Petra Nachtmanova: Anadolu kültürünü Alevilerden öğrendim

Petra Nachtmanova: Anadolu kültürünü Alevilerden öğrendim
Sazıyla ülke ülke gezen Nachtmanova hem sazla ve müzikle başlayan yolculuğunu hem de 'Saz' belgeselinin doğuş sürecini anlattı.

Özlem SEVGİ


ARTI GERÇEK - Petra Nachtmanova, İngiltere’de tarih okudu. Berlin Humbold Üniversitesi’nde Orta Asya kültürü eğitimi aldı. Hayatı ise Berlin’in Kreuzberg semtindeki cemevinde tanıdığı saz ile değişti. Sazın büyüsüne kapılan Petra, deyişlere de büyük ilgi duydu. Sazın çalındığı topraklara gidip bu çalgının hikayesini anlamak için sırtındaki bağlamasıyla Berlin’den başlayarak Anadolu’dan Horasan’a kadar uzanan uzun bir yolculuğa çıktı. 

Yolu Berlin’den İstanbul’a, Anadolu’dan, Kafkas Dağları’nın karlı tepelerinden İran’ın doğu çöllerine kadar uzandı. Yönetmen Stephan Talneau ile birlikte sazın hikayesini filme aldı. 

Nachtmanova, "Sazı Anadolu’da tarlada, harmanda, çeşme başında çalanla da karşılaştık, onunla zeybek çalanı da gördük. Karlı ve soğuk Kafkas dağlarında takım elbise giymiş, kravat takmış insanların elinde de saz vardı. Bosna’da kocaman iken, Arnavutluk’ta küçücüktü" diyor. 

Sazın insanları birleştiren özelliğinin kendisini çok etkilediğini söyleyen Petra Nachtmanova, "Benim en büyük merakım saz ve sözün birleşmesi ve onun insanları birleştiren etkisi. Alevilikte ikisi çok önemli. Ben zaten Anadolu kültürüyle Alevilik üzerinden tanıştım diyebilirim" diyor. Petra Nachtmanova, saz ve Türkülerle tanışma hikayesini Artı Gerçek’e anlattı: 

Kendi ailenizden miras aldığınız kültürel çoğulculuk; Çek bir baba ve Polonyalı bir annenin kızı olarak Viyana'da dünyaya gelmiş olmanız, müziğe ve yaşama bakışınızı nasıl etkiledi?

Çocukken iyice kafamı karıştırdı tabii ama onu zamanla bir zenginlik olarak anladım. Belli bir kategoriye giremediğim için, kendimi ararken hep farklı kültürlerle ve müziklerle ilgilendim. Viyana, Anadolu’dan çok göç aldı. Aslında Anadolu müzikleriyle daha önce karşılaşmam gerekirdi ama gençken onu hiç fark etmemiştim. Bir şeyin yanında büyüyüp onu hiç merak etmemek, fark etmemek. Bunun üzerine çok düşündüm. Günümüzde büyük şehirlerde o kadar kültür var ki, hepsini fark etmek mümkün mü o da ayrı bir soru. Ama bir defa gözünü kulağını açtığın zaman, kendine onu nasıl önce fark etmedim diyorsun.

Hayatınızda ilk kez bağlama (saz) ile nasıl ve nerede tanıştınız? O ilk tanışmanın o gün size neler hissettirdiğini hatırlıyor musunuz? O tanışmanın böyle uzun ve derinlikli bir müzik yolculuğuna evrileceğini düşündünüz mü?

Bir tek günü hatırlamıyorum. Yunanlı bir arkadaşım müzik koleksiyonunu kopyaladı, içinde Anadolu halk müziği de vardı, oradan duydum, sonra başka yerde gördüm, merak ettim ve çalmak istedim. İlk bağlamayı Alman bir arkadaşımdan ödünç aldım denemek için. Sonra iki arkadaşım bana bağlama kursunu önerdi. O kadar derin ve uzun bir yolculuğu olacağını düşünmedim o zaman. Çocukken Viyana’da obua çalıyordum. Mısırlı bir hocam vardı. 

Söylediğiniz türkülerin, özellikle de Alevi deyişlerinin derin bir sembolizm içeren sözleri oluyor. Sözleri ve bağlamlarını tam olarak anlayabilmek için özel bir çalışma yaptınız mı? Alevi deyişlerinin içerdiği anlam ile kurduğunuz ilişki nasıl?

Bağlama peşimi bırakmadı. Alevi deyişlerin ve Aşık sözlerinin büyük etkisi var. Deyiş ve şiirlerdeki hikayeleri, sembolizmleri, politik tarafları önümde derin kanyon gibi açıldı ve ben oraya girmeye karar verdim. Ya da içine düştüm meraktan. Anlayabildiğim kadar anlıyorum. Akademik bir çalışma yapmadım, okuyorum, soruyorum, karşılaştırıyorum. Özellikle Farsça; Aşk ve Mistik şiirleriyle Rumi, Hafız-ı Şirâzi, Sadi, Ömer Hayyam. Benim en büyük merakım saz ve sözün birleşmesi ve onun insanları birleştiren etkisi. Alevilikte ikisi çok önemli. Ben zaten Anadolu kültürüyle Alevilik üzerinden tanıştım diyebilirim çünkü ilk bağlama kursuna Berlin Cemevi'nde gittim. O zaman cemevinin ne olduğunu bile bilmeden. Alevi kültürüne ait olan bazı şeyleri genel Anadolu kültürü sanıyordum. Ayırmayı sonradan öğrendim.    

Erzincan depreminde binlerce kişinin hayatını kaybetmesinin ardından geride kalanlar Kürtçe bir ağıt olan Arıx’ı söyledi. Siz de bu parçayı seslendirdiniz. Türküleri, hikayelerine göre mi seçiyorsunuz?

Arıx’ı bir arkadaşım öğretmişti bana. Hikayesini anlatıp tabii. O parçayı İran’da Kermanşah’ta deprem sonrası çaldığımda gözyaşlarım geliyordu. Hem de Kürtlerin yaşadığı yer orası.İlk zamanlarda parçaların çoğunu bana arkadaşlar ve hocalar öğretiyordu. Sonra kendim de seçmeye başladım ve tabii müziğe ama özellikle sözlere göre seçiyorum. Ama bazı türküleri daha çok müziğe göre seçmiş olabilirim, ya da istek oluyor. 

Dünya’nın bir çok yerini gezdiniz ve bu da göç ile olan ilişkiyi yansıtıyor. Bugünün dünyasında müzik ile "göç olgusu" arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Aslında Avrupa’da büyük bir şehirde yasamak göçten daha fazlası çünkü burada herkes var. Neukölln’de (Berlin’in bir mahallesi) Ceyhun Kaya ile BeynelMilel Berlin diye bir müzik gecesi yapıyoruz. Her ay mahallemizdeki başka kültürden konuk çağırıyoruz. Dünyayı geziyoruz o kadar çeşit var. Yolculuk sadece geçici kesif ve keyif tecrübesi, tabii benim gezdiğim gibi olanı. (Mülteci olarak "geziyorsan" bambaşka bir anlama gelmeye başlıyor yolculuk ve göç). Ne vize sorunum vardı ne de sorumluluğum vardı. Param çok yoktu bu yüzden kendime göre yeterince gezemedim, ama bunlar bir çeşit lüks problemler. 

Dünyamız değişiyor çok hızlı bir tempoyla millet, ülke ve bu tür konseptler hakkında ilerde farklı düşünmemiz gerekecek…kolay olmayacak… ama sanki şimdiye kadar kolaymıydı, değil tabii.

Belgesel fikri nasıl ortaya çıktı ?

Kaç sene önce araştırmacı arkadaşım Peter McMurray ile Berlin’de bir ‘Aşık’ araştırma projesi düşünüyorduk. Sonra yönetmen Stephan Talneau katılınca bir film fikri doğdu ve bir yolculuk fikri şekillenmeye başladı. Maddi destek almak için bir kaç sene daha uğraştık, en zoru oydu zaten sanırım bütün belgeseller için geçerli bir gerçek. En son 3 aylık çekim ve sonra çok zaman alan post-production, onun en büyük kısmını Stephan yaptı. 

Bugüne kadar kaç şehirde kaç sanatçıyla bir araya geldiniz? Bundan sonraki projeniz ne?

'Saz' filmi sayesinde 70'in üstünde sanatçıyla tanışabildim, çok şanslıyım ama hep daha çok olsun isterim. Simdi korona zamanında zaten bir şey yapılmıyor. Bundan sonra kendi albümümü bitirmek istiyorum. Ama tıkandım, tekrar yola çıkmam lazım gibi hissediyorum.

 

Öne Çıkanlar