Meral Akşener: Erdoğan 2023'de seçilemeyecek
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 2023'te yapılacak seçimde, Tecep Tayyip Erdoğan'ın seçmen desteğini kaybettiği için cumhurbakanı seçilemeyeceğini söyledi.
Meral Akşener, "İyi Parti Erdoğan'ı destekler mi?" sorusuna, "Bizim sayın Erdoğan ve AK Parti iktidarına yönelik itirazlarımız sürüyor... Bu itirazlarımız değişmiş değil. Bu ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni taşıyamıyor. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek için bir konsensüs aranıyorsa orada oluruz. Zannediyorum ki CHP de orada yer alır." diye cevap verdi.
"HDP ile AKP'nin ilişkisinin sürdüğüne inandığını" belirten Akşener, CHP'nin ittifaka HDP'yi de dahil etmesi durumunda Millet İttifakı'ndan çekileceklerini söyledi.
Habertürk canlı yayınında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlayan Akşener'in açıklamaları özetle şöyle:
Sayın Ekrem İmamoğlu randevu istedi (Erdoğan'dan). Direkt ona randevu vermektense 30 büyükşehir belediye başkanını çağırdı. 'Barış havası geliyor' dendi...
31 Mart akşamı rasyonelliği eline almış bir sayın Erdoğan görmüştüm. Orada İstanbul seçimlerini kabul edeceğini ve seçmenin verdiği mesajları okumaya çalışan sayın Erdoğan görmüştüm. Fakat yanıldım 6 Mayıs'ta yeniden seçim kararı alındı. 23 Haziran'da İstanbullu 800 bin farkla sayın İmamoğlu'nu seçti. Bunu Millet İttifakı'nın paydaşları olarak okumamız lazım ama biz iki ayrı siyasi partiyiz.
Seçmen, iradesine konulan zorbalığa 'ehh' dedi. Bu seçmen tek başına AK Parti, CHP, MHP, İyi Parti, HDP'nin seçmeni değil. Meral Akşener'e de, İmamoğlu'na da sayın Erdoğan'a da mesaj verdi. Şimi Türkiye patron şirketi olarak yönetildiği için, patronun 'seçmen velinimettir' mottosuna geri dönme ihtimali var idi. Ama ben büyük zigzaglar görüyorum. Büyükşehir belediye başkanları külliyeye çağrıldı. Bu normalde olması gereken bir iş, biz bunu Türkiye'de alkışlarken öldük. Şu mesajı gördük. Hem ben şahsen hem de partimiz çalıştı. Bir oy firesi olmadı. Aldığımız mesaj şudur, seçmen doğru projeyle, doğru dille, kutuplaştırmayan, kucaklayıcı bir dille yürüdüğünüz zaman sizi görüyor. Şunu da anladık. Bir çalışma yaptık, İstanbullu'nun verdiği oyu İYİ Parti ya da CHP olarak ya da Millet İttifakı'nın bütünü olarak 'Biz kazandık bu işi' dediğimizde hata ederiz. 23 Haziran'ın galibi İstanbulludur. Biz hep 'bu hükümetin kulağını çekin' dedik. 'Ceketimi atsam seçilirim' şeklinde seçmene saygısızlık var. 31 Mart'ta kulak çekildi, 23 Haziran'da kulağı kopardı İstanbullu, bunu gördük.
Bu seçim sonucu ileriye dönük bir şey vaat ediyor mu?
Eğer 2023'e kalır da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 'Sayın Erdoğan tekrar seçilir mi' diye sorarsam. Yeni sistemde Cumhurbaşkanını seçemezseniz, gitti. Sayın Erdoğan bugünkü tabloda İstanbul özelinden yola çıkarak Cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün değil. 2023'de sayın Erdoğan'ın seçilemeyeceğini söylüyorum. Aktif politika yapmış bir insan olarak.
İYİ Parti destekler mi?
Bizim sayın Erdoğan ve AK Parti iktidarına yönelik itirazlarımız sürüyor. Sayın Erdoğan'ın diline, insanları kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı söylemine, Cumhur İttifakı'nın mitoz bölünme gibi iki hücre gibi olmasına. Ortaya koydukları kötü dile, ekonomideki gidişata, dış politikadaki tırnak içinde değerli yalnızlığımıza, 4,5 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemizde bulunmasına, bunu sağlayan yanlış politikalara, bir yıl evvel 'kardeşim Esad' bir yıl sonra 'katil Esed' olmasına itirazlarımız var bizim. Bu itirazlarımız değişmiş değil. Şu olursa, buna CHP'nin de destek vereceğini zannediyorum. Bu ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni taşıyamıyor. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek için bir konsensüs aranıyorsa orada oluruz. Zannediyorum ki CHP de orada yer alır.
Parlamenter sisteminde ön koalisyon gerekiyor. Parlamenter sisteme dönüş AK Parti'nin de işine gelecek bir şey değil mi?
Bilim insanı yönüm var. Kişisel anlamda parlamenter sisteminin değiştirilmesinin karşısında olduk. ABD, Fransa'da olduğu gibi yarı başkanlık sistemini dahi, denetleme mekanizmalarının bulunduğu sistemi Türkiye'de tartışabiliriz. 150 yıllık birikimimiz var bizim. Bugünki sistem hiçbir bilimsel, uygulanmış yeri yok. Bir tek Güney Amerika ve Afrika'da uygulanan değişik bir şey. Tartışılabilir elbette. 150 yıllık birikimin çöpe atılıp, yeniden bir sistemi kurmaya kalkıştığınızda günlük hayatınızdaki hukuku değiştirmek için 15 yılı değiştirmeniz gerekiyor. Türkiye'nin oluşturduğu kurumların, kuralların ortadan kalkmasına. Bir tek saray kurumu oluştu. Saraylar yeni bir hayat tarzını, yeni bürokrasiyi, paralel bir evreni, bambaşka bir sistem oluşturur. Bizde sadece saray var şu anda. Hukukun üstünlüğü mevcut mu? Şu an için mevcut değil.
Altaylı: Daha önce mevcut muydu?
Akşener: Kör topal vardı. Dün ekonomide sermaye, emek, teknolojik üretim anlayışı varken. Bugün bilimin önde olduğu, bacasız fabrikaların, üst teknolojinin uygulandığı yeni dünya var. Elbette ona uygun parlamenter demokrasiye dönülmesini Türkiye için iyi olacağına inanıyorum. Monşer denildi. Dış politikanın, Dışişleri Bakanlığı'nın bütün hafızası yok edildi. Peki ne oldu? Monşer de yok şimdi, kayboldu gitti. Türkiye çok ciddi devlet birikimi ve yönetimi olan bir devlet. Biz güçlü Türkiye için ihtiyacı olan herşeye sahibiz. Yönetilemiyor deniliyor. Türkiye yönünü kaybetti. Ekonomide, günlük hayatımızda güven ekonominin patronudur. Güveni sağlayan işte ve dışta demokrasi, hukukun üstünlüğü. 250 TL'ye doldurduğunuz market alışverişlerinde arabanızı bugün 300-350 TL'ye dolduruyorsunuz. İstihdam yaratamazsanız, iç talebi yaratmaya çalışıp, kaynak bulamazsanız, üretimden uzaklaştırırsanız, canınız istediği her yere üniversite açıp, mezunlarının iş bulamadığı binlerce çocuğa 'iş bulmak zorunda değilim' derseniz, Türkiye yönetilmez.
HDP meselesi, CHP'nin biraz yakın durması anladığım kadarıyla sizi rahatsız ediyor.
CHP ile HDP arasında herhangi bir iletişim, ilişki var mı bilmiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu der ki, 'Biz HDP+Saadet gitmek istiyoruz, siz de buyrun', o zaman biz de 'hayır' deriz. HDP'nin PKK'ya bir türlü mesafe koyamaması. Diyarbakır'da çocuğunu arayan annelere HDP milletvekilinin söylediği sözleri biz hoş karşılamayız. Kayyumlar atandı, biz toplandık. 5 saat sonra metnimiz çıktı. Bir metin çıktı ortaya. O metnin yayımı sağlandı partimizin görüşü olarak. Aynı noktada duruyorum. Sayın İmamoğlu'nun yaptığı ziyaret kendisini bağlar. Şu soru önemli; Leyla Güven'in yaptığı konuşmadan sonra aynı ziyareti yapabilir mi emin değilim.
HDP'nin iktidarla olan ilişkisinin sürdüğüne inanıyorum. Abdullah Öcalan'la, 23 Şubat'ta söylemiştim. Öcalan'la iktidar görüşüyor demiştim. Sonra mektup geldi, insan geldi, mektuba pul olundu, okutuldu, o da yetmedi, kardeşi Osman Öcalan, iki muhabir gönderildi, mülakat yapıldı. Benim, sizin, vatandaşın vergileriyle oluşan o televizyona biz çıkamazken Osman Öcalan mülakat verip, Cumhur İttifakı'na oy istedi. O 800 bin fark kimsenin değil. Bizim için bir rehberdir. Kimse kimsenin oyunun sahibi olmadığını gösterdi. Sayın Süleyman Soylu, Temel Karamollaoğlu ile benim Kandil'le sözleşme imzaladığımızı iddia etti. İftira ötesi bir çirkinlik. Ben sizin karşınızda niye oturuyorum. Böyle bir ciddiyetsizlik olur mu? Kandil bir terör yuvası, terör yuvasını yönetenlerle bir sözleşme imzalamışsam, burada sizinle oturabilir miyim? Türkiye'nin bir ciddiyet, saygı problemi var. Ben eski İçişleri Bakanıyım. Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi? En az 300-400 bin silahlı kişi size bağlı. Bunu nasıl söylersiniz? Adalet Bakanı ve savcılar ne iş yapar?" (HABER MERKEZİ)