"Tanığın kullandığı ilaçları bir file verseniz ben 'DHKP-C'liyim" der

"Tanığın kullandığı ilaçları bir file verseniz ben 'DHKP-C'liyim" der
ÇHD Genel Başkanı Kozağaçlı ve Timtik'in tutuklu yargılandığı Yargıtay'ın bozma ve birleştirme kararı sonrası devam eden davanın duruşması görüldü.

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK- "Örgüt yöneticiliği" iddiasıyla 2017 yılından bu yana tutuklu bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve ÇHD üyesi 21 avukatın duruşması 27'inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Duruşmada avukatlar hazır bulunurken HDP Milletvekilleri Ömer Faruk Gergerlioğlu, Züleyha Gülüm, Hüda Kaya, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Turan Aydoğan ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık da destek amacıyla katıldı.

Savcılık avukatların tutukluluğun devamı yönünde mütalaada bulundu.

KOZAĞAÇLI: bU HALİYLE Mİ ESAS HAKKINDA MÜTALAA İSTİYORSUNUZ?

Tüm savunma avukatlarından sonra söz alan ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı, "Baro başkanlarının ve diğer meslektaşlarımın bu düzeyde desteği, aklanmamız demektir. Tutukluluğumu devam ettirecekseniz, ben bu onurla yatarım" dedi. Kozağaçlı, bir önceki duruşmada, geçmişte hakkında üç defa yakalama kararı çıktığını ve her karar çıktığında kendisinin ifade vermeye geldiğini belirttiğini ancak buna rağmen tutukluluğunun devamına yönelik kararın kaçma ve saklanma şüphesiyle verildiğini söyleyerek mahkeme başkanına şöyle seslendi:

"Önceki celsede kaçma ve saklanma şüphesi demeyin, zoruma gidiyor dedim. Duruşmadan sonra heyet üyeleri o ifadeyi kullanmadı 28 gün çok mutlu yattım. Sonra siz geldiniz ve kaçma ve saklanma şüphesi dediniz, mutluluğum sona erdi."

Dosyada kendisi hakkında ifade veren bir itirafçıyla ilgili konuşan Kozağaçlı, o itirafçının ifadesi nedeniyle tutuklandığını söyledi ve şöyle konuştu: "200 miligramlık psikotik ilaç ve uyuşturucu kullanan paranoid şizofreni tanısı konulmuş tanığın kullandıklarını file verseniz önce 'Ben DHKP-C'liyim' der. Aynı uyuşturucuları kullanan kişi hem DHKP-C'li olur hem de DHKP-C itirafçısı olur." 

Hakkında ifade veren itirafçının kendi el yazısıyla verdiği ifadede babasına, Gülben Ergen'e ve Tarkan'a da DHKPC'li dediğini söyleyen Kozağaçlı, 'Beni bu tanığın sözleriyle mi hapishanede tutmaya devam edeceksiniz?' diye konuştu.

Bu dosyanın sorgusu bitmemiştir Sayın Başkan. Bu dosya ile alakalı, bozma kararı, istinaf kararı, birleştirme kararı, bunların hiçbiri ne bize, ne de avukatlarımıza sorulmadı. Barkın’ın ve benim dosyam sizin mahkemede birleşti, bize sorulmadan. Ve siz de bize daha sormadınız 37. ACM'deki suçlamaları. Bu hali ile mi esas hakkında mütalaa istiyorsunuz?

Bir sanık olarak size şunu söyleyebilirim. Böyle bir delil yok dosyada, belge yok, dijital yok, bıçak yok derim. Siz de ne yapabilirsiniz, emanete yazar getirtirsiniz delili. Ben yine kabul etmem, oynanmıştır bununla derim. Bilirkişiye gider deliller. Bilirkişi bakar, tamamı usule uygun, orijinal, hükme esas alınabilir bunlar der."

AVUKATLARDAN MAHKEME HEYETİNE: UMARIZ ADİL BİR KARAR VERİRSİNİZ

Duruşma müdafii yoklamasıyla başladı. Savcılık avukatların tutukluluğunun devamı yönünde mütalaa da bulundu. 

Savunma yapan Hasan Fehmi Demir söz alarak, Yargıtay’ın vermiş olduğu birleştirme kararının hukuka aykırı olduğu ve bu vesileyle birleştirilen dosyalardaki savunma hakkının engellenmiş olduğu dile getirildi.  

Avukat Demir,  Yargıtay 16'ıncı Ceza Dairesi’nin yapmış olduğu avukatlık tanımının kabul edilemez olduğunu ve  avukatlık mesleğinin bu tanıma sığmayacağını söyledi.

Demir, "Bizler mesleğimize başladığımız günden beri, savunmaya çizilen bu sınırları tanımış olan avukatlar değiliz. Meslektaşların 2018 yılındaki tahliyesinin ardından, kollukça hürriyetlerinden saatlerce alıkonulan meslektaşlar hakkında her ne hikmetse aynı mahkeme heyeti derhal yeniden tutuklama kararı veriyor. Gece yarısı evlerine kolluğun gittiği yargıçlar akabinde sürülüyor" diye konuştu. 

Av. Demir, sürgün edilen heyetin yerine mahkeme başkanlığına Akın Gürlek’in getirildiği söyleyerek, "Umarız ki, yargılama süresince yapılan hukuksuzluklarla işlenen suçlara sizler de dahil olmazsınız ve adil bir karar verirsiniz" dedi. 

'İKİNCİ YOL GERÇEK BİR YARGILAMA YOLUDUR'

Demir'in ardından söz alan Oğuzhan Topalkara söz alarak, "Bu dosyada iki yol var. Birincisi Akın Gürlek'in yolu. Bu yol kısa sürede sonuçlanan, etkili bir yoldur. 

Fakat bu suç içeren fiiller aynı zamanda tarihe de geçmiştir. İkinci yol ise gerçek bir yargılama yapma yoludur.

Savcı bey dosyanın tekemmül ettiğini kastetti. Fakat biz burada bir tekemmül göremiyoruz. Bu ülkede hakimlik, savcılık yapmak zor fakat sizden yel değirmenlerine karşı savaşmanızı istemiyoruz. Sizden diğer dosyalarınızda davrandığınız gibi davranmanızı istiyoruz" diye konuştu.

Avukat Fikret İlkiz ise, şunları söyledi: "Tanıklar 'Fetöcü polisler tarafından kullanıldım. Onlar ne dediyse yaptım' dedi. Biz onların araştırılmasını istiyoruz öncelikle. Siz yasadan bahsediyorsunuz. Biz avukatız! Bu mesleği icra eden tutuklu avukatlardan bahsediyorsanız avukatlığın nasıl yapılacağı ile ilgili sınırlara siz bizi hapsedemezsiniz. 

Türkiye’nin kanayan yarası olan cezaevleri ve tutukluluk durumunu her defasında her duruşmada başından tartışmamız gerekiyor. Bu durum suçu yasanın değil; siyasi gücün ve rejimin belirlemesinin sonucudur."

İstanbul Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu da, "Farklı avukatlık pratiği yaptıkları için yargılanan meslektaşların var burada. Avukatlık pratikleri size uygundur ya da değildir; ancak bu kesinlikle suç teşkil etmez. Eylül 2018’de, bu avukatların ilk duruşmalarında bizler yine oradaydık. 5 gün süren duruşmanın ardından Mahkeme 'Burada yargılananların hepsi avukat, yaptıkları suç değil' diyerek hepsi için tahliye kararı vermişti, bu unutulmasın.

Şimdi tahliye konuşuyoruz. Bana göre bu dosya ilk yargılama başladığında tahliye kararı verildiğinde zaten bitmişti. Özgür iradeyle burada yargılananlar avukattır denilmiştir ve hepsi tahliye olmuştur" dedi. 

İzmir Barosu Başkanı Avukat Özkan Yücel söz alarak, "Gölgede kalmayı kabul etmeyen insanlardır avukatlar. 'Başkalarını özgürleştirebilmek için kendimizi özgürleştirmek zorundayız.' Bu salondaki yargılanan Avukatlar ve onları savunmak için burada bulunan Avukatlar Özgür Avukatlardır" dedi. 

Diyarbakır Baro Başkanı Avukat Nahit Erim ise, "Bugün Selçuk Bey’den önce söz alarak bir şeyler söyleme fırsatı bulduk. Yoksa Selçuk Bey'den sonra haklar ve özgürlükler konusunda konuşmak bize pek düşmezdi. Bizler Selçuk Bey ve arkadaşlarının yetiştirdiği avukatlarız. Onlardan öğrendiklerimizi anlatmaya çalışacağız. Öncelikle bu salondaki avukatların çoğu zaman zaman sanık oluyor zaman ise sanık müdafii oluyor. 2015 yılında Tahir Elçi ile birlikte yargılanırken Tahir Bey'in ifadesi alındıktan sonra Adana Baro Başkanımız dedi ki 'Tahir Bey gibi birisini savunmaktan çok mutluyum bize söyleyecek bir şey bırakmıyor kendisi. 'Selçuk Bey de Tahir Bey'in aynısı.

5 yıldır tutuklu bulunan meslektaşların dosyasına nasıl böyle bir savcı atanır ve nasıl durumu kurtarmak için dosyayı bilmediğini söyler? Üstüne nasıl tutukluluğun devamı mütalaası verir? 

Mecelle kanununa gidelim orada bile yok bunlar. 4 bin yargıç ihraç edildi bu ülkede, bu yargı sistemi içerisinde. Onlar ihraç edilmeden önce de biz bu salonlarda onlara, bir gün avukata ihtiyaçları olacaklarını, hukuka uymalarını hatırlatıyorduk. Ve bir gün geldi hepsinin avukata ihtiyacı oldu" diye konuştu.

TUTUKLULUĞA DEVAM

Barkın Timtik ve Selçuk Kozağaçlı için tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma 17 Kasıma ertelendi. Duruşma avukatların alkışlarıyla sona erdi.

Duruşma sonrası Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapan avukatlar, bu davaya ile avukatlık pratiğinin yargılandığına dikkat çekti.

Yargılanan meslektaşlarının taleplerinin kabul edilmediğini söyleyerek, " Aslında olmayan belgeler, delillerle yargılanıyor meslektaşlarımız. Adil yargılanma ilkelerinin çiğnendiğini, hukuka aykırı bir yargılanma yapıldı" denildi.

Öne Çıkanlar