Okullarını sadece iki gün açabilen bir Türkiye
Nejla KURUL
ARTI GERÇEK - Okulların açılma kararı çok hızlı ve ani gelişti. Şubat ayı sonuna kadar köy okullarımız açılmıştı, 1 Mart’ta da ana sınıflarının ve ilkokulların açılması söz konusu olacaktı. Ortaokul ve liselerde uzaktan eğitime devam edilecekti. Birden bire her şey çok plansız bir şekilde değişti. Kabine toplantısından sonra okullar veya genelde bir normalleşme durumu üzerine kararların alınacağı açıklandı. 1 Mart’a kabine alındı. Bu tarihte okulların açılması gerekirken ‘okullar 2 Mart’ta açılacak’ denildi. Ancak nasıl olacağını kimse bilmiyordu. MEB’in yaptığı planlar bir kenara konmuş, o atlanarak Cumhur Başkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu’nun öne sürdüğü politikalar hayata geçmiş oldu. Bu sadece 24 saat içinde oldu. Eğitim gibi ciddi bir kamusal hizmetin planlanmasını 24 saatin içine sıkıştırmak gerçekten anlaşılabilecek bir durum değil.
Eğitim planlanması tarihine bu kötü bir örnek olarak geçecek durumdur. Peki, yeni durumda ne oldu. Kabine toplantısını yaptı ve Cumhurbaşkanının kararlarını dinlemeye başladık. Sayın Cumhurbaşkanı ekonomimizin ne kadar iyi olduğunu anlatıyordu ama biz bir yandan artan işsizliği ve artan yoksulluğu konuştuk. Özellikle mezunlarımızın işsizliği konuştuk, ekonomi iyi gidiyordu konuşmaya göre ama biz bu işsizliği anlamlandıramadık.
Cumhurbaşkanının bir diğer gündemi ise anlamadığı Avrupa’da mülteciler meselesiydi. Avrupa’da özellikle nefret suçlarının ve ırkçı saldırıların artığını ifade etti. Ama bizim zihnimiz hemen Türkiye’ye döndü. Bu kez Türkiye’de 5-6 milyonu bulan mülteciler aklımıza geldi. 600-700 bin mülteci çocuğun neler yaşadığını düşünmeye başladık. Ana dilleri farklı olan, ciddi yoksulluk içinde olan bu çocuklar neler yaşadı diye düşündük. Yani Cumhurbaşkanının başka ülkelerde yaşanıyor diye anlattığı bu durumlar kendi ülkemizde daha da vahim bir şekilde yaşanıyor. Irkçılığa maruz kalan mülteciler yaşamlarını şu ya da bu şekilde sürdürmek zorunda kaldılar. Bununla da sınırlı değildi mültecilere benzer bir yaşam süren başka çocuklarımız da var. Ana dili Arapça olan çocuklar, Kürtçe olan çocuklar, diğer dillerde olan çocuklar yoksulluğun kıskacında başka bir travma yaşıyorlardı. Bunlar uzaktan eğitim sürecinde bir yıldır kapalı olan okulların uzaktan eğitim sürecinde ciddi bir eşitsizlikle karşılaşılan çocuklardı. Bunları anımsadık biz.
Cumhurbaşkanı üçüncü sırayı ‘normalleşme’ dediğimiz tedbirleri açıklamakla geçirdi. 1 Mart’taki o güne kadar ortaokulların ve liselerin açılması söz konusu değilken düşük ve orta riskli illerimizde ortaokulların iki gün tam zamanlı eğitime liselerin de iki gün tam zamanlı eğitime açıldığını gördük. Yüksek ve çok yüksek riskli illerimizde ise bu okullar uzaktan eğitime devam edeceklerdi.
Yine milyonlarca çocuğun hayatını ilgilendiren bu karar bir gece içerisinde alınmıştı. Uzaktan eğitimdeki eşitsizlikleri aylardır söylüyoruz, bir yıldır söylüyoruz ve bu süreçte karşılaşılan eşitsizliklerin önlenmesi konusunda MEB’in net biçimde kamuoyunu bilgilendirmediği gördük. Tedbirler alındı mı alınmadı mı? Beş günlük iş akışı içerisinde okulların iki günü açmak demek, beş puan üzerinden notumuzu verirsek okulları 2 gün açabildiği için MEB’e 2 vermemiz lazım. Yani zayıf notu MEB ve Cumhur Başkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları almış oldu.
Okullarını sadece 2 gün açabilen bir Türkiye gerçekliği ile karşı karşıyayız. O da düşük riskli ve orta riskli illerimizde. Böylece haftada üç gün uzaktan eğitim yapacağız ama eşitsizlikler giderildi mi? Yani çocuklarımıza bilgisayar, tablet, akıllı telefon sağlandı mı? Milyonlarca çocuğumuzun bu süreçten mağdur edildiğini görüyoruz. Kalabalık okullar, kalabalık sınıflar sorunu çözüldü mü peki? Sınıf mevcudu 15-20 öğrenci altına indirildi mi? Bunlara karşı net bilgi sahibi değiliz.
Aşılamalar ne düzeyde. Köy okullarında aşılamalar başladı ama kaç kişi aşı oldu bilmiyoruz. Kent merkezindeki aşılama çalışmaları hakkında da bir bilgimiz yok. Bu yüzden biran evvel öğretmenlerimizin aşılanması son derece önemli. Bu basit bir planlama idi. 38 güne ihtiyacımız vardı. Birinci aşı 28 gün, ikinci aşı artı 10 gün öğretmenimizi koruyacak bir 38 gün. Okullar açılmadan bu planlanabilirdi ama yine bir plansızlık örneği ile karşılaştık. Şuan öğretmenlerimiz aşıları olmadan yüz yüze eğitime başlamış bulundular.
Peki, bundan sonra ne yapmalıyız. Buna dair Eğitim Sen olarak önerilerimiz var. Toplum sağlığı için toplumunun kitlesel olarak hızlı bir şekilde aşılanması gerektiğini tekrarlıyoruz. Sayıları 1.2 milyonu bulan eğitim emekçilerinin destek personel dâhil teknik personel dâhil bunların da biran evvel aşılanmasını istiyoruz. Çok hızlı ve kitlesel bir aşılanma sağlanmak zorunda. Aynı zamanda sınıflarımızda havalandırmaya öğretmenlerimizi velilerimizi öğrencilerimizi uyarıyoruz 20 dakikada bir sınıflarımızı havalandırmalıyız. Bu bir solunum önlemi biz şimdiye kadar yüzey hijyenine odaklandık. İnanılmaz deterjanlara başvurduk. Yüzey temizliği aşırıya kaçmamak üzere önemli ama solunum hijyeni de önemli.
Bu süreci iyileştirmek için önerilerimiz şunlar:
- Eğitim emekçilerimizin biran evvel aşılanması son derece önemli.
- Seyreltilmiş sınıf konusunda kamuoyunun bilgilendirmesi çok önemli.
- Solunum hijyeni çok önemli sınıflar 20 dakika havalandırılmalı.
- Maske ve hijyen malzemeleri okullarda yeterince bulundurulmalı. Bazı okullarda çok oluyor bazı okullarda az bu konuda eşitlik ve denklik sağlanmalı.
- Eğitim bileşenlerinin okullara sağlıklı ulaşımı konusunda velilikler ve belediyelerle birlikte çalışma yürütülmeli.
- Bundan sonraki süreçte düşük, orta, yüksek ve çok yüksek riskli olmak üzere kademeli biçimde önlemlerin alınmasına gidilmeli.
Toplu ve kontrolsüz biçimde açılışın vakalarda çoğalmaya neden olabileceği çok açıktır. Bakın Almanya bir hafta önce okulları açtı bir hafta sonra kuaförleri açtı, restoranlara sıra gelmedi. Oysa Türkiye’de bütün bunlar hızlı bir biçimde toplu ve kontrolsüz biçimde açtı bu sağlığımızı olumsuz etkileyen bir süreç olarak karşımıza çıkmasını bilemiyoruz kuşkusuz. Ama gerekli önlemler mutlaka ve mutlaka alınmalı. Biz Eğitim Sen olarak bu konudaki gelişmeleri izlemeye Türkiye kamuoyunu uyarmaya devam edeceğiz.