Kemal Bozkurt, yolda gördüğü annesini, boşanmadan önce babasını aldattığını düşündüğünü öne sürerek silahla vurup öldürdü. Bozkurt, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Meselelere ilişkin manipülatif cevaplar vererek sorumluluktan kaçındığınızda size inananların dahi neden sonra bu inancının sarsılması da pekâlâ mümkün.
Öyleyse neden 'söz bitti' diyordu muhalefet, Boğaziçi sözün bitmesi bir yana yeni başladığını anlatıyorken. Söylediklerinin yükünü de taşıyorken hem de…
Büyükşehirleri bir an muhalefetin kazanmamış olduğunu düşünelim: Genel seçimlere nasıl giderdi muhalefet? Erken seçim çoktan yapılmıştı bile…
Muhalefetten iktidara (güce) yönelim olağanken, olağanı terse çevirmek, güçten muhalefete akış sağlamak çok zor bir iştir. Muhalefet bunu başarmış durumda.
Trumpçıların vatanı sadece kendileri iktidar olduğunda sevdiği, aksi halde yakıp yıktığı görüntüleri ile sonuçlandı dönem. Hiçbir demokrat onların ne olduğunu bu kadar sürede anlatamazdı.
Seçim kazanmayı kutsayan bu iktidar neden seçilmemişlerle, kayyumlarla seçilmişleri devre dışı bırakarak yürümeye çalışıyor? İktidar artık seçilmediğini anlatıyor...
Büyükşehirleri Erdoğan’ın bundan daha da güçlü olduğu bir zamanda, pandemi daha yokken, ekonomik kriz bu kadar derin değilken, Davutoğlu, Babacan iktidardan kopmamışken kazanmadık mı?
AKP ise MHP’nin söylediklerini yapıyormuş görünmektense bunları zaten ben de böyle düşünüyordum diye ondan daha fazla üste çıkan söylemlerle devam ediyor sıkışmışlığını aşmak için.
Ancak kendini hala iktidar zannetme hali, muhalif olsanız da bu dili, kültürü geliştirmenize engel oluyor.
Hakkını vermeli, muhalefet sıkı durmasa ve çözülse bu tehditler de olmazdı elbette. Cumhur İttifakı’nın geleceği kendisine değil muhalefetin çözülüp çözülmemesine bağlıydı çünkü.
Ana muhalefet liderinin dahi tehdit edildiği yerde hukuk adalet gibi söylemlerin yeniden dile getirenlerin sözlerinin bir değerinin iyice kalmadığı zamanları karşımıza çıkarıyor.
Olmaz ya AKP, HDP’ye çiçek attığında, İstanbul seçimlerindeki tavrı ile ülkenin geleceğini değiştirdiği halde adını anmaktan imtina eden muhalefet panik halde HDP mi diyecek mesela?
Cumhurbaşkanlığı açıklamasında istemeden de olsa buna işaret ediyor; bilmek istiyorsanız muhalif medyadan öğrenirsiniz deniyor 'farkında' olmadan.
İktidar olduğunuzda etrafınıza çıkar için doluşacak milyonlarca lümpen, yahut çıkar peşinde insanın olması o fikrin yerleştiğine değil aksine etrafındaki çıkar gruplarına delalet etmez mi?
Anlaşıldı, bu zamanda siyaset yapılmaz denirken bu iktidara değil muhalefete söyleniyordu.
Ayrıldığınız eve geri çağırmalar genelde, eğer prestijli ve güçlü ayrıldıysanız bunu ortadan kaldırmak üzere yapılır diye düşünürüm. Yoksa fikir değiştirmeyen insan attığını niye çağırsın?
Seçim gecesi ortadan kaybolan Muharrem İnce, belli ki yeni seçim yaklaşırken yine ortaya çıkmış durumda.
Birleşmek, toparlanmak için Ayasofya’nın camiye çevrilmesinden bir hafta sonra gelen bu gerilim birliği değil ayrışmayı mı haber veriyordu?
Fakat binalar insanlar gibi devşirilemez. Ya onu yıkmanız gerekir ya da perdelerle gerçeğini örtmeniz. Kimi insan inkâr eder ama hiçbir bina inkâr etmez ne olduğunu...
Üstelik bir caminin kiliseden çevirilmeye ihtiyacı var mıdır? Caminin kendi varoluşu meselesi ne olacaktır? Siz binaların da kendi ruhu olmadığını düşünüyor musunuz?
'Ayasofya’yı camiye dönüştürdüm' dediğinizde doğal olarak onun cami olmadığını da örtük olarak söylemiş olursunuz. İşte o örtü her rüzgarda açılır kenarından…
İktidar, son Youtube ‘dislike patlaması’ndan sonra bu mecralar kapatılınca herkes kendi iktidar medyalarına gelecek ve like-like yapacak sanıyor olmalı.
Şimdi Z kuşağı seçimlere iyice yetişmeden erken seçim yaparlar mı?
90'lı yılların iktidar dili o dönem Refah partisini, mesela örtülü bir kadın temsilciyi televizyonda konuşturmadıysa bugün de aslında aynı davranışın tezahürü HDP’ye yapılıyor.
Bana kalırsa muhalefet uzun zamandır iktidarı istiyor. İstediği için de iktidara göre değil kendine göre bir yol izliyor.
Irkçılık sadece uzaktayken değil, yakınımızda da kötüdür değil mi?
İşler iyi gidiyorken yaptığınız her şey, 'hoş ve kabul edilebilir', hatta desteklenebilir görünüyorken, işlerin ters gittiği bir durumda aynı tarz tersliğin sorumlusu olarak da görünür.
Yaşadıklarımızı yaşamamış gibi ele alacaksak neden yaşamıştık? Boşuna mı çekilmişti bunca acılar?
Olmayanlara karşı iktidarın hastalığı kimi muhalefete de böylece sirayet ediyor. Madem yoklar neden olmayanlara göre politika üretiyorsunuz da denebilir.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.