'Zehirli kimyasallarla beslenen hayvanları Türkiye'ye gönderdiler'
Rıfat DOĞAN
ARTI GERÇEK- Brezilya’dan ithal edilen ve Ankara’nın Gölbaşı ilçesindeki özel çiftliğe yediemin olarak bırakılan 3 bin 959 büyükbaş hayvandan 146’sı şarbon hastalığından ölmüştü. Olayın ardından bölge karantinaya alınmıştı.
Konuyu yakından takip eden vegan ve hayvan hakları aktivisti Zülal Kalkandelen, aylar önce hayvanların NADA ismi verilen gemilerle oldukça sıcak, havasız ve sağlıksız koşullarda Türkiye’ye getirildiğini yazmış, suç duyurusunda bulunmuştu.
Kalkandelen’in bu çabası o günlerde destek görmemiş, Mersin Barosu, kendilerine bağlı avukatın konuya ilişkin düzenlenen toplantıya gitmesine izin vermemişti. Kalkandelen ve arkadaşlarının belgeleriyle dikkat çektiği, uyarılar yaptığı tehlike bugünün önemli sorunlarından biri haline geldi. Brezilya’dan ithal edilen canlı hayvanlarda şarbon hastalığı çıkınca açıklamalar birbirini izledi.
İLGİLİ HABER: AHIRKAPI'DA DEMİRLEYEN GEMİ CANLI HAYVAN TAŞIYOR İDDİASI
Devlet yetkililerinden "Önlemler alındı, halkımız rahat olsun" açıklamaları gelse de Brezilya’dan canlı hayvan ticareti devam ediyor. Yapılan ticareti "21. yüzyılın köle ticareti" olarak adlandıran Kalkandelen, canlı hayvan ticaretinin yasaklanması gerektiğinin altını çiziyor. Brezilya’da bu nedenle üst düzey yetkililerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişinin tutuklandığını ifade eden Kalkandelen, "Brezilya’da kirli ilişkiler ortaya döküldü. Bu ticaretin Türkiye’de nasıl döndüğüne bakmak gerekiyor" dedi.
Kalkandelen’in Artı Gerçek’in canlı hayvan ticareti ile ilgili sorularına verdiği yanıtlar şu şekilde:
KÖLE TİCARETİ
- Brezilya’dan ithal edilen ve Ankara’ya getirilen 3 bin 959 büyükbaş hayvandan 146’sının şarbondan ölmesinin ardından, hastalık bu kez İstanbul’da insanlarda tespit edildi. Bu tehlikenin arkasında yatan temel sebep ne?
Hayvanlar üst üste, havasız, son derece sıcak ve uygunsuz koşullarda, uzun bir yolculuğun ardından getiriliyor. Hayvanların bir kısmı yolculuk sırasında ölüyor ve ölenler gemilerin içinde bulunan sistem aracılığıyla rendelenip okyanusa savruluyor. Elbette hayvanlar bu süreçte hastalanıyor. Bunun adı 21. yüzyılın köle ticareti. Kilometrelerce öteden, kıtalararası bir taşıma yöntemiyle canlıların gemilere bindirilerek ölüme yollanmasının başka bir açıklaması yok.
HAYVANLAR SAĞLIKLI DA OLMAYABİLİR GEMİDE DE HASTALIĞA YAKALANMIŞ OLABİLİR
- Bu hastalığa bahsettiğiniz gemilerde mi yakalanıyorlar?
İki türlü de olabilir. Öncesinde sağlıklı olmayan hayvanların Türkiye’ye getirilmesi ya da gemide hastalığa yakalanması söz konusu olabilir. Çünkü çok uzun bir yolculuktan bahsediyoruz. Bu sürede bir hastalık türeyebilir.
GEMİLERDE ÖLEN BİR KISIM HAYVANLAR OKYANUSA SAVRULUYOR
- Brezilya’dan 21 günde geliyor değil mi?
Evet, 21 gün ama zaten öncesinde Brezilya’nın içerisinde kamyonlarla yolculuk yapıyorlar. Ben o kamyonlardaki görüntüleri yayımlamıştım. Hayvanların ağzından köpükler o sırada çıkıyor. Üst üste getiriliyorlardı limana. Biraz empati yapın, yorulduğunuzda öyle ya da böyle yatmak istersiniz. Böyle bir yer yok. Tepiş tepiş üst üsteler. Birbirlerinin üstüne basıyorlar. "Uluslararası Animals Australia" gibi hayvan hakları dernekleri bu konuya odaklanmış. Canlı hayvan ticaretini tamamen bitirmek üzerine çalışıyorlar. Çünkü Avustralya’dan da Ortadoğu’ya canlı hayvan ticareti yapılıyor. Onlar bunu önlemek üzerine çok ciddi çaba harcıyorlar.
Mesela Hollanda’da bu konuya odaklanan toplantıya katıldım. Ortadoğu ve Afrika ülkelerine batıdan sürekli hayvanlar gönderiliyor ve bunlar çok uzak mesafeler. Dediğim gibi hayvanların birçoğu buna dayanamıyor, bir kısmı gemilerde ölüyor. Ölenleri de okyanusa savuruyorlar. Bunların görüntüleri var. Hepsi gerçekten korkunç.
CANLI HAYVAN TİCARETİNDE İYİ KOŞULLARDAN BAHSEDİLEMEZ
- Canlı hayvan ticaretinin hepsi mi kötü koşullarda yapılıyor?
Bir gemiye yüklenip, günlerce o stres altında, uygun olmayan koşullarda oradan oraya kıtalararası ya da karayoluyla gönderilmesi sağlıklı değil. Çünkü bunlar canlı, hissedebilen, sıcaktan, kokudan rahatsız olan canlı, taş değil ki. Dolayısıyla hayvan öyle bir ortamda hastalanıyor. Uzmanların hazırladığı raporda hayvanların zeminde kayarak etrafa ve birbirlerine çarptıkları ve bu nedenle yaralandıkları yazıyor.
Brezilya’daki olay şöyle önemli: Elimizde ilk kez bu ticaretin ne kadar vahşi olduğunu gösteren belgeler var. O da Breziyalı hayvan hakları aktivistlerinin çabasıyla elde edildi. Onların mahkemeye başvurması ve hukuk sürecinin işin içine girmesiyle görüntüleri alıyorlar. Brezilya dünyanın her yerine en çok et ihracatı yapan ülke olduğu için bu mesele siyasi bir mesele aynı zamanda. Tarım bakanı bu konuda yolsuzlukla suçlanıyor. Cumhurbaşkanı oradaki limanlara rüşvet vermekle suçlanıyor. Kongre üyeleri işin içinde. Yani çok yolsuzluk yapılan bir alan olmuş. Onlar da mücadele ediyorlar. Mahkeme başkanı da bunun üzerine "Gemilere teknik ekip girsin, bu iddialarınızı kanıtlayın, o zaman görelim bu durumu" diyor. Aktivistlerin başarısı bu oluyor.
HAYVANLAR BİR SÜRE SONRA DIŞKILARINDA BOĞULUYOR
- Ne ile karşılaşıyorlar?
Gemi yola çıkacaken keşif yapıldığı için korkunç görüntülerle karşılaşıyorlar. Hayvanlar bir süre sonra dışkılarının içinde boğulmaya başlamışlar. Çünkü gemi o dışkıları limana bırakamıyor. Santos limanından korkunç bir koku yayılıyor. Santos limanı daha önceki yıllarda canlı hayvan ticaretine kapatılmış. Çok uzun süre tepkiler nedeniyle yasaklıydı. Oradaki halk da istemiyor. Çünkü çevreyi kirletiyor. Dediğim gibi bir takım rüşvetler devreye girdikten sonra liman tekrar açılmış.
Veteriner ve biyologlardan oluşan bir teknik ekibin gemiye girmesinden sonra çok ciddi bir rapor ortaya çıkıyor. Kötü koşullar nedeniyle hayvanların hastalığa yakalandığına işaret ediliyor. İnsanlar dehşete düşüyor. Bu rapor üzerine mahkeme başkanı bütün Brezilya limanlarında bu işin durdurulmasına karar veriyor.
CUMHURBAŞKANI, KONGRE ÜYELERİ VE LOBİLERİN BASKISIYLA GEMİ TÜRKİYE’YE GÖNDERİLİYOR
- Bunlar sadece Türkiye’ye gelen hayvanlar mı?
Hayır, Avrupa’nın bazı ülkelerine de gidiyor. Korkunç bir ticaret. En az 15-16 ülke ticaretin içinde. Orada da siyaset-ticaret el ele verip bizdekine benzer bir şekilde hukuku alt etmiş. Cumhurbaşkanı, kongre üyeleri, lobiler ve o süreçte Brezilya’daki Türkiye konsoloslukları ve temsilcileri de devreye girip baskı kuruyorlar. Başka bir mahkemeden karar aldırıp bağlanan gemileri serbest bıraktırıyorlar ve o gemi apar topar yola çıkıyor.
BASKI YAPANLARIN İÇİNDE BREZİLYA’DAKİ TÜRK YETKİLİLER DE VAR
- Türk yetkililerinin de mi parmağı var bu olayda?
Brezilyalı aktivistler bunu söylüyor. Brezilya’daki Türk yetkililer de devreye giriyor ve ondan sonra gemi yola çıkıyor.
BEŞ YILDA YAPILAN CANLI HAYVAN İTHALATI BİR KARARNAMEYLE GEÇEN YIL YAPILDI
- Bu ticaretin boyutu nedir?
Bu ticaretin boyutu çok büyük. Türkiye’de 2010 yılında başladı bu canlı hayvan ticareti. 2011-2015 arasında toplam 1 milyon 75 bin canlı hayvan ithal edilmiş. Ama 2017’de bir kararname çıkartılıyor ve 2018 için Türkiye’ye 975 bin canlı hayvan ithal ediliyor. Yani bir yılda 975 bine çıkıyor, 5 yılda bu sayı 1 milyon 75 iken. Nasıl bir katlanma olduğunu görüyorsunuz. Çok çarpıcı. Dolaysıyla bu sürekli giderek arttı. Gemiler sürekli geldi. O dönemde Brezilya Konsolosluğu önünde eylemler yaptık. Bu ticareti yapan Göktaşlar Et’in önüne gittik. Ancak durmadı. O dönem Türkiye seçimlere gidiyordu. Kimse pek bu konunun üzerine eğilmedi. Ben o belgelerin doğruluğunu teyit.org’dan aldığım raporla kanıtladım. Baktım ki iddia diyorlar. Bu bir iddia değildi, kanıttı. Mahkemeye sunulmuş orijinal raporlardı. Bu raporların doğruluğunu gören muhalif medya biraz konunun üzerine gitti.
MERSİN BAROSU, AVUKATININ TOPLANTIYA GELMESİNE İZİN VERMEDİ
- Mersin limanına da gittiniz değil mi, neler yaşandı orada?
Mersin’e gittik. Çok büyük çabalar harcadık. Mersin Barosu bile zorluk çıkardı. Suç duyurusu yapmaktan bile çekindiler. Herkes korkuyor. Sivil toplum yok denenecek kadar az. Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) şimdi çıkmış "6 aydır Türkiye’de veteriner kontrolü yapılmıyor" diyor. Mersin’de basın toplantısı düzenlerken Mersin Veteriner Hekimler Odası’nı aradık, bizzat ben konuştum, ayrıca mail gönderdik. Basın toplantısına dahi gelmediler. Rica minnet suç duyurusu yapan Mersin Barosu Hayvan Hakları Komisyonu üyesi avukatını çağırdık, baro katılmasına izin vermedi. Biz sandık ki sivil toplum örgütleriyle birlikte güçlü bir toplantı yaparız, ancak gelemediler. Kendi ilinde böyle bir skandal oluyor ve barodaki avukat gelmiyor.
BANA ‘FETÖ’CÜ’ DEDİLER
O günlerde ben bu haberleri yaptığımda Fakıbaba bakandı ve bazıları bana "Fakıbaba’yı sana yedirmeyiz, FETÖ’cü" dediler. Herkese o etiketi yapıştırıyorlar ya. Öyle şeyler oldu. Yeterli siyasi ve hukuki ilgi olmadı. Dava açılması gerekiyordu. İki konu vardı bizim dava açabileceğimiz, bir insan sağlığını ilgilendiren yönü var. İkincisi bu Türkiye’nin de taraf olduğu hayvanların taşınmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi var, açıkça onu ihlal ediyor. İkisinden dava açılması lazım çünkü dava açılmasının şöyle bir önemi var. O limanlara girebilecektik. Bizim de aynı Brezilya’daki dernekler gibi o geminin içine girmemiz gerekiyor ki bütün bunları kanıtlayalım. Yoksa hiçbir işe yaramayacak. Mersin’e gittiğimizde bir tek ben ve hayvan haklarını izleme komitesinden arkadaşım Burak geldi, ikimiz orada mücadele verdik. Bizi limana sokmadılar. O limanlara artık eskisi gibi giremiyorsunuz. Görüntü istemiyorduk zaten vardı ama kan örneği alınması gerekiyordu. Veteriner muayenesi gerekiyordu. Dava açsaydık belki böyle bir şansımız olabilirdi. Onu yapamadık, Türkiye’nin her yerinden kamyonlar gelmişti. Biz binaların tepelerine, köprülere çıkarak görüntü almaya çalıştık. Tek tek hayvanlarını gönderdiler.
BUNUNLA MI UĞRAŞACAĞIZ DEDİLER
Muhalefetin, muhalif medyanın sahiplenmesi gerekiyordu. Ama olmadı. Halk sorunu, çevre sorunu var dedim ama anlatamadım. Sonuç olarak Fikri Sağlar, CHP Mersin Milletvekilleri, Mersin Hayvan Hakları Derneği ve biz bir basın açıklaması gerçekleştirebildik ve dediğim gibi başka kimse de gelmedi.
SAVCI OLAYIN ÜZERİNİ KAPATTI
- Suç duyurusundan bir sonuç alabildiniz mi?
İşin kötü tarafı suç duyurusu var ortada ama savcı gereğini yapmadı. Hiçbir işlem yapmadı ve üstünü kapattı. Ben sosyal medyadan görüntüleri yaymaya ve kimi röportajlarla olayı duyurmaya çalışırken Hürriyet büyük bir manipülasyon yaparak Mersin’e gelen hayvanların hastalıklı olduğu haberini çürütmek için Göktaşlar Et ile konuşmuş. Onlar da kendi bakış açılarını yansıtmış. Hürriyet damgasıyla bir rapor yayımlıyorsun o da Brezilya Tarım Bakanı’nın hiçbir belge içermeyen "hiçbir şey yoktur" şeklindeki siyasi yazısı. Bunu rapor diye koydu. Mahkemeye sunulan uzmanların raporunu ise hiç görmemiş, o yok. Ondan bahsetmiyor. Fakıbaba ile konuşmuşlar, o da "hiçbir şey yok, merak etmeyin" demiş. Yani tamamen benim yaptığım haberi yalanlamak ve olayı aklama üzerine manipülatif haber yaptılar. İnanılmaz.
ZEHİRLİ KİMYASALLARLA BESLENEN HAYVANLARI TÜRKİYE’YE YOLLADILAR
-Türkiye’ye yola çıkan hayvanlar, Brezilya’da da Vila do Conde kentinde yaşanan çevre faciası sırasında zehirli kimyasallara maruz kalıyor, sorumluluğu üstlenen şirket, çevreye verdiği zarar için büyük ceza ödüyor. Bakıldığında Brezilya ile Türkiye arasında çok ciddi benzerlikler var değil mi?
Brezilya’da da Vila do Conde kentinde meydana gelen çevre faciasında kimyasal felaket yaşanıyor. Orası çok sayıda endüstri tesislerinin bir arada olduğu bölge ve orada taşan tankta kimyasallar toprağa, suya karışıyor ve hayvanların o bölgede beslendiği ortaya çıkıyor. Orada beslenen hayvanlar Türkiye’ye gönderiliyor. Brezilyalılar tekrar uyardı: "Hadi buradakiler para için gönderiyor, ya sizin halkınız, hükümetiniz bunu nasıl kabul ediyor?" Çünkü oradaki halktan alınan kan örneklerinde olmaması gereken oranda kimyasal maddeler bulunuyor. Doğal olarak o hayvanlar da etkilenmiştir. Ama Türkiye’de bu iş kontrol altında olmadığı için bu durumun kendisi bilinemiyor.
TÜRKİYE’YE TİCARET YAPAN BREZİLYALI ŞİRKETİN SİCİLİ KABARIK
-Türkiye’ye canlı hayvan ticareti yapan Brezilya’daki Minerva isimli şirkete ceza kesildi. O şirket nasıl bir sicile sahip? Türkiye’deki firmalarla nasıl bağları var?
Brezilya çevre konusunda büyük cezalar kesiyor. Büyük çevre felaketleri olunca ve kamuoyu tepkisi oluşunca görmezden gelinememiş ve büyük cezalar kesmişler. Bu şirket ciddi cezalar ödedi, son Santos olayında 1 milyon doları aşkın ceza ödediler çevreye verdikleri zarar nedeniyle. Bu ticaret yargıya taşındı ve limanlardaki rüşvet sistemi nedeniyle aralarında üst düzey yöneticilerin de olduğu kişiler tutuklandı. Çok kirli bir sektör. Bazı kongre üyeleri buna kendini adamış ve hayvan ticaretini bitirmek istiyor. Mücadele her boyutuyla devam ediyor. Bir limanda bu ticareti yasakladılar, şimdi hepsini tek tek yasaklamak için çabalıyorlar ve "bunları bitireceğiz" diyorlar.
UCUZ ET POLİTİKASI İLE CANLI HAYVAN İTHALATI ARASINDA DOĞRUDAN BAĞLANTI VAR
- İktidarın "ucuz et" politikası ile "canlı hayvan ithalatı" arasında bağlantı var mı?
Doğrudan bir bağlantı var. Bire bir ilgili. 2017’de dediğim gibi ciddi bir artış var. Eti ucuzlatacağız diye bu ithal ete ağırlık verildi ve buralardan bu şekilde hayvan ithal edildi.
BAŞKA HASTALIKLAR DA OLABİLİR
-Gündeme gelen şarbon ancak başka hastalıklar da olabilir mi?
Olabilir. Bir kısmı insana geçebilen, bir kısmı geçmeyen. Veteriner hekimlerinden bilgi almak lazım. Bir sürü hastalığın bu şekilde yayılabileceğinin bilgisini veriyorlar.
- CHP’li vekiller bu olaydan sonra açıklamada "Kurban bayramında şarbon hastalığına yakalanan insanlar var" diyor. Bakanlık ise "piyasada şarbonlu et yok" dedi. Sizce bu etler dağıtıldı mı?
Onu bilemiyorum ama son dönemlerde gelen etlerin büyük bir bölümü böyle geldiği için Türkiye’de mezbahalara nasıl dağıtıyorlar buna bakmak lazım. Bence mutlak ilgisi vardır.
ÇEKOSLAVAKYA’DAN ALDIKLARI HAYVANLAR FRANSIZ MENŞEİLİ ÇIKIYOR
- Hayvan ithalatında 21 günlük karantina uygulamasının yapılmadığı ayrıca ithalatçı firmaların hayvan başına 100 dolar tutan sağlık ve kan testi harcamalarını yapmayarak, kağıt üzerinde yapılmış gibi gösterdikleri iddiası var. Böyle usulsüzlükler yaşanıyor mu gerçekten?
Böyle iddialar fazlaca var. Hatta bu ağustos başında Kapıkule’de kamyonlarda hayvanlar 10 gün bekletildi. Çünkü o ticarette tam bir bürokratik yanlışlık olmuş. Ben aracı kurumla görüştüm. Niye böyle olduğunu sordum. Bize hayvanların ölmeye başladığı bilgisi geldi. Çünkü o ağustos sıcağında bekletiliyorlar. Kamyonların içinde doğuranlar varmış ki gebe olan hayvanların alınması yasak, gebe hayvanları alıyorlar. Aracı firma hayvanların Çekoslavakya’dan geldiğini söyledi. Çekoslavakya’dan aldık diye düşünürken Kapıkule’de yetkililer bir bakmış hayvanlar Fransız menşeili.
KAPIKULE’DE GÜNLERCE BEKLETİLEN HAYVANLAR MEZBAALARA KESİM İÇİN GÖNDERİLİYOR
Aracı o küpeler aslında değiştirilebiliyor diyor. Yani hangi hayvanın nereden geldiği aslında yalan çünkü onu sınırda değiştiriyorlar. Ama diyor ki bunları değiştirmemişler. Çünkü her ülkenin kendine göre kuralları var hayvancılıkta. Biri belirli bir aşıyı zorunlu görürken, birisi görmüyor, çünkü benim ülkemde böyle bir hastalık yok diyor. Küpe değişmeyince bizimkiler bu Fransız menşeili hayvanlarda bir aşı yok "mavi dil" hastalığı olabilir diyorlar. Çünkü Fransa’da aşı yapılmıyor. Hayvanlar bekletiliyor. Adam kendisi beslemeye çalışıyor. Aslında bu alıcı firma onları damızlık olarak getiriyor. 56 kadar boğa. Hayvanlar kesilmek için getirilmiyor damızlık için getiriliyor ama böyle bir durum oluşunca Türkiye almıyor. Ne olacak o hayvanlara bu sıcakta? Onun üzerine bir kural veya uygulama varmış. Alıcı onları getirmekten vazgeçiyor. Çünkü içeri sokamıyor. Hayvanları bırakmak zorunda. Ondan sonra yetkililer de o hayvanların oraya en yakın mezbahalara gönderilerek kesilmesine. ardından hastalıklı olup olmadıklarına bakılmasına karar veriliyor. Bürokratik bir yanlıştan dolayı böyle bir hata oluşuyor ve o hayvanlar kesime gönderiliyor.
SÜT ÜRÜNLERİNE DE BULAŞABİLİR
- Süt ürünlerine de bulaşma riski var mı?
Süt ürünlerine ve diğer ürünlere de bulaşma riski var. Uzmanların verdiği bilgiye göre bu hayvan hastalıklı bir hayvansa onun sütünden, etinden yapılabilecek her şeye de bulaşabilir. Bu çok büyük bir risk.
DENETİM OLSAYDI BU GEMİLER ÜLKEYE GİREBİLİR MİYDİ?
- Ülkemizde şarbon hastalığını kontrol etmek ve tüketicilerin gıda güvenliğini sağlamaktan sorumlu kurum Tarım ve Ormancılık Bakanlığı. Bu konuda denetimler yeterli mi? Şöyle sorayım; bir kamu denetimi söz konusu mu yoksa ortada yine bir denetimsizlik mi söz konusu?
Yok, olmadığı görülüyor işte. Denetim olsaydı bu gemiler girebilir miydi? Bu hayvanlar ülkeye sokulabilir miydi, halka sunulabilir miydi? Brezilyalıların aklı durdu, anlıyamıyorlar. "Bu görüntüleri gördüler ve hiçbir şey olmadı mı?" diyorlar. Ben bu görüntüyü paylaştığımda "ee ne yani çocuğuma et yedir miyim" diyordu biri. Yaklaşım bu. Bence yedirme tabi. İnanılır gibi değil. Dünyanın en büyük lobisi. Et ve hayvancılık endüstrisi dünyanın en büyük endüstrisi. O günlerde doktorlar ortaya çıktı ve her gün haber kanallarında "et yemeniz gerekiyor" dedi, ben bunun bu ticaret ilişkisiyle bağlantısının olduğunu düşünüyorum, bir pazarlama yöntemi. Bence çok büyük bir operasyon. Çok büyük paraların döndüğü bir sektör.
- Türkiye’de son yıllarda ithal edilen hayvanlarda şarbon dışında "deli dana", "Afrika hastalığı", "koyun vebası" gibi hastalıklar çıktı. Yediğimiz etlerin hepsi zehirli mi? Nasıl bir tehlikeyle karşı karşıyayız?
Hayvanların üretildiği tesisleri ve mezbahaları kimse bilmiyor ve görmüyor. "Nereden geliyor bu, neyi yiyorum" diye sormuyor. Bu senin için zararlı olabilir, bunun düşünmen lazım. Halkın bu konuda bilinçlenmesi lazım ama zor. Türkiye’de ne yazık ki insanlar BİM’in önüne gidip sıra bekliyor. Ne güzel hükümet bize ucuz et getirdi diyor. Medyaya bu konuda çok büyük bir rol düşüyor. Halkın bilinçlenmesi için doğru haber yapmaları gerekiyor.