendi özgücümüz ve inancımız ile bugünlere geldik. Bunu görmek lazım. Bu nedenle ilişkilerimizi özgürce geliştirme hakkına sahibiz. Biz şimdiye kadar muhataplarımıza verdiğimiz tüm sözleri yerine getirdik. Terörizme karşı mücadelede verdiğimiz sözleri yerine getirmekle birlikte siyasi irademizi kimseye ipotek etmediğimiz de biliniyor. Elbet bu gelişmelerden muhataplarımızın bilgileri olur. Hem Koalisyon Güçleri’nin, hem de Rusya’nın bu gelişmelerden bilgilerinin olmaması düşünülemez.
Ancak bu süreçte ilişkileri sürdürürken çıkarlarımızı düşünmemiz gerektiğini gözardı edemeyiz. Bizim çıkarlarımız, Suriye halklarının çıkarları, demokratik Suriye için birlikte mücadele ettiğimiz Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni tüm kesimlerin çıkarları önemlidir. Bu realite ile baktığımızda başkalarından izin almamıza gerek olmadığı görülür. Suriye hükümeti de bu realitenin farkında. Reel ilişkilerimizin önümüzdeki dönem bir engel oluşturacağı inancında değilim. Bir uzlaşı sağlanması durumunda ister Koalisyon Güçleri, ister Ruslar ya da diğer güçler olsun, onlardan beklenen oluşacak muhtemel uzlaşıya destek vermeleridir. Soruna siyasal açıdan bakmanın, savaş dışı çözümler üretmenin doğal sonucu budur. Bir oyun oynanmıyor, sorunun çözümü için adım atılıyor. Biz de bu konuda duyarlıyız, umarım tüm taraflar da bu konuda duyarlı davranır ve sorunun çözümüne destek verir.
"TÜM SURİYE'Yİ KAPSAYACAK BİR MODELİMİZ VAR"
- Elbet her şey çok yeni ama atılan bu adım Suriye’nin önümüzdeki sürecini de etkileyecek gibi görünüyor. Eğer arzulanan gelişme sağlanır ise Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? Daha açık demek gerekirse, iç savaşın bunca ölüme mal olduğu Suriye’de bu aşamadan sonra barışçıl bir çözüm geliştirmek mümkün mü?
Suriye’nin geleceğine ilişkin projelerimiz var, bir model üzerinden geliştirdiğimiz öneriler var. Bu modelin tüm Suriye için geçerli olduğuna inanıyoruz. Suriye’nin tamamına uygulamak mümkün. Suriye’nin bütünlüğü içinde federalizme kadar gidebilecek adımlar atabilir. Hatta bu konuda adım atılması daha yararlı sonuçlar doğurur. Tabi bunun için zihinlerin değişmesi lazım. Rejim ne yazık ki bu konuda bir zihinsel değişikliği henüz gerçekleştirememiş. Elbet tüm değişimler bir günde yaşanmaz. Birlikte çalışma durumunda değişim adım adım yaşama geçebilir. En önemli olanından başlanır, ondan sonrası ise ortak çıkarlar dahilinde birlikte kararlaştırılarak ilerleme sağlanır. Bu da başlıklar üzerinde tartışarak yapılabilecek şeyler.
Bu durumun yaşama geçmesi için bir başlangıç lazımdı. Ancak kısa sürede sonuca ulaşılacağı noktasında da hayalci olmamak lazım. Biliyorsunuz, ancak müzakere aşamasına geçildiğinde detaylar üzerinde konuşulmaya başlanır. Bu müzakere döneminin ne kadar süreceğini şimdiden tahmin edemeyiz. Altı ay mı sürer, bir yıl mı, iki yıl mı sürer, bir şey demek mümkün değil. Görüşmeler sürecinde uzlaşılan konularda adımlar atılır, her ilerleme sağlandıkça da bir sonraki aşamaya geçilir. İşin doğal olanı budur. Bir günlük işten söz etmiyoruz. Uzun bir süreçten, kendine has kuralları ve araçları olan bir yaklaşımdan söz ediyoruz. Bir tek oturumda her şeyin çözüleceğini sanmak hayalciliktir. Ayrıca hala devam eden bir savaş var. Afrin’de, İdlib’de, Suriye’nin başka köşelerinde henüz çatışmalar bitmiş değil. Bu bölgelerdeki çatışmaların kısa zamanda sona ermeyeceği, süreceği görülüyor. Çatışmalar, krizi tetikliyor ve tüm süreci olumsuz etkiliyor. Bunun yanı sıra süreci tersine çevirip krizi derinleştirmek isteyenler de olacaktır. Ancak sağlıklı işleyen bir yol haritası belirlendiğinde kriz de, çatışmalar da zaman içerisinde son bulur ve çözüm için kalıcı adımlar atılır.